Yeni Zelanda, 2026 yılında kozmetik ürünlerde kullanılan “sonsuz kimyasallar” olarak bilinen PFAS maddesini tamamen yasaklayacak. Bu madde genel olarak suya dayanıklı ve cildi pürüzsüzleştiren makyaj ürünlerinde bulunuyor.
Yeni Zelanda, kozmetik ürünlerde sıkça bulunan ve “sonsuz kimyasallar” olarak adlandırılan perfloroalkil ve polifloroalkil maddeleri (PFAS) kullanımını 2026 yılından itibaren yasaklayacak.
PFAS maddeleri, kozmetik ürünlerin cilde daha iyi uyum sağlaması, daha uzun ömürlü olması, yayılabilir olması ve suya karşı dayanıklı olması için kullanılmaktadır. PFAS, yaklaşık 14 bin kimyasalı içerir ve suya, lekelere ve ısıya karşı dirençli ürünler yapmak için kullanılır. Bu maddeler neredeyse yok edilemez olduğu için “sonsuz kimyasallar” olarak adlandırılır.
The Guardian’da yer alan habere göre, uluslararası alandaki kanıtlar, PFAS maddelerini kanserlere, doğum kusurlarına ve insanlar ile hayvanların bağışıklık sistemleri üzerinde olumsuz etkilerle ilişkili. Bu kimyasallar, içme suyu kaynaklarında, deniz suyunda, yağmurda, yeraltı sularında, deniz buzunda ve insan kanında tespit edildi. Ayrıca, traş köpüğü, ruj gibi kozmetik ürünlerde, teflon tavalar ve pizza kutularında da bulunuyor.
Yeni Zelanda Çevre Koruma Kurumu (EPA), bu kimyasalların sadece küçük bir grup kozmetik ürününde bulunsa da, potansiyel risklere karşı tedbirli olduklarını açıkladı. Kozmetik ürünlerde uygulanacak bu yasak, çevreyi sonsuz kimyasallardan korumayı amaçlıyor ve aynı zamanda PFAS’ın çevre üzerindeki etkilerini test etmeyi ve PFAS içeren yangın söndürme köpüklerinin kullanımını aşamalı olarak sonlandırmayı içeriyor.
EPA’dan Dr. Shaun Presow, “Bu kimyasalların hızlı bir şekilde parçalanmadığını, vücutlarımızda birikebileceğini ve yüksek seviyelerde toksik olabileceğini biliyoruz” dedi. Presow, değişikliklerin yürürlüğe girmesinden önce endüstriyel geçiş sürecini yönetmek için çeşitli faaliyetlerin yürütüleceğini söyledi.
Bazı Amerika Birleşik Devletleri eyaletleri, ülke genelindeki düzenlemeleri beklemeksizin PFAS kimyasallarının kullanımını yasaklama veya sınırlama amacıyla yasa teklifleri sundu. Örneğin, Kaliforniya eyaleti, Eylül 2022’de kozmetik ürünlerde PFAS kullanımını tamamen yasaklayan ilk büyük bölge olmuştur. Bu yasak, 1 Ocak 2025’ten itibaren uygulanacak ve bir geçiş sürecini içerecektir. Ayrıca, Maine ve Minnesota eyaletleri de, 2030’dan itibaren bilinçli olarak PFAS içeren ürünlerin kullanımını yasaklayan bir yasa çıkardı. Avrupa Birliği ise, bu kimyasallara yönelik daha kapsamlı bir yasa tasarısı üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.
EPA tarafından yapılan bir ankete göre, Yeni Zelanda’da üretilen kozmetik ürünlerin PFAS içermediği belirlenmiş olsa da, bu ürünlerin yaklaşık yüzde 90’ının ithal edildiği ifade edildi.
Auckland Teknoloji Üniversitesi Bilim Okulu’ndan Prof. Allan Blackman, “Bu, ithalatla ilgilenenler için önemli uyum gereksinimlerine yol açabilir ve 2027’den sonra bazı ürünlerin raflardan kaldırılmasına neden olabilir” dedi.
Blackman ayrıca, “Bu ilk adımı attıktan sonra, yapışmaz mutfak gereçleri ve su geçirmez kumaşlar gibi diğer PFAS kaynaklarına ne olacağını görmek ilginç olacak” ifadelerini kullandı.
Perfloroalkil ve polifloroalkil maddeleri (PFAS), endüstriyel süreçlerde ve tüketici ürünlerinde yaygın olarak kullanılan bir kimyasal sınıfı ifade eder. Bu maddeler, özellikle su ve yağ iticiliği, yüksek sıcaklık toleransı ve kimyasal stabilite özellikleri nedeniyle tercih ediliyor. PFAS maddeleri, fast-food ambalajlarından yangın söndürücü köpüklere, kozmetik ürünlerden yapışmaz tava kaplamalarına kadar çeşitli alanlarda kullanılıyor.
PFAS maddelerinin “sonsuz kimyasallar” olarak adlandırılmasının temel nedeni, doğada çok yavaş parçalanmaları ve bu nedenle çevrede uzun süre kalabilme özellikleridir. Bu kimyasalların çevreye yayılması, içme suyu kaynaklarını, tarım alanlarını ve genel olarak ekosistemi olumsuz etkileyebileceği ifade ediliyor.
Yapılan bilimsel araştırmalar, PFAS maddelerinin insanlarda ve hayvanlarda çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceğini gösteriyor. Bu sağlık sorunları arasında kanser riskinin artması, doğum kusurları, bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkiler, kolesterol seviyelerinde artış ve hormon düzeylerinde değişiklikler bulunuyor. Bu kimyasalların vücutta birikme eğiliminde olması ve metabolize edilememesi, sağlık üzerindeki potansiyel uzun vadeli etkilerini daha endişe verici hale getiriyor.