ABD, Rusya'ya geri adım attırabilecek mi
ABD, Rusya'yı uluslararası toplumdan izole ederek geri adım attırmaya çalışıyor.
Rusya'nın Ukrayna'ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti'ni ordusuyla kontrol altına almasının ardından uluslararası alanda yoğun diplomatik temaslara başlayan ABD, Rusya'yı uluslararası toplumdan izole ederek geri adım attırmaya çalışıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne müdahalesi, Soğuk Savaş dönemi sahnelerini hatırlattı. Son dönemde başta Suriye olmak üzere birçok konuda karşı karşıya gelen ABD ile Rusya’nın arası da Ukrayna’daki gelişmelerle iyice gerilmeye başladı.
ABD, Kırım’a müdahale haberleri ilk geldiğinde önce bunun doğrudan Rusya ordusu tarafından mı yoksa Kırım’daki Rus kökenli Ukraynalılar tarafından mı yapıldığını anlamaya çalıştı. Bu nedenle de Obama, cuma günü sürpriz bir şekilde kameralar karşısına geçtiğinde Rusya’ya karşı temkinli olmayı sürdürerek, daha çok “haberlerin derin endişe oluşturduğu” şeklindeki rahatsızlıklarını belirtmekle yetindi. Ancak müdahalenin doğrudan Rusya tarafından yapıldığının cumartesi günü kesinlik kazanmasıyla hafta sonu Washington’da hareketli anlar yaşandı. Obama yönetiminin başta Dışişleri Bakanı John Kerry ve Savunma Bakanı Chuck Hagel gibi üst düzey yetkilileri, uluslararası temaslara başlarken, Beyaz Saray, Obama’nın Putin ile yakın zamanda görülmemiş bir uzunlukta, 90 dakika boyunca sadece Ukrayna’yı ele alan bir görüşme yaptığını açıkladı. Obama’nın Putin ile 90 dakikalık görüşmesi ve ardından yapılan sert açıklama, ABD’nin Ukrayna konusunda gözlemci olmaktan çıkıp eyleme geçtiğinin göstergesi şeklinde yorumlandı.
Bu noktada Obama hafta sonu boyunca İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere birçok ülkenin liderleriyle görüşmeye başladı ve Rusya'ya karşı uluslararası arenada "ağız birliğinin" yollarını aradı. Washington, iki günlük Ukrayna diplomasisinin ilk meyvesini pazar gecesi aldı. G-7 ülkeleri ortak bir bildiriyle Rusya'yı kınadı.
Washington çevresindeki çoğu uzman ve eski büyükelçiye göre, ABD Ukrayna içinRusya ile askeri anlamda "karşı karşıya" gelmeyecek. Obama yönetiminin, Suriye gibi üç yıldır kan dökülen bir trajedide bile sınırlı askeri seçeneklerden dahi uzak durduğu ve Rusya ile karşı karşıya gelmek istemediği düşünüldüğünde, bunu Amerikalıların pek bilmediği "uzak ülke" Ukrayna için yapması neredeyse mümkün görünmüyor. ABD'nin, Suriye için kullandığı “bu mesele ABD’nin ulusal çıkarlarıyla da alakalıdır” söyleminiUkrayna için hiçbir şekilde kullanmaması da bu noktada önemli bir işaret. Dolayısıyla, ABD'nin Rusya'nın karşısına kendi askerleriyle çıkma seçeneği, yeni "soğuk savaş satrancının" olası hamlelerinden değil. Dolayısıyla ABD’nin elindeki seçenek yine diplomasi ve yaptırımlar olacak. Diplomatik anlamda, ABD’nin yapabileceği ve yapmayı da planladığı ise Rusya’yı izole etmek. Bunun ilk adımını G-7 ülkelerinin ortak bildirisinde görmek mümkün.
Atlantic Council adlı düşünce kuruluşunda Yönetim Kurulu Üyesi olan ABD’nin eski NATO Büyükelçisi Nicholas Burns de Rusya'yı izole etme seçeneklerini şöyle sıralıyor: “Rusya’yı G-8’den atmak, yaptırımlar getirmek, Ukrayna konusunda Japonya gibi ülkeleri de ABD ve AB’nin yanına çekmek”. Obama’nın bu hafta içinde Avrupa’ya gidip, Avrupalı liderlerle yakın temasa girmesi gerektiğini belirten Burns, ABD ve AB’nin ortak biçimde Ukrayna hükümetine ciddi mali yardım yapması gerektiğini de dile getiriyor. Washington çevrelerinde birçok kesim de Rusya’ya yönelik yaptırımların genişletilmesini istiyor. Rus liderlere yönelik vize yasaklarından, Kırım’daki Rus banka ve özel sektör şirketlerine yaptırımlara, geniş çaplı baskıların Rusya ekonomisini etkileyebileceği belirtiliyor. Rusya ekonomisinin Batı'ya bağımlılığı göz önüne alındığında, bu etkin bir araç olarak da ortaya çıkıyor.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de bu yolu takip etmeyi planladıklarını dün birçok Amerikan kanalına verdiği röportajlarda vurguladı. Kerry, “G-8 ve diğerleri ile ilişkisi olan 10 ülkenin dışişleri bakanı ile görüştüm. Onların her biri, bu müdahale konusunda Rusya’yı izole etmek için tam anlamıyla hazırlar. Yaptırımları devreye sokmak için hazırlandılar. Rusya’yı ekonomik bakımdan yalnızlaştırmak için hazırlandılar. Vize yasağı, mal varlıklarının dondurulması, ticaret ve yatırımda yalnızlaştırma durumu var. Amerikan işletmeleri, bu şekilde hareket eden bir ülke ile iş yapıp yapmamakta iki kez düşünmeye başlamak isteyebilir. Obama şu anda tüm seçenekleri göz önünde bulunduruyor, seçeneklerin hepsi masada” dedi. ABD'li üst düzey yetkililer de Ukrayna'nın talebi üzerine, çarşamba günü veya sonrasındaki bir gün 1994 Budapeşte Bildirisi'ni imzalayan ülkeleri toplantıya davet edeceklerini ve ev sahipliği yapacaklarını belirtti. Ancak Putin’in ABD ve AB’nin tüm bu diplomatik izolasyon ve kınama hareketlerini dikkate alıp almayacağı merak konusu. Çünkü önceki Gürcistan örneğinde, Putin’in bu tip “imaj” meselelerini çok fazla önemsemediği de açıkça görülmüştü. Yine de ABD’nin Rusya’ya karşı tavizsiz tutum takınması da mevcut uluslararası ortamda çok mümkün görünmüyor. Çünkü ABD'nin hala birçok konuda Rusya’nın desteğine ve onu iknaya ihtiyacı var ki, bunların başında da Suriye geliyor.
Suriye'de Esed rejimini destekleyen Rusya, siyasi çözüm için elini taşın altına koymadıkça Suriye’deki trajedinin sonlanmasında ilerleme görmek zor. Aynı şekilde ABD’nin İran ve Kuzey Kore ile nükleer müzakerelerde ve Afganistan’dan askerlerini çekmeye çalışırken bölgede Rusya ile işbirliğine ihtiyacı var. Bu da Obama yönetiminin hareket alanını sınırlıyor. Putin de avantajı işte bu noktalarda değerlendiriyor. Carneige Endowment düşünce kuruluşu uzmanlarından Eugene Rumer ve Andrew Weiss’e göre, bu son kriz Obama’nın başkanlığında dış politika alanında en büyük sınavı olacak. Rumer ve Weiss, Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin kopmasının BM Güvenlik Konseyi, İran ile P5+1 görüşmeleri, Kuzey Kore ile altılı görüşmelerde yeni sertlikler ve çıkmazlar oluşturacağına dikkati çekti. İki uzman, “Batı ve Rusya ıssız sulara yelken açıyor” ifadesini kullandı.
Bu noktada, ABD’li üst düzey yetkililer, bu son gelişmelerin “Obama’yı zayıf, Putin’i ise güçlü mü gösterdiğine” yönelik eleştirileri reddediyor. Yetkililer, Putin'in Ukrayna meselesinde güçlülük pozisyonuyla hareket etmediğini, aksine bu tavrının kendine yakın olan Ukrayna’daki hükümeti kaybetmesinden kaynaklandığı görüşünü dile getiriyorlar. Putin’in yumuşak gücü olmadığından sadece sert gücünü kullandığını belirten yetkililer, "Putin, Ukrayna’da çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Ukrayna halkı da uluslararası toplum da bunu desteklemeyecek" diyor. Dolayısıyla, ABD’nin Rusya’yı Kırım bölgesinden geri çekme ve Ukrayna içlerine yönelik askeri müdahaleden vazgeçirmedeki başarısı veya başarısızlığının, Washington'ın uluslararası alandaki baskı gücü bakımından önemli bir gösterge olacağı yorumu yapılıyor. Son yıllarda ABD ile Rusya arasında artan güç mücadelesinde daha altta kalmakla eleştirilen Obama'nın da başkanlığında "önemli testten geçeceği" belirtiliyor.