ABD'deki Türk akademisyene Malatya'dan fahri doktora unvanı
ABD'nin Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Emre: "Hastaları sadece karaciğer hastası olarak görürsek yaptığımız işlem yüzde 80 oranında bir şey ifade etmez"
ABD'deki Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Emre'ye Malatya İnönü Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verildi.
ABD'nin Connecticut eyaletinin New Haven kentinde bulunan özel Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Emre'ye, karaciğer nakli konusunda yaptığı çalışmalar ve Türkiye’yi yurt dışında başarılı bir şekilde temsil etmesi nedeniyle İnönü Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verildi. Prof. Dr. Şükrü Emre, yaptığı açıklamada, 1988 yılında Amerika’ya gittiğini ve amacının karaciğer translaptasyonu öğrenerek bu uygulamayı Çapa Tıp Fakültesinde kurmak olduğunu söyledi. Amerika’da yaptığı başarılı çalışmalardan sonra orada kalmaya karar verdiğini anlatan Emre, "Orada kaldığım zaman Türkiye’ye yardım edeceğimi çok iyi biliyordum. Bu arada Amerika’da bir çok Türk hekimine, karaciğer hastalıkları, anestezi, patoloji uzmanına yardım etme imkanım oldu” şeklinde konuştu.
Kendisini Malatya’ya bağlayan en önemli şeyin Prof. Dr. Sezai Yılmaz önderliğinde kurulan iyi bir ekibin olması olduğuna değinen Emre, “İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakil Enstitüsü sadece Türkiye’nin değil dünyanın sayılı karaciğer nakli merkezlerinden bir tanesidir. Bu da bana göre ekip çalışması öneminin en güzel örneğidir” ifadelerini kullandı.
Kendisini en çok mutlu eden şeyin karaciğer nakli konusunda Malatya’da önemli bir merkezin kurulması olduğunu kaydeden Emre, “Karaciğer Nakil Merkezi rektör bey ve Sezai Beyin destekleriyle daha iyi yerlere gelecek. Daha çok alınması gereken mesafe var. Sayı olarak iyi bir noktada ancak akademik olarak da belirli seviyelere çıkmamız gerekir. Benim yardımlarım en çok bu konuda olacak. Bunu da hem Malatya için hem de nakil grubu için seve seve yapacağım. Çünkü burada idealist bir ekip oluşturulmuş. Bunlar sadece cerrahlardan değil başka branşlarda patolojisi, anesteziyoloji, pediatrik hepatolojisi ve hepatoloji gibi bölümlerde birlikte çalışan ve bu yola baş koymuş insanlar. Ben bu ekibin akademik olarak da ileriye dönük, bilimsel değeri daha fazla olan çalışmalar yapmaları ve bu konuda da dünyanın liderleri arasına girmelerini istiyorum. Bunlar olmayacak şeyler değil. Eminim bunları da yapacaklardır. Özetlersem, emin olun ben Malatya ve ekibiyle gurur duyuyorum” dedi.
“Erken dönemde nakil merkezlerine yönlendirme önemli”
Gastroenterologların, aile hekimlerinin karaciğer hastalıkları uzmanlarının halkı bilinçlendirmeleri gerektiğini ifade eden Emre, karaciğer hastası olanların erken dönemde nakil merkezilerine yönlendirilmesi gerektiğini söyledi. Hastaların sadece karaciğer hastası olarak görülmemesini isteyen Emre, "Hastaları sadece karaciğer hastası olarak görürsek yaptığımız işlem yüzde 80 oranında bir şey ifade etmez. Hastaların vücudunda diğer organları ve bu arada bir de ruhu var. Hasta olmak kolay değil. Bu insanlarda hastalığa bağlı olarak bir de depresyon gelişebiliyor. Hastaların çevresindeki insanların bir nevi sorunları oluyor. Bunların hepsini bir bütün olarak incelemek ve hastaları ona göre tedavi etmek ideal bir sistem. Biz buna multidisipliner ekip çalışması diyoruz. Bu şekilde yaklaştığınız zaman sonuçlarınız da daha güzel oluyor” şeklinde konuştu.
"Son dakika gelen hastaların şansı düşük"
Emre, nakil merkezlerine hastalığın son döneminde gelen hastaların şansının da düşük olduğunu kaydetti. Yapılacak müdahalelerin de kısıtlı olduğunu anlatan Emre, “Bize son dakikada gönderilen hastalardaki sonuçlar biz ne yaparsak yapalım iyi olmuyor. Nedeni, hastalar bize geldikleri zaman birçok organ sistemi yetmezliği gelişmiş oluyor. Buna bağlı olarak bu hastaları hayata döndürme enfeksiyonlarını önlemek, ciddi enfeksiyonları tedavi etmek gerekir. Bazılarında karaciğer yetmezliği oluştuğu için böbrek yetmezliği gelişiyor. Bazılarında beyinde ciddi hasarlar oluşuyor. Bunları geri döndürmek tabi ki de çok çok zordur ama bu hastalar bize erken dönemde gelseler bir şekilde kontrol altına alınırdı. Hasta erken tedavi altına alındığı için iyi sonuçlar alınırdı” ifadelerini kullandı.
"Dünyanın hiç bir yerinde organ nakli yeterli düzeyde değil"
Emre, dünyanın hiçbir ülkede organ naklinin yeterli düzeyde olmadığını düşündüğünü belirterek, "Çünkü organ nakli yapabilmesi için organların olması gerekiyor. Bence kadavradan, yani beyin ölümü oluşmuş insanlardan alınan organlarla nakil yapmak çok güzel. Bu konuda ülkemiz çok geride. Özellikle batı ülkelerine göre çok daha geride. Örnek olarak, karaciğer için konuşuyorum, Avrupa’da ve Amerika’da yapılan karaciğer transplantasyonların yaklaşık yüzde 85-95’i beyin ölümü oluşmuş kadavra donörlerden yapılır. Türkiye’de ise yüzde 95’i canlıdan yapılıyor. Bu anlamda gelişmemiz gerekiyor. Bunun avantajı, canlıdan nakil çok güzel bir şey ama donörlerin de belli problemleri var. Şayet bu organların çoğu kadavradan gelecek olursa canlı donörlerin hayatlarını tehlikeye atmamış olacağız. Bu anlamda gelişmemiz gerekiyor. İkinci şık, hala ülke çapında kalite kontrollerinde belirli problemlerimiz var. Bunda tabi Sağlık Bakanlığının denetlemedeki görevi var. Bu görevlerin şu anda yeterli seviyede olduğunu düşünmüyorum. Bu kontrollerin daha da arttırılması gerekir” ifadelerine yer verdi.
"Herkes donör olabilir"
Herkesin donör olabileceğinin altını çizen Emre, "Özellikle kanser nedeniyle ölmeyen, diyelim ki bir kişi üç sene evvel mide, meme veya kolon kanseri hastalarını genelde donör olarak kullanmayız ama bir insan on beş sene evvel kanser ameliyatı geçirmiş hiçbir nüksü yok, bu insandan donör olabilir. Genellikle kanser hastalarına biz sıcak bakmıyoruz. Bunun bazı ayrıntıları var. Mesela cilt kanseri olan hastalar mutlaka donör olabilir ama cildinde melanom olan bir hasta kesinlikle donör olamaz. Bunun dışında her organ için bir tane donör bulabiliyoruz. Benim kullandığım seksen altı yaşında, doksan yaşına kadar donörler olabiliyor. Herkes donör olabilir" diye konuştu.