COVID-19 pandemisi, dünya genelinde yaşamı derinden etkileyen bir kriz oldu. Yıllarca süren karantina ve sosyal izolasyon dönemleri, bireylerin ruh sağlığı üzerinde kalıcı etkiler bıraktı. Yeni bir çalışma, pandeminin ergenler arasında yeme bozukluklarının artmasına neden olduğunu ortaya koyuyor.
Dr. Nadia Roumeliotis’in liderliğindeki araştırma, Kanada’da COVID-19 salgını sırasında uygulanan sağlık önlemlerinin, 12-17 yaş arasındaki ergenlerde yeme bozuklukları nedeniyle hastaneye yatış oranını artırdığını gösteriyor.
Bu çalışma, Nisan 2016 ile Mart 2023 arasında 6-20 yaş aralığında yeme bozuklukları nedeniyle 11 bin 289 hastaneye yatışın gerçekleştiğini ve bunların yüzde 77’sinin 12-17 yaş aralığındaki kız çocuklarına ait olduğunu belirtiyor.
ABD’de de benzer bulgular mevcut; pandeminin ardından ergen ve genç yetişkinlerde yeme bozuklukları nedeniyle tedavi görenlerin sayısında artış gözlemlendi.
Pandeminin ergenler üzerindeki etkilerini anlamak için bir dizi faktör inceleniyor. Sosyalleşmedeki değişiklikler, yeme bozukluklarının artışında önemli bir rol oynamış olabilir. Ergenliğin merkezi, bireyselleşme ve özerklik gelişimidir. Ancak pandemide, bu doğal gelişim süreci kısıtlandı.
Sosyalleşmenin ve akran etkileşiminin azalması, gençlerin kendilerini ifade etme ve duygularını işleme yeteneklerini olumsuz etkiledi. Bu durum, yiyecek ve vücut üzerinde kontrol arayışına yol açarak yeme bozukluklarının ortaya çıkmasına katkıda bulundu.
Sosyal medya da bu süreçte önemli bir etken olarak değerlendiriliyor.
Pandemi döneminde sosyal medya kullanımı arttı ve bu, beden memnuniyetsizliği ve görünüm kaygısı gibi sorunları körükledi. “Zoom dismorfisi” gibi terimler, sosyal medyanın yeme bozuklukları üzerindeki etkisini açıklamak için kullanılıyor. Ayrıca, “karantina 15” korkusu, pandeminin neden olduğu kilo artışı endişelerini ifade ediyor. Sosyal medyanın aşırı kullanımı, beden imajı sorunlarını derinleştirdi ve duygusal bozuklukları artırdı.
Pandemi sırasında artan gıda güvensizliği de bir diğer faktör olarak öne çıkıyor. Yeterli gıdaya erişim eksikliği, yeme bozukluklarının veya düzensiz yeme davranışlarının gelişimine katkıda bulunabilir. Dr. Meredith Sjoberg, yeme bozukluklarının genellikle yiyeceklerle ilgili olmadığını, daha çok duygusal sorunlarla bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Pandemi sürecinde birçok genç, duygusal sıkıntılarını yiyecek üzerinden işlemeye başladı.
Pandemi sonrası dönemde ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktalar var. Ebeveynler, çocuklarının çevrimiçi faaliyetlerini, arkadaş çevresini ve günlük rutinlerini yakından takip etmelidir. Ayrıca, çocuklarla açık ve destekleyici iletişim kurarak duygusal durumlarını anlamaya çalışmalıdırlar. Çocukların sosyal medya kullanımını ve gıda tüketim alışkanlıklarını gözlemlemek, erken müdahale için önemlidir. Ebeveynler, çocuklarına sevgi ve desteklerini eylemlerle göstermeli, onları her alanda desteklemelidir.
Yeme bozuklukları, genellikle derin köklü zihinsel sağlık sorunlarıyla ilişkilidir ve sadece kilo kontrolü ya da yemek alışkanlıkları ile düzeltilemez. Ebeveynlerin, bu bozuklukların bir kişinin benlik, değer ve yön eksikliğinden kaynaklandığını anlamaları önemlidir.
Yeme bozuklukları, genellikle depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunları ile birlikte görülür. Ebeveynler, yeme bozukluğu belirtilerini dikkatle izlemeli ve gerekli profesyonel yardımı sağlamalıdır. Erken teşhis ve tedavi, gençlerin sağlıklı bir şekilde iyileşmelerine yardımcı olabilir.
Not: Bu yazı bilgilendirme amaçlıdır ve JAMA Pediatri’de yayınlanan araştırmaya dayanmaktadır. Yeme bozukluğu ile ilgili tespit ve şüpheniz varsa doktorunuza başvurmalısınız.