Migren, kadınlarda erkeklere oranla üç kat daha fazla görülmesiyle dikkat çeken ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen bir sağlık sorunudur. Stres, uykusuzluk ve açlık gibi faktörler, migreni tetikleyen en önemli etmenler arasında yer alır. Hatta kötü koku bile migren atağına sebep olabilir. Uzm. Dr. Bahar Erbaş migren tedavisi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
ELİF DEMİRTAŞ BİLİR | MAVİ KADIN
Migren, tek taraflı zonklayan baş ağrısı, bulantı, kusma, ışığa ve sese karşı hassasiyet gibi belirtilerle kendini gösteren yaygın bir rahatsızlıktır. Toplumda her 10 kişiden 7’sini etkileyen migren, kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülür.
Migren atakları, saatler veya günler sürebilir ve günlük yaşamı önemli ölçüde etkileyebilir. Migrenin kesin bir tedavisi olmasa da, ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri ve bazı alternatif yöntemler ile kontrol altına alınabilir.
Ağrılar dayanılmaz hale geldiğinde hastalar ne yapacaklarını bilemezler. Migren ağrılarına çeşitli tedavi yöntemleriyle müdahale edilir. Uzm. Dr. Bahar Erbaş, migren için uygulanan önleyici tedaviler hakkında bilgi verdi.
Migrenin oluşum mekanizması karmaşık bir süreçtir. Ana mekanizma beyin damarlarının kasılma ve gevşeme süreçlerindeki dengesizlikle birlikte ağrı algısına yol açan maddelerin ortaya çıkmasıdır. Migren tanısı, hastanın anlattığı özellikler çerçevesinde konan klinik bir tanıdır ve kendine özgü bir laboratuvar veya görüntüleme özelliği yoktur. Hastadan istenen testler diğer baş ağrılarını dışlamak amacıyla istenir.
Aynı hastada migren ağrıları farklı özelliklerde olabilir veya kişiler arasında değişkenlik gösterebilir. Başlangıç noktası tek taraflı olabilir ve tüm başa yayılabilir, bazen başın belirli bir tarafında daha yoğun olabilir. Bulantı bazı ağrılara eşlik etmeyebilir. Işık ve sesten rahatsızlık migrene özgü olmasa da, migren hastalarında daha yaygın ve şiddetli olabilir. Migren hastaları genellikle sessiz ve ışıksız ortamlarda ağrılarının azaldığını belirtirler. Ayrıca, uyku ile ağrıda azalma ve bazı kokulardan rahatsızlık migrende sıkça görülür, ancak kesin bir özellik değildir. Kadın hastalarda, adet dönemi ile migren atakları arasında yakın bir ilişki olabilir.
Migren, kadınlarda daha sık görülür ve ailede migren öyküsü bulunması, migren olma riskini artırabilir. Genellikle yirmili ve otuzlu yaşlarda başlar, ancak çocukluk veya ileri yaşlarda da görülebilir. Beklenen yaş dışındaki yaş gruplarında migren belirtileri ortaya çıkarsa, ayırıcı tanı için daha dikkatli olunması gerekebilir.
Migreni en çok tetikleyen faktörler arasında stres, uykusuzluk ve açlık öne çıkar. Ayrıca, havasız ortamlarda uzun süre çalışmak, uzun süre ekrana bakmak, oda parfümlerine maruz kalmak, kötü kokulu veya nemli yerlerde bulunmak da migreni tetikleyebilir. Bunların yanı sıra, boyun ağrıları, diş sıkma ve diş gıcırdatma gibi durumlar da migren ağrılarını tetikler.
Migren ile yiyecekler arasındaki ilişki genellikle zayıf olsa da, alkol ve özellikle şarap gibi mayalı içeceklerin tetikleyici etkileri yüksektir. Diğer potansiyel tetikleyiciler arasında küf içeren peynirler, tütsülenmiş gıdalar, nitrat içeren salam ve sosis gibi ürünler ile karides, midye gibi kabuklu deniz ürünleri bulunabilir. Ancak, her hastanın tetikleyici gıdaları farklılık gösterebilir. Bu nedenle, glütensiz diyetler veya süt ürünlerinin tamamen çıkarılması gibi katı diyet önerileri, hastanın durumu tam olarak değerlendirilmeden önce yapılmamalıdır. Her migren hastasına aynı diyet planının uygulanması önerilmez.
Tetikleyicilerden uzak durmak ve hayat tarzı değişiklikleri çok önemlidir. Örneğin, uykusuzluk ve alkolün ağrıyı tetiklediğini bilerek bu unsurların hayatın akışı içinde düzenlenmemesi, tüm tedavilerde bir miktar da olsa başarısızlığa yol açacaktır. Ayrıca tetikleyiciler arasında boyun ağrıları ve diş sıkma ve gıcırdatma gibi durumlarda var ise bunların da tedavi edilmesi gerekir.
Migrende tedavi, atak tedavisi ve atak önleyici tedavi olarak ikiye ayrılır. Atak anında bulantı ilaçları, ağrı kesiciler veya migrene özgü olan ağrı kesiciler mümkün olduğunca erken dönemde, ağrı inatçı özellik kazanmadan alınmalıdır. Ancak aylık atak sayısının dört ve
üstünde olması durumunda sadece ağrı kesici ile tedavi uygun olamamaktadır. Bu durumda önleyici tedavi gereklidir.
Uzm. Dr. Erbaş, ayda dört kez ve üzerinde migren ağrısı yaşayan hastalarda, sadece ağrı kesicilerle ağrıların kontrol edilmesinin yetersiz olduğunu belirtti. Ağrıların çok şiddetli olduğu durumlarda veya ağrılar daha az sıklıkta olsa bile ciddi bir etkiye sahipse, önleyici tedavi başlanabilir. Uzm. Dr. Erbaş, önleyici tedavinin önerilmesinin üç ana sebebini şu şekilde sıraladı:
1. Belirtilen sayının üzerindeki ağrı sayısı, ağrının giderek artacağını gösterir ve önlem alınmalıdır.
2. Her atak beyin damarlarındaki kasılma gevşeme mekanizması bozukluğu ile ilişkili olduğundan sık ataklar, ilgili damarın beslediği alanda ufak da olsa hasar bırakabilir.
3. Ağrı kesicilerin sık kullanılması özellikle böbreklere zarar verebileceği gibi, “ağrı kesici aşırı kullanımı” baş ağrısına yol açabilir ve bu baş ağrılarının tedavisi migren ağrısından farklıdır, bazen daha zordur.
Migren tedavisinde kanıtlanmış ve kılavuzlara girmiş bir alternatif tıp metodu yoktur.
Ozon, akupunktur, hacamat, fonksiyonel tıp, aromaterapi, homeopati gibi hiçbir yöntemin yeterince kanıtlanmış etkisi gösterilmemiştir. Bazıları hastalarda daha fazla kötüleşmeye de yol açabilir.
Son 15 yılda botoks tedavisi ve son 5 yılda aylık migren iğnesi gibi yöntemler, migren önleyici tedavi seçenekleri arasına eklenmiştir. Aylık migren iğnesi, halk arasında “migren aşısı” olarak bilinse de, aslında bağışıklığı tetikleyen bir mekanizması yoktur. Dolayısıyla, migren aşısı terimi doğru bir ifade değildir. Ayrıca, aylık migren iğnesi içerisinde ağrı kesici bulunmaz; bu iğne, ağrıyı önlemeye yönelik bir özellik taşır.
Botoks uygulaması, migren başta olmak üzere bazı baş ağrılarının tedavisinde tüm dünyada kullanılmaktadır. Birçok çalışma sonucu hastaların önemli bir kısmında botoks uygulaması sonrasında ağrılarda belirgin bir azalma olduğu yönündedir. İşlemin etki süresi
kişiden kişiye değişkenlik göstermekle birlikte 3-6 ay sürebilmektedir. Botoksun etkisi genellikle işlem yapıldıktan birkaç gün sonra başlar, onuncu gün civarı maksimuma çıkar.
Uygulamanın yaklaşık olarak 3 ayda bir tekrarlanması önerilir. Maksimum uygulama süresi tanımlanmamıştır ve yıllarca yapılabilir. Botoks uygulama sayısı arttıkça uygulamaların arası bazen açılabilmektedir. Kalıcı bir yan etkisi yoktur. Botoks uygulaması sonrası işlem yapılan bölgeleri ovuşturmanız, özellikle bastırarak ve alkolle silmeniz, aşırı sıcağa maruz kalmanız önerilmemektedir. Uygulama ile ilgili olarak gebe ve emziren annelerin bebeklerinde önemli ve kalıcı bir yan etki şimdiye kadar görülmemiştir. Fakat yine de önlem amaçlı hamilelikten ve geçici süre ile emzirmekten kaçınmanız önerilmektedir.
Nöroloğunuz hastalığınızın tanısını koyduktan sonra, öncelikle önleyici ilaç tedavisi önerebilir. İlaç tedavisine yanıt alınmaması, yetersiz yanıt alınması, ilaçlarla istenmeyen etkilerin oluşması veya bazen de hastaların günlük önleyici ilaç kullanmak istememeleri durumunda botoks tedavisi yapılabilir.
Baş ağrısı tanı ve tedavisinde yetkin branş nörolojidir. Çünkü hastalığın tanısı doğru yapılmalı ve size en uygun seçenek önerilmelidir. Migren botoksu, bir estetik uygulamanın parçası gibi ele alınmamalıdır. Bu tip durumlar yanlış tanı ve tedavi ile sağlığının zarar
görmesine, zaman ve para kaybına yol açabilir. Yapılan bazı uygulamalarda migren için onaylı olanın dışındaki botoks ilaçları ile uygulama yapıldığına rastlanmaktadır ve bu doğru bir uygulama değildir. Burada, ilacın tipi dışında dikkat edilmesi gereken diğer husus da uygulamanın eksik yapılmasıdır.