Prens Charles’ın yıllarca Prenses Diana’yı aldattığı eski aşkı yeni eşi Camilla Diana hakkında ilk kez açıklama yaptı.
73 yaşında annesinden tahtın kalmasını bekleyen Prens Charles, 1981 yılında ailesinin uygun gördüğü Prenses Diana ile evlenmişti. Bu evliliğinden iki oğlu olan Charles evlenmeden önce arkadaşlık yaptığı Camilla’yı evlendikten bir süre sonra yine aramaya başlamış ve ikili yıllarca ilişkilerini devam ettirmişti. O dönem Prenses olan Diana aldatıldığını öğrenmiş ve Camilla ile bir davette yüz yüze gelmişti.
Aralarındaki geçimsizlik artarak devam eden Prens Charles ve Prenses Diana daha fazla dayanamayarak 1996 yılında boşandı. Ardından boşanmanın üzerinden bir yıl geçmeden Diana, 31 Ağustos 1997 günü bir trafik kazasında öldü.
Bunun üzerine Prens Charles Diana ile evliliği boyunca görüştüğü Camilla ile daha rahat bir şekilde görüşmeye devam etti ve sonunda 2005 yılında evlendi.
Düşes ünvanını alan 74 yaşındaki Camilla Vogue dergisine verdiği röportajda ilk kez Diana’dan bahsetti. Diana ile Prens Charles’ın evlilikleri süresince görüşmelerinin basına yansıması üzerine hedef haline geldiğini ve eleşririldiğini ifade etti.
Camilla ekledi: ”Bu çok zor bir durum. O kadar uzun süre incelendim ki, bununla yaşamanın bir yolunu bulmanız gerekiyor. Kimse her zaman hedef olmaktan ve eleştirilmekten hoşlanmaz.”
Özellikle Prens Charles ve Prenses Diana’nın evli olduğu 1992 yılında Camilla ile Charles’ın görüştükleri basına sızınca üzerindeki baskılar artan Camilla baının da kendisi hakkında olumsuz haberler yaptığını ifade ederken şunları söyledi: ‘‘Ama bence ben bu durumun sonunda üstesinden geldim! Ne olursa olsun hayata devam etmelisin.”
”CHARLES İLE GEÇEN GEMİLER GİBİYİZ”
Eşi Charles ile ilişkileri hakkında şunları söyledi:
”Bu kadar koşturmanın arasında evliliğimize vakit ayırmak bazen hiç kolay olmuyor ama gün içinde mutlaka biraz vaktimiz olduğunda birbirimizle bir arada olmak güzel oluyor. Bazen gecenin içinden geçen gemiler gibi oluyor ama her zaman birlikte bir fincan çayla beraber oturup o günü konuştuğumuz anlarımız olur. Odanın uzak köşelerine gidip oturur kitap okursunuz, konuşmak zorunda değilsinizdir, bunu bilirsiniz o yüzden bu çok rahatlıtıcı bir şey…”