Çoğu insan kan şekeri seviyesini yönetmek için karbonhidratları düşünür. Ancak British Columbia Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma, proteinler ve yağların da bazı insanlarda dikkate alınması gerektiğini ortaya koydu. Dahası diyabet hastalarında insilün salgılamasında proteinlerin bilinenden daha önemli olduğu kanıtlantı. Bilimsel çalışma kişiye özel beslenme ve diyet için devrim yapacak sonuçlarıyla şaşırttı.
British Columbia Üniversitesi’nden (UBC) Jelena Kolic ve arkadaşlarının yaptığı ve Cell Metabolism dergisinde yayımlanan çalışma, farklı insanların üç makro besin maddesine [karbonhidratlar (glikoz), proteinler (amino asitler) ve yağlar (yağ asitleri)] yanıt olarak, insülini nasıl ürettiklerine dair ilk geniş ölçekli karşılaştırma oldu.
Bulgular, kan şekerini düzenleyen hormon insülinin üretiminin daha önce düşünülenden çok daha dinamik ve kişiye özel olduğunu ortaya koydu.
UBC’de hücre ve fizyolojik bilimler alanında Prof. Dr. James Johnson, “Glikoz insülinin bilinen itici gücüdür, ancak bazı bireylerin proteinlere güçlü bir tepki göstermesi ve diğerlerinin de daha önce hiç karakterize edilmemiş olan yağlara tepki vermesi arasında bu kadar yüksek bir değişkenlik görmek bizi şaşırttı. İnsülin, çok düşük seviyede olduğu diyabetten, obeziteye, kilo alımına ve hatta çok yüksek seviyede olduğu bazı kanser türlerine kadar insan sağlığında önemli bir rol oynar. Bu bulgular, bir dizi durumu nasıl tedavi edip yönettiğimizi değiştirebilecek kişiselleştirilmiş beslenmenin temelini oluşturabilir.” dedi.
Çalışma için araştırmacılar, geniş bir yaş aralığındaki 140 pankreas donörünün adacıkları üzerinde testler yürüttüler. Adacıklar üç makro besinden her birine maruz bırakılırken, araştırmacılar insülin tepkisini 8 bin diğer proteinle birlikte ölçtüler.
Donörlerin adacık hücrelerinin çoğu karbonhidratlara karşı en güçlü insülin tepkisini gösterse de yaklaşık yüzde 9’u proteinlere güçlü tepki verirken, donör hücrelerinin diğer yüzde sekizi ise glikoz dahil diğer tüm besinlerden daha çok yağlara tepki gösterdi.
UBC’deki Johnson laboratuvarında araştırma görevlisi Dr. Jelena Kolic, “Bu araştırma, yağların herkeste insülin salınımı üzerinde ihmal edilebilir etkileri olduğuna dair uzun zamandır var olan inancı sorguluyor. Kişinin insülin üretiminin bireysel itici güçlerini daha iyi anlayarak, insanların kan şekeri ve insülin seviyelerini daha iyi yönetmelerine yardımcı olacak kişiselleştirilmiş diyet rehberliği sağlayabiliriz.” diyor.
Araştırma ekibi ayrıca Tip 2 diyabet hastası donörlerden alınan adacık hücrelerinin bir alt kümesini inceledi. Beklendiği gibi, bu donör hücrelerinin glikoza karşı düşük bir insülin tepkisi vardı. Ancak araştırmacılar, proteinlere karşı insülin tepkilerinin büyük ölçüde bozulmadan kaldığını görünce şaşırdılar.
Dr. Kolic, “Bu, protein açısından zengin diyetlerin Tip 2 diyabet hastaları için terapötik faydaları olabileceği iddiasını gerçekten destekliyor ve proteinle uyarılan insülin salgılanması konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor” dedi.
Araştırmacılar, bir sonraki adımda çalışmalarını, insülinin üç makro besin öğesine olan tepkisini gerçek dünya ortamında test edecek klinik çalışmalara genişletmeyi ve bulgulara dayanarak kişiselleştirilmiş beslenme yaklaşımları geliştirmeye başlamayı umuyorlar.