Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler tüm ülkeyi derinden sarstı. Yaşanan yıkıcı depremin ardından toplum genelinde hemen herkes psikolojik anlamda etkilendi. Deprem korkusu yaşayanlarda günlük aktivitelere odaklanmakta güçlük, kendi ya da sevdiklerinin hayatıyla ilgili şiddetli kaygı hissi gibi belirtiler gözlemlendi. Peki, deprem korkusu nedir, nasıl geçer? Deprem korkusu nasıl yenilir?
Kontrolümüz dışında gerçekleşen depremin ne yazık ki sonuçlarını da kestiremiyoruz. Bu durumda gelişen belirsizlik kişide panik hali yaşatabildiği gibi aynı zamanda ciddi bir korkuyu da beraberinde getiriyor. Depremi yaşayanlarda veya depremi yaşamasa da iletişim kanallarında, sosyal medya platformlarında deprem ile ilgili haberlere ve görüntülere maruz kalanlarda travma kalabiliyor. Peki, deprem korkusunu yenmek için neler deneyebiliriz? İşte uzmanlara göre deprem korkusuyla baş etmenin yolları…
Deprem sonuçları tahmin edilemez bir doğal afet. Dolayısıyla kontrol dışında gelişen olaylar korkularımızı tetikleyebilir. Deprem korkusu bir diğer adıyla ‘seismophobia’ ölü ve kaybetme korkusu ile ilişkilendirilir.
Deprem korkusu, diğer pek çok fobinin aksine kişinin kendisinin tehlikeyle karşı karşıya olduğu bir meseleyle değil; ailesini yakınlarını, sevdiklerini kaybetme endişesini tetikliyor. Depremin şiddeti, yeri ne olursa olsun yaşanan her deprem birçoğumuzu olumsuz etkileyen ve korkumuzu depreştiren bir durum. Ancak bazıları için deprem korkudan da öte, hayatı kâbusa çeviren bir fobi.
Deprem gibi büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalan bireylerde en sık karşılaşılan belirtiler şunlardır:
Deprem sonrası yaşanan travma herkeste aynı etkiyi bırakmadığı gibi herkesin psikolojik dayanıklılığı, baş etme becerisi ve sosyal destek kaynağı farklı olabilir. Özellikle kişinin depreme nerede ve nasıl yakalandığı da bu durumun şiddetini belirlemede etken bir faktör.
Uzmanlara göre deprem korkunuzu yenmenizde yardımcı olacak yollar şöyle:
Öncelikle deprem korkusunu gerçekten aşmaya odaklanmalısınız. İnanmanız bu fobiyi yenmenizde en önemli etkendir.
Hayatın akışında kendimize yer edinmeye çalışmak. Yani bir noktaya takılı kalmayıp başka odak noktaları bulmaya çalışarak anı yaşayın.
Günlük yaşantınıza mümkün olduğunca aktif olarak devam etmeye, normal rutininizi sürdürmeye çalışın. Zihninizin kaygı verici düşüncelere saplanıp kalmasını önlemek için kendinizi oyalayacak aktivitelere katılın.
Yaşadığınız kaygı ve korkuları ailenizle, arkadaşlarınızla, sevenlerinizle paylaşın. Korkunuzu bastırmayın, anlaşılmayacağınız endişesiyle yaşadıklarınızı içinize atmayın. Paylaşın ve çözüm yollarını bulmak için çevrenizden manevi destek alın. Hissettiklerinizi sesli olarak dile getirmeniz duygularınıza farklı bir açıdan bakmanızı sağlar.
Gerçekçi bir planlamayla, aşırıya kaçmadan olası depremler için hazırlık yapın. Aile üyelerinizi bu konuda bilgilendirin. Deprem çantası oluşturmak kaygınızı azaltacaktır ancak deprem çantasını gözünüzün önüne koyup her saniye depremi kendinize hatırlatmaktan kaçının. Acil durum çantanızın rahat ulaşabileceğiniz bir yerde olduğundan emin olun.
Sağlıklı beslenmeye dikkat edin. Günlük yemek rutininizi aksatmayın. Sağlığınıza zarar verecek alkollü içecekler içmeyin.
Deprem korkusu tedavisi sürecinde amaç kişiye bu korkuyla başa çıkma becerisi kazandırmaktır. Deprem herkeste kaygıya neden olabilir ancak uzmanlar iki haftayı geçen bir süreden sonra hâlâ çok yoğun korku ve kaygı yaşayanların, günlük yaşama geri dönmekte zorlananların, bir an önce profesyonel destek almalarını öneriyor.
Depremin hemen ardından yaşanabilecek aşırı korku, ne yaptığını bilmez halde hissetme, duyguları hissedememe, tepki verememe, bulunduğu ortamı ya da durumu tam algılayamama, otomatik hareket etme gibi durumların yaşanabileceğini ifade eden Prof. Dr. Aksoy, “Deprem yaşamış kişilerde tüm bu belirtilerin görülmesi olağandır. Ancak bu yakınmalar azalmıyorsa, yaşamınızı güçleştiriyorsa, baş etmede zorlanıyorsanız, bölgedeki size yardımcı olmaya hazır ruh sağlığı uzmanlarına ya da ruh sağlığı uzmanı bulunan sağlık merkezlerine başvurmalısınız” şeklinde konuştu.
Yaşanılan olayları konuşmaktan kaçınılmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Aksoy, “Duygularınızı, üzüntünüzü bastırmaya çalışmayın. Bu olayla ilgili duygu ve düşüncelerinizi çevrenizdekiler ile paylaşın. Yaşamın anlamını düşünün ve geleceğe yönelik planlar yapmaya çalışın” ifadelerini kullandı.