Başarılı oyunculuklarının yanında hız tutkunu olan dünyaca ünlü isimler duyanları oldukça şaşırtıyor. On parmağında on marifet olan 12 isim ve yarış başarılarındaki öyküleri haberimizde.
Hem ünlü hem yarış pilotu olan bazı isimler oyunculuk kabiliyetinin yanı sıra pistte de kendini gösteriyor. Hem kamera önünde hem de yarış pistinde kendini gösteren 12 ünlü isme çok şaşıracaksınız.
Dahi bir komedyen olarak da bilinen Atkinson, milyonlarca izleyicinin zihninde Mr. Bean karakteriyle yer etmiş olsa da ciddi bir yarış tutkunu ve iyi bir yarış pilotu.
Johnny English filmi ve Blackadder programı gibi işleri sevilerek takip edilen Atkinson, kamera karşısında olmadığı zamanlarda dünyaca ünlü pistlerde şoför koltuğunda. Aynı zamanda yarış ile ilgili ünlü dergilerde yazarlık da yapıyor.
Daha önce McLaren F1 arabasıyla kaza geçirdi fakat bu onu durdurmadı, daha sonrasında Atkinson 2014’te yarışırken ciddi bir trafik kazasını sadece sıyrıklarla atlatmayı başardı.
Sadece sunucu kimliğini bilen kişiler şaşırabilir, fakat Walter Cronkite pistlerde defalarca galibiyet almış saygın bir yarış pilotu. 1970’lerde CBS Evening News’te başarılı bir sunucu olarak kamera önündeydi. Pistteki başarılarını sunucu olmadığı yıllarda elde etmiş olan Cronkite 1959’da Connecticiut Lime Park’ta düzenlenen yarışı 3. olarak tamamlamıştı.
Uzun bir süre yarış pilotu olarak anıldı ve yarışlarda bu unvanı hak eden başarılar etmeye devam etti. Bu tutkusunu asfaltta değil denizlerde devam ettirmeyi tercih eden Walter Cronkite, yarış arabasını bir yelkenli ile takas ederek ABD’de tekne yarışlarına katılmaya devam etti.
Tom Cruise’un yarış arabaları ile ilgili hevesi pek de gizli olan bir durum değil. Öyle ki yarışları konu alan 1990 yapımı Days of Thunder filmi ile tutkusunu zirveye taşımıştır. Cruise’un yarış pilotu olmak için ilham kaynağı olan kişi ise yine oyuncu bir kişi. The Color of Money filminin başrol oyuncusu arkadaşı Paul Newman.
Tom Cruise’un oyunculuğu tartışılmaz biri fakat sürücülüğü o kadar değil. Cruise kötü bir sürücü olarak anılıyor ve hatta sürücüler arasındaki lakabı “See Cruise Crash Again (Cruise Kazasını Tekrar Görün)”. Bu lakabı, katıldığı SCAA GT-3 yarışının baş harflerine ve agresif sürüş tarzına atfen diğer sürücüler tarafından verilmişti. Bu durum onun yarış tutkusunu sonlandırmadı ve bu sporla ilgilenmeye devam etti.
Hızlı ve Öfkeli filmini izlemeyenler bile Paul Walker’ı acı bir haberle tanıdı. Öyle bir tutku ki, bir araba kazasında hayatını kaybetti. Walker’ı sadece filmde sürücü olduğunu sananlar yanılıyordu.
Sadece sürücü değil bir yarış takımının da sahibiydi. Ölümü birçok ülkede üzüntüyle karşılanan Paul Walker’ın ekibi tarafından yarışların her biri onun anısına adandı.
Frankie Muniz, Malcolm in the Middle’ın sevimli çocuğu ve ana karakteri. Frankie’nin tercih sebebi bir yarış pilotu olmak istemesiydi. Formula araçlarının dar kokpit alanına 1.70 boyuyla rahatça uyum sağlayabiliyordu.
2009 Atlantik Şampiyonası dahil birçok yarışta yer aldı. Frankie bugünlerde tutkusunu bir kenara bırakıp Sharknado 3: Oh Hell No! ile kamera karşısına geri döndü.
Jason Priestley ününü ve parasını oyunculukla elde etti. Rolünü üstlendiği Brandon Walsh karakteri dünya çapında erkekler tarafından taklit edildi. Şöhret ve para tamamdı, sırada ise tutkusu vardı.
Buna ölümüne bir tutku denilebilir. Jason Pristley yarışta ölümden dönmüştü. 2003 yılında saatte 300 km hız yapan aracı ile virajı alamayıp duvara çarptığında neredeyse ölüyordu. Bu kazanın ardından direksiyon başında değil, bir takım sahibi olarak yarış tutkusunu devam ettirdi.
James Garner heyecanla ilgi duyduğu yarış sporunu kendi de icra ettiği gibi başarılı bir takımın da sahibiydi. Asıl tutkusu ise off-road motor sporlarıydı.
Baja 500 yarışları hakkında çektiği Dust to Glory (2005) belgeseli bu yarışların popülaritesini arttırmasında büyük katkı sağladı.
Steve McQueen havalı bir isminin ardında üstün bir yarış pilotu yatıyordu. McQuenn denildiğinde tabi ki akla o film gelir; Bullitt! Popüler bir film yıldızı olan McQuenn’in Bullitt isimli filminin başrolünde kullandığı araba markası Mustang’ti. Bu filmin ardından bu araba markasında satış patlaması yaşandı.
McQueen, araba kullanma konusunda oyunculuğunu gölgeleyecek derecede ustaydı ve dayanıklılık yarışlarında ciddi başarılar elde etmişti. Sadece yarış arabaları değil, off-road türünde motorsikletlerle de yarışıyordu.
Gene Hackman; o bir komedyen, drama oyuncusu, araba yarışçısı yani on parmağında on marifet bir oyuncu. Kariyeri boyunca iki Oscar ödülü aldı. Emekliliğinin ardından yarışlara yöneldi.
The French Connection filminin bir sahnesinde dublör kullanmadı ve yarış arabalarına olan tutkusu böylece başladı. Hackman’ın yarış kariyerinin zirvesi 1983 Dan Gurney’in takımında oldu. Başarılı oyuncu 24 saat süren bir yarış sergiledi. 12 saat sırayla sürücünün değiştiği bir yarıştı.
Patrick Dempsey’in Can’t Buy Me Love filminde çim biçme makinesi kullanması kimseyi yanıltmamalı. Bir gerçek var ki muhtemelen bu listede yer alan tüm oyuncuların arasında en yetenekli olan sürücüdür.
Sürüş konusundaki üstün yeteneği dayanıklılık yarışları olan Le Mans’da test edildi. Yarışlar tam 24 saat sürdü. 2011 Daytona 24 Saat yarışlarında genel klasmanda üçüncülük başarısı elde etti.
2008 yılında hayatını kaybeden efsanevi Paul Newman, sadece 8 yıl öncesinde Petit Le Mans’da yarışmıştı. 2006’da Rolex 24’e 81 yaşında başlayan en yaşlı yarışmacıydı.İşte bu sebeple o tam bir efsane.
Yaşıyla değil emek verdiği pistlerdeki tecrübesi ve üstün sürüş yetenekleri ile özendirici bir sürücü olan Paul Newman, 1979 Le Mans 24 Saat yarışını genel klasmanda ikinci olarak tamamlayarak büyük bir başarı elde etmişti. Paul’u tanımayanlar bunun bir kereye mahsus olduğunu düşünebilir. Fakat 1995 Daytona 24 Saat yarışındaki birinciliği bu düşüncelerin yerinin saygıya bırakmasını sağladı.
James Dean böyle bir listenin başında yer alan isim. Dean’in derin bir otomobil yarışı tutkusu vardı.
Rebel Without a Cause filmini çekmeden önce yarışları başlamıştı ve film çekimleri tamamlanmasının hemen ardından piste geri döndü. Warner
Brothers film sözleşmelerinde iş tamamlanana kadar yarışlara dönmemesi için özel bir yasaklama maddesi koymak zorunda kalmıştı. James’in sonu kariyeri kadar parlak değildi ve bu tutkusu uğruna bir yarış etkinliğine katılmak için gittiği Kaliforniya’ya giderken öldürüldü.