Göç sorununa küresel düzen mutabakatı
Uluslararası göçün düzenlenmesi için hazırlanan Küresel Göç Sözleşmesi'nin imzalanması yasal göç, göçmen hakları ve insan kaçakçılığıyla mücadele gibi konularda dünya çapında ortaklık zemini oluşturmayı amaçlıyor.
Fas’ın Marakeş kentinde düzenlenen ve 164 ülkenin katıldığı "Küresel Göç Mutabakatı Hükümetlerarası Konferansı"nda pazartesi imzalanan BM Küresel Göç Sözleşmesi, ülkelerin çoğunluğunun oyuyla kabul edildi. Sözleşme, BM üyesi çok sayıda ülkenin mutabık kaldığı bir belge olması bakımından büyük önem taşıyor.
Göçmenlerin mülteciler gibi uluslararası koruma statüsü bulunmuyor. Bu nedenle göç konusu bireylere yönelik koruma ihtiyacı olmadığı için tamamen devletlerin kendi inisiyatif ve politikalarına kalmış ucu açık bir alandı.
Bu sözleşmeyle devletler, özellikle son dönemde artan insan kaçakçılığı ve denizdeki göçmen ölümleri gibi trajik durumların önüne geçilerek göçün tekrar düzenli ve güvenli hale getirilmesi için uluslararası iş birliği niyetini ortaya koymuş oldu.
150'den fazla ülkenin imzaladığı sözleşmeyi ABD, Avustralya, Şili, Dominik Cumhuriyeti, İsrail ve Brezilya'nın yanı sıra Avrupa Birliği’nden (AB) Macaristan, Çekya, Polonya, Slovakya, Avusturya, Bulgaristan, İtalya ve Letonya imzalamadı.
Yasal bağlayıcılığı olmayan sözleşme, göçmenlerle ilgili kuralları belirlemeyi hedefliyor.
Sözleşme, insan hakları ve ulusal egemenlik başta olmak üzere ülkelerin göçle başa çıkmasına yardımcı olmayı, göçmenlerin topluma entegresi gibi konuları kapsıyor.
Toplamda 23 hedefin yer aldığı sözleşmede, devletler arası iş birliğiyle ülkelerin egemenlik hakları da dikkate alınarak göçün yasal, güvenli ve düzgün bir hale getirilmesi amaçlanıyor.
Hiçbir ülkenin küresel göç ile tek başına mücadele edemeyeceğine dikkat çekilen mutabakatta, göçmenlerin haklarının düzenlenmesi, çocuk ve kadın göçmenlerin haklarının korunması ve insan kaçakçılığıyla mücadele hedefleniyor.
Ayrımcılıkla mücadele
Göç konusunda detaylı bir uluslararası iş birliği programının oluşturulduğu mutabakat, göçle ilgili sorunların çözümü ile göç alan ülkelerin uygulayacağı entegrasyon politikaları gibi çeşitli hedefleri barındırıyor.
Sözleşmenin hedefleri arasında insanları göçe zorlayan faktörlerin en aza indirilmesi, göçün tüm aşamalarında doğru ve zamanlı bilgi sağlanması, göçmenlerin yasal kimlik ve belgelere sahip olduğundan emin olunması, hayat kurtarma ve kayıp göçmenler konusunda eşgüdümlü uluslararası çabaların oluşturulması, göçmen kaçakçılığıyla uluslararası mücadelenin güçlendirilmesi ile sınırların entegre, güvenli ve eşgüdümlü şekilde yönetilmesi gibi maddeler yer alıyor.
Öte yandan sözleşmenin hedefleri arasında ayrımcılığın tüm formlarının bertaraf edilmesi, tam katılım ve sosyal kaynaşma için göçmen ve toplumların güçlendirilmesi ile güvenli, kurallı ve düzenli göç için uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi gibi noktalar da öne çıkıyor.
"Uluslararası hukukta mültecinin tanımı var ama göçmeninki daha yumuşak bir tanım"
Sözleşmeye ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, bu sözleşmenin göçün insan haklarına dayalı, düzenli ve yasal olarak yapılabilmesini sağlamak için önemli bir adım olduğunu söyledi.
Çorabatır, "Çağımız, bir göç çağı. Ama kapılar kapandığı, duvarlar örüldüğü için insanlar mağdur oluyorlar. Uluslararası hukukta mültecinin bir tanımı var ama göçmeninki daha yumuşak bir tanım. Ülkeler uluslararası hukuk açısından mülteci almak mecburiyetindeler ama göçmeni topraklarına alıp almamakta serbestler, bu kendi egemenlik yetkileri dahilinde. Dolayısıyla bağlayıcı olmamakla birlikte bu mutabakat, göçün ortak çabayla insani olarak düzenlenmesi ve ilkelerinin konması açısından çok önemli ve pozitif bir adım." dedi.
Son yıllarda göçmen karşıtı politikalar güden bazı ülkelerin anlaşmayı imzalamadığını hatırlatan Çorabatır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maalesef dünyadaki akımlardan biri de yabancı düşmanlığını içeren, göçmen ve mültecilere karşı benim nazarımdan tehlikeli olan bir akım. Bu akımlar da siyaseten güçleniyorlar, iktidara geliyorlar. İtalya’da, Almanya’da yükselen aşırı sağ partiler var. Bunların ortak özellikleri yabancı ve göçmen düşmanlığı ile bunun üzerinden oy almaları. Bunun önüne de konuşarak, diyalog kurarak, insan hakları ilkelerini dünya kamuoyuna daha iyi anlatarak geçilebilir."