Yazın son deminde kış için hazırlıklar hız kesmeden devam ediyor. Kadınlar mutfaklarda kış mevsimi için hummalı bir hazırlık içerisinde. Bir yandan konserveler yapılırken bir yandan da Osmanlı mutfağının baş tacı kompostolar raflardaki yerini alıyor. Hoşaf (Komposto) nasıl yapılır? Üzüm kompostosu konservesi tarifi ve püf noktaları…
Yaz meyvelerinin bolca olduğu şu günlerde kadınlar meyve kompostolarını hazırlamak için adeta birbirleriyle yarış halinde. Çilekler, üzümler, kayısılar… Herkes sevdiği meyveleri büyük bir özenle kavanozlara yerleştiriyor. Kışın yemeklerin yanında yaz mevsiminin enerjisini verecek üzüm kompostosu hem sofralarınıza renk katacak hem de ekonomik bir tercih olarak cüzdanınızı koruyacak. peki üzüm kompostosu konservesi nasıl yapılır?
Kara üzüm ve Sultani üzüm kompostosu konservesi tarifi
Malzemeler
Yapılışı:
Üzümleri bol suyun altında iyice yıkayın ve kavanozlara yerleştirin. Kavanozların her birine 1 yemek kaşığı toz şeker ekleyin ve soğuk olarak içme suyunu kavanozlara dökün. Sıkıca kapattığınız kavanozları ters olarak bir tencereye yerleştirin. Kavanozların yarısına kadar tencereye su doldurup yaklaşık 35 dakika kaynamaya bırakın. Oda sıcaklığında soğumaya bıraktığınız kompostolarınızı kışın keyifle tüketmek için raflarınıza sıralayın.
Hoşaf ve komposto arasındaki farklar tarih boyunca mutfak kültürümüzde önemli bir yer edinmiştir. Farsça kökenli olan “hoşaf” halk arasında kuru meyveden yapıldığı düşünülen tatlı içecek olarak bilinirken kompostonun da taze meyvelerle yapıldığı sanılmaktadır.
Osmanlı mutfağında “komposto” terimine rastlamak imkansız. 1844 yılında yayımlanan ilk yemek kitabı Melceü’t Tabbah (Aşçıların Sığınağı) gibi tarih kaynaklarında çeşitli taze ve kuru meyvelerden yapılan hoşaf tariflerinin olduğu görülüyor.
Osmanlı döneminde ziyafetin ardından kahveden önce genellikle hoşaf ikram edilirdi. Sofralarda şerbet ve hoşaf ayrı ayrı kaşıklarla içilirdi. Hoşaf, et ve pilav kadar önemli bir yere sahipti. Tatlı olmayan bir Osmanlı sofrası düşünülemezdi ve hoşaf sofraların vazgeçilmez içeceğiydi.
Osmanlılarda sabah kahvaltısı ve akşam yemeği olmak üzere iki ana öğün bulunuyordu ve öğlen yemeği ise çoğunlukla yenmezdi. Acıkıldığında da hoşaf, ayran, yoğurt ya da meyve tercih edilirdi.