Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), okullardaki akran zorbalığını önlemek için kolları sıvadı. Artık okullarda yaşanan akran zorbalığı sadece ailelerin değil devletin de gündeminde.
Çocukluk çağında yaşanan zorbalık, çocukların ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Zorbalığa maruz kalan çocuklar kendilerini değersiz hissedebilirken, zorbalık yapan çocuklar ise bu davranışı normalleştirerek ilerleyen yıllarda da benzer davranışlar gösterebiliyor. Peki çözüm ne?
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), akran zorbalığıyla mücadelede önemli bir hamle yaptı. TBMM Dilekçe Komisyonu bünyesinde ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında ‘Akran Zorbalığının Araştırılması ve Alınabilecek Önlemlerin Belirlenmesi Alt Komisyonu’ kuruldu. Akran zorbalığının TBMM gündemine girmesinin önemini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Aslıhan Eslek, “Akran zorbalığını; aynı yaş grubunda güç dengesizliği olan bireylerin özellikle güçlüyü güçsüze karşı bilerek, isteyerek ve zararlı sonuçlar doğurmak amacıyla yaptığı tekrarlayıcı davranışlar olarak tanımlayabiliriz. Bu çok ciddi bir mesele. Uzun yıllardır hem bizim hem de eğitimcilerin ilgilendiği bir konuydu. Meclis düzeyinde ele alınması oldukça sevindirici ve önemli bir karar” ifadelerini kullandı.
Dr. Eslek, “Akran zorbalığında her iki taraftaki çocuğu da ele almak gerekiyor. Hem zorbalığa maruz kalan hem de bunu uygulayan kişiler üzerinde ilerleyen yıllarda etkilerini gözlemliyoruz. Zorbalığa maruz kalan çocuklar bazı şeyleri yapamayacağını düşünüyor, kendini değersiz hissediyor ve eksik görüyor. Bu sürekli tekrarlandıkça birey gençliğinde ve yetişkinliğinde buna inanır hale geliyor. Uygulayan için ise bu davranış normalleştiği için ilerleyen yıllarda farkında olmadan aynı tutumları sergileyebiliyor.” ifadelerini kullandı.
Akran zorbalığıyla mücadele konusunda hem eğitimcilere hem de velilere önemli görevler düştüğüne dikkat çeken Eslek, “Fiziksel, sözel, sosyal akran zorbalıkları meydana geliyor. Son dönemde bu tür zorbalıklara siber zorbalık da eklenmiş durumda. Hepsinin amacı kişiye bilinçli, tekrarlayıcı zarar vermektir. Hem öğrenci düzeyinde hem de veliler için ayrı ayrı eğitimler verilmesi gerekiyor. ‘Çocuktur, normaldir’ demek en yapılmaması gereken davranış olarak karşımıza çıkıyor. Davranışlar tekrarladıkça yerleşir.
Özellikle ortaokul döneminde bu davranış kalıpları kişilik özelliği olarak geleceğe taşınan özellikler haline gelir. O yüzden ne kadar hızlı müdahale edilirse o kadar faydalı olur. Verilen eğitimlerle de ilk ve ortaöğretim düzeyindeki çocuklar ve gençler bu durumu tanırlarsa akran zorbalığına maruz kaldıklarında öğretmenlerine veya ailelerine başvurabilirler. Çocuklarının davranışlarında değişiklik fark eden aileler ise ‘Acaba böyle bir durum mu var?’ düşüncesiyle hareket etmelidir.” diye belirtti.