Cumhurbaşkanı'nın altın çağrısına destek üstüne destek!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Global Girişimcilik Kongresi`nde, devletlerin borçlanmalarını dolarla yaptıklarını ve bu durumun sürdürülebilir olmadığı ifade ederek, altınla borçlanma önerisinde bulundu. Cumhurbaşkanı’nın önerisine ekonomisteler, siyasi manipülasyona karşı güvence sunabililmesi, uluslararası ticareti kolaylaştırmak ve küresel anlamda işbirliği sağlamak için altının güçlü bir değer olduğunu belirterek desteklerini açıkladı.
Türk ekonomisi Salı günü açıklanan hem işgücü verileri hem de sanayi üretimine ilişkin istatistiklerle son dönemde oluşturulmaya çalışılan olumsuz algıları kırdı. Konjektürel etkilerin yurt içi piyasalarda hissedildiği bu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı Global Girişimcilik Kongresi'nde "Dolarla değil altınla borçlanalım" önerisi yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz dolarla sürekli olarak dünya bir kur baskısı altında kalıyoruz” diyerek, “Devletleri ve milletleri bizim bu kur baskısından kurtarmamız lazım. Altın tarih boyunca hiçbir zaman bir baskı unsuru olmamıştır. Dolayısıyla da altınla bu adım atılsın. Bazı emperyal ülkeler Afrika'nın o topraklarındaki altınları, elmasları, gittiler oralardan topladılar. Oralara bir faydası oldu mu? Olmadı. İşte girişimci ruhunu insanlık için kullanan siz değerli dostlara da bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Buradaki dayanışmamız da çok önemli" açıklamasında bulundu.
“SİYASİ MANİPÜLASYONA KARŞI DA GÜVENCE SUNABİLİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altın çağrısına ilişkin yenisafak.com’a açıklamalarda bulunan Ekonomist Bora Tamer Yılmaz, 70’li yılların başında dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’ın, Bretton Woods sistemini tek taraflı feshettiğini ifade ederek, “Böylece II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan küresel para sistemi sona erdi. Karşılıksız para basımı nedeniyle ülkelerin para birimlerinin değerleri tartışmalı hale gelirken kur piyasalarında ciddi oynaklıklar ortaya çıktı” dedi.
Yılmaz, 1985 Plaza Antlaşması gibi çeşitli girişimlerle dönem dönem uluslararası kur piyasalarına müdahaleler gözlemlendiğini ifade ederek şu açıklamalarda bulundu:
“Her ne kadar günümüzde ABD Doları ciddi bir rezerv işlevi görse de küreselleşme ve artan uluslararası ticaret ister istemez yerel para birimlerine daha fazla ihtiyaç duyulmasıyla sonuçlanıyor. Avro, İngiliz Sterlini, Japon Yeni ya da Çin Renminbisi gibi para birimleri de ABD Doları’na tam anlamı ile alternatif sunamıyorlar. Günümüz konjonktüründe örneğin Türkiye’nin sınır komşuları ile artan ticaretinde ABD Doları ya da diğer çeşitli majör kurlar yerine yerel para ya da yerel paraya denk gelecek alternatifler kullanması tercih edilebilir. Bu açıdan altın tarih boyunca önemli bir değer ölçme ve değer saklama görevi gördüğü için akla ilk gelen değişim araçlarından. Altın, kimyasal özelliği nedeniyle insan yaşamına uygun şartlarda diğer maddelerle reaksiyona girmediği için değerini binlerce yıl koruyabiliyor. Altın, kendisi değer ihtiva ettiği için, karşılıksız basılan paralar gibi siyasi manipülasyona karşı da güvence sunabiliyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, altının uluslararası işlemlerde kullanılmasını gündeme getirmişe benziyor.”
“KÜRESEL İŞBİRLİĞİNİN SAĞLANMASI ÖNEM ARZ EDECEKTİR”
Ekonomist Dr. Pelin Yantur da altın önerisine ilişkin, “Dünya düzeninde küresel bir piyasanın varlığından söz ettiğimizi düşünürsek eğer, küresel işbirliğinin sağlanması ve mali istikrar açısından bu konu önem arz edecektir.
IMF’nin kuruluşunda görevlerini hatırlarsak eğer biri de bu değil midir? Uluslararası ticareti kolaylaştırmak ve küresel anlamda işbirliği sağlamak için önemlidir. Ve kur baskısı burada maalesef etken olmaktadır” ifadelerini kullandı.
“DOLAR LİKİDİTASYONU GÜÇLÜ”
Borçlanma konusunda dolar ağırlığının biraz fazla olduğu için bu yükü hafifletmek ve altın ile borçlanma konusunu daha baskın hale getirmek için daha fazla harekete geçmek gerekebilir” diyen İntegral Yatırım Araştırma Uzmanı Eda Karadağ, “Şunu da belirtmekte fayda var, borçlanma konusunda altın, uluslararası borçlanma piyasasında Doların sahip olduğu likiditasyon kadar güçlü bir konuma sahip olmayabilir” dedi.
Türk ekonomisine ilişkin dün iki kritik veri açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ocak ayına ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre, işsizlik oranı Ocak’ta geçen yılın aynı ayına göre 2,2 puan düşüşle yüzde 10,8 oldu. İşsiz sayısı 576 bin kişi azalarak 3 milyon 409 bin kişiye düştü.
Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de Şubat’ta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9,9 arttı, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise bir önceki aya göre yüzde 0,2 geriledi.
“2017 YILINDA DÜNYA EKONOMİSİ SENKRONİZE BÜYÜME KONJONKTÜRÜNDE HIZLANMIŞTI”
Ekonomist Bora Tamer Yılmaz, sınai üretim endeksinin iki ay üst üste gerileme kaydettiğini ifade ederek, “Ocak ayına yüzde 0,9 oranındaki düşüşü takiben Şubat ayında da yüzde 0,2 oranında düşüş gözlemliyoruz. Geçtiğimiz yıl Dünya ekonomisi senkronize büyüme konjonktüründe hızlanmıştı. Türkiye potansiyelinin üzerinde yüzde 7’yi aşan büyüme oranına ulaşırken sınai üretim önemli ölçüde katkı sağlamıştı. Bu nedenle sınai üretim göstergelerinin bu yıl ortalamasına dönmesi bekleniyordu. Benzer eğilimi, küresel ekonomide de gözlemliyoruz. Yılın ilk çeyreğinde Dünya sanayisi hızını normalleştirdi. İstatistiksel açıdan Mart ayında verinin pozitife dönmesini bekleyebiliriz. Ocak – Şubat döneminde açıklanan sınai üretim verileri, bu yıl ülkenin yüzde 5 civarında yani potansiyelinde büyümesiyle uyumlu görünüyorlar” açıklamalarında bulundu.
Yılmaz, “İstihdam tarafında veriler, mevsim şartları ile uyumlu seyrediyorlar. Arındırılmış oran, tek hanedeki seviyesini korurken, kış mevsiminin etkisiyle arındırılmamış endekste artış gözlemledik. Genç nüfus ve değişen üretim teknolojisi nedeniyle Türkiye’nin işsizlik oranını kalıcı şekilde tek hanelere düşürmesi kolay olmayacaktır. Önemli olan, işsizliğin artmaması. Ekonomi, yüzde 5 potansiyelindeki büyüme görünümünü korudukça, sağlanan istihdamla işsizlik oranı istikrarlı seyredebilir” dedi.
“GEÇEN YILA ORANLA DAHA İYİ BİR TABLOYLA KARŞILAŞMAKTAYIZ”
Ekonomist Dr. Pelin Yantur, işgücü piyasası verilerine bakıldığında geçen yılın aynı dönemine oranla istihdam ve işsizlikte bir iyileşme söz konusu olmakla birlikte işgücüne katılımda da bir artış gözlemlenmediğini ifade ederek, “Geçen yıla oranla daha iyi bir tabloyla karşılaşmaktayız” açıklamasında bulundu.
Yantur, “Fakat bunun yanında yılı yüzde 7,4’lük yüksek bir büyümeyle tamamlayan Türkiye’de bu durumun işsizlik rakamlarına tam olarak istenilen şekilde yansımaması emek arzı ve emek talebi arasındaki uyumsuzluğa dayandırılabilir. İşgücüne katılımda endüstri ve özel sektörün ihtiyacına yönelik işgücü önem arz etmektedir burada. Hükümet de bu konuya önem vermiş olup üniversitelerin, bölgelerin ihtiyaçlarına göre ihtisaslaşmaları ve uzmanlaşmaları konusunda uygulamaları başlatmıştır. Eğitim ve ekonomi ilişkisini ortaya konmuş, bu doğrultuda meslek yüksekokulların, üniversitelerin, kamu kurumlarının, ticaret odalarının ve sanayiden temsilcilerin katıldığı çalıştaylar düzenlenmektedir. Bu projelerin işsizlik rakamlarına olumlu yansıması mutlaka olacaktır. Açıkçası eğitim ve ekonomi ilişkisi gündeme alınmıştır” ifadelerini kullandı.
Sanayi üretiminin büyümenin sürdürülebilirliği açısından önem arz ettiğini vurgulayan Yantur, “Ülkede sermaye mallarının artış göstermesi ve yüksek teknoloji ile orta yüksek teknolojik üretimin artış göstermesi katma değer ilişkiden ötürü büyüme için olumlu bir tablo çizecektir diyebilirim. İhracatta görülen artış bu durumu desteklerken ara mal ve sermaye malı ithalatı da bu durumu etkiledi” dedi.
“İŞSİZLİKTE AZALMA EĞİLİMİ DEVAM EDECEK”
Eda Karadağ, sanayi üretimine ilişkin, “Şubat ayındaki rakamın ocak ayına göre azaldığını gözlemlemekteyim. Aylık bazda yüzde 0.2 azalırken, yıllık bazda %9.9 artış görüldü. Yıllık tarafta ocak ayında bu rakam yüzde 12.0 seviyesindeydi. 11 Haziran 2018 tarihinde Türkiye’nin 2018 yılı ilk çeyrek büyüme rakamını alıyor olacağız. Bu rakam öncesinde, sanayi üretimi rakamlarının performansı haziran ayındaki büyüme verisine yönelik tahminleri şekillendirecektir. Ocak – Şubat Sanayi üretimi verileri 2018 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7 ve üzerinde bir büyümeyi destekliyor. Dolayısıyla, ocak ve şubat aylarında zayıf gelen sanayi üretimi rakamlarının çok fazla kafaları karıştırdığını ve olumsuz bir ortam oluşturduğunu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.
İşsizlik oranına ise Karadağ, beklenmedik bir şekilde artışın kaydedildiğini, ocak ayında yüzde 10.8 olarak açıklandığını belirtti.
Karadağ, “Bir önceki ayın rakamı yüzde 10.4 düzeyindeydi. 2017 yılında istihdam seferberliği katkısıyla işsizlik oranında kademeli bir şekilde azalma izlendi. Ocak ayında sürpriz bir artış görülse bile yıl genelinde bu rakamında azalma eğilimi içerisinde olacağını düşünmekteyim. Ancak, bir süre daha yüzde 10-11 aralığında bu oranı görmeye devam edebiliriz” dedi.
YENİ DENKLEMLERİN ESKİ ANAHTARI: ALTIN
Ekonomideki yeni küresel denklemin eski 'altın' anahtarı olan altın madeni geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanoğlunun vazgeçilmez bir parçası durumunda. (Yeni Şafak)