Aydın, 'Terörden rant elde eden 'Çözüm' istemiyor'
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, Çözüm Süreci'nin nihayete varacağını, HDP'nin samimiyet imtihanını kaybettiğini, 'barış' gayretleri olmasa, Türkiye'nin de Suriye gibi, Arap Baharı ile yangın yerine dönen ülkelerden biri olacağını iddia etti.
Aydın, TGRT Haber'e konuşarak, CHP ve MHP'nin ülkeyi böldüğünü savundu, terörün bir devlet sorunu olduğunu, muhatabının ise 77 milyon olduğunu, HDP'nin gölge etmemesinin yeteceğini kaydetti.
"TERÖRDEN RANT ELDE EDEN 'ÇÖZÜM' İSTEMİYOR"
Çözüm Süreci, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinin en önemli projesidir' diyen Aydın, 'zira' vurgusuyla devam etti: "Türkiye, aslında son 30 senelik değil; 100 yıllık birikmiş bir sorunu çözmek üzere irade gösteriyor. Bu sorunun çok kolay olmadığını da bilerek kabiliyet gösteriyor. Çünkü; şunu biliyoruz ki, sorundan beslenenler 'çözüm' istemezler. Terörden beslenen nice kesimler, siyaseten rant elde edenler, kaçakçılık yapanlar, silah ticareti yapanlar, insan ticareti yapanlar, terörü Türkiye'ye karşı taşeron olarak kullanan dış güçler, elbette bu düzen devam etsin istiyor. Kolay bir sorunu konuşmuyoruz, zor bir problem önümüzdeki; ama güçlü iktidarlara, güçlü hükümetlere, güçlü devletlere yakışan da bu zorlukların üstesinden gelebilmek... Biz de geleceğiz."
"ÖZGÜRLÜĞÜN TADINA, AK PARTİ'YLE VARILDI"
Çözüm Süreci'ni başlatırken; 'Yeter ki bu sorun çözülsün baldıran zehiri içmeye hazırım' diyen cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözünü hatırlatan Aydın, "Bu derece çetin; değil elimizi, gövdemizi, hatta başımızı taşın altına koyduğumuz, tüm riskleri de bilerek çözümüne yaklaştığımız bir süreçtir terör. Yanı başımızdaki bütün olaylara, Ortadoğu'ya baktığımızda, etnik, mezhepsel birtakım çatışmaları görmek mümkün. Birçok ülkede, çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Şu anda Ortadoğu'nun en önemli projesi haline gelmiş bir çalışmayı, biz hayata geçirdik. Son iki senedir şehit haberi olmaması, Türkiye'nin şiddet sarmalından kurtuluyor olması, bu manada acıların dinmesi, doğu ve güneydoğuda kepenklerin açılması, insanların gündelik hayata kavuşması, özgürlüğün, rahatlığın tadını alması, kesilen silah sesleri, mermiler sonrası köylerinde, meralarında hayvanlarını otlatabiliyor olması, çiftçiliğini ve ticaretini yapması, AK Parti İktidarı'nın sağladığı güven meselesidir" diye konuştu.
"CHP'NİN BÖLDÜĞÜ ÜLKENİN ÇİMENTOSU OLDUK"
Kardeşliğin ve toplumsal bütünlüğün sonuna kadar pekişmesi gerektiğini, kendilerinin gözyaşının dinmesini savunduklarını anlatan Aydın, "Bin yıllık kardeşlik hukuku olan; ama özellikle tek parti döneminde CHP'nin uyguladığı tek tip siyaset neticesinde, red, inkar ve asimilasyon politikaları sonucunda, önce Kürt sorunu, ardından da terör sorunu doğdu. 90'lı yıllarda ve öncesinde de devletin bu bölgedeki yanlışlarını da unutamayız. Maalesef olağanüstü hâller ilan edildi, faili meçhûller, işkenceler, asit kuyuları, gözaltı sürelerinin çokluğu; yani her açıdan baktığınızda temel hak ve özgürlükler noktasında gedikler açıldı, ciddi sıkıntılar yaşandı bir zamanlar... Şu anda biz birliği ve kardeşliği savundukça, birileri de maalesef; bölücülükten, ihanetten bahsediyor. Eğer bölücülük ve ihanet varsa; aynı ülkenin sadece bir bölgesini olağanüstü hâller ile idare eden iradede, onu yapan hükümetlerde bir bölücülük vardır. Onların kafalarında bölmüş oldukları bu ülkeyi, AK Parti olarak birleştirici çimentosu olduk, harcı olduk ve kaynaştırıyoruz" dedi.
"İDEOLOJİ DEĞİL, HİZMET SİYASETİ YAPIYORUZ"
'Vatan, millet ve bayrak edebiyatı yapan CHP ve MHP de keşke bölgede olsalar' temennisinde bulunan Ahmet Aydın, "Güneydoğu, 780 bin kilometre karenin bir parçası değil mi? Her karış toprağı kutsal bu ülkede neden bir bölümünde siz varsınız da, niçin Hakkari'de, Şırnak'ta yoksunuz ey CHP, ey MHP? CHP ulusalcıları, Hakkari'de Türk bayrağı taşıyamazken; bayrak siyaseti yapıyorsunuz. MHP'liler de Sivas'ın ötesinde yokken; vatan politikası konuşuyor. O bölgeye gitmemekle, haritada yok sayarak kafalarında zaten bölmüşler. Geçmişte de, 'Sen yoksun, benim gibi giyineceksin, benim gibi düşüneceksin' diyordu bunlar. Aleviler'e, Kürtler'e ve dindarlara, aralıklarla bu tek tipçi devlet aklı ağır baskılar uyguladı. İşte AK Parti, bütün bunları ellerinin tersiyle itti. AK Parti, milletine; dili, dini, düşüncesi ne olursa olsun, hangi bölgede yaşıyorsa yaşasın, kim olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti'nin asli vatandaşıdır, 'birinci sınıf insandır' düşüncesiyle baktı. Biz, ideolojik siyaset yapmadık; hizmet siyaseti yaptık. Politikamızın merkezini de insan oluşturdu" ifadelerini kullandı.
"TERÖRÜN 'ÇÖZÜM' AREFESİNDEYİZ"
AK Parti Grup Başkanvekili, Çözüm Süreci'nin çözümsüz kalmayacağını anlatarak, "Muhalefet partilerinin hayal dahi edemediği birçok reformu AK Parti Hükümeti, bugün gerçekleştirmiş konumda duruyor. AK Parti bugün, terör problemini çözme arefesinde... Vatandaş artık, terör belasının çözümünü artık satın aldı. Millet özgürlüğün tadını aldı artık. Çözüm Süreci boyunca herkes samimiyet testinden geçiyor. Kim çözüm istiyor, kim karşı çıkıyor. Halk bunun da terazisini tutuyor. Hükümetimizin inisiyatifi ile başlayan ve yürüyen süreçte, HDP'liler net bir karar vermeliler. Çözüm'ün yanındalar mı, karşısındalar mı? Kimin ne yapacağı çok belli, çok net aslında. Bu sorun devletin sorunu, evet; ama muhatabı 77 milyon'dur. Biz siyaseten müzakere ederiz; ama terör ile de mücadele ederiz her zaman... Biz samimi bir şekilde, bugüne kadar yapılması gereken her şeyi yaptık. Biz, halkın doğuştan var olan; ancak gasp edilen haklarını devlet güvencesine bağladık. HDP, gerçekten Çözüm Süreci'ne bir katkı vermek istiyorsa; hiç olmazsa gölge etmesin. Provokasyonlar yapmasın, insanları sokağa dökmesin bari. HDP, samimiyet imtihanını veremedi. Çözüm olmasaydı, Türkiye'yi Suriye gibi karıştırabilirlerdi. Arap Baharı işte ortada" uyarısında bulundu.
"SUÇU OLMAYAN GÜVENLİK PAKETİ'NDEN RAHATSIZ OLMAZ"
'Çözüm, artık AK Parti politikası değil; bir devlet politikasıdır' ifadesini kullanan Aydın, "Biz bu süreci olumlu manada nihayete götürene kadar devam edeceğiz. Kim ne yaparsa yapsın, ne engel çıkarırlarsa çıkarsın, nasıl provoke ederlerse etsinler biz, bunu sonuna kadar götüreceğiz. Çözüm Süreci ilerleyecek; ancak 'kamu düzeni' de elbette, mutlaka sağlanacak. Yasaları çiğneyen, özgürlükleri gasp eden, başkasının hakkına tecavüz eden bedelini ödeyecek. Bunlara karşı gerekli tedbirleri alıyoruz. Paket, Avrupa'daki emsallerinin daha hafif tedbirleri içeriyor. Masum hiçbir vatandaşımız iç güvenlik paketinden rahatsız olamaz. Ancak suçlular, bir suç işlemiş olanlar, bu reforma karşı olabilir. 'Polis devleti' ve '90'lara dönüyoruz' iddiaları ile algı operasyonları yapılıyor. Güvenlik reformu, özgürlükleri koruma altına alıyor nihayetinde... Biz güvenliği özgürlüğe, özgürlüğü de güvenliğe feda etmeyeceğiz. Özgürlük, güvenlik dengesini çok iyi tutturacağız. Ne özgürlük, güvenliğin; ne güvenlik, özgürlüğün alternatifidir. Eğer güvenlik yoksa, sokaklar şiddet sarmalına dönmüşse, insanlar yakıp yıkıyorsa, insanlar öldürülüyor, üçüncü kattan atılıyor, kafası eziliyorsa orada özgürlük olur mu? Bu özgürlük değildir. Güvenliğin olmadığı yerde özgürlük olamaz. Sokaklar yangın yerine dönmüşse, güvenli şekilde dolaşılır mı" dedi.
"GÜVENLİK PAKETİ OLSAYDI, BİNGÖL YAŞANMAZDI"
İngiltere'de 'molotof' kullanmanın cezasının ömür boyu hapse kadar gittiğine dikkat çeken Aydın, "Bingöl olayları öncesi eğer polisin gözaltı yetkileri olsaydı, güvenlik paketi olsaydı; bunlar olamazdı. Çünkü ihbar var, istihbarat var suç işleneceğine dair... Ancak polisin bunları soruşturması, gözaltına alması yetkisi yok. Kolluk kuvvetlerinin kabiliyet alanının genişletilmesi, şehitlerin verilmesinin önüne geçilecek. Hangi demokraside, hukuk düzeninde bizim reformlarımızın aksi bir uygulama var. Biz molotofu suç sayıyoruz, yüzü maskeli kişilere gözaltı getiriyoruz. Bütün bunlar uluslararası muadillerinin altında uygulamalar... Toplantı, yürüyüş, gösterileri yasaklamıyoruz. Yüzünde maske var, elinde molotof var, belinde silah var; şimdi bu hangi demokratik hak ile örtüşür ya... İnsanları öldürme, dükkanları yağmalama, esnafın ekmek teknesini yıkma hakkınız yoktur. Devletin asli görevidir, vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak. Millet, ülkesine ve devletine güvenmelidir. Geçmişte polis devletini hukuk devleti gibi gösterip kötü tecrübe yaşattılar" açıklamasında bulundu.
"AK PARTİ GİTSİN, ÜLKE BATARSA BATSIN DİYE BAKILIYOR"
Aydın, 'Birileri AK Parti gitsin de gerekirse Türkiye batsın' ifadesini kullanarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü o birileri biliyor ki; Türkiye, küresel ve bölgesel olarak AK Parti İktidarı ile güçlenerek büyüyor, serpiliyor. O birileri, uluslararası işbirlikçileri ile huzur ve güven ortamını zedeleyerek, istikrarı bozarak, birbirlerine karşılıklı tuzak planları servis ediyor. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye'de artık demokrasi dışı uygulamalar ile kimse bir yerlere gelemiyor. Darbeler tarihe karışıyor; artık sadece milletin iradesi ile, seçim ve sandık ile bir seviyeye gelebilirsiniz. Ürettikleri de bir şey olmadığı için milletin lûtfuna mazhar olamayanlar, gayr-ı meşrû, gayr-ı hukuki yollarla, sokakları karıştırarak 'AK Parti acaba gider mi, darbe olur mu' heyecanı taşıyor. Neyse ki halkımız olayları, muhalefet partilerinden daha iyi, çok iyi tahlil ediyor."
"BİRLEŞMİŞ DEĞİL; BİRLEŞEMEYEN MİLLETLER TOPLULUĞU"
İsrail'in Mescid'i Aksa'daki saldırılarını değerlendiren Ahmet Aydın, "Mescid'i Aksa'ya yapılanların aynısı acaba bir sinagoga, bir kilisye veya bir başka dinin kutsalına yapılsa acaba ne olurdu? Yaşanan hadise zannederim; sadece Müslümanları değil, bütün insanlığı rencide etmiştir. Bir kesimin kutsalları ile oynamak, onların değerlerini alaşağı etmek, ayaklar altına almak hiçbir dinin kabul edeceği bir şey değildir. Birleşmiş Milletler'in varlık sebebi ne, ne işe yararlar? Batının şımarık çocuğu İsrail, yine devlet terörü estirmiş, katil ülke konumunu korumuştur; Birleşemeyen Milletler Topluluğu yine sessiz kalmıştır. Arakan'da yapılanlara, Myanmar'da olanlara, Suriye'de, Mısır'da, Filistin'de olanlara Birleşmiş Milletler ses çıkaramıyor. 197 ülke var; ama 5 ülkenin 2 dudağı arasına hapsolmuş bir yapı var. 5 ülkenin çıkarına çalışıyor, başka milletlerdeki dramı hissedemiyorlar. İşte bunun için Birleşemeyen Milletler Topluluğu orası, Birleşmiş Milletler Topluğu değil" diye sözlerini noktaladı.