Türkiye’nin dört bir yanında binlerce öğrenci bugün karne almanın heyecanını yaşadı. Ancak bugüne dair dikkat edilmesi gereken önemli noktalar var. Çocuğunuzun karnesi kötü olsa bile ona tepki vermekten kaçınmanız gerekiyor.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında karne heyecanı yaşanıyor. Uzman Psikolog Sema Saçli ebevenyleri çocuklara kötü tepki vermemesi adına uyardı.
Yılın eğitim öğretim döneminin ilk karnelerinin alınmasıyla birlikte karnelere verilen tepkilerle ilgili ebeveynlere önemli bir uyarı geldi. Uzman Psikolog Sema Saçli verilen tepkilerin çocuklar üzerinde hayat boyu etki edebileceğini hatırlatarak, “Bir pusula olarak değerlendirdiğimiz karneye verilen tepkiler şartlı sevilme olarak algılanabilir ve bu durum çocukların hayat akışlarını ve mutluluklarını derinden etkileyecektir” dedi.
Türkiye’nin dört bir yanında binlerce öğrenci, yılın ilk dönemine dair çabalarının değerlendirildiği karnelerini bugün almanın heyecanını yaşadı. Karnelerini alan öğrenciler, notlarının yanı sıra öğretmenlerinden aldıkları değerlendirmelerle birlikte genel gelişimlerini de gözden geçirme fırsatı buldu. Bu önemli gün, aynı zamanda ebeveynler için de çocuklarının başarılarına tanıklık etme ve onları destekleme şansı sundu.
Notlardan daha fazlasını ifade eden karnelerle ilgili verilen tepkilerin çocukların motivasyonunu ve özgüvenini etkileyebileceğine dikkat çeken İstanbul Esenyurt Üniversitesinden Uzman Psikolog Dr. Sema Saçli, başarıya odaklanma önemli olsa da, çocukların karne sürecinde aldıkları destek ve sevginin de unutulmaması gerektiğini vurguladı.
Dr. Sema Saçli çocukların karnelerinin sadece akademik başarıları değil, aynı zamanda genel gelişimleri açısından da değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek, karnelerin, çocukların sorumluluklarını yerine getirme ve kişisel gelişimleri konusunda bir pusula olabileceği ifade etti.
Uzman Psikolog Sema Saçli
Karnenin genel bir veri olarak ele alındığında çok büyük anlamlar verilmemesi gerektiğini aktaran Dr. Saçli, “Karneleri çocukların yol haritasında bir pusula olarak değerlendirebiliriz. Bu pusulaya da, çocukların bu süreçte sorumluklarını doğru yapıyorlar mı, öğrenim hayatlarında ve aldıkları eğitim içerisinde kendilerine verilen sorumlulukları yeterince yerine getiriyorlar mı diye elde ettiğimiz bir veri olarak bakabiliriz. Tabi ki de kıymetli bir veri, fakat bu veriye çok da büyük anlamlar verilmemeli aynı zamanda çok da küçümsenmemeli. Çok başarılı ya da notları çok yüksek olan hayatta çok iyi bir noktaya gelecek, düşük olan çok başarısız olacak ya da yüksek notlar alan bundan dolayı çok sevilecek ve daha çok değerli olacak veya düşük not alanlar ise tam tersi değerlendirilecek bir noktaya gelirse çocukların pusulasını şaşırtmış oluruz” dedi.
Saçli karnelere verilen yanlış tepkilerin çocukların hayatlarını ömür boyu etkileyecek sonuçlar da getirebileceğini ifade ettiği konuşmasına şu şekilde devam etti:
“İnsanın dünyaya geldikten sonra iki tane en temel ihtiyacı vardır; ilki şartsız kabul edilmek ve değerli hissetmek diğeri ise güvenliktir. Temel olarak bakıldığında çocuklar ailelerinden ve en yakınlarından bu şartsız sevgi ihtiyacını yani başarısız olsalar da sevilme duygusunu almak durumundalar. Çünkü şartlı sevilmeye alışan çocuklar yani çok başarılı olduklarında çok sevilirlerse, başarısız olduklarında da sevilmezlerse bu onların bütün hayat akışını etkileyecektir. Hayatlarında sürekli birilerine karşı hep bir sınav içerisinde gibi hissedeceklerdir. Ve hep bu sınavlardan başarılı olduklarında sevileceklerini, yapamadıkları zamansa sevilmeyeceklerini düşüneceklerdir. Bu durum da hayat akışlarını ve mutluluklarını çok derinden etkileyecektir. Bu yüzden karnenin anlamını biraz daha doğru noktada tutmalıyız ki ruh sağlıkları yerinde bireyler yetişsin.”
Karne için verilen ödül veya ceza ile ilgili de uyarılarda bulunan Saçlı sorumluluk bilincinin altını çizdi. Saçli, “Karne karşılığında verilen ödül sistemi aslında bir çocuğa verilecek büyük bir hatadır. Çocuklarınıza karne ödülü değil de daha çok hayatın normal akışında bir hediye verirseniz çok daha olumlu etki edecektir. Çünkü bir kere kişi ödülle bir işi yapmaya başladığı zaman ödül verilmediği zamanlarda artık bu işi yapmamak isteyecektir. Ödülle çalışmaya alışan kişi kendi görev ve sorumluluk bilincini yeteri kadar öğrenmeyecektir. Yani ödül-ceza sistemi çocukları gerçek bağlamdan kopartan bir sistem. Tabi ki de çocuklarınıza hediyeler verin ama onları çok büyük hediyelerle beyinlerindeki ödül sistemini bozarsanız kendi sorumluluk bilinçleri daha az gelişecektir” dedi.
Son olarak da iki hafta olan yarıyıl için önerilerde bulunan Saçli, “Özellikle karne alındıktan birkaç gün sonra çocukları ile dönemin nasıl geçtiğine dair sohbet edilebilinir. ‘Bu dönem nasıl geçti, derslerinde nasıl vakitler geçirdin, arkadaşlarınla nasıldın, öğretmenlerinle ilişkilerin nasıldı’ gibi başlıklarla yani sadece not bağlamında değil de genel olarak geçirdikleri dönemle ilgili sohbet edebilirler. Ve onlardan aldıkları tepkilere göre bir konuşma sürdürebilirler. Bu konuşma aynı zamanda ebeveyn ve çocuk arasındaki bağı da güçlendirmeye yardımcı olacaktır. İlk haftayı çocukların biraz daha rahat geçirmeleri sağlanabilir ama ikinci hafta biraz ödevlere ve yeni döneme hazırlık olarak planlar yapılabilir. Böylelikle tamamen ders döneminde kopmayacaklardır ve ikinci dönem başladığı zaman çocukların adaptasyonu daha kolay olacaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Öte yandan Uzman Klinik Psikolog Enise Öziç’te karne alan öğrencilerle ilgili şunları ekledi:
Karne günü için çok büyük hediyelerden kaçınılması gerektiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Enise Öziç, “Ufak bir aile yemeği, küçük bir hediye ile çocuğumuzu tebrik etmeliyiz. İç motivasyonu önemseyerek davranarak, başarı ya da başarısızlık çok fazla abartılmadan doğru mesajı vermeliyiz” dedi.
Liv Sağlıklı Yaşam Merkezi Psikoloji Kliniği’nden Uzman Klinik Psikolog Enise Öziç, yarıyıl tatili ve karne günü ile ilgili tavsiyelerde bulundu. Öncelikle karne alan çocukları başarılı ya da başarısız çabalarından ötürü takdir edilmesi gerektiğini ifade eden Uzm. Klnk. Psk. Enise Öziç, “Asla kıyas yapmamalı, olumsuz durumla karşı karşıyaysak dahi destekleyici ve tutarlı davranmalıyız. Karne günü için çok büyük hediyelerden kaçınmalı; ufak bir aile yemeği, küçük bir hediye ile çocuğumuzu tebrik etmeliyiz. İç motivasyonu önemseyerek davranarak, başarı ya da başarısızlık çok fazla abartılmadan doğru mesajı vermeliyiz” diye konuştu.
Yarıyıl tatilinde yapılabilecek aktivitelerden bahseden Enise Öziç, şu önerilerde bulundu:
“Çocuğunuzla beraber bolca doğada vakit geçirin. Yürüyüşler, piknik, keşfedilmemiş bölgeleri keşfetmek kendisinde doğaya karşı ilgi uyandıracaktır. Sanatsal faaliyetlerin bol olduğu tatiller, müze ve sanat galerilerini ziyaret etmek için ideal zamandır. Okul döneminde genellikle masa başında oturmak zorunda kalan çocukların fiziksel aktivite yapmaya ihtiyaçları olduğu için mutlaka yüzme, bisiklet sürme, tenis gibi aktivitelerle çocuğunuzun enerjisini atmasını sağlayın. Çoğunuzla birlikte yemekler yapın, yeni tarifler deneyin. Hem eğlenceli vakit geçirmenizi sağlar hem de çocuğunuzun mutfak becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.”
Tatillerde ekran maruziyetinin arttığına dikkat çeken Öziç, “Tatiller çoğu zaman çocuklarımız için ekran maruziyetinin çok arttığı dönemler oluyor. Bu durum çocuklarımıza çok büyük zararlar veriyor. Tatilde bir ödül gibi hissedilen ekran sürelerini minimuma indirerek yaşına uygun süre ile verin. Eğer ekran vermek zorundaysak televizyon, bilgisayar ve internet sürelerini kontrol altında tutarak, çocuğun sosyal yaşantısının ve zihinsel süreçlerinin olumsuz etkilenmemesini sağlamalısınız. Tatil haftasının en azından bir ya da iki gününü ’ekransız gün’ olarak belirlemelisiniz. Ekran vermeden yapılabilecek birçok şey var. Lütfen TV, tablet ve telefonu bir sıkılmama aracı olarak görmeyelim. Tüm çocuklarımıza, anne babalarıyla birlikte sevgi dolu bir tatil diliyorum” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.