Bilim insanları, erkek ve kadınların sinir sistemlerindeki farklılıkların ağrı deneyimini şekillendirdiğini ortaya koydu. Yeni bir araştırma, cinsiyetin ağrıyı nasıl algıladığımızda önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Bu buluş, cinsiyete özel ağrı tedavilerinin geliştirilmesi için önemli bir adım.
Erkekler ve kadınlar ağrıyı farklı yollarla deneyimliyor ve bilim insanları bugüne kadar bunun nedenini bilmiyordu. Yeni araştırmalar, bunu açıklayabilecek önemli bulgular ortaya koydu.
Beyin dergisinde yayınlanan çalışmada, erkek ve dişi hayvan dokularından alınan ağrı algılayan sinir hücrelerinin aynı duyarlılığı artırıcı maddelere farklı tepkiler verdiği bulundu. Bu sonuçlar, hücresel düzeyde ağrının cinsiyetler arasında farklı şekillerde üretildiğini gösteriyor.
Araştırma, Amerika Birleşik Devletleri’nde 50 milyon yetişkinin kronik ağrı durumlarından muzdarip olduğu göz önüne alındığında, bu alandaki önemli bir eksikliği doldurabilir. Kronik ağrı durumlarının yaklaşık yüzde 50’si kadınlarda, yüzde 20’si ise erkeklerde daha yaygın. Bu farklılıklar, ağrı araştırmacısı Frank Porreca ve Arizona Üniversitesi Sağlık Bilimleri’ndeki meslektaşlarını, vücutta alarm gibi davranan nociceptör adı verilen sinir hücrelerini incelemeye yöneltti.
Bu hücreler, ciltte, organlarda ve vücudun diğer bölgelerinde bulunuyor ve potansiyel tehlikeleri algılayarak beyne sinyaller gönderiyor.
Çalışmada, fare, maymun ve insan dokuları kullanılarak prolaktin hormonu ve orexin B adı verilen bir nörotransmitterin sinir hücreleri üzerindeki etkileri incelendi.
Araştırmacılar, prolaktin hormonuna maruz kalan kadın sinir hücrelerinin, erkek sinir hücrelerine kıyasla daha aktif hale geldiğini buldu.
Orexin B ise erkek sinir hücrelerinin aktivitesini artırdı.
Çalışmanın ortak yazarı ve Pittsburgh Üniversitesi’nden nörobilimci Harrison Stratton, bu verilerin ağrı yolunun ilk adımında bile cinsiyetler arasında farklılıklar olduğunu gösterdiğini belirtiyor.
Porreca, bu bulguların ağrı ilaçlarının cinsiyete özgü olarak tasarlanmasına olanak tanıyabileceğini söylüyor. Bu, kadınlarda prolaktin duyarlılığını ve erkeklerde orexin B duyarlılığını engellemeyi içerebilir.
Orexin B, uyku gibi diğer vücut süreçlerinde de rol oynadığı için, halihazırda FDA tarafından onaylanmış bazı orexin blokörlerinin ağrı tedavisinde yeniden kullanılabileceği düşünülüyor.
Porreca ve meslektaşları, prolaktin bloke edici bir antikor da keşfettiler, bu da regl ğrısından kısırlığa kadar çeşitli durumların tedavisinde umut vaat edebilir.
Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Fakültesi’nden farmakolog Richard Miller ise çalışmanın cinsiyetler arasındaki farkları göstermesine rağmen, ağrının genellikle birçok diğer potansiyel faktörün birleşimiyle ortaya çıktığını belirtiyor.
Bu, prolaktin ve orexin B’nin eşsiz öneme sahip olup olmadığını sorgulatabilir. Ancak yine de bu çalışma ağrı araştırmalarında önemli bir adım olarak görülüyor ve gelecekte cinsiyete özgü tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.
Not: Bu yazı tıbbi tavsiye değildir. Herhangi bir ağrı hissetme durumunuzda doktorunuza başvurunuz.