Tgrt Haber

Adalet Bakanlığı'ndan kritik açıklama

18 Kasım 2016 21:25
Adalet Bakanlığı'ndan kritik açıklama

Adalet Bakanlığı'ndan, TBMM Genel Kurulunda görüşülen 'Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın Geçici 1'inci maddesine eklenen fıkraya ilişkin açıklama yapıldı.

Açıklamada, söz konusu fıkranın, "Cebir, tehdit, hile veya iradeyi  etkileyen başka bir neden olmaksızın 16 Kasım 2016 tarihine kadar işlenen cinsel  istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza Muhakemesi Kanununun  231'inci maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri  bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.  Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail  hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca  fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının  ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım  edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazın ortadan kaldırılmasına  karar verilir." şeklindeki hükümleri içerdiği belirtildi.

Düzenlemeyle, cebir, tehdit, hile veya iradeyi sakatlayan başka bir  nedenle cinsel istismar suçunu işleyenlerin (tecavüzcüler), bu düzenlemeden  yararlanamayacağının ifade edildiği açıklamada, tecavüzcüye evlilik yoluyla  cezadan kurtulma imkanının kesinlikle getirilmediğinin altı çizildi.

Açıklamada, düzenlemeyle ailelerin gayri resmi evlendirdiği ancak Türk  Medeni Kanunu'nun öngördüğü evlilik yaşına gelmediği için resmi nikah yapamamış  olanların resmi nikah ile evlenmeleri halinde, hakkında henüz hüküm verilmemişse  hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının  ertelenmesine karar verme imkanı getirildiğine işaret edildi.

Evliliğin zamanaşımı süresi içinde failin kusuruyla sona ermesi  halinde hükmün açıklanmasının veya cezanın infazına kaldığı yerden devam  edilmesinin öngörüldüğünün ifade edildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Tecavüzcüye evlilik yoluyla cezadan kurtulma imkanı kesinlikle  getirilmemektedir. Tecavüz suçunun failleri bu düzenleme kapsamı dışındadır.  Düzenleme, failin mağdurla resmi nikahla evlenmesi şartıyla uygulanabilecektir.  Ancak, tecavüzcüler, mağdurla evlense dahi bu düzenlemeden yararlanamayacaktır.  Düzenleme geçici bir düzenlemedir. 16 Kasım 2016 tarihinden önce işlenmiş suçlar  yönünden bir kereye mahsus olarak uygulanacaktır. Bu tarihten sonra bu suçu  işleyenler, mağdurla evlenseler dahi ceza almaktan kurtulamayacaktır."

Cinsel istismarın, suç olmaktan çıkarılmadığı vurgulanan açıklamada,  Türk Ceza Kanunu'nda yer alan cinsel istismar suçu ve cezasının bugüne kadar  olduğu gibi bundan sonra da aynen uygulanmaya devam edileceği bildirildi.

"Cezaevine girmekle karşı karşıya kalacaklar"

Suçun vasfında değişiklik ve cezasında indirim yapılmadığına dikkat  çekilen açıklamada, söz konusu suça ilişkin cezaların artırıldığı belirtildi.

Açıklamada, "Resmi nikah yaparak düzenlemeden yararlananlar, evlilik  kendi kusuruyla sona ererse, ceza almak ve cezaevine girmekle karşı karşıya  kalacaklardır. En az 20 yıllık zamanaşımı süresince (davalar bakımından 20 yıl,  cezalar bakımından ise 24 yıl) bu evliliğin failin kusuruyla sona ermemesi  gerekmektedir. Böylelikle bu düzenlemenin istismarının önlenmesi hedeflenmiştir."  ifadeleri kullanıldı.

Çocuk yaşta evlilikleri önlemek ve cinsel istismar suçuyla mücadele  etmek için önemli adımların atıldığının vurgulandığı açıklamada, eski Türk Ceza  Kanunu'nda (TCK) tecavüzcünün mağdurla evlenerek cezadan kurtulmasını sağlayan  kalıcı düzenlemenin 2005'te yürürlükten kaldırıldığı hatırlatıldı.

Eski TCK'da yer alan "evlenme vaadiyle kızlık bozma" suçunu işleyen  failin mağdurla evlenmesi halinde cezanın düşürülmesine ilişkin hükmün de 2005'te  kaldırıldığının anımsatıldığı açıklamada, şu bilgilere yer verildi:

"Eski TCK'da çocuğa tecavüz suçunun cezasının alt sınırı 5 yıl iken,  yeni TCK'da 2005'te 8 yıla, 2014'te ise 16 yıla çıkarılmıştır. Ayrıca TBMM'de  görüşülen bu kanunla suçun cezası daha da artırılmaktadır. Cinsel istismar suçu,  eski TCK'da 'Adabı umumiye ve nizamı aile aleyhinde cürümler' başlığı altında  düzenlenmiş iken, yeni TCK'da 'Kişilere karşı suçlar' kısmında 'Cinsel  dokunulmazlığa karşı suçlar' bölümünde düzenlenerek büyük bir zihniyet dönüşümü  yapılmıştır. Erken yaşta evliliklerin önüne geçmek için zorunlu eğitim, 12 yıla  çıkarılmıştır. Anayasaya çocuklar ve kadınlar için pozitif ayrımcılık  yapılabileceğine ilişkin hüküm konulmuştur."

Anayasa Mahkemesi'nin kararı

Açıklamada, yeni TCK'nın yürürlüğe girdiği, 2005 yılından bu yana  yürürlükteki düzenlemeden kaynaklı mağduriyetlerin giderilmesi için ilk derece  hakim ve savcıları ile yüksek yargı üyelerince çeşitli öneri ve tespitlerin  iletildiği aktarıldı.

Anayasa Mahkemesi'nin 12 Kasım 2015 tarihinde TCK'nın 103'üncü  maddesine ilişkin verdiği iptal kararının hatırlatıldığı açıklamada, söz konusu  kararda, "Mahkemeye olaya özgü takdir marjı tanımayan ve onarıcı hukuk kurumları  öngörmeyen kuralda düzenlenen ceza yaptırımının alt sınırının 16 yıldan aşağı  olmamak üzere hapis cezası olarak belirlenmesi, fiilin farklı yaş  kategorilerindeki mağdurlara karşı işlendiği veya failin de küçük olduğu ya da  fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe  dönüşmesi gibi her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin  edilmesi veya onarıcı adalet kurumunun uygulanması imkanını ortadan kaldırmakta  ve bazı durumlarda somut olayın özellikleriyle bağdaşmayacak ve suçla yaptırım  arasında bulunması gereken adil dengeyi ortadan kaldıracak ölçüde ağır cezaların  verilmesi sonucunu ortaya çıkarabilecek bir niteliğe sahip bulunmaktadır…."  değerlendirmesinde bulunulduğu bildirildi.

Açıklamada, Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma  Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken  Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'nun bir  raporunda ise "Türkiye'de 16 yaşını doldurmadan gayri resmi olarak beraberlik  yaşamaya başlayan bir veya birden çok çocuk sahibi olan ve daha sonra yasal  evlenme yaşını doldurunca resmi nikah kıyıp, 8-10 yıl gibi uzun bir süre  evlilikleri devam ederken, erkek eş TCK'nın 103'üncü maddesi gereğince 8 yıl ve  daha fazla hapse mahkum olmaktadır." ifadelerine yer verildiği belirtildi.

Raporda, 3 bin çiftin mağdur olduğunun ifade edildiğinin kaydedildiği  açıklamada, söz konusu çiftlerden kadınların, kendileri ve çocuklarının  yaşamlarını sürdürmelerinin zor olduğunu ifade ettiklerine ilişkin bilgilere de  yer verildiğine dikkat çekildi.

"Siyasi hesaplarla çarpıtma gerçeği değiştirmez"

Komisyonun raporunda, mağduriyetin giderilmesine yönelik düzenleme  yapılmasına ihtiyaç duyulduğuna ilişkin değerlendirme yaptığına da dikkat çekilen  açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Bu sorunun çözülmesi ve bu sorundan kaynaklanan mağduriyetlerin  giderilmesi konusunda hepimize büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Türkiye Büyük  Millet Meclisinde kabul edilen düzenleme, Anayasa Mahkemesi Kararı ve TBMM  Araştırma Komisyonu raporu ile mağdurların taleplerini karşılamak suretiyle  esasında bu sorumluluğun gereğini yerine getiren, sorunu çözen ve bu sorundan  kaynaklı mağduriyetleri ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Konunun siyasi  hesaplarla çarpıtılması, mecrasından saptırılarak anlatılması ve tartıştırılması,  sosyal medya üzerinden bilgi kirliliği oluşturularak manipüle edilmesi, gerçeği  değiştirmez. Hükümetlerimiz kadını ve çocukları koruyan çok önemli reformlara  imza atmış ve büyük bir zihniyet dönüşümünü gerçekleştirmiştir."

500
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...