ABD’de yapılan yeni bir bilimsel araştırma, öfke ve kalp krizi arasında daha önce gözlemlenen bir bağlantıya açıklama getirdi. Araştırma sonucuna göre, kısa süreli öfke patlamaları kan damarlarının genişlemesine neden oluyor.
Öfke nöbeti ile kalp krizi riski arasındaki bağlantıyı ortaya koyan önceki dönem araştırmaların yanı sıra ABD’de yapılan yeni bir araştırma bu bağlantının nedenini açıklamaya çalıştı. Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi, Yale Tıp Fakültesi, New York’taki St. John’s Üniversitesi ve diğer kurumlardan araştırmacılar bu nedeni anlamak için bir araya geldi.
Bu bağlantının nedenini açıklamak için bazı insanları kızdırmaları gerekti. Araştırmacılar 280 sağlıklı genç yetişkini bir araya geldi. Bu kişiler, kalp hastalıkları, ciddi ruh sağlığı sorunları veya diğer kronik hastalıkları olmayanlardan seçildi. Araştırmacılar bu kişileri rastgele dört gruba ayırdı.
8 dakika boyunca onları öfkelendiren, üzen veya endişelendiren olayları hatırlamalarını ve bunu yüksek sesle dile getirmelerini istediler. Deneye başlamadan önce ve sonrasında ise, 100 dakika aralıklarla araştırmacılar kan örnekleri aldılar ve kan akışı ile basınç ölçümlerini yaptılar.
1 Mayıs 2024’te Amerikan Kalp Derneği Dergisi’nde (Journal of the American Heart Association) yayınlanan bulgular, öfkenin kan damarı fonksiyonunu bozması nedeniyle gerçekten de kalbi etkileyebileceğini gösteriyor.
Öfke hissi uyandıran anıları hatırlamaları istenen kişilerin kan damarlarının genişleme kabiliyetinin azaldığı gözlemlendi.
Kalpte büyüme olarak da bilinen genişleme, kan damarlarının iç kısımlarını kaplayan endotel hücreleri tarafından düzenlenebilir. Kan damarları, genişleyip büzülerek vücudun ihtiyaç duyan bölgelerine kan akışını yavaşlatır veya artırır.
Araştırmaya göre tek sorun genişlemeydi. Kan damarlarının genişlemesindeki bozulma, atardamar duvarlarında atardamarları sertleştiren yağların ve kolesterolün plak adı verilen birikmesi olan aterosklerozun erken bir göstergesidir. Ateroskleroz koroner kalp hastalığına, kalp krizine, felce ve böbrek bozukluklarına yol açabilir.
Araştırmacılardan Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi’nde tıp bilimlerinde yardımcı doçent Andrea Duran, çalışmada görülen bozulma için tıbbi terminolojiyi kullanarak, “Bu nedenle endotel bağımlı vazodilatasyonun üzerinde çalışılması gereken önemli bir mekanizma olduğunu” söyledi. Vazodilatasyon, kan damarlarının duvarındaki kasın gevşemesinin sonucu olarak damarların genişlemesidir. Kan damarları genişleyerek vücudun oksijen veya besin eksikliği olan bölgelerine kan akışını artırır.
New York’taki Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezinde kardiyolog ve hipertansiyon merkezi eş direktörü olan çalışmanın baş yazarı Dr. Daichi Shimbo, “Öfke, kan damarlarınız için kötüdür. (Öfke duymak) Arterlerinizin işlevini bozar ve bu da kalp krizi riskiyle bağlantılıdır.” ifadelerini kullandı.
Shimbo, “Bir kez sinirlenmenizin damar genişleme yeteneğinizi bozduğunu gördük. Peki ya hayatınız boyunca 10 bin kez sinirlenirseniz ne olur? Bu, kalıcı hasara yol açabilir.” değerlendirmesini yaptı.
Kardiyolog ve tıp profesörü Dr. Holly Middlekauff, çalışmanın sonuçlarının, doktorların kalp hastalığı ve öfke sorunları olan hastalarını yoga, egzersiz, bilişsel davranışçı terapi veya diğer yerleşik teknikler yoluyla öfkelerini yönetmeye ikna etmelerine yardımcı olabileceğini söyledi.
Araştırmaya dahil olmayan Middlekauff, “Öfkenin kalp krizlerini hızlandırdığı yaygın olarak bilinmiyor veya yaygın olarak kabul edilmiyor. Bu çalışma, öfkenin sizin için kötü olduğu, kan basıncınızı yükselttiği ve damar sağlığında bozulma gördüğümüz teorisine biyolojik bir inandırıcılık sunuyor” dedi.
Dr. Duran ise, laboratuvar çalışmasının temel bir çalışma olduğunu ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu konusunda bilim dünyasını uyardı. Örneğin bilim insanları öfkenin kan damarlarının genişlemesine nasıl zarar verdiğini tam olarak bilmiyor. “Bu gelecekteki bir çalışma için öneri olabilir” dedi.
Makalede araştırmacılar, stres hormonlarının neden olduğu değişiklikler, artan iltihaplanma ve kalp atış hızı, kan basıncı ve nefes alma gibi istemsiz süreçleri düzenleyen otonom sinir sisteminin aktivasyonu da dahil olmak üzere çeşitli faktörlerin iş başında olabileceğini öne sürdü.
Öte yandan, Middlekauff, çalışmanın en büyük sınırlamasının, kışkırtılmış bir öfke nöbetine bakılması olduğunu söyledi. “Kronik olarak öfkeli bir grup insan üzerinde yapılan bir çalışmayı görmek ve onların damar fonksiyonlarının ne olduğunu görmek isterim” dedi.