Çocuklarda ve gençlerde davranış bozukluğu gündelik hayatı olumsuz etkiler. Bu konudan birçok ebeveyn de oldukça muzdarip durumda. Son yapılan çalışma, davranış bozukluğu ile beyin yapısındaki farklılıklar arasındaki bağlantıyı ortaya koydu. Yeni gelişme edavi yöntemlerine de ışık tutacak nitelikte.
Davranış bozukluğu, yıkıcı, saldırgan ve antisosyal davranışların kalıcı bir örüntüsüyle karakterize edilen karmaşık bir ruhsal bozukluk. Gençler arasında en yaygın ruhsal bozukluklardan biri ve hem bireyin hem de ailenin hayatını altüst edebiliyor.
Bu bozukluğun altında yatan nedenleri daha iyi anlamak, daha etkili teşhis ve tedavi yöntemleri geliştirmenin de anahtarıdır. Son yapılan bir çalışma, davranış bozukluğundan muzdarip gençlere yeni tedaviler için umut niteliği taşıyor.
Son yıllarda, nörogörüntüleme tekniklerindeki gelişmeler, araştırmacıların beynin yapısı ve işlevi ile ruhsal bozukluklar arasındaki bağlantıları incelemelerine imkan sağladı. Davranış bozukluğu ile ilgili bugüne kadarki en kapsamlı nörogörüntüleme çalışması, bu bozukluğa sahip gençlerde beyin yapısında yaygın değişiklikler olduğunu ortaya koydu.
The Lancet Psychiatry’de yayınlanan ve bilim insanları Yidian Gao, Marlene Staginnus ile ENIGMA-Antisosyal Davranış Çalışma Grubu’nun çalışması, bugüne kadar yapılan en kapsamlı nörogörüntülemeyi içeriyor.
Serebral kortekste küçülme:
Davranış bozukluğu olan gençlerde, beynin dış katmanı olan serebral korteksin daha küçük bir alanı olduğu görüldü. Serebral korteks, davranış, biliş, duygu ve dil gibi birçok önemli işlevi kontrol eder. Bu bulgu, sorunun kaynağında temel bir beyin işlev bozukluğu olduğuna işaret ediyor olabilir.
Subkortikal beyin bölgelerinde hacim azalması:
Beynin derinliklerinde yer alan ve duyguları, dürtüleri ve ödülü düzenlemede rol oynayan bazı bölgelerde de hacim azalması gözlemlendi. Bu durum ise duygusal tepkilerde ve davranışsal kontrolde zorluklara yol açabilir.
Sosyal becerilerle ilişkili değişiklikler:
Beyin yapısal farklılıkları, empati ve pişmanlık gibi sosyal becerilerin eksikliği ile ilişkili çıktı. Bu, davranış bozukluğu olan bireylerin sosyal etkileşimlerde zorlanmasına ve başkalarının duygularını anlamasına ve cevap vermesine engel olabilir.
Cinsiyet ve klinik özelliklerdeki farklılıklar:
Beyin değişiklikleri, erkek ve kızlarda benzer şekilde görülse de semptomların şiddetine ve başlangıç yaşına göre değişiyordu. Daha şiddetli semptomları olan ve daha erken yaşta başlayan bozukluğu olan gençler, beyinlerinde daha fazla değişiklik gösterdi.
Bu çalışma, davranış bozukluğunun beyinle bağlantılı olduğuna dair en güçlü kanıtlardan bazılarını sunuyor. Beyin değişikliklerinin daha önce düşünülenden daha yaygın ve karmaşık olduğunu gösteriyor.
Bu bulgular, beyin yapısı ve davranış bozukluğu semptomları arasındaki olası nedensel bağlantıları araştırmak ve tanı ve tedaviyi iyileştirmeye yönelik klinik çabaların bir parçası olarak beyin bölgelerini hedeflemek için yeni yollar sunuyor.
Bilim insanlarına göre; gelecekteki araştırmalar, bu beyin yapısal farklılıklarının davranış bozukluğunun nedeni mi yoksa sonucu mu olduğunu incelemeye odaklanmalı. Araştırmacılar, bu farklılıkları tersine çevirmek ve semptomları iyileştirmek için yeni tedaviler geliştirmeli.
Davranış bozukluğu karmaşık bir bozukluktur, ancak bu araştırma bozukluğun altında yatan biyolojik mekanizmaları anlamamıza yardımcı olabilir. Bu bilgi, gelecekte daha etkili tedavilerin geliştirilmesine yol açabilir ve bu bozukluktan muzdarip gençlerin yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir.