'Mahkeme Neonazi ağlarının üstünü örtüyor'
Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu üyesi Petra Pau, “Kimse NSU benzeri yapıların şu an faaliyette olup olmadığını, ne işler çevirdiğini bilmiyor” dedi.
Almanya’da aşırı sağla yürüttüğü mücadeleyle tanınan Sol Parti milletvekili Petra Pau, Neonazi terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) konusunda uyarıda bulunarak, “Kimse NSU benzeri yapıların şu an faaliyette olup olmadığını, ne işler çevirdiğini bilmiyor.” dedi.
Federal Meclis (Bundestag) NSU Araştırma Komisyonu üyesi Petra Pau, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hükümetin NSU cinayetlerinin aydınlatılması konusunda beş yıl önce verdiği sözleri tutmamasını eleştirdi, aşırı sağcı tehlikenin boyutları konusunda uyarılarda bulundu.
8’i Türk 10 kişiyi öldüren NSU terör hücresinin 4 Kasım 2011’de ortaya çıkmasının ardından Başbakan Angela Merkel’ın her şeyi çekince olmadan ve kapsamlı bir şekilde aydınlatma sözü verdiğini hatırlatan Pau, aradan 5 yıl geçmesine rağmen bu sözlerin yaşama geçirilmediğine dikkati çekerek, “Sayın Merkel söz verdi. Ancak şu çok açık, hem eski hem mevcut bakanları ve ayrıca güvenlikten sorumlu bürokratları tarafından yalan beyanda bulunan bir kişi olmaya sürükleniyor. Diğer yandan Sayın Merkel’in bizzat inisiyatif alıp, olayların aydınlatılması için, engelleri bertaraf etmek için baskı kurduğunu da göremiyorum.” diye konuştu.
"Neonazi yapıların üstü örtülüyor"
NSU’nun hayattaki tek üyesi Beate Zschaepe ile örgüte yardım eden 4 kişinin Münih Eyalet Yüksek Mahkemesinde yargılanmalarına işaret eden Pau, dava sürecinin terör örgütünün ve bağlantılarının aydınlatılmasını sağlayamadığını vurguladı.
Sol Parti milletvekili, “Münih’teki mahkeme NSU hücresini çevreleyen, bugün de varlığını sürdüren Neonazi ağlarının, yapılarının üstünü örtüyor, ortaya çıkmasını engelliyor. Kimse NSU benzeri yapıların şu an faaliyette olup olmadığını ne işler çevirdiğini bilmiyor.” şeklinde konuştu.
Başsavcılığın üzerine gitmediği sorulara, Meclis’te ikinci kez oluşturulan NSU Araştırma Komisyonu ile yanıt aradıklarını vurgulayan Pau, “Hem meclis araştırma komisyonları hem de tüm araştırmacı ve uzmanlar şu kritik soruların peşinden gitmeyi sürdürüyor: NSU hücresine kim destek oldu, bu ağı oluşturanlar kimler? Devlet, kamu görevlileri neyi ne kadar biliyordu? Kurumsal ırkçılığın zeminini yok etmek için ne tür önlemler alınmalı? NSU’nun ortaya çıkmasından 5 yıl geçmesine rağmen işte bu konularda hiç yol alamadık ve daha yolun başındayız diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
"NSU büyük bir ağın parçası"
NSU terör örgütünün yalnızca 3 kişiyle sınırlı olmadığını, çok daha geniş bir terör ağının parçası olduğunu düşündüklerini anlatan Sol Parti milletvekili, buna ‘Combat 18’ gibi uluslararası ağların da dahil olmuş olabileceğini kaydetti.
NSU Meclis Araştırma Komisyonunun, iç istihbarat teşkilatı ve diğer güvenlik birimlerinin, NSU’nun hedef ve eylemleri hakkında önceden bilgilere sahip olup olmadıklarını, istihbaratı paylaşıp paylaşmadıklarını incelemekte olduğunu aktaran Pau, ancak bugüne kadar bu konuları aydınlatamadıklarını söyledi.
Ortaya çıkan yeni gerçekler
Sol Parti milletvekili, NSU Araştırma Komisyonunun çalışmalarına da değinerek şunları kaydetti:
“Geçen yasama döneminde oluşturulan ilk NSU Araştırma Komisyonunun çalışmaları sırasında bizler, Anayasa Koruma Dairesinin ilgili dosyaları veri koruma kuralları ve aşırı belge yoğunluğu nedeniyle yok ettiğine inandırılmaya çalışıldık. Edindiğimiz son bilgiler ise bunun doğru olmadığı, bu belgeleri kamuoyu ve milletvekillerinden saklamak hedefiyle yok ettikleri yönünde. Bunu, devlet kurumlarının aşırı sağcı terör örgütlerine ne denli yakın olduklarını gizlemek için yaptılar. Elde ettiğimiz ikinci sonuç da şöyle; NSU üçlüsünün Anayasa Koruma Daires'nin Primus kod adlı en önemli muhbirlerinden biriyle görüldükleri hatta işyerinde istihdam edildiği ve bu muhbirin NSU’nun eylemleri sırasında araba kiraladığı ortaya çıktı. Şimdi sorumuz şu: Anayasa Koruma Dairesi, hem istihdam ettiği bu üçlü hem de eylemleri hakkında ne ölçüde bilgilendirdi? Bu eylemlere karıştı mı?”
Aşırı sağcı şiddetin Almanya’da tırmanışta olduğunu, NSU skandalı nedeniyle toplumda devlete karşı büyük bir güven kaybı oluştuğunu vurgulayan Pau, Neonazi cinayetlerinin aydınlatılması için artık gerçeklerin ortaya koyulması gerektiğini vurgulayarak, “Artık yeter. Başbakan Merkel kadar adalet ve içişleri bakanlarının, verilen sözün tutulması için gerekli talimatları vermelerini, eyaletler dahil tüm siyasetçiler ve kurumların belgeleri çekincesiz bir şekilde masaya koymalarını bekliyoruz. Biz NSU araştırma komisyonunda yer alan tüm parti temsilcileri olayların aydınlatılmasını istiyoruz. Yalan söyleyen ve susan bu Neonazi karteli ile Anayasa Koruma Teşkilatının şaibeli şekilde nedense ya hastalanan ya da hafıza kaybına uğrayan çalışanlarının artık konuşma ve bilgisini masaya koyma zamanı geldi.” dedi.
NSU’nun karanlık bağlantıları
Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8 Türk vatandaşının öldürüldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, medya cinayetlerin arkasında mafyanın ya da ailelerin olduğunu öne süren ve “döner cinayetleri“ olarak adlandırılan haberler yapmıştı.
NSU'nun varlığı ve Türkleri hedef alan cinayetlerin arkasındaki yapı olduğu 4 Kasım 2011’de bir dizi tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı. Terör örgütünün üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, terör örgütü üyelerinin canına kıydığı ettiği öne sürülmüştü.
NSU'nun üç üyesinden biri olduğu iddia edilen Beate Zschaepe, soygunun ardından hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu. Zschaepe, halen Münih’te devam etmekte olan NSU davasında yargılanıyor, ancak cinayetlerle ilgisi olmadığını iddia ediyor.
Uzun süre boyunca sessiz kalma hakkını kullanan sanık, davanın eylül ayında görülen 313'üncü duruşmasında ilk kez sözlü ifade vermiş, artık aşırı sağcı düşünceye inanmadığını iddia etmişti.
Ancak Zschaepe, NSU örgütünün cinayetlerini aydınlatabilecek herhangi bir itirafta bulunmamıştı. Neonazi terör örgütünün uzun yıllar boyuna Alman güvenlik birimleri tarafından tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanya’da büyük tartışmalara yol açmıştı.
Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatında (BfV) aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 4 Kasım 2011’den birkaç gün sonra imha edilmesi de büyük kuşku oluşturmuştu.
Son beş yıl içerisinde NSU hakkında bilgilere sahip olan ve tanıklık yapması beklenen 5 kişinin esrarengiz şekilde ölümleri kamuoyunda şüpheleri arttırıyor.
Skandal nedeniyle geçmişte istihbarat servisinde bazı üst düzey isimler istifa ederken, bugüne kadar hiçbir resmi yetkili hakkında dava açılmamış olması eleştirilere neden oluyor.