Uzman Psikolog Aslı Yücesan, derin acılardan sonra yaşanılan acı sürecinin en sağlıklı şekilde atlatılabilmesi için kadın ve erkeklerin duygusal ihtiyaçlarına yönelik davranılması gerektiğine dikkat çekti. Yücesan, erkeklerin hislerini belli etmeden acılarını yaşadıklarını ancak kadınların temas etme ve sarılma gibi durumlara hislerinin karşı tarafa yansıtılmasında daha çok ihtiyaç duyduklarını anlattı.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Aslı Özsoy Yücesan, kişilerin hayatta çok sevdikleri, değer verdikleri ve duygusal bağ kurdukları kimselerden ayrılmaları nedeniyle yaşadıkları duygusal yıkımın içinden çıkabilmek için bir süre derin acıyı hissetmek için kendilerine izin vermeleri gerektiğini ifade etti ve bu sürenin kişiden kişiye göre değişebileceğini ancak ortalama olarak en az 6 ay ile en fazla 1,5 yıl arasında olması gerektiğini vurgulayarak ekledi: ‘’ Bu süreçte fırsat varsa güven duyduğunuz veya huzur bulduğumuz yakınlarımıza sarılmak, kaybın arkasından konuşmak iyi gelebilir.’’
Psikolog Aslı Özsoy Yücesan, ölüm haberinin nasıl olması gerektiğini ifade ederken şunları söyledi: ‘’ Bazen ölüm haberinin şokuyla ağlayan, feryat eden kişileri teskin etmeye çalışırken iyi niyetli de olsa o anda kabullenemeyeceği ya da tepki duyacağı sözler söylenmemeli. O kişi ağlıyorsa ağlamasına ya da feryat etmesine izin verilmeli. Kişinin yaşadığı acıyla verdiği tepkileri ifade edebilmesi çok önemli ve bu durum dışardan gelen etkilerle kesintiye uğramamalı. En doğru yaklaşım onun yanında sessiz kalarak ‘ben yanındayım’ duygusunu hissettirmek, gerekirse sarılarak bu duygu güçlendirilebilir.’’
‘’TESELLİ ETMEYE ÇALIŞIRKEN ACILARI KIYASLAMAYIN’’
Derin bir acı içinde olan birine en yakınlarından gelen teselli cümlelerinin anlaşılabilir bir durum olduğunu söylerken ekledi: ‘’ Bazen yakınını kaybetmiş kişiye söylenen teselli cümleleri iyi gelse de bazen de anlamsız ve saçma gelebilir. Teselli cümleleri arasından en yanlış olanı ise diğer kişinin kendi hayatından veya acısından örnek vermesidir. Çünkü herkesin kaybettiği kişi ile yakınlığı, ilişkisi, bağı ve onun yokluğu ile imtihanı kişiye özgüdür. Acılar kıyaslanmamalıdır’’
Psikolog Aslı Özsoy Yücesan, yas yani derin acının en sağlıklı hali ile atlatılması gerektiğini ifade ederken, sağlıksız bir yas sürecini şöyle anlattı: ‘’ Bu kişiler bedensel hastalıklara yakalanabilirler. Bu süreci ertelemek veya bastırmak kişiyi farklı bağımlılıklara sürükleyebilir. Olumsuz duygu durumları artarsa depresyon gibi bazı ruhsal sorunların yaşanması söz konusu olabilir.’’
‘‘KADINLAR DIŞA VURUYOR, ERKEKLER DONUKLAŞIYOR’’
Yücesan, yas sürecinin kişiden kişiye farklılık göstermesinin yanı sıra cinsiyetin de kişinin bu süreci nasıl yaşadığı konusunda etkili olduğunu anlattı: ‘’ Kadınlar dokunma, sarılma gibi sevdikleri kişilerle temas etmeye, kaybın arkasından konuşmaya, eşyalarını saklamaya, anıları çokça yad etmeye, ağıt yakmak gibi dışa vuruma eğilim gösterirken, erkekler bu tip duygu aktarımlarından uzak duruyor, duyguları yansıtamadan daha donuk, durağan bir süreç geçirebiliyorlar. Problem çözme odağında kalarak durumu hemen normalleştirmeye çalışıyorlar.’’
‘’KABULLENİŞ EVRESİNE GEÇEMİYORSA TERAPİ ALMALI’’
Psikolog Yücesan, derin acı yaşayan kişinin evresini tamamlayıp toparlanmaya geçemediği durumlarda veya toparlanmak istiyor ama bunu nasıl yapacağını bilemiyorsa bir uzmandan terapi alması gerektiğini ifade etti. ‘’ Yas terapisindeki amaç yastaki kişiyi rahatlığa kavuşturmaktan çok; duygularına odaklanan, anılarla olan bağlantıların bizi nasıl etkilediğini fark ettiren, yüzleşmelerin sağlandığı seanslar gerçekleştirilerek ‘kabul’ ediş ve hayatını sürdürebilme yolları göstermektir.’’
Psikolog Yücesan: ‘’ Yas terapisi düşüncelerimizi daha sağlıklı kılar, başka kayıplara karşı tahammülümüzü artırır, başkalarının kayıplarında veya cenaze törenlerinde daha sağduyulu davranmamıza yol açar, kişinin yeni şeylere merakı gelişir, anıları canlı tutup kaybettiği kişiyi daha iyi hatırlayabilir” diyerek terapinin kişiye kazanımlarından da bahsetti.
‘’YAS SÜRECİNDE 5 EVREDEN GEÇİLİYOR’’
Psikolog Aslı Özsoy Yücesan derin acı hissedilen bu dönemin 5 ayrı evreden oluştuğunu şu sözlerle ifade etti: ‘’ Kişiler, çok değer verdiği kişinin ölüm haberini duyduğunda ilk tepkileri; kabul etmemek, büyük şaşkınlık, şok, ret ve inkâr oluyor. Ancak inkâr azaldıkça gerek kendini gerekse başkalarını suçlama ve sorgulamalarda artış yaşanıyor. Sonrasında vaat etme duygusu oluşuyor. Ardından yalnızlıktan korku, ölüm düşünceleri, halsizlik, iştahsızlık, bedensel tepkiler, çaresizlik, anlamsızlık, boşluk, karanlıktan korku ve benzeri tepkiler göstererek depresif davranma durumu oluşuyor. Bu duygusal çalkalanmanın son evresinde ise kabul etme geliyor. Ölümü, sevdiği kişinin bir daha gelmeyeceğini kabul etme, aslında hayatın devam ettiğinin idrak ettiği noktayı oluşturuyor. Bu 5 evreden sonra durumu kabullenmiş, normalleştirmiş olarak hayatlarına devam ediyorlar.”