Bilim insanlarının Nature Human Behaviour dergisinde dokunma ve sarılmanın etkileri konusunda yayınlanan çalışmaları, çarpcı sonuçlar ortaya koydu. Araştırmanın sonuçlarına göre, fiziksel dokunma refahı artırabilir, ağrıyı, depresyonu ve kaygıyı azaltabilir. Fakat çalışmanın çözümlenemeyen birçok gizemi de var.
Bilim insanları Julian Packheiser, Helena Hartmann, Kelly Fredriksen, Valeria Gazzola, Christian Keysers ve Frédéric Michon’ın ortak araştırması olan çalışma 8 Nisan’da Nature Human Behaviour’da yayınlandı.
Almanya ve Hollanda’dan araştırmacılar dokunma, okşama, sarılma ve sürtünme üzerine yıllarca süren araştırmaları sistematik olarak inceledi. Ayrıca yaklaşık 13 bin yetişkin, çocuk ve bebeği kapsayan 137 çalışmadan elde edilen verileri de birleştirdiler. Her çalışma, deney sırasında bir şekilde fiziksel olarak dokunulan veya tüylü bir oyuncak gibi bir nesneye dokunan bireyleri, dokunmayan benzer bireylerle karşılaştırdı.
Örneğin bir çalışma , demans hastası yaşlı kişilerde altı hafta boyunca günlük 20 dakikalık hafif masajların saldırganlığı azalttığını ve kandaki stres belirteçlerinin düzeylerini düşürdüğünü gösterdi. Bir diğeri, masajların meme kanseri hastalarının ruh halini iyileştirdiğini buldu. Hatta bir çalışma, robotik bir yavru foku okşayan sağlıklı genç yetişkinlerin, bir astronom hakkındaki makaleyi okuyanlara kıyasla daha mutlu olduklarını ve hafif bir ısı uyarısından dolayı daha az acı hissettiklerini bile gösterdi.
Çalışmanın araştırmacılarından biir olan Hollanda Sinirbilim Enstitüsü’nden Frédéric Michon, olumlu etkilerin özellikle ten tene temasla “büyük ölçüde iyileşen” prematüre bebeklerde fark edildiğini söyledi.
Dergi için çalışmayı inceleyen İsveç’teki Linkoping Üniversitesi’nden sinir bilimci Rebecca Boehme, “Dokunmanın iyi, sağlıklı ve hepimizin ihtiyaç duyduğu bir şey olduğuna dair pek çok iddia var. Ama aslında hiç kimse olaya bu kadar geniş, kuşbakışı bir perspektiften bakmamıştı.” dedi.
Analiz bazı durumlarda ilginç ve bazen de gizemli kalıpları ortaya çıkardı. Yetişkinler arasında hasta insanlar, dokunmanın zihinsel sağlık açısından sağlıklı insanlara göre daha fazla fayda sağladığını gösterdi. Dokunuşu kimin yaptığının (tanıdık bir kişi ya da sağlık çalışanı) önemi yoktu. Ancak yeni doğanlar için dokunmanın kaynağı önemliydi.
Araştırmayı dergi için inceleyen Finlandiya’daki Helsinki Üniversitesi’nden araştırmacı Ville Harjunen, “Daha fazla desteğe ihtiyaç duyan çok ilgi çekici bir bulgu, yeni doğan bebeklerin bir yabancının dokunuşundan çok ebeveynlerinin dokunuşundan daha fazla yararlanmasıdır” dedi. Bebeklerin ebeveynlerini tercih etmelerinin kokuyla veya ebeveynlerin onları tutma şeklindeki farklılıklarla ilgili olabileceğini öne sürdü.
Dr. Michon, kadınların dokunmaktan erkeklere göre daha fazla yararlandığını, bunun da kültürel bir etki olabileceğini söyledi. Dokunmanın sıklığı da önemliydi. Araştırmaya göre iki yılda bir yapılan masajın pek bir faydası olmayacak.
İncelemeye dahil edilen birçok çalışma, insanların izole edildiği ve başkalarıyla daha az fiziksel temasın olduğu Kovid salgınının en yüksek olduğu dönemde neler olduğuna baktı. Dr. Michon, “Covid zamanlarında dokunma yoksunluğu ile depresyon ve anksiyete gibi sağlık sorunları arasında bağlantılar buldular” dedi.
Bazı araştırmalar, kafaya dokunmanın gövdeye dokunmaktan daha yararlı bir etkiye sahip olduğunu ortaya çıkardı. Dr. Michon bu bulguyu açıklayamadı ancak bunun yüzde ve kafa derisindeki sinir uçlarının sayısının fazla olmasıyla ilgili olabileceğini düşündü.
Başka bir gizem ise şuydu: Güney Amerika’daki insanlarla yapılan araştırmalar, Kuzey Amerika veya Avrupa’daki insanları inceleyen çalışmalara kıyasla, dokunmanın sağlık açısından daha güçlü faydalarını gösterme eğilimindeydi.
Dr. Michon, kültürün bir şekilde rol oynayabileceğini söyledi. Ancak Dr. Boehme, ülkeler arasındaki farklılıkları gösteren çalışmaların kesin olamayacak kadar küçük olduğunu söyledi. “Bunun arkasındaki mekanizmanın biyolojik olduğunu düşünüyorum. Bunun kablolu olduğunu ve hepimiz için aynı olacağını düşünüyorum.” dedi.
2023 yılında, All India Tıp Bilimleri Enstitüsü’nde pediatri araştırmacısı Jeeva Sankar ve bir meslektaşı, yeni doğanlar için ten tene bakıma ilişkin titiz bir inceleme yayınladı. Analiz, erken doğmuş veya düşük doğum ağırlıklı bebekler için dokunma terapisinin mümkün olan en kısa sürede başlaması ve Dünya Sağlık Örgütü’nün de benimsediği bir öneri olarak sekiz saat veya daha fazla sürmesi gerektiği sonucuna vardı.
Dr. Sankar, yeni incelemenin önemli olduğunu, çünkü modern tıbbi bakımda dokunmanın sıklıkla ihmal edildiğini ancak bunun çok geniş kapsamlı olduğunu söyledi. Çeşitli dokunma biçimlerinin tıbbi bakıma nasıl entegre edilebileceğine daha fazla odaklanılmasını istedi.
Dr. Michon, bu çalışmalarda dikkate alınan dokunma türlerinin, gönüllülerin de kabul ettiği olumlu deneyimler olduğunu vurguladı. “Birisi bir dokunuşun hoş olduğunu hissetmiyorsa, bu muhtemelen onu strese sokacaktır” dedi.