Aslında Meclis 101 Değil, 144 Yaşına Girecek
1920 yılının 23 Nisan’ı yakın tarihimizde TBMM'nin açılış günü olarak yer alıyor. Verilen darbe molalarını saymazsak, 144 yıllık bir parlamentoya sahip görünüyoruz. Meclis-i Mebusan'dan TBMM'nin 144 yıllık tarihi serüvenini sizler için hazırladık...
Yani PTT'nin 181, Polis Teşkilatımızın 176, TCDD'nin 171, hatta Hacıbekir Lokumlarıyla Osman Nuri Lokumlarının bile 100 küsür yıllık mazisine karşın parlamenter sistemimizin de tarihin derinliklerinde yeri var. Türklerde bin yıl öncesinden "kurultay"la başlayan "meclis" kavramına tarihi süreç içerisinde değişik adlarla rastlamak mümkün.
Nitekim 1789 Fransız İhtilali'nden sonra Osmanlı'da başlayan "ıslahat" hareketleri ve nihayet 1839'da ilan edilen Tanzimat'la devletin tepesine "Sura-yı Devlet" ve "Meclis-i Ali" gibi kavramlar girerken, halk kesiminde de bir nevi yerel parlamentolar görevini yürüten "Vilayet Meclis-i Umumi"lerini görüyoruz.
Yaklaşık 30 yıl süren bu altyapıdan sonra 1876'da I. Meşrutiyet, 19 Mart 1877'de ilk parlamento, 30 yıl süreyle yeniden "Vilayet Meclis-i Umumi"lerine dönüş ve 1908'de ll. Meşrutiyet’le yeniden parlamenter sisteme geçiş... Bir bütün halinde ele alındığında parlamentomuz 2021 yılında 101 değil, 144 yıllık bir maziye sahip olacak…
İLK MİLLET MECLİSİ 1877'DE KURULDU
1876'da ilan edilen Kanun-i Esasi ile 19 Mart 1877'de açılan "Meclis-i Umumi" yani parlamento, "Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan" olmak üzere iki meclisli bir parlamento idi. Meclis-i Mebusan iki dereceli secimle halk tarafından seçilerek geliyordu. Meclis-i Ayan ise sadece padişahın seçtiği üyelerden oluşuyordu. İki meclisli parlamentoyu 1960 İhtilali’yle 12 Eylül arasında yeniden denedik.
19 Mart 1877'de Sultan ll. Abdülhamid’in katılımıyla açılan ilk parlamentomuz Avrupa'da büyük yankı uyandırmıştı. Avrupa, Türklerin parlamenter sisteme geçeceğine bir türlü inanmıyor, daha doğrusu böyle bir sistemi Türklere layık görmüyordu. Üstelik 50'si Müslüman, 30'u gayrimüslim 130 üyeden oluşacak bu parlamentonun azınlıklara tanıdığı "temsil" sekli basta Rusya ve Avusturya-Macaristan olmak üzere pek çok Avrupa parlamentolarında dahi yoktu.
İngiltere'nin meşhur Times gazetesi Osmanlı Meclis-i Mebusan'ını izlemek için özel muhabir göndermişti. Times muhabiri Mr. Vayt Morris, 21 Mayıs 1877 tarihli yazısında ilk parlamentomuzu şöyle anlatıyordu:
"Çoğu büyük bir şehri ilk defa gören, ihtisas ve yüksek tahsilleri olmayan bu halkın içinden çıkmış vakur, mağrur, milletlerine has azametleri olan pervasız adamlar, kürsüde o şekilde tenkitler yapmaktadırlar ki hayran olmamak mümkün değildir. Bunları görenler, hayatlarının parlamentoda geçtiğini zan ve tahmin ederler. Manzarayı görenler için, eğer Türkiye’de parlamenter sistemin mazisi olsa, milli iradenin tam ve eksiksiz tecelli edeceğine hükmetmemek için sebep yoktur."
Bu ilk parlamentomuz maalesef kısa ömürlü oldu. 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Harbi'nin çıkması ve Osmanlı aleyhine gelişmesi üzerine ll. Abdülhamid parlamentoyu süresiz kapattı. Bazıları bu birinci parlamentonun kapanış sebebinin padişaha yönelik aşırı eleştiriler olduğunu ileri sürerler. Oysa ll. Abdülhamid işin bu tarafında değildi. Endişeleri Tanzimat'tan bu yana daha fazla hak peşinde koşan azınlıklarla, bunları kışkırtan Avrupa ile ilgiliydi. Selanik'teki sürgün hayatında kendisini korumakla görevli Kurmay Binbaşı Ali Fethi Okyar'la da bu durumu tartışırlarken Abdülhamid Han şöyle demişti:
"Osmanlı camiası içinde Türk unsuru, Türk ve Müslüman olmayan unsurlardan her itibarla geri idi. Hilafet makamının, idaremiz altındaki İslam ümmeti üzerinde de fiili tesirinin nazariye olduğunu çok hadisat ispat etmiştir. Bu şartlar içinde Meşrutiyet, ayrılmak için fırsat bekleyen unsurları teşvik edecek, zaten çok zayıflamış vahdeti kökünden koparacaktır. Şimdi sizler her derde çare olarak gördüğünüz Meşrutiyet’in vatanın başına neler açacağını yakında göreceksiniz."
Temelde parlamento ve Meşrutiyet fikrine karşı olmayan Abdülhamid’in "parçalanırız, bölünürüz" endişesinde ne kadar haklı olduğunu daha sonraki günler göstermiş oldu. Nihayet 1789 Fransız İhtilali'nden sonra Osmanlı üzerinde artan Batı baskısı, Osmanlı’nın bir bölümünü yok etti. ll. Meşrutiyet’ten sonra da Osmanlı Devleti'nden eser kalmadı.. Tabiidir ki, Osmanlı’nın yıkılışını parlamenter sisteme bağlamak doğru değil, zaten o sistemi kuranlar da öyle düşünmüyor, belki zamansız buluyorlardı. Türk toplumunun biraz daha olgunlaşmasını bekliyorlardı. Her şeye rağmen 7 ay gibi kısa bir ömürde ilk parlamentomuz, Seçim Kanunu, İçtüzük, Belediye ve Vilayet Teşkilatı Kanunu, Basın Kanunu, Sıkıyönetim Kanunu ve Bütçe Kanunu gibi önemli kanunları çıkardı, özellikle dış politika konusunda tarihi müzakereler yaptı. 17 Aralık 1908'de yeniden açılan parlamento 1908, 1909, 1912, 1914 ve 1916'da olmak üzere tam 8 kez anayasa değişikliğini gerçekleştirdi ve 12 yıllık süre içinde bu parlamento da 4.5 yıl fiili yasama görevini sürdürmeyi başardı.
SON MECLİS-İ MEBUSAN KAPANMADI
4 Temmuz 1918'de tahta çıkan son Osmanlı padişahı Vl. Mehmet Vahdettin, ipi kopmuş, taneleri dağılmış bir tesbihin imamesi gibiydi. I. Dünya Savaşı’yla parçalanan Osmanlı topraklarından sonra Türk’ün son vatanı Anadolu da paylaşılıyordu. Nitekim 15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edilmiş, peşinden güney vilayetlerimiz de aynı akıbete uğramıştı. Artık Anadolu'ya geçmekten ve Anadolu'yu kurtarmaktan başka çare yoktu.
Nitekim Mustafa Kemal Paşa geniş yetkilerle Samsun'a gönderildi. Ülkenin her tarafında vatanı kurtarmak için çeşitli cemiyetler kuruldu ama bunları tek çatı altında toplayacak bir birlik bulunmuyordu. Amasya, Sivas ve Erzurum kongreleriyle bu farklı cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi, ardından Kasım1919'da ülke yeni bir seçime gitti. Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı için yapılan bu son secimde Mustafa Kemal Paşa da milletvekili seçilmişti.
Her ne kadar katılma imkânı bulamamış olsa da Atatürk aslında bir Meclis-i Mebusan üyesiydi. 7 Kasım günü yapılan genel seçimlerde Erzurum'dan mebus seçildi, mazbatasını 6 Ocak 1920'de aldı. Bu mazbata 2 Şubat 1920'de Meclis'in encümeninde, 9 Şubat günü de genel kurulda görüşülerek "milletvekilliği" kabul edildi. Mustafa Kemal Paşa 15 Şubat günü aldığı doktor raporuyla Meclis'e sağlık nedeniyle katılamayacağını ve izinli sayılmasını bildirirken 17 Şubat tarihli bu talep Meclis'in 23 Şubat günkü birleşiminde görüşülerek kabul edildi.
12 Ocak 1920'de yeniden çalışmalarına başlayan son Meclis-i Mebusan'ın 28 Ocak'ta aldığı tarihi "Misak-i Milli" kararını hatırlatmak gerekir. Ne yazık ki, 16 Mart'ta İngiliz, Fransız ve İtalyanların İstanbul'u işgaliyle parlamentomuz da basıldı ve bazı milletvekilleri tutuklanarak İngilizlerin Akdeniz üssü olarak kullandığı Malta'ya sürgün olarak gönderildiler.
Bu duruma isyan eden Meclis-i Mebusan üyeleri, Dr. Rıza Nur ve arkadaşlarının 18 Mart celsesinde verdiği bir önerge ile "parlamentonun emniyet ve dokunulmazlığı geri gelinceye kadar Meclis toplantılarının tehirini" istediler. 16 Mart'ta İstanbul’un işgali ve parlamentonun basılarak bazı milletvekillerinin işgalciler tarafından tutuklanmasını protesto eden Dr. Rıza Nur, 18 Mart'ta şu tarihi konuşmayı yapmıştı:
"Efendiler mühim bir an-i tarihi yaşıyorum. Meclis tecavüze uğradı. Milletvekilleri işgal kuvvetleri tarafından tevkif edildi. Bila kayd u şart istiklal-i vicdan ve efkara malik olmayan bir Meclis-i Mebusan'ın serbestçe ittihaz-i karar eylemesi mümkün olamayacağından milletvekillerinin masumiyetine karşı ika edilen bu tecavüzü protesto ediyoruz. Bu protestomuzu bilhassa İngiltere, Fransa ve İtalya parlamentolarının duymasını isteriz. Bu sebeple bir teklifimiz var. Bunu bir vesika olarak tarihe tevdi ediyoruz."
Dr. Rıza Nur ve arkadaşlarının tarihe tevdi ettiği belgenin son cümlesi de şöyle: "Her şeyden evvel hürriyet-i efkara ve istiklal-i vicdana vabeste ol bu vazife-i mukaddesinin emniyetle ifasına imkân bahs bir hal ve vaziyetin tehassülüne intizaren umumi inikadların tehirini teklif ederiz." Bu karar ittifakla kabul edildi. Bu önergenin ittifakla kabul edilmesiyle Meclis kendi kendisini süresiz tatile soktu.
MECLIS-İ MEBUSAN'DAN TBMM'YE
Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda 18 Mart'ta alınan bu karardan bir gün sonra Mustafa Kemal yayınladığı bir genelge ile 15 gün içinde yeni bir seçimle Ankara'da yeni bir meclisin kurulacağını bildirirken Meclis-i Mebusan üyelerinin de bu yeni meclisin tabii üyeleri olduğunu belirtti.
Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın dağılış gerekçesi, 19 Mart genelgesiyle TBMM'nin toplanış gerekçesiydi. 19 Mart 1877'de açılan ilk meclisten 43 yıl sonra, 19 Mart 1920 Genelgesi'yle yepyeni bir meclis kuruluyordu. 19 Mart 1877'de ilk Osmanlı Parlamentosu 115 kişiyle açılmıştı, 23 Nisan 1920'de açılan TBMM de ilk toplantısını 115 üye ile gerçekleştirmişti.
Birçok milletvekili 21 Nisan'da Ankara'da hazır olduğu halde, hayırlı hizmetlere vesile olması için TBMM'nin açılışı 23 Nisan Cuma gününe ertelenmiş ve Hacıbayram Camii'nde kılınan cuma namazından sonra dualar ve hatimlerle, kurbanlar kesilerek açılış gerçekleştirilmişti.
Hemen belirtelim ki gerek milli Kurtuluş Savaşı’nı kazanan gerekse TBMM'yi kuran ve parlamenter sistemimize yön veren kadro, Osmanlı’nın en sıkıntılı dönemlerinde millet ve memleket için hizmet veren kadrodur. Mustafa Kemal, Celal Bayar, Ali Fethi Okyar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refet Bele, Hüseyin Rauf Orbay, Hasan Saka, Şemsettin Günaltay, Şükrü Saraçoğlu, Mehmet Emin Yurdakul, Abdülhak Hamit Tarhan, Hüseyin Cahit Yalçın gibi tanınan isimler hep Meclis-i Mebusan üyesi idi. Hem Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda ve hem de TBMM'de görev alan parlamenterlerimizin sayısı ise hiç de az değildi: 174 kişi.
1960 İhtilali’ne kadar bu kadro 2 Cumhurbaşkanı, 7 Başbakan ve çok sayıda bakanla demokratik parlamenter sistemimizi yoğuran ve şekil veren insanlardır.
Hatasıyla sevabıyla Meclis-i Mebusan bizim meclisimizdi.
Hem Osmanlı’nın son Meclis-i Mebusan'ında hem de ilk TBMM'de görev yapan mebuslar (Secim çevresine göre sıralanmıştır):