Avrupa, ABD Savunma Sanayi ve Türk Savunma Sanayi'nin Tarihçesi
Sosyal devletlerin en temel görevlerinden biri ulus bütünlüğünün korunması ve ülke güvenliğinin sağlanmasıdır. Dışarıdan gelebilecek tüm tehdit ve tehlikelere karşı devletler kendi savunma stratejileri oluşturup bu doğrultuda savunma mekanizmalarını geliştirip üretirler. Türkiye, 1980 yıllarında savunma alanında neredeyse her alanda dışa bağımlı bir ülke iken bugün savunma sanayi alanında askeri silah ve teknolojilerinin ihracını yapabilmektedir. Bu makalede Türkiye'nin savunma sanayi sektörünü değerlendirip “Savunma sanayinin tanımı, Savunma sanayinin tarihçesi, Avrupa savunma sanayi, ABD savunma sanayi, Fransa savunma sanayi, İngiltere savunma sanayi, Almanya savunma sanayi, Türkiye savunma sanayi, Savunma sanayi harcamaları, Türk savunma sanayinin dünyadaki yeri, Türk savunma sanayi firmaları, Türk savunma sanayi sektöründe geçmişten günümüze yaşanan değişim, Savunma sanayi firmaları” gibi savunma sanayinde meydana gelen değişim ve dönüşümü ele almaya gayret göstereceğiz. İşte tüm yönleriyle Türk Savunma Sanayi’nin dünü bugünü… Keyifli okumalar diliyoruz.
Savunma Sanayi Ne Demektir? / Türk Savunma Sanayinin Tarihçesi
Savunma sanayinin birçok tanımı olmakla birlikte en geniş tanımını kısaca şöyle yapabiliriz.
Savunma Sanayi: Bir ülkenin ulusal bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak, vatandaşlarının güvenliğini her alanda sağlamak, uluslararası alanda politik, ekonomik ve teknolojik üstünlük elde etmek için ihtiyaç duyduğu tüm savunma sistem ve teçhizatını tasarlama, geliştirme ve üretme yeteneğine sahip ve bu süreç içinde tüm sanayi kolları, üniversiteler, araştırma ve geliştirme ile ilgili diğer kurum, kuruluş ve kişilerle yakın ilişki ve karşılıklı etkileşim içinde olan kamu ve özel sektör kuruluşlarının bütünüdür.
Türk Savunma Sanayinin Tarihçesi
Amerikalı tarihçi Bernard Lewis bir yazısında; “Türklerin Avrupalılardan bir şeyler öğrenmeyi ilk defa 1683 II. Viyana kuşatmasındaki başarısızlıktan sonra düşündüklerini ve işe ordunun modernleştirilmesi ve savunma sanayiinin geliştirilmesi ile başlamayı kararlaştırdıklarını” söylemiştir.
Ülkemizin savunma sanayiinin temeli Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrine kadar uzanır. Bu dönemin en önemli silahı olan top ve savaş gemileri tamamen yerli imkanlarla üretilebilmiştir. Bu dönemde, "Tophane-i Hümayun" İmparatorluk silah sanayiinin temelini oluşturmuş ve bir defada 1060 top döküm ve ayda 360 kg barut üretim kapasitesine sahiptir. Ayrıca, teknolojik olarak Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsinden daha ileri düzeyde savaş gemisini de üretebilmiştir. Türk savunma sanayii 18. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa'daki teknolojik gelişmelerin dışında kalmaya başlamış ve I. Dünya Savaşı sırasında etkinliğini kaybetmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında savunma sanayiinde birkaç üretim tesisinin dışında herhangi bir üretim, geliştirme ise yaşanmamıştır. 1925 yılında Türkiye'nin en büyük özel savunma sanayi fabrikasının temelleri Şakir Zümre tarafından yerli sermaye ile İstanbul Haliç'te atılmıştır.
Cumhuriyet döneminde savunma sanayiinde kalkınma hareketinin ancak devlet eli ve yönlendirmesiyle geliştirilmesi öngörülmüştür. Ekonomik ve teknolojik tüm olumsuzluklara rağmen, ulusal savunma sanayiinin temelini oluşturacak bazı yatırımlar yapılmış, buna göre Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu dönemde özellikle silah-mühimmat ve havacılık sektörlerinde önemli girişimlerde bulunulmuştur.
1940 yılına gelindiğinde Nuri Demirağ uçak fabrikası tarafından NUD36 eğitim uçağı 24 adet imal edilmiş, 1944 yılında ise NUD-38 altı (6) kişilik yolcu uçağı üretilmiştir.
Ancak II. Dünya Savaşı ve sonrasında İngiltere’nin ve özellikle ABD’nin sağladığı hibe ve askeri yardımlar NATO’ya girişiyle birlikte artış gösteren askeri yardımlar çerçevesinde savunma sanayiinin gelişmesi tamamen durmuş ve ülke olarak tamamen dışa bağımlı kalınmıştır.
1941 ile 1944 yılları arasında geçen 3 yıl içinde “Ödünç Verme ve Kiralama” (Lend and Lease) Kanunu çerçevesinde yapılan antlaşmaya göre ABD, Türkiye’ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi vermiştir.
1945 yılına gelindiğinde ABD ile Türkiye arasında yapılan Askeri Yardım Antlaşması çerçevesinde sağlanacak askeri yardım taahhüt altına alınmıştır. Savaş sonrası dönemde ise Truman Doktrini ve Marshall Planı devreye alınmış ABD tarafından sağlanan yardımlar Türk ordusunu modern silahlarla donatmış Sovyet tehdidi karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin caydırıcı gücünün artırılmasına önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Ancak ne var ki ABD'den gönderilen malzemelere bir bedel ödenmemesine rağmen bu malzemelerin bakımı için her yıl bütçeden ayrılan 400 milyon TL'lik kaynak, savunma harcamalarının ekonomi üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi artırmıştır.
1950’li yıllara gelindiğinde Türkiye, 5591 sayılı yasa ile Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü şeklinde kurulan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Genel Müdürlüğü bünyesine alınmıştır. Askeri fabrikalar bu dönemde MKEK’nin bünyesine katılmıştır. Bu dönemde THK-5A hafif nakliye uçağı üretimi gerçekleştirerek, söz konusu uçağın ambülans versiyonunu Danimarka'ya ihraç eden Türk Hava Kurumu (THK) uçak fabrikası MKEK'ye devredilmiş, daha sonra bu fabrika 1968 yılında tekstil fabrikasına dönüştürülmüştür. ABD’nin Türkiye’ye sağladığı askeri yardımlar savunma sanayiinin gelişimini durdurduğu gibi Türk ekonomisini de olumsuz yönde etkilemiştir. Truman Doktrini kapsamında verilen silahların “amaçlarının dışında kullanılamayacağı” hükmü Kıbrıs Savaşı’nda karşımıza çıkarılan en büyük engel olmuştur. 1952 ve 1954 yılında hem Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde kurulan Ar-Ge Daire Başkanlığı’ndan istenilen verim alınamamış, öte taraftan NATO'nun verdiği silahlar savunma ürünlerinin gelişimini ve üretimini büyük ölçüde engellenmiştir.
Yaşanılan bu durum artık Türkiye'de modern bir savunma sanayii altyapısının oluşturulmasına yönelik politikaların güçlü bir şekilde temellerinin atılmasına sebep olmuştur. 1974 ve daha sonraki yıllarda kurulan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Güçlendirme Vakıfları tarafından yürütülen çalışmalarla ASELSAN, HAVELSAN, ASPİLSAN gibi devlet sermayesine dayalı yatırımlar gerçekleştirilmiş, ancak eldeki imkanların yetersizliği, ekonomik yaptırımlar sebebiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin biriken ve giderek büyüyen savunma teçhizatı açığının kapatılmasının mümkün olamayacağı anlaşılmıştır. Türkiye bu alandaki açığını kapatmak için 1985 yılında 3238 sayılı Kanun'la "Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı"nı (SaGeB) kurmuş, daha sonra Başkanlık, 1989 yılında 390 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı olarak yeniden yapılandırılmıştır.
Bu kanunla Türkiye; “Yerli sanayinin altyapısından yararlanmak, ileri teknolojili yeni yatırımları yönlendirmek ve teşvik etmek, yabancı teknoloji ile iş birliği ve sermaye katkısını sağlamak, araştırma-geliştirme faaliyetlerini teşvik etmek suretiyle gerekli her türlü silah, araç ve gerecin Türkiye'de üretiminin sağlanması”nı amaçlamıştır.
Savunma Sanayinin Önemi / Savunma Sanayi Neden Önemlidir?
Her devletin yerli ve milli imkanlarla kara, deniz, hava alanlarında geliştirdiği silah, araç, gereçler o ülkenin politika ve stratejilerinin belirlenmesine büyük katkı sağlamaktadır. Sadece caydırıcılığı, dışa bağımlılıktan kurtulma ve ülke ekonomisine yapmış olduğu katkı o ülkenin her alanda gelişimine ve refahına katkı sağlamaktadır.
Savunma sanayide büyük harcamalar yapan devletler incelendiğinde;
- Teknolojik altyapıyı geliştirme,
- Sanayileşme düzeyini yükseltme,
- İş gücü kalitesini arttırma,
- Temel bilimlerde eğitim-öğretimi arttırma,
- Uygulamalı eğitim ve uygulamalı bilimlerde daha çok araştırma ve geliştirme olanaklarını geliştirme
gibi alanlarda büyük bir gayret içinde olduklarını görüyoruz.
Türkiye; siyasi, ekonomik ve politik varlığını sürdürecek teknolojik gelişmeyi, kendi ulusal olanakları ile kurduğu ve geliştirdiği milli savunma sistemleri sayesinde sağlayabilecektir. Dünyadaki ulusal çıkarlarını korumak, dünya üzerinde siyasi ve ekonomik varlığı ile ulusal savunmasını en üst düzeye çıkartacak olan caydırıcı bir askeri gücü bulundurabilmek, ancak kendi milli savunma sanayisinde geliştirebileceği ölçüde mümkün olacaktır.
Türk milli savunma sanayinin geliştirilmesinin temel amacı, bu alandaki dışa bağımlılığını minimuma indirerek, uluslararası ilişkilerde en önemli yaptırım güçlerinden biri olan askeri caydırıcılığı en üst düzeye çıkarmaktır. Mevcut durumda gelinen siyasi ve ekonomik ortam askeri caydırıcılığın büyük ölçüde, silahlı kuvvetlerin sahip olduğu asker veya silah sistemlerinin sayısı ile değil, bunların milli olarak tasarlanıp üretilmesinden kaynaklanan etkinliği ve istenilen yer ve zamanda herhangi bir kısıtlamaya bağlı olmadan özgürce kullanabilme serbestliği ile ölçülmektedir.
Avrupa ve Gelişmiş Ülkelerde Savunma Sanayi
Günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler II. Dünya Savaşından bu yana devam eden araştırma ve geliştirmeye yönelik ayrılmış büyük ölçekli fonlardır.
1990 yılında dünya araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin %85’inin savunma sanayi alanındaki çalışmalara ayırmıştır. Buna göre demek oluyor ki gelişmiş ülkeler dünyadaki ekonomik ve siyasi liderliğin araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile sıkı sıkıya bağlı olduğunun farkındadır.
2007 Yılı Avrupa Savunma Ajansı (Eurepean Defense Agency-EDA) verilerine göre ABD’nin toplam savunma harcamalarının yüzde 14,5’i araştırma, geliştirme ve teknolojiye ayrılmıştır. Bu oran Avrupa geneli için yüzde 5.98’dir.
Ancak Avrupa’da bulunan savunma şirketleri 750’den fazladır. Bu yüklenici firmalar Amerika’da ki firmaların üç katıdır.
Almanya’da Savunma Sanayi
Almanya’nın 1949 anayasası, savunma amaçları için silahlı kuvvetlerin kurulmasını öngördüğünden Federal Savunma Bakanlığının askeri kanadı yani Silahlı Kuvvetler (The Bundeswehr) 1955 yılında kurulmuştur. Silahlı Kuvvetlerin en üst düzey komutanı Genel Kurmay Başkanıdır ve aynı zamanda Savunma Bakanının en üst düzey askeri danışmanıdır. Genel Kurmay Başkanı kabinede Federal Güvenlik Konseyinin oylanmayan bir üyesidir. Genel Kurmay Başkanı aynı zamanda Başkan Vekili ve üç Kuvvet Komutanından oluşan Federal Silahlı Kuvvetler Savunma Konseyinin başkanıdır.
Almanya 1955 yılında NATO’ya katıldığında kısıtlı ve gelişmemiş bir savunma sanayine sahiptir. Fakat o zamandan sonra teknolojik olarak gelişmesine paralel olarak kademeli, sağlam bir savunma sanayi geliştirmiştir.
Bir hükümet politikası olarak Almanya’da savunma sanayi büyük ölçüde hisselerinin çoğunluğu devlet elinde olmasına rağmen özel sektör tarafından icra edilmektedir. Devletin savunma sanayine yönelik üretim yapan büyük fabrikaları bulunmamaktadır. Özel sektör savunma alanında %85 oranında araştırma ve geliştirme ile tedarik ve bakım işlerini üstlenmiş durumdadır.
Fransa’da Savunma Sanayi
Fransız silahlı kuvvetleri; deniz, kara ve hava kuvvetleri, jandarma ve birleşik görev kuvvetinden meydana gelmektedir. Askeri savunma ile birlikte iki bileşen daha vardır. Bunlardan birincisi kurtarma görevlerini düzenleyen sivil savunma ikincisi, ulusal savunmanın ihtiyaçlarını sağlamayı baz almış ekonomik savunmadır.
Fransa’nın deniz aşırı topraklarının savunması, beş adet Birleşik Hizmetler Yüksek Komutanlığı sorumluluğundadır ve her birinin kendi özel sorumluluk bölgesi bulunmaktadır. Bunlar; Batı Hint Adaları, Guyana, Polonezya Adaları, New Caledonia ve Güney Hint Okyanusunda bulunmaktadır.
Bugün Fransa, dünya genelinde silah satışının %6’sını karşılamakta ve dünyada dördüncü en büyük silah sağlayıcısıdır. Fransa ekonomisinde savunma sanayi önemli bir yer kaplamaktadır.
Fransa’nın savunma sanayinde 5.500’den fazla şirket bulunmaktadır. Kamuda çalışan personel de dâhil olmak üzere 190.000 kişiye istihdam sağlanmaktadır. Söz konusu sayıya özelliği olmayan alt yüklenici firmalar dâhil değildir. Yaklaşık olarak 100.000 kişi de bu firmalarda çalışmaktadır.
Fransız hükümeti Fransız savunma sanayinin ana müşterisidir ama asıl olarak yurtdışı talep bu kesimin büyümesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Fransa, yurtdışı ülkelere silahlar sistemlerinin bir bütün olarak satmaktadır. Fransız savunma sanayi EADS, Thales, Dassault, Renault Truck, Safran, Panhard, Armarys ve Nexter gibi hava kara ve deniz silah sistemleri satan dünyada lider konumunda şirketlere sahiptir ayrıca savunma sanayi küçük ve orta ölçekli pek çok şirketi de içermektedir.
İngiltere’de Savunma Sanayi
İngiltere’de savunma sanayinin idaresi Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Savunma Konseyi’nin yetkisi altındadır. Savunma Konseyi’nin altında her kuvvet için bir kurul bulunmaktadır. Bunlar Deniz Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri kurullarıdır.
Savunma Bakanlığı iki alanda, farklı fakat eşit olarak bütünleşme sağlar. İlk olarak, siyaset ile silahlı kuvvetleri bütünleştirir. Bu şekilde silahlı kuvvetlerin sorumluluk ve görevleri ile devletin geniş çaplı dış ve güvenlik politikası arasında köprü teşkil edilir. İşleyişte bu ana strateji ve askeri strateji seviyelerinde planlama ve yönlendirme anlamına gelir. Savunma yönetimi anlamında ise silahlı kuvvetlerin, mali ve kamu standartlarında, kanunlar, belirlenen politika ve ihtiyaçlar çerçevesinde işlevsel hale getirilmesidir. İkincisi ise, üç ayrı kuvvetin ayrı ayrı hedefler için değil ortak kamu yararına savunma hizmeti sağlamaları için bütünleşme sağlamasıdır.
Bugün İngiltere’de 400 bin kişinin savunma alanında istihdam edildiği savunma sanayi politikasında d İngiliz savunma sanayi şirketlerinin etkinliği artmıştır.
Amerikan Savunma Sanayi
Amerikan savunma sanayini incelendiğinde bu alanı düzenleyen temel yasalardan en önemlisinin Amerikan Malı Satın Alımı Yasası olduğu görülmektedir.
Bu yasa ABD’de kamu alımlarında önceliğin milli üreticilere verilmesini kesin kurallara bağlamaktadır.
İlk yüz elli yıl boyunca ABD’de savunma örgütlenmesi Savaş Kısmı ve Deniz Kuvvetleri Kısmı olmak üzere iki farklı şekilde teşkil edilmişti. Fakat II. Dünya Savaşı sonrasında hem sivil hem de askeri yetkililer savunma örgütlenmesinin tek çatı altında toplanmış bir yapıya gereksinimi olduğunu değerlendirdiler ve 1947 yılında çıkarılan Ulusal Savunma Yasası ile Savunma Bakanlığı altında tüm unsurlar birleştirilmiştir.
Bu kapsamda ABD Savunma Bakanlığı; Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri, Birleşik Komutanlık ile Savunma Bakanlık Ofisinden oluşmaktadır. Savunma Bakanlık Ofisi kuruluşunda ise Savunma Bakanı Yardımcısına bağlı; Mevzuat/Politikalar Müsteşarı, Personel ve Hazırlık Müsteşarı, Operasyonel Test ve Değerlendirme Müdürlüğü ile Tedarik ve Teknoloji Müsteşarı yer almaktadır.
1993 yılında 21 şirket büyük çaplı savunma üretimini yapmakta iken günümüzde ABD savunma sanayi büyük ölçüde şirket birleşmelerinin de etkili olmasıyla
- Raytheon,
- Boeing,
- Lockheed Martin
- Northorp Grumman
gibi dev firmalarının faaliyet gösterdiği dört büyük savunma şirketi en büyük yüklenici firmalar olmuşlardır.
Türk Savunma Sanayi
Türkiye savunma sanayi alanına 1985 yılında 3238 Sayılı Yasa ile Savunma Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (SAGEB)’nı kurarak başlamıştır. Kuruluş 1989 yılında Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na (SSM) dönüştürülmüştür.
2000 yılına kadar olan bu dönemdeki en önemli gelişme ise sanayileşme yoluyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin modernizasyon ihtiyacını karşılamak ve bu konuda teşvik, düzenleme ve uygulama tedbirlerini alma çalışmaları olmuştur.
2007-2011 yılı savunma sanayinde; Türkiye’nin savunma ve güvenliğine yönelik olarak TSK ve kamu kurumlarının sistem ihtiyaçlarını yerli ve milli firmalardan sağlayacağını duyurmuş, buna yönelik ülkenin stratejik savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına teknolojik gelişmeler doğrultusunda özgün yurt içi çözümler sunan, uluslararası pazara entegre ve rekabetçi bir savunma sanayiine yönelmiştir.
Örneğin, SSM’nin 2012-2016 Stratejik Planı’nda vizyonu savunma ve güvenlik teknolojilerinde MİLGEM Korveti, Altay Tankı, Atak Taarruz Helikopteri, Anka ve Bayraktar İnsansız Hava Araçları, Hürkuş Eğitim Uçağı, Göktürk-1 Gözetleme uydusu, Yeni Tip Karakol Botları, Süratli Müdahale Botları, Milli Piyade Tüfeği, Mayına Karşı Korumalı Araçlar, Hava Savunma ve Füze Sistemleri başta olmak üzere birçok sistem, alt sistem ve silah sistemi savunma sanayinde bağımlılığı azaltan projeler olmuştur.
Türkiye Savunma Sanayi İhtiyaçlarının %65’ini Yurt İçinden Karşılıyor
Genel olarak konuyu özetleyecek olursak 2000’li yıllara kadar Türkiye, savunma ve güvenlik politikasını NATO üzerinden inşa ederken caydırıcılık imkân ve kabiliyetlerini de NATO müttefiklerinden sağladığı konvansiyonel silah sistemlerine bağlamıştı. Fakat 2002 yılında değişen hükümet ile birlikte Türkiye, savunma sanayiinde “yerlilik”, “millilik”, “kendi kendine yeterlilik”, “yetkinlik” kriterlerini esas almıştır.
Bu maksatla yüksek teknolojili silah üretme becerisine haiz, yetkin, yerli ve sürdürülebilir güçlü bir ulusal savunma sanayiinin tesisi hedeflenmektedir. Kuşkusuz milli ve yerli kaynaklarla teknolojiyi önceleyen yeni savunma anlayışının başarıya ulaşıp Türkiye’nin savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan kurtulması, yetişmiş insan gücü ve bilgi (know-how) kapasitesinin yanı sıra ekonomik ve mali güce sahip olmasına ve bunun için de siyasi istikrarın sürmesine bağlıdır.
2002 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını yurt içinden karşılanma oranı 2020 yılı itibariyle %65-70’e kadar çıkmıştır. Türk savunma sanayiinde Ar-Ge harcamaları 2002’de 50 milyon dolar düzeyindeyken 2020’de 20 kat artış göstermiştir.