İlk Türkler, Orta Asya steplerinde yaşayan göçebe bir toplum olduklarından yemek kültürleri pratik, dayanıklı ve besleyici yiyecekler üzerine kuruluydu. Bu toplumda yemekler, çetin iklim koşullarına ve göçebe yaşam tarzına uygun olarak hazırlanırdı. Peki hiç düşündünüz mü ilk Türk yemeği neydi? İşte merak edilen sorunun cevabı…
Orta Asya’nın geniş bozkırlarında, göçebe yaşam süren ilk Türk topluluklarının beslenme alışkanlıkları, günümüz Türk mutfağının köklerini oluşturmuştur. Doğayla iç içe olan bu topluluklar, iklim şartlarına ve göçebe yaşama uygun, dayanıklı ve besleyici yemekler hazırlamışlardır. Peki ilk Türk yemeği nedir, Atalarımız ne yerdi? Kaç tane Türk yemeği var? İşte merak edilen soruların cevapları…
Orta Asya bozkırlarında yaşamış olan ilk Türkler, göçebe bir hayat sürdürdükleri için yemek kültürlerini basit, dayanıklı ve besin değeri yüksek yiyecekler üzerine kurmuşlardı. Bu dönemde yemeklerin hazırlanış şekli, yaşanılan coğrafyanın çetin koşullarına ve sürekli hareket halinde olmanın getirdiği ihtiyaçlara uyum sağlayacak şekilde düzenlenmişti. Temel besin maddeleri olarak et, süt ve buğday ön plana çıkıyordu. Et, genellikle kurutularak uzun süre saklanır, süt ürünleri ise yoğurt, ayran şeklinde işlenerek muhafaza edilirdi. Bu malzemeler, besin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde, aynı zamanda vücut dirençlerini artırmak için önemli kaynaklardı.
O dönemde yemek pişirme teknikleri bugünkü gibi çeşitlilik göstermiyordu; ateşte pişirme veya kaynatma gibi daha doğal ve sade yöntemlerle yemekler hazırlanıyordu. Modern mutfağın aksine, o dönemde mutfak araç gereçleri sınırlıydı ve doğrudan doğadan elde edilen malzemeler kullanılıyordu. Göçebe kültürün özünü yansıtan bu yemekler, ilk Türklerin doğa ile uyumlu yaşam biçiminin bir parçasıydı. Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan bu zengin kültürel miras, bugün de Türk mutfağının kökeninde yer almakta ve özellikle soğuk kış aylarında, sağlıklı ve doyurucu bir öğün olarak sofralarımızda yaşamaktadır.
Eski Türk mutfağında en bilinen yemeklerden biri olarak keşkek ve buğday çorbası karşımıza çıkar. Bu yemekler, özellikle avcılık ve hayvancılıkla uğraşan göçebe Türklerin beslenme ihtiyaçlarına cevap veren doyurucu yemeklerdi. Keşkek, pişmiş buğday ve etin uzun süre dövülerek bir araya getirilmesiyle yapılan, Anadolu mutfağında halen yaygın olan eski bir yemektir. Bunun dışında etli buğday çorbası, uzun yolculuklarda tüketilmek üzere hazırlandığından, sıkça yapılan yemekler arasında yer alıyordu. Bu yemekler, dayanıklı malzemelerden yapıldıkları için uzun süre bozulmadan saklanabiliyor ve kolayca taşınabiliyordu.
Malzemeler:
1 su bardağı dövme buğday (aşurelik buğday olarak da bilinir)
250 gram kuşbaşı et (kuzu veya dana eti tercih edilir)
5 su bardağı su (daha yoğun kıvam istenirse miktar azaltılabilir)
1 su bardağı yoğurt
1 yemek kaşığı un
Tuz
Üzeri için: Tereyağı, nane ve kırmızı biber
Hazırlanışı:
İlk olarak, buğdayı bir gece önceden suya koyarak yumuşaması sağlanır. Ertesi gün, süzülüp iyice yıkanır. Et, bir tencerede suyunu salıp çekene kadar kavrulur. Ardından üzerine su eklenir ve kaynamaya bırakılır. Buğday, kaynayan suya eklenir ve buğday iyice yumuşayana kadar kısık ateşte pişirilir.
Yoğurt ve un, ayrı bir kapta karıştırılır ve pürüzsüz bir kıvama gelene kadar çırpılır. Karışım, çorbanın suyundan bir kepçe alınıp yavaşça eklenerek ılıştırılır. Sonra çorbaya yavaşça eklenir. Tuz ilave edilerek, çorba birkaç dakika daha kaynatılır ve kıvam alması sağlanır. Üzeri için, bir tavada tereyağı eritilir, nane ve kırmızı biber eklenerek kızdırılır ve çorbanın üzerine gezdirilir.
Bu çorba, ilk Türklerin sadeliğini ve doğayla uyum içinde yaşamını yansıtan bir yemektir. Göçebe Türk toplulukları için yemekler sadece karın doyurmak değil, güç ve direnç sağlamak amacıyla tüketilirdi. Etli buğday çorbası da hem sağlıklı hem de besleyici bir öğün sunarak bu ihtiyacı karşılamıştır. Göçebe Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya getirdiği bu gelenek, günümüzde de özellikle kış aylarında sağlık ve enerji kaynağı olarak tercih edilmektedir.,
Türk mutfağının ne kadar zengin olduğunu biliyor muydunuz? Ülkemizde tam 19 bin farklı yemek çeşidi olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca Türkiye genelinde, her biri kendine özgü lezzetler barındıran 40 ayrı mutfak kültürü bulunuyor. Çeşitlilik açısından en zengin mutfağa sahip il ise Gaziantep. Gaziantep mutfağı, tam 291 farklı yemek, tatlı ve içecek çeşidiyle bu alanda öne çıkıyor ve Türk mutfağının benzersiz lezzetlerini dünyaya tanıtmada önemli bir rol üstleniyor.