“Yurdum insanı”nın kendine has öyle alışkanlıkları var ki; dünyanın neresinde olursanız olun bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü yetmiyor… Ben bu enteresan alışkanlıklarımızın içinde bile samimiyetten yana bir şeyler aramak için elime alıyorum kalemi kâğıdı bu kez… Yüzümdeki istemsiz fırlama gülümsemeye yenik düştüğüm örneklerle karşınızdayım efenim, hadi buyrunuz…
PINAR ODABAŞI YAZDI
“Yurdum insanı”nın kendine has öyle alışkanlıkları var ki; dünyanın neresinde olursanız olun bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü yetmiyor… Ben bu enteresan alışkanlıklarımızın içinde bile samimiyetten yana bir şeyler aramak için elime alıyorum kalemi kâğıdı bu kez… Yüzümdeki istemsiz fırlama gülümsemeye yenik düştüğüm örneklerle karşınızdayım efenim, hadi buyrunuz…
– Mesela iki üç arkadaş taksi tuttuğunuzda; sırf hesabı ödemek için özellikle ön koltuğa oturan yurdum insanındaki “cömert”liği seviyorum ben… “Alman usulü”ne sıkı bir meydan okuması seziyorum burda…
– Çiğnediği sakızı daha sonra tekrar çiğneyebilmek için kafasındaki tülbente yapıştıran Anadolu kadınının kıymet bilen tavrına zaafım var…
– Evin en güzel ve en büyük odasını, “Aniden misafir gelirse derli toplu dursun” amacıyla kapalı tutup, bizi küçücük oturma odalarında iki büklüm yaşatan annelerimizin temkinli duruşunu nasıl es geçerim!..
– Tek abdestle beş vakit namaz kılmak için kıvranmayan, secdeye gitmek için dizilerdeki reklam aralarını kollamayan ninelerin-dedelerin ellerini öpesim var…
– Desenlerini ve rengini çok beğenerek aldığı koltuk takımlarının üzerini; sırf kirlenmesin diye yıllarca bambaşka bir kılıfla kullanan; sonra da koltukların gerçek yüzünü göremeden ihtiyacı olan birilerine veren annelerimizin kararlı halleri karşısında elbette saygıyla eğiliyorum…
– Misafirlikte çayları tazeleyen birini görünce, “Bir daha mutfağa git-gel yapmasın” maksatlı çayı fondipleyen eniştelerin bu jestini unuttuğumu da sanmayın lütfen…
– TV’de hep beraber film seyrederken, oyuncularla muhatap olan “Bak yaaaa, dur gitme kız, öldürecekler seni orda, ayy ayyyy gitme dur!” diye kendini role oyuncudan daha çok kaptıran Dürdane Teyzelerin, Hüseyin Amcaların samimiyetine vurgunum ben… Şahsen ben de o yolda hızla ilerliyorum !..
– Tek sermayesi ve ekmek teknesi kamyon kasası olan uzun yol şoförlerinin, “Rahmetli de sollardı”, “Bugün solladığın bu kalbi, yarın dörtlüleri yakıp beklersin” “Bizde geri vites olmaz, gerekirse ileriden döneriz” gibi yarım kalmış tüm aşklara hediye ettiği subliminal mesajlarına hayranım.
– 300 kişilik bir düğünde kimin ne taktığını mıh gibi aklında tutup; yıllar sonra misilleme yapan kadınlarımızın hafızasını da asla hafife almamak lazım…
– Takılıp düşen çocuğa, “Niye düşüyosun, önüne baksana, sus ağlama!” deyip, popoya bir şaplak atmak da bize özgüdür. Hoş; çocuğun o an salya sümük vaziyette annesine verdiği şu yanıt da hayatın tanımı değil mi zaten: “Hem vuruyon, hem ağlama diyon!”
– Bayramlarda “Önce kimin annesine gidilecek?” mevzusu da bize özel bir sorunsaldır… İlk olarak kendi annesine gitmeyi kabul ettiren gelindeki “başardım” hissi ile “Önce onun annesine gidelim, ziyareti aradan çıkaralım; böylece benim annemlerde daha rahat, daha uzun otururuz” diye plan yapan Türk gelinindeki kıvrak zekâya saygım sonsuz…
– Market raflarından bir şey alırken; en öndekini değil de arkalardan seçmelerimiz de meşhurdur bizim; huyumuz kurusun… Toplum olarak hiçbir şeyi kolay elde edemediğimiz için, öndekilere kolay ulaşınca rahatsız oluyoruz zaar bünye alışık değil…
– “Anneler Günü”nde telefonla konuştuğunuzda “Aman yavrum zahmet etme, bana en güzel hediye sensin” deyip; iki dakika sonra “Bana bak; sen o kullandığın mutfak robotundan memnun musun, bugün çıkıp da alayım benimki bozuk” diyen annelerin üstü kapalı mesajlarını o saniye yerine getiresim var…
– … ve son olarak; leke tutmayan masa örtüsüne “dertsiz” , en “karanlık” adamlara “gündüz” adını veren zihniyetlere karşı; ben de hayatla “gır- gır” geçmek istediğimi belirterek, halının üzerindeki ekmek, kıl tüy vb. döküntülere karşı yerimi alıyorum izninizle… Hoş onun da robotunu yaptılar ama neyse; yeter ki hislerimiz, sevgilerimiz, duygularımız robotlaşmasın; gerisi hâllolur!..