Sahip olduklarımızdan ziyade sahip olamadıklarımızın cazip geldiği günümüz dünyasında inanılmaz bir tüketim çılgınlığı rövanşta. Diderot etkisi yaşamayan insan sayısı belki de yok denecek kadar az. Peki ihtiyacımız olmayanı neden isteriz?
Tüketim çılgınlığının her geçen gün arttığını ve sandığımızdan daha tehlikeli boyuta geldiği bir dönemdeyiz. İstek mi, ihtiyaç mı? sorusunu pas geçerek rastgele gerçekleşen satın alımlarımızın gerçekten ihtiyaç duymadığımız başka ürünleri de alma konusunda teşvik eden bir Diderot etkisi içerisindeyiz. Bu etki satın aldığımız yeni şeyin bizi başka yeni şeyler almaya teşvik ettiğini anlatmak için kullanılan bir kavramdır.
Diderot etkisi ismini Fransız filozof ve yazar Denis Diderot’tan alır. Denis Diderot’ın 1769 yılında kaleme aldığı “Eski Sabahlığım İçin Pişmalık” makalesinde: “Eski sabahlığımın mutlak efendisiydim fakat yenisinin kölesi oldum.” sözleriyle içine düştüğü tüketim çıkmazını anlatmıştır. Peki nedir bu Diderot Etkisi? Detaylar haberimizde…
Diderot etkisi, tüketim mallarıyla ilgili sosyal bir olgudur. Bu etkinin iki boyutu vardır;
İlk olarak tüketici ürün satın aldığında bütünü sağlamak için bu ürünle bağlantılı yeni ürünler satın alır.
İkincisi ise yeni satın alımdan kaçınma durumudur. Kişi bütünlüğü bozacağı kaygısıyla yeni ürün almama davranışı geliştirebilir.
Hayatının büyük kısmını yoksul yaşayan Fransız Filozof Diderot, farkında bile olmadan içine düştüğü tüketim sarmanı ‘Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık’ isimli yazısında anlatarak hereksin hayatında olan problemin ana fikrini yazarak günümüzde yaşadığımız Diderot etkisini gözler önüne seriyor.
Hikâye iki şekilde rivayet ediliyor; Birinde, sabahlığın hediye edildiği, diğerindeyse kendisinin satın aldığı ayrıntısına yer veriliyor.
Kızını evlendirmek üzere olan Diderot, yeterli imkana sahip değildi ve çareyi kütüphanesini satmakta bulur. Rus İmparatoriçesi Büyük Katerina, maddi sorunlar yaşadığını duyduğu Diderot’un kütüphanesini satın alır. Kütüphaneyi evinde tutmasını ister ve Diderot’u kütüphanecisi yaparak 25 yıllık maaşını peşin öder.
Kızının ihtiyaçlarını gideren ve rahata kavuşan Diderot bu parayla kendisine şık bir sabahlık satın alır (ya da bir arkadaşı tarafından Diderot’a şık bir sabahlık hediye edilir).
Yeni almış olduğu bu sabahlık ona o kadar güzel görünmüştür ki, Diderot sabahlığı giydiğinde farklı bir ruh haline kapılır. O zamana kadar gözüne gelmeyen eski ev eşyaları bu sabahlıktan sonra çirkin gelmeye başlar ve sabahlığının bu ortama uyum sağlamadığını düşünür. Bunun üzerine masasını, duvardaki resimlerini, koltuğunu atar ve yenilerini satın alır. Çok geçmeden evindeki eşyaların neredeyse tamamını yenileriyle değiştirmiştir, ancak yine borçlanmıştır.
Satın almaya devam ederken kırmızı sabahlığının kendisini onu kısır bir döngünün içine hapsettiğinin farkına varmıştır… İçine düştüğü durumu fark eden Diderot, onu ihtiyacı olmayan şeyler almaya iten dürtüyü “Pişmanlıklar” isimli makalesinde kaleme aldığı yazısında bu yaşadıklarını anlatır:
‘Neden saklamadım onu sanki? O bana alışmıştı, ben de ona… Vücudumun bütün kıvrımlarını sarıyordu. Diğeri kaskatı ve kolalı, beni hantal gösteriyor. Oysa eskisi tüm ihtiyaçlarımı karşılıyordu. Tozlanan kitapları eteği ile silebiliyordum. Üzerindeki çizgiler edebiyatı, yazarı, çalışan adamı anlatırdı. Oysa şimdi işe yaramaz bir zengin adam havası geldi üzerime. Kimse kim olduğumu bilmiyor. Onun içindeyken sakarlık etmekten korkmazdım. Eski robdöşambrımın mutlak efendisiyken yenisinin kölesi oldum… Saygı ve hayranlık duyduğum şu kıymetli giysiye lanet olsun. Nerede benim o eski, alelade kumaştan, mütevazı, rahat çaputum? …
Dostlarım, eski dostlarınızı muhafaza ediniz. Dostlarım, varsıllığın size dokunmasından sakınınız. Benim durumum size ibret olsun. Yoksulluğun kendine has özgürlükleri vardır, zenginliğin de mahzurları… Hepsi bu değil dostlarım. Lüksün tahribatına, sürekli artan lüksün neticelerine bakın. Eski robdöşambrım, etrafımdaki diğer döküntülerle uyum içindeydi. Hasır bir sandalye; tahta bir masa; birkaç kitabı taşıyan bir eski kitaplık; çerçevesiz, isli birkaç gravür; bu gravürlerin arasında havaya kalkmış birkaç sıva parçası, bütün bunlar eski robdöşambrımla ahenkliydi. Şimdi her şey bozuldu, uyum, birlik ve güzellik yok oldu!’
Satın alacağınız şeyin soyut bir nesne olduğunu ve hiçbir eşyanın sizi daha iyi, daha mutlu bir insan yapmayacağını unutmayın. Alışveriş yapmadan önce kendimize soracağımız 3 soruyu dürüstçe cevaplayalım:
Günümüzde tüketim çılgınlığına dayalı “daha üst modeli, daha iyisi, daha güzeli ve ‘en son’ üretilene sahip olma düşünce yapısından çıktığımızda her şet düzeliyor inanın… Bunlar daha fazla sevilmenizi ve beğenilmenizi sağlayacak bir statü göstergesi değil, israf ve kapitalizmin göstergesidir…
#vd-434#