Hamile kadınlar dikkat: Hamileyken kafein tüketimi, çocukların boyunu kısaltıyor

Yapılan bir araştırma hamilelik sırasında kafein tüketiminin çocuğun boyunu yaklaşık bir inç etkileyebileceğini gösterdi. Fakat, araştırmacılar hamilelik esnasında bir miktar kafein tüketiminin olabileceğini söylüyor. Araştırmadan elde edilen veriler, kafein tüketen hamilelerin, hamilelik sırasında kafein tüketmeyenlere göre daha kısa çocuklara sahip olduğunu ortaya koydu. Hamile kadınların kafein tüketimi hakkında tıp uzmanlarından tavsiye almaları ve önerilen miktar kadar kafein tüketmeleri gerekiyor.

Sağlıklı bir hamilelik dönemi geçirmek için öneriler ve ipuçları, son zamanlarda yapılan yeni araştırmalarla değişime uğradı. Bu araştırmalardan biri de kafein alımının hamileliğe ve çocuk gelişimine etkileridir. JAMA isimli akademik dergide yayınlanan yakın tarihli bir araştırma, hamilelik sırasında kafein tüketiminin çocuk gelişimini ve büyümesini etkileyebileceğini gösterdi. Yapılan çalışma, kafein tüketen hamile kadınların çocuklarının, kafein kullanmayan hamile kadınların çocuklarına göre erken çocukluk döneminde daha kısa boylu olduklarını ortaya çıkardı.

HAMİLELİKTE KAFEİN KULLANIMI VE ETKİLERİ

Hamilelik sırasında kafein alımına ilişkin veriler aslında oldukça karışıktır. Bazı kanıtlanmış veriler, kafeinin hamileliğe belirli yönlerden zarar verdiğini göstermektedir. Bununla birlikte, bazı veriler ise hamilelikte kafein alımının iyi olabildiğini ve sağlığa olumsuz etkilerinin olmadığını kanıtlamaktadır.

Amerikan Obstetrisyenleri ve Jinekologlar Koleji’ne göre; hamilelik sırasında 200 miligramdan az kafein kullanmak zararlı değildir.
Kadın hastalıkları ve jinekoloji alanında ve beslenme takviyesi üzerine bir şirket olan HPD Rx’in kurucusu Dr. Monte Swarup, konuyla ilgili şunları söylemektedir:

“Kafein alımı için mevcut olan öneriler, hamilelikte kafeinin günde 200 mg’dan az ya da 340 gram kadar tüketilebileceği yönündedir.  Kafein tüketiminin baş dönmesine ve mide bulantısına neden olduğunu ayrıca uykuyu kesintiye uğratabileceğini bilmek önemlidir.

Bir Jinekoloji cerrahı olan Dr. Julia Arnold VanRooyen’a göre ise hamile kadınların kafein tüketimini genellikle günde 200 mg’ın altında tutmaları gerekmektedir. Konuyla ilgili VanRooyen’un ifadeleri ise şöyle:

“Kadınlar her zaman sorularını ve endişelerini doktorlarıyla tartışmalı; doktorları onları mevcut kılavuzlar hakkında bilgilendirebilir ve hastalara özel tavsiyede bulunabilir.”

HAMİLEYKEN KAFEİN TÜKETMEK ÇOCUK GELİŞİMİNİ ETKİLER Mİ?

Yeni bir çalışma, hamilelik sırasında kafein alımını ve bunun çocuk büyümesi üzerindeki etkisini inceledi. Araştırmacılar, 1959-1965 yılları arasındaki anneleri ve 1960-1974 yılları arasındaki çocukları denek olarak incelediler. Daha sonra 2009–2013 ve 2017–2019 yılları arasındaki anne ve çocuk grubunu incelediler. Araştırmacılar, gebeliğin ilk üç ayında hamile kadınların kanındaki kafein ve kafeinin bir metaboliti olan paraksantin konsantrasyonlarını ölçtüler. Daha sonra 8 yaşına kadar olan çocukların boylarına baktılar. Analiz, hamilelik sırasında kafein tüketiminin çocukların doğduktan sonra daha kısa olduklarını gösterdi. Hamileyken kafein tüketen anneler ile kafein tüketmeyen annelerin doğurduğu çocuklar arasındaki boy farkının yaklaşık 2 cm olduğu belirlendi.

KAFEİNDEN KAYNAKLI BOY KISALIĞININ SAĞLIK ÜZERİNDE ETKİSİ VAR MI?

Yapılan çalışmada kafeinin çocukların boylarını etkilediğini gösterdi fakat genel sağlıkları üzerindeki tam etkisi hala belirsizliğini koruyor. Araştırma, annenin günde 200 mg’dan daha az kafein tüketmesiyle, çocuğun büyümesi arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koydu. Çocuğun boy ve gelişiminin etkilendiği yaş aralığı ise yapılan çalışmada 4-8 olarak belirlendi. Araştırmacılara göre, hamilelikte kafein tüketimine bağlı çocuklarda boy kısalığının, yetişkinliğe kadar devam etmesi halinde daha fazla sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

#haber#

Yetişkinlik döneminde kısa boy, yüksek diyabet ve kardiyovasküler hastalık riski artıyor. Kafein tüketiminden kaynaklı boy kısalığının çocukluktan sonra da devam edip etmeyeceğini belirlemek ise oldukça önemli. Fakat bu çalışmanın klinik sonuçları belirsizliğini hala koruyor.