Bu çalışmaların klinik uygulamalara ne kadar hızlı entegre edilebileceği, en önemli adımlardan biri olacak. Özellikle, hastanelerde enfeksiyon tedavisinde kullanılabilecek bir “faj kokteyli”nin nasıl hızlı bir şekilde üretileceği ve dağıtılacağı konusunda çözümler geliştirilebilir. Faj terapisinin daha yaygın hale gelmesi için, bu kokteyllerin üretim sürecinin optimize edilmesi önemlidir.
Faj terapisi, antibiyotiklerin yan etkilerini ortadan kaldırabileceği gibi, vücutta daha az direnç geliştirilmesine yol açabilir. Bu terapi yöntemi, özellikle antibiyotiklerin etkili olmadığı hastalıklar için umut verici olabilir. Bu konuda geniş çaplı klinik deneyler yapılması gerekebilir.
Bakteriyofaj terapileri, gelecekte ilaç sanayisinde önemli bir yer edebilir. Bakteriyofajların üretimi, depolanması ve dağıtımı için özel altyapılar kurulabilir. Bu alan, sağlık sektöründeki şirketler ve araştırma kurumları için yeni iş fırsatları oluşturabilir.
Farklı bakteriyofaj türlerinin kombinasyonlarının etkisi, daha etkili tedavi yöntemleri geliştirebilir. Bu faj kokteylleri, yalnızca Pseudomonas aeruginosa değil, aynı zamanda başka bakteriyel enfeksiyonlara da karşı etkili olabilir. Yeni fajların keşfi ve farklı kombinasyonların test edilmesi bu tedavi yönteminin etkisini daha da artırabilir.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin La Trobe Üniversitesi ile gerçekleştirdiği iş birliği, uluslararası anlamda faydalı olabilir. Diğer ülkelerde de benzer çalışmalar yapılarak, global çapta antibiyotik direncine karşı ortak bir çözüm geliştirilmesi sağlanabilir.
Antibiyotiklerin gereksiz ve yanlış kullanımı, dirençli suşların yayılmasına yol açıyor. Faj terapisinin benimsenmesi, toplumda antibiyotiklere olan aşırı bağımlılığı azaltabilir. Kamuoyu bilgilendirme kampanyaları, bu yeni tedavi yönteminin kabul edilmesine yardımcı olabilir.