Bakan Akar: "İçinde olmadığımız çözümlerin yaşama şansı yok"
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Biz Türkiye olarak hem kendi hak ve menfaatlerimizi hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin meşru hak ve menfaatlerini her zaman uluslararası hukuk dahilinde korumaya çalıştık. Herhangi bir şekilde oldubittiye göz yummayacağımızı herhangi bir şekilde içinde bizim olmadığımız çözümlerin yaşama şansı olmadığını da burada tüm taraflara hatırlatmak istiyorum” dedi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile beraberindeki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 36. kuruluş yıl dönümünü dolayısıyla Sheraton Oteli'nde düzenlenen resepsiyona katıldı.
Buradaki konuşmasında Bakan Akar, "Kıbrıs bizim için Türkiye Cumhuriyeti Devleti için gerçekten önemli bir konudur, milli bir meseledir. Bizim bakış açımız bu şekildedir. Bugüne kadar haklı mücadelelerinde Kıbrıslı kardeşlerimizle beraber olduk bundan sonra da aynı şekilde olmaya devam edeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu, şüphesi olmasın. Bu maruz kalınan haksızlıklara, yapılan karşı hareketlere nasıl o zaman sessiz kalmayıp gereğini yaptıysak bugün de aynı duygu ve düşüncelerle soydaşlarımızın, kardeşlerimizin hak ve menfaatlerini korumakta, kollamakta kararlıyız. Bunun herkes tarafından iyi anlaşılması, iyi bilinmesi lazım. Bugüne kadar Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti barış ve istikrardan yana olduğunu her zaman, her şekilde dile getirdi. Barış, huzur adına üzerine düşen her şeyi yaptı ve yapmaya devam edecek. Ancak çözüm için her türlü gayreti göstermenize rağmen maalesef bu iyi niyetin, barışçıl yaklaşımın, istikrar için yapılan yaklaşımın güney tarafından tam olarak anlaşılmadığını, yapılması gerekenlerin Güney'de yapılmadığını da üzülerek müşahede etmekteyiz” dedi.
"Faaliyetlerimize devam ediyoruz”
Bakan Akar konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Türkiye, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ta deniz yetki alanlarında, eşit, egemen hakların korunması ve kaynakların adil bir şekilde paylaşımının tüm devletlerin mutabakatıyla belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Başlangıçtan itibaren bizim tezimiz budur. Bu kapsamda garantör ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Yunanistan ve İngiltere ile birlikte garantör devletlerdir. Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti garantör devlet olmaya devam edecektir. Bu konudaki her türlü hakkımızı ve sorumluluğumuzu da eksiksiz aksaksız dün olduğu gibi bugün de yerine getirmekte kararlıyız. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yetki verdiği alanlarda veya kendi yetki deniz alanlarımızda faaliyetlerimize devam ediyoruz devam edeceğiz bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye Ege'de Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'taki sorunlarını iyi komşuluk ilişkileri içinde ve karşılıklı anlayışla uluslararası hukuka saygı göstererek çözmekten yana. Bunu her zaman her yerde dile getirdik. Ancak bunun bir zaafiyet olarak anlaşılmaması lazım. Bizim uluslararası hukuka müracaat etmemiz iyi niyetimizdendir. Herhangi bir aciziyetten değildir. Temennimiz Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin de iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde uluslararası hukuka saygılı olarak bu düşüncelerle hareket etmesidir. Biz dayatmacı değiliz. Herhangi bir konuda dayatmıyoruz ve her türlü görüşe açığız. Ama burada bahsettiğim ilkelerden taviz vermemiz söz konusu değildir."
"İçinde olmadığımız çözümlerin yaşama şansı yok"
Bakan Akar, "Avrupa Birliği (AB) tabii ki bir birlik olarak çeşitli konularda çalışma yapabilir, görüşlerini belirtebilir ancak burada yanlı, tarafgir, sadece bir tarafı tutup, bir tarafın hakkına hukukuna saygı gösterip, diğer tarafın hayati hakları dahil bunları ciddiye almayan, bunlara önem vermeyen, bunları bir tarafa bırakan yaklaşımından da vazgeçmesini bekliyoruz" dedi.
Türkiye'nin bölgedeki barışın, istikrarın en önemli teminatı olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirten Akar, "Biz, Türkiye olarak hem kendi hak ve menfaatlerimizi hem de KKTC'nin meşru hak ve hak ve menfaatlerini her zaman uluslararası hukuk dahilinde korumaya çalıştık. Garanti ve ittifak anlaşmaları doğrultusunda koruduk, korumaya devam edeceğiz. Garanti ve ittifak anlaşmalarından vazgeçmemiz söz konusu değil" diye konuştu.
Akar, herhangi bir oldubittiye göz yumulmayacağını da ifade ederek şunları söyledi:
"İçinde bizim olmadığımız çözümlerin yaşama şansı olmadığını da büyük bir nezaketle tüm taraflara hatırlatmak istiyorum. Hedefimiz, gerçekten barışı, istikrarı ve huzuru bölgede kalıcı hale getirmek, yaptığımız bütün gayretler bu hedefe yönelik olarak yapılmakta, bu konuda diğer tarafların da bu hedefe katkı sağlamasını bekliyoruz, bunu beklemek bizim hakkımız. Geçmişte olduğu gibi bugün de Kıbrıs Türkünün haklı mücadelesinde en büyük destekçisi bizleriz, sizlersiniz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, TSK'dır, bu şekilde de devam edecektir. Uluslararası hukuka saygılı olmamız, barışçıl yol ve yöntemlerle problemlerin çözülmesini istememiz hiçbir şekilde bizim acizliğimizden gelmiyor. Diğer taraftan oldubittiye göz yummayacağız, hakkımızı koruyacağız, gerekirse gereken tedbirleri alırız dememiz de hiçbir şekilde tehdit değildir. Gerçeklerden, olması gerekenden bahsediyoruz. Bunun bu şekilde anlaşılmasını taraflardan bekliyoruz."
Barış Pınarı Harekatı
Barış Pınarı Harekatı ile ilgili hudutların, halkın güvenliğini sağlamak için gece-gündüz, yaz-kış demeden ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirten Bakan Akar, başta Suriye olmak üzere tüm komşuların toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını vurguladı. Akar, "Hiçbir şekilde hiçbir etnik grupla Araplarla, Kürtlerle, Aramilerle, Keldanilerle, Süryanilerle, Hristiyanlarla, Yahudilerle hiçbir alıp veremediğimiz yok. Tek mücadelemiz teröristlerdir" şeklinde konuştu.
PKK ile YPG'nin aynı olduğunu, terör örgütü PKK/YPG'nin hiçbir şekilde Kürtlerin temsilcisi olmadığını dile getiren Akar, DEAŞ'ın da Müslümanları ve İslamiyeti temsil etmediği vurguladı.
Akar, Türkiye'nin terörle mücadelesini başta ABD olmak üzere müttefikleriyle birlikte yapmayı arzu ettiğini ancak teröristle mücadele konusunda yalnız bırakıldığının altını çizerek, "Mücadelemizi onurlu bir şekilde milli, manevi, mesleki değerlerimize bağlı ve saygılı bir şekilde yürütüyoruz. Bizim hiçbir şekilde kimyasal ile etnik temizlik ile insani hakların çiğnenmesi ile alakalı bir uygulamamız, buna bizim müsaade etmemiz söz konusu değildir. Bunların yapılan dezenformasyonlar tarafından teröristler tarafından ortaya atıldığının, bunlara cevabın da ilgili kurum ve kuruluşlarımız tarafından anında verildiğini, yalan haberlerin herkes tarafından anlaşılacak şekilde gözlerine sokulduğunu görmekteyiz. Bunun sonunda gerçekler ortaya çıktı ancak karşı tarafta herhangi bir mahcubiyet olmadığını açıkça görüyoruz" diye konuştu.
“Bekledikleri cevapları aldılar”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde gerçekleştirdikleri ABD ziyaretine de değinen Akar, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan bu gezi ABD'liler tarafından son derece olumlu karşılandı, nazik, kibar, içten bir ev sahipliği ile karşılaştık. Orada bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ikili görüşmelerle Sayın Trump'a, heyetler arası görüşmelerle karşılıklı muhataplarımıza diğer taraftan da yine bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından senatörlere bölgenin gerçekleri, bizim gerçeklerimiz, iddialarımız açık ve net ortaya konuldu. Görüyoruz ki sonuçlarından, uygulamalardan gerçekten büyük ölçüde sorularının cevaplarını, bekledikleri cevapları aldılar, inşallah önümüzdeki günlerde bu gayretlerin devamıyla çok daha geniş kitlelerin gerçekleri görmesi mümkün olacak. Burada Türkiye'nin yaptıklarının adalete, hakka, hukuka uygun olduğunu da inşallah anlayacaklar."
Sözde Ermeni soykırımı iddialarına da değinen Bakan Akar, şu ifadeleri kullandı:
"Böyle bir şeyin olmadığını bütün arşivlerin olduğu gibi ABD arşivleri de şahitleridir. Dolayısıyla oradaki dostlarımıza, muhataplarımıza da bu konulara Amerikan arşivlerinden bakmalarını tavsiye ettik, onlara gerekli telkinde bulunduk. Bunları inceledikleri zaman göreceklerdir ki bizzat Amerikan arşivleri hiçbir şekilde Ermeni iddialarını desteklememektedir. Açık ve net şekilde bunların bir iftira, yalan, dezenformasyon olduğunu iyice herkes görecektir."