Tgrt Haber

Financial Times'tan Türk ekonomisine övgü: En kötü korkuları bile boşa çıkardı

11 Şubat 2022 18:35
Financial Times'tan Türk ekonomisine övgü: En kötü korkuları bile boşa çıkardı

İngiliz gazetesi Financial Times, Türk ekonomisiyle ilgili çarpıcı bir analize yer verdi. "Türkiye ekonomisinin dayanıklılığı, en kötü korkuları bile boşa çıkardı" başlığıyla paylaşılan analizde, başta döviz kurundaki dalgalanma olmak üzere uzun zamandır pek çok tehdit sebebiyle çökeceği düşünülen Türk ekonomisinin nasıl ayakta kalabildiği incelendi.

Dünyanın en önemli ekonomi gazetelerinden İngiliz Finacial Times'ta Türk ekonomisiyle ilgili çarpıcı bir analiz yayımlandı. 

Londra merkezli yatırım firması FIM Partners'ta gelişmekte olan piyasalar baş yatırım danışmanı olarak çalışan Frances Balcells'in kaleminden çıkan ve "2011-2013'te uyarılar yapılıyordu; 'Türk Lirası'nın dolar karşısındaki değeri 2 lirayı geçerse ekonomi çöker' deniyordu" ifadeleriyle başlayan analizde, doların şu anda 13 TL olmasına rağmen Türk ekonomisinin ayakta durmasına dikkat çekildi.

TÜRK EKONOMİSİNİ AYAKTA TUTAN FAKTÖRLER

Dolar borcu fazla olan Türkiye'nin dövizdeki dalgalanmadan çok daha önce çökmesi gerektiğini belirtip, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin para birimlerindeki benzer değer kayıplarının krizlere yol açtığını savunan Frances Balcells, Türkiye ekonomisindeki dayanaklılıkta rol oynayan faktörleri şöyle açıkladı:

"Birincisi bu yılın başarına kadar, Türk yetkililer sermaye çıkışları ve para birimindeki zayıflık karşısında daima yaptıkları politikaları hayata geçirdi; gecikmeli ve örtülü bir tavırla olsa da faiz artırdı. Ekonomiyi yükseliş ve düşüş döngüsüyle idare ettirmek sistemi uzun bir süre sürdü. Bu da ekonomik aktörlere, ekonomik dengesizliklere karşı tampon yaratma fırsatı verdi. Bankalar bilançolarını büyük ölçüde dövizde tutup ani dalgalanmalara karşı kendilerini güvenceye aldı.

"Döviz mevduatlarını artırdıkları ve düşük miktarda döviz kredileri olduğu için bankaların fazladan doları oldu. Dolayısıyla ucuz lira fonlamasını elde edebilmek için dövizle borç vermeye devam ettiler ve kendilerine bir güvenlik mekanizması daha yarattılar."

DOLARİZASYON İŞE YARADI

Dayanaklılık kazananın yalnızca bankalar olmadığına değinen yatırım uzmanı Balcells; dolarizasyon arttıkça halkın dolar biriktirmeye başladığını, bu sırada döviz cinsi borçlarının da olmadığını vurguladı. Bu durumun da bankaların hanelere döviz cinsinden borç vermesinin yasak olmasından kaynaklandığını ifade etti.

Bu sayede halkın döviz riskine karşı daha dayanıklı hale geldiğini söyleyen Frances Balcells, bu yasağın düzenleyici kurumların en büyük öngörüsü olduğuna parmak bastı. Türkiye'nin kredi profilinin de değiştiğini kaydeden yazar, oynak portföy akışlarının büyük oranda azaldığını aktardı.

Eskiden yabancıların Türkiye'nin tahvil piyasasının yüzde 30'una sahip olduğuna dikkat çeken Balcells, şimdilerde ise bu oranın yüzde 5'e kadar indiğini, yani 3 milyar dolar seviyesine düştüğünü söylerken, bu sırada ülkedeki euro hesaplarının yarısına Türk halkının sahip olduğunu vurguladı.

Bu durumun Türkiye'yi farklı dış kredi kaynaklarına bağımlı durumuna düşürdüğünü belirten yazar; bunları da sendikasyon kredisi piyasası, ticaret finansmanı, şirketler arası borç, yerli borç verenler olarak sıralıyor. Ayrıca borç verenlerin de yabancı portföy yatırımcılarına göre daha sabırlı ve uzun vadeye odaklı olduğunun altını çiziyor.

Balcells ayrıca dış borç zincirinde en zayıf halka olarak gördüğü Türk firmalarının borç seviyelerini azaltıp kısa vadede olumlu bir döviz alım satım pozisyonuna girdiğini de sözlerine ekledi.

Financial Times'tan Türk ekonomisine övgü: En kötü korkuları bile boşa çıkardı

KOORDİNASYON SORUNU DEVAM EDİYOR

Frances Balcells tüm bunlara rağmen hala koordinasyon sorununun olduğunu savunuyor. Ekonomideki tüm sektörlerde yeterli likidite tamponu olsa da sektörlerin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirten Balcells, "Bir sektör döviz cinsinden varlıklarını geri çektiğinde, bu varlıklar başka birilerinin bilançolarında bulunduğundan sistemin üzerinde bir domino etkisi yaratıyor" ifadelerini kullandı.

Analizde Türkiye'nin buna karşın ihracatı artırıp ithalatı kısıtlayarak, TL'deki büyük değer kaybının da yardımıyla inatçı cari açığını, cari fazlaya çevirmeye çalıştığı kaydediliyor.

Ancak bunun bir başka ani yükseliş ve düşüş dönemi mi olduğu, yoksa yapısal bir değişiklik mi olacağının hala net olmadığı vurgulanıyor.

Birçok kişinin beklediğinden uzun ama şaşırtıcı ölçüde dayanıklı bir yolculuk olduğuna vurgu yapan Balcells, "Türkler aynı zamanda, yüksek enflasyon ve satın alma gücünde düşüş yaşadı. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin hala çökmemiş olması, çökmeyeceği anlamına da gelmiyor" deyip sözlerine şöyle devam ediyor:

'FAİZ İNDİRİMLERİ TERK EDİLMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR'

"Recep Tayyip Erdoğan'ın, geleneksel ekonomiye inanan Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ı Mart 2021'de görevden almasından öncesi ve sonrası var. Bunu mantığa aykırı faiz indirimleri izledi. İsteksiz faiz indirimleri terk edilmiş gibi görünüyor. Sistemdeki döviz denklemi, hükümetin bir kazadan kaçınılabileceğine güvenebilmesi için çok narin. Bu arada Ankara'nın yüksek tasarruf oranları ve ucuz para birimine dayalı 'yeni ekonomik modeli' övgüsü, yüksek ve ısrarlı enflasyon ve hükümetin talepteki acılı azalmayı kabul edişiyle birlikte değerlendirilmeli."

"Türkiye, bir zamanlar, çifte B notlu, dünyada sıfırken dolara %5'lik kazanç veren, yüksek oranda büyüyen, yabancı borç verenler için çekici bir ülkeydi" diye ekleyen yazar, bu durumun kötüleştiğini belirtiyor ve yazısına "Yeni borç verenlerin ve yerli yatırımcıların, mevcut ekonomik yapıda yeterince rahat edip etmeyecekleri açık bir soru. Ancak bir politika değişiklik olmadığı takdirde hükümet sınırları test etmeye devam edecek" sözleriyle son veriyor.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...