Tgrt Haber

Bozdağ'dan FETÖ'cü sanıklara 'tek tip kıyafet' açıklaması

07 Ağustos 2017 15:54
Bozdağ'dan FETÖ'cü sanıklara 'tek tip kıyafet' açıklaması

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, FETÖ'cü sanıklara tek tip kıyafet düzenlemesine ilişkin, "Muhtemelen önümüzdeki süreçte çıkacak kanun hükmünde kararnamelerden birine o düzenleme konulabilir." dedi.

Bekir Bozdağ, sanıklara tek tip kıyafet düzenlemesine ilişkin, "Rengi konusunda bir belirsizlik yok ama kapsamıyla ilgili konuda bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu ben de düşünüyorum. Bakanlık üzerinde çalışıyor, o çalışmayı hükümetimizle paylaşacak. Ondan sonra son şekli verilecek. Muhtemelen önümüzdeki süreçte çıkacak kanun hükmünde kararnamelerden birine o düzenleme konulabilir." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, "Devletin yönetim şekli olan cumhuriyetin nitelikleri, resmi dili, başkenti, milli marşı yani devletin kimlik bilgileri çok nettir ve bunlar sadece anayasanın kuralı değil, aynı zamanda 80 milyon milletimizin ortak değerleridir. AK Parti'nin de hükümetimizin de benimsediği temel esaslardır." dedi.

Bozdağ, TRT Genel Müdürlüğünde gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.

Bir temsilcinin, Fırat Kalkanı Harekatı'nı anımsatıp, Suriye sınırında yeni bir operasyonun söz konusu olup olmadığını sorması üzerine Bozdağ, şunları söyledi:

"Suriye'de olup biten her şey, Türkiye'nin hem sınır güvenliği hem de ulusal güvenliği bakımından büyük önem arz etmektedir. Sınırlarımızın ötesinde yaşanan istikrarsızlıklar, çatışmalar ve diğer hadiseler Türkiye'yi her açıdan doğrudan ilgilendirmektedir. Dünyanın binlerce kilometre ötesinden gelen ülkeler burada birtakım değerlendirmeler yaparken, 910 kilometre sınırı olan Türkiye'nin yanı başında olup bitenlerle ilgilenmemesini kimse beklememelidir."

Bozdağ, Türkiye'nin, bugüne kadar ulusal güvenliği bakımından gerekli adımları yeri geldiği zaman atmakta tereddüt etmediğini, bundan sonra da etmeyeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Türkiye bölgede huzur, istikrar ve siyasi çözümün olması ve çatışmaların sona ermesi, kalıcı barışın tesis edilmesi için üzerine düşenleri bugüne kadar fazlasıyla yaptı, bütün uluslararası güçleri bölgede doğru adımlar atması konusunda uyardı. Bundan sonra da uyarmaya devam edecektir. Şu anda Rakka'da terör örgütü DEAŞ'a karşı yürütülen bir operasyon var. Bu operasyon elbette önemli bir operasyon. Türkiye, DEAŞ terör örgütünün bölgeye yaşattığı acıların ve istikrarsızlandırmanın meydana getirdiği sonuçların farkındadır ve bunu sona erdirmek için DEAŞ ile dünyada en samimi, en etkin ve en kararlı mücadele eden tek ülke Türkiye'dir. Çok net söylüyorum; hem ülkemiz içerisinde hem sınırlarımız ötesinde DEAŞ terör örgütüyle amasız, fakatsız, lakinsiz ve tereddütsüz bir mücadeleyi Türkiye vermektedir. Fırat Kalkanı Harekatı bu açıdan da son derece önemli bir görev ifa etmiştir. Ama bizim söylediğimiz hep şudur; bir terör örgütüyle mücadele ederken taktiksel niyetler ve düşüncelerle de olsa başka bir terör örgütünün kullanılması fevkalade yanlıştır."

"Türkiye bölgedeki çıkarlarını korumak için hadiseleri takip ediyor"
Bozdağ, ABD'nin terör örgütü DEAŞ bertaraf etmek için tartışmasız terör örgütü olan PYD/YPG'yi kullanmasının, büyük ve vahim bir hata olduğunu ifade ederek, "Biz bunu her defasında ifade ettik. Bundan sonra da ifade etmeye devam edeceğiz. Sınırlarımızın ötesinden gerek Afrin'den gerekse de başka bölgelerden Türkiye'ye dönük her türlü eylem, her türlü saldırı anında karşılık bulacaktır. Bunu her defasında ifade ettik. Nitekim zaman zaman ülkemize dönük oradan tacizler olduğunda anında misliyle mukabele edilmiştir, bundan sonra da misliyle mukabele etmeye devam edileciktir. Türkiye bölgedeki çıkarlarını, bölgenin huzur ve barışını korumak için bütün hadiseleri yakından takip ediyor, bundan sonrada takip etmeye devam edecektir. Ülkemizin ve bölgemizin çıkarlar için gerekli adımları atmakta da tereddüt edilmeyecektir. Hangi adım ne zaman atılır, nasıl atılır buna dair değerlendirmeleri devletimizin ilgili birimleri, hükümetimizin bakanları, Sayın Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız yapıyorlardır." diye konuştu.

"Bizim vazifemiz Türkiye devletini korumaktır, yaşatmaktır"
Başka bir temsilcinin Ayhan Oğan'ın açıklamalarını anımsatması üzerine Bozdağ, "Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşleri çok net; 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet'. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Genel Başkan olmasıyla da AK Parti kongre delegeleri bu ilkeleri AK Parti'nin tüzük kuralı haline getirdi. Bugün, 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' ilkesini parti tüzüğüne koymuş yegane parti AK Parti'dir. Bu yüzden bizim görüşlerimiz burada çok net. Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşleri burada çok net, hükümetimizin görüşleri de burada çok nettir." dedi.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türk milletinin binlerce yıldır süren devlet geleneğinin son temsilcisi ve son devleti olduğunu vurgulayan Bozdağ, şunları söyledi:

"Devletin yönetim şekli olan cumhuriyetin nitelikleri, resmi dili, başkenti, milli marşı yani devletin kimlik bilgileri çok nettir ve bunlar sadece anayasanın kuralı değil, aynı zamanda 80 milyon milletimizin ortak değerleridir. AK Parti'nin de hükümetimizin de benimsediği temel esaslardır. Biz bunun her tarafta, her yerde her şekilde ifade ettik. Ortaya koyduğumuz siyaset anlayışıyla da yaşam tarzımızla da bunu tescilledik. AK Parti'nin içinden çıkan cumhuriyet hükümetinin veya AK Parti kadrolarının devletle sorunu varmış gibi gösterilmesi AK Parti'ye ve bu kadrolara yapılan çok büyük saygısızlıktır, çok büyük bir haksızlıktır. Böyle bir şey olamaz. AK Parti bugün Türkiye'nin birleştirici gücüdür. Türkiye'nin her yerinde oy alan, Türkiye'nin her yerinde siyaset yapabilen, Türkiye'nin her yerinde Ankara'da konuştuğu gibi konuşan yegane parti, AK Parti'dir. Bu açıdan baktığımızda da partimizin Türkiye'nin her tarafından ortaya koyduğu bu siyaset, Türkiye'yi birleştiren, bütünleştiren bir siyasettir. Siz AK Parti'yi Türkiye'nin siyasetinden çektiğinizde ortaya çıkacak haritayı gözünüzün önüne getirin… Türkiye'nin her yerini kucaklayan, her yerini birleştiren AK Parti'dir. Dolayısıyla AK Parti içerisinden çıkan hükümetimiz, Türkiye'nin her yerinin, her ilinin, her ilçesinin, beldesinin, köyünün, milletimizin tamamının ve devletimizin hükümetidir. Bizim vazifemiz de devletimizi ve milletimizi her alanda her geçen gün daha güçlü kılmak, daha ileri götürmek ve bunun için gece gündüz demeksizin çalışmaktır. Bizim devletimiz vardır ve adı Türkiye devletidir. Bizim vazifemiz Türkiye devletini korumaktır, yaşatmaktır. Her alanda geliştirmek ve güçlendirmektir."

"Bir algı operasyonu oluşturma çabalarını da görüyoruz"
Devletin daha iyi yönetilmesi ve vatandaşa daha iyi hizmet sunulması konusunda herkesin farklı görüşlere sahip olabileceğini dile getiren Bozdağ, partilerin de bunun için var olduğunu vurguladı.

Bozdağ, seçmelerin farklı görüşleri değerlendirerek partiler arasında tercihte bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Partilerin dışında siyaset yapmayan insanların da Türkiye'nin daha iyi yönetilmesi ve vatandaşa daha iyi hizmet sunulması hakkında farklı görüşleri olabilir. Onlar da bu görüşlerini özgürce ifade edebilmeli ve ifade edilen bu görüşler o çerçevede değerlendirilmeli kendi içerisinde ama AK Parti'nin görüşlerini oluşturan veya hükümetin görüşlerini oluşturan mekanizmalar bellidir. Bu mekanizmaların dışında hükümetin görüşü gibi görüşleri kimse oluşturamaz. Partinin görüşü gibi de görüşleri kimse oluşturamaz. O görüşler, görüşü ifade edenin görüşü olur. Bir tartışma konusu olabilir ve değerlendirme konusu olabilir. Ama bu hükümete mal edilemez. Maalesef gördüğümüz şey şu; AK Parti bakanlarının veya Başkanımızın, hükümetimizin herhangi bir üyesinin yapmadığı değerlendirmeyi veya çalışmayı ya da partiden bir yetkilinin yapmadığı bir değerlendirme ve çalışmayı partinin görüşü veya hükümetin görüşü gibi çarpıtma, bir algı operasyonu oluşturma çabalarını da görüyoruz."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Focus dergisine verdiği demecin ve tepkilerin sorulduğu Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

"Türk turizmine bir bomba attığı gibi Türk ekonomisine de bir bomba atmaktır bu çünkü Türkiye'de istedikleri siyasal değişimi sağlamayı başaramayan çevreler en son darbe teşebbüsüyle bunu silahlı kuvvetlerin içerisindeki FETÖ'cü unsurlarla beraber yapmak istediler ama başaramadılar. Milletimizin, medyamızın, toplumun her kesiminin gayretiyle buna engel olundu." 

Türkiye'nin ekonomisi, turizmi ve dünyada güçlü olmasını sağlayan göstergelerini kötüye götürmek için büyük bir gayret ve çabanın her alanda olduğunu belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

"Buna rağmen Allah'a şükür ülkemizin ekonomisi gayet iyi seyrediyor. Her alanda güçlü ve olumlu değişmeleri görüyoruz. Türkiye'nin yaşadığı son 3 yıldaki hadiselere bakın, 2013'ten alalım. Gezi olaylarına, 17-25 Aralık'a, MİT tırlarına bakarsanız... 2014'te iki tane seçim yaşadık, arkasından 2015'te iki tane seçim, hendek terörü, Rusya'nın uçağının düşürülmesi ve arkasından 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü... Bütün bu olumsuzlukların Türkiye'de olduğunu düşünün, seçimler hariç. Onlar bizim demokrasimizin olgunluğunun göstergesidir ama diğer alanlara baktığınızda bir kirli oyunun birer parçaları olduğunu görüyoruz."

Suriye ve Irak'ta yaşananları örnek vererek Türkiye'de 3 milyon mülteci bulunduğunu aktaran Bozdağ, "Bütün bunları değerlendirdiğimizde Türk ekonomisinin bugün içinde bulunduğu şeyi daha iyi görüyoruz. Bütün bunlara rağmen Allah'a şükür güçlü bir ekonomimiz var. Her türlü olumsuzluğa karşı direnç kat sayısı yüksek bir ekonomimiz var. Kılıçdaroğlu'nun Almanlarla beraber politika üretmesine karşı da direnci yüksek bir ekonomimiz var." dedi.

"Focus ne zaman açıklama yapacak"
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun Focus dergisine verdiği röportajı okuduğuna işaret ederek şunları söyledi:

"Röportajlarda sorulardan sonraki kısımlar tırnak içidir. Ses kaydı vardır, o ses kaydının dökümü yapılır, oraya geçirilir. Ben Focus'u merak ediyorum, onlar ne açıklama yapacaklar? 'Biz yalan mı yazdık' diyecekler yoksa 'Sayın Kılıçdaroğlu söyledi, biz de çözümünü yaptık, aynen yazdık' mı diyecekler?"

Açıklamalardan, Kılıçdaroğlu'nun böyle bir beyanda bulunduğunu gördüğünü dile getiren Bozdağ, şöyle konuştu:

"Ben şimdi soruyorum, Allah aşkına Türkiye'de siyaset yapan ve Türk halkından iktidar olmak için oy isteyen birisi, Türkiye'nin ekonomisi kötüye gitsin, Türkiye'ye turist gelmesin, turizm geriye gitsin diye açıklama yapabilir mi? İşte görüyoruz örneğini açıklama.... Focus dergisindeki mülakatın baştan sona değerlendirmesini görünce Almanya'nın üzerinde durduğu konularda, Almanya'nın istediği cevapları almak için sorulmuş sorular. Soru soranlar, Alman hükümetinin Türkiye'ye karşı yaptığı son dönemdeki haksız değerlendirme ve uygulamaları haklılaştırmak için sorular soruyor. Sayın Kılıçdaroğlu da bir yer hariç, 'teröristleri vermiyor' filan diye soruyor, 'Orada teröristler var' diyor. Bir kısım hariç, diğer soruların cevaplarına baktığında muhabir ne istediyse Sayın Kılıçdaroğlu'ndan almış. Burada Türkiye'nin anamuhalefet liderine, 'gelecekte iktidara talip olduğunu' söyleyen birine şunu söylemem gerekmez mi? Siz Türkiye'nin çıkarlarını, Türkiye'nin hükümeti gibi korumakla mükellef değil misiniz?"

"Suç işleyenlerle ilgili adli süreç var"
Almanya'da terör örgütlerine destek verildiğine dikkati çeken Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun "PKK terör örgütü, Almanya'nın da terör listesinde olan bir örgüttür. Avrupa Birliği'nin de NATO'nun da bütün uluslararası örgütlerin de kabul ettiği bir terör örgütüdür. Siz, orada ne yapıyorsunuz? Bu terör örgütünün her türlü faaliyetine izin veriyorsunuz, sizin gözünüzün önünde faaliyet yapıyor. Bu Türkiye ile Almanya ilişkilerini olumsuz etkiliyor ve bunu sonlandırın." demesi gerektiğini anlattı.

Kılıçdaroğlu'nun gazetecilerin tutuklandığını söylediğini ancak isnat edilen suç üzerinde durmadığını ifade eden Bozdağ, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Onlar cumhurbaşkanının veya iktidarın yargıyı etkilemesi sonucu orada duruyor, herhangi bir şey yok, dosyaları boş, Türkiye'de siyaset kimi isterse o tutuklanıyor, cezalandırılıyor gibi bir algı operasyonunun altına kendi görüşleriyle şahitlik ederek imza atıyor. Bu ahlaki değildir, doğru da değildir. Milli bir siyasetin, milli bir siyasetçinin yapacağı bir iş hiç değildir. Kılıçdaroğlu bu yaptıklarıyla kendi milletine ve kendi devletinin aleyhine kanaatlerin pekişmesine ve Türkiye'ye ve Türk milletine dönük kirli algı operasyonlarının gerçekmiş gibi kabulüne yol açan bir yalancı şahitlik yapmıştır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Olabilir mi böyle bir şey? Türkiye'de suç işleyen insanlarla ilgili adli süreçler var. Bunlar yargı tarafından yerine getiriliyor. Dosya da isnat edilen birtakım suçlar, onlara ilişkin deliller var. Bunun değerlendirmesini savcılar ve hakimler dava açıldıktan sonra mahkemeler yapar, kararı onlar verir."

"Almanya'da var Türkiye'de hukuk yok mu?"
"Almanya'da hukuk var, Türkiye'de hukuk yok mu diyeceğiz? Almanya'da hakimler var, Türkiye'de hakimler yok mu diyeceğiz? Böyle bir şey olabilir mi?" diye soran Bozdağ, Türkiye'nin Cumhurbaşkanının Almanya'da konuşmak, Türk toplumuyla bir araya gelmek istemesinin Alman Hükümetince engellendiğine dikkati çekti.

Almanya'nın Kandil'deki teröristlerin telekonferansla terör örgütü yandaşlarına hitap etmesine izin verildiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanımızın telekonferansla vatandaşlarına hitap etmesine izin vermiyor ama terör örgütünün temsilcilerine veriyor. Peki bir anamuhalefet liderinin, Türkiye'de siyaset yapan kişiler kim olursa olsun bunun karşısında 'Ey Almanya' demesi gerekmez mi? 'Sizde de ifade, düşüncü hürriyeti, AB değerleri, insan hakları varsa o zaman Türkiye'nin Cumhurbaşkanının, bakanlarının, Türkiye'den gelen yetkililerin kendi vatandaşlarıyla bir araya gelmesine izin vermiyorsunuz? Kendi görüşlerini kendi vatandaşlarına aktarmasına izin vermiyorsunuz, sizin nereniz demokrat bir ülke?' diye sorması gerekmez mi? 'Hani Türkiye'yi suçladığınız ifade özgürlüğü, sizde bunun ne kadarı var?' diye sorması gerekmez mi? Ama sormuyorlar. Bakıyorsunuz, teröristlerle ilgili şeyleri hep gündeme getiriyorlar."

"Türkiye'nin aleyhine faaliyetlere destek"
Almanya'da teröristlerin ifade, toplantı ve gösteri hürriyetinin tam olarak sağlandığını aktaran Bozdağ, Almanya'da bulunan 4 bin 500 soruşturma dosyasının hiçbirinin karara bağlanmadığına işaret etti.

Türkiye'nin aleyhine olan faaliyetlere büyük destek verildiğini aktaran Bozdağ, şunları kaydetti:

"Ben Kılıçdaroğlu'ndan şunu demesini beklerdim, 'Türkiye'nin aleyhine kim faaliyette bulunuyorsa siz onu el üstünde tutuyorsunuz. Türkiye'ye karşı terör eylemi yapanlar, sizin ülkenizde. Türkiye'de darbe yapmak isteyen, darbeciler sizin ülkenizde himaye ediliyor. FETÖ terör örgütü mensupları sizin ülkenizde. PKK'cılar sizin ülkenizde. DHKP-C'liler sizin ülkenizde el üstünde tutuluyor. Türkiye'de yargılanmış, ceza almış birisi sizin ülkenizde Cumhurbaşkanlığı Sarayında ağırlanıyor. Ona ödüller veriliyor.' Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerin daha iyi olmasına Almanya'nın da katkı vermesi gerekmez mi? Elbette gerekir ama baktığınızda bunların hepsi oluyor. Peki Türkiye ne diyecek şimdi? Siz Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Hükümet'i olun. Teröristler destekleniyor, darbeciler, FETÖ'cüler himaye ediliyor."

Türkiye'nin aleyhine kim faaliyette bulunursa, onun önüne pek çok imkan açıldığını belirten Bozdağ, "O zaman Türkiye devletinin yöneticileri olarak sizlerin olup bitenler karşısında tavır koymanız, vazifenizin, milletinize ve devletinize olan yükümlülüklerinizin gereği değil mi? Türk hükümetinin bugün yaptıkları vazifesinin gereğidir. Biz onu yapıyoruz." ifadesini kullandı. 

Almanya'nın bu konuları, karşılıklı çıkarlar esasında değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Bozdağ, bunun medya üzerinden yapılmaması gerektiğini bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şu soruları yöneltti:

"Acaba siz Türkiye'den mi yanasınız, bütün bu olup biten olaylar, tartışmalar konusunda; yoksa Almanya'dan yana mısınız? Siz, bütün bu Türkiye ile Almanya arasındaki tartışmalarda Alman hükümetini mi yoksa Türk hükümetini mi haklı görüyorsunuz? Darbecileri, Almanya'nın himaye etmesini doğru mu görüyorsunuz, Türkiye'nin bunu eleştirmesini yanlış mı görüyorsunuz? PKK'ya karşı Almanya'nın tutumunu doğru mu görüyorsunuz yoksa Türkiye'nin eleştirilerini yanlış mı görüyorsunuz?"

"Planlı yalanlar"
Alman halkı ile Türk halkı arasında çok büyük bir dostluk olduğunu anımsatan Bozdağ, gündelik siyasal tartışmalarla Alman halkı ile Türk halkı arasındaki dostlukta bir zedelenme olmayacağını kaydetti. 

Almanya'daki insanların Türkiye'ye gelmekten çekindiğine dair haberler, yorumlar, sorularla oluşturulmak istenen kanaatlerin tamamının "planlı yalanlar" olduğunu vurgulayan Bozdağ, geçen sene temmuz ayı ile karşılaştırıldığında bu sene aynı ayda Türkiye'ye gelen Alman turist sayısında 20 bin civarında bir artış olduğunu bildirdi. 

Almanya'dan gelen turist sayısında bir azalma bulunmadığını kaydeden Bozdağ, geçen sene ile mukayese edildiğinde bir artış kaydedildiğini belirtti. 

Türkiye'de çok sayıda yerleşik Alman vatandaşı olduğunu anlatan Bekir Bozdağ, "Onların hepsi hayatından memnun. Hiçbirisinde bir sıkıntı yok. Türklerle de çok iyi dostlar, çok iyi ilişkileri var. Almanya'da milyonlarca vatandaşımız var. Onlarla da bir sıkıntı yok. Bu nedenle bir sıkıntı varmış gibi oluşturup halklar arasına bir soğukluk yerleştirmeye Türkiye'ye, Almanya'dan turist akınını engellemeye dönük çalışmalar, bugüne kadar başarılı netice vermedi. Bundan sonra da vermeyecektir. Ben ondan eminim." diye konuştu. 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Focus dergisine verdiği mülakattaki yaklaşımını milletin iyi değerlendireceğine emin olduğunu ifade eden Bozdağ, "O röportajı görünce 'Acaba bu Almanya'da bir siyasi partinin lideri mi Türkiye'ye dönük açıklama yapıyor' diye benim aklıma o geldi. Ama baktım maalesef Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideriymiş bunu yapan. Fakat okuyunca siz öyle değerlendiriyorsunuz." dedi. 

"Elimizdeki bilgileri paylaştık, yüzlerinin rengi değişti"
Bir gazetecinin, Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan tutuklu gazetecilerin rakamlarını Kılıçdaroğlu'na sorduğunda "Bunlar beni ilgilendirmiyor, bunlarla ilgili iddialarda bulunan birtakım dernekler var. Ben o dernekleri dinlerim" dediğini aktardı. Bunu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Bozdağ, şunları söyledi:

"Bizim hep söylediğimiz şey, hükümete karşı da Türkiye'ye karşı da uluslararası çevrelerin adil ve objektif olmasıdır. Türkiye içinde siyaset yapan herkesin de değerlendirmelerinde de objektifliğe özen göstermesi lazım. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da gerçek olan konular üzerinde değerlendirme yapmasını ben hep tavsiye ediyorum. Türkiye cezaevlerinde mesleği gazeteci olan kişiler, değişik suç isnatları nedeniyle tutuklu oldukları gibi, bazıları da suçu sabit olduğu için mahkeme kararıyla cezalandırılmışlar, hükümlüler. Bir kısmının suçu sabit, şu anda infaz ediliyor. Bir kısmının isnatlar nedeniyle, kuvvetli suç şüphesi nedeniyle tutuklu yargılaması devam ediyor. Türkiye cezaevlerinde salt gazetecilik yaptığı gerekçesiyle tutuklu ve hükümlü hiç kimse yoktur. Bunu biz defalarca ifade ettik. Defalarca bunu dile getirdik. Örneğin zaman zaman şöyle haberler görüyorsunuz, 'Bir tweet attı, adam tutuklandı'. Tweet yüzünden tutuklandı, çok büyük bir algı operasyonu. Türkiye'de tweet attı diye tutuklanan bir Allah'ın kulu var mı, yok. Ama şunu söylemesi lazım, 'Tweetinde ne dedi?' Orada bir şey söylüyor. Suç olan bir şeyi icra ediyor. Onun için insanlar adli takibata muhatap kalıyor. Oradan devam ediyor." 

Türkiye'ye dönük gazetecilerle veya başka insan haklarıyla ilgili konularda değerlendirme yapan kuruluşların varlığına işaret eden Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:

"Adalet Bakanı olduğum dönemde bunlardan bir tanesi geldi bana, elinde bir liste var. Sayın Kılıçdaroğlu'nun dediği derneklerden birinin listesi var. Ben onlara dedim ki 'Elinizdeki listeyi tek tek konuşalım'. İsim veriyorlar, bizde elimizdeki bilgileri kendileriyle paylaştık. Yüzlerinin rengi değişti. Onlara hatta şunu da söyledim, 'Sizin güvendiğiniz avukatlar gelsin bu dosyaları incelesinler. Size getirilen dosyaların içi nedir ne değildir. Belli ki size bu bilgiler tam doğru aktarılmıyor. Dosyalar burada gelin bakın içerisine ne var ne yok.' Hala gelecekler, göndermediler. Neden çünkü dosyaların içerisinde bunlara anlatılan bilgilerin yalan olduğunu ortaya koyacak veriler var. O yüzden de gelmediler." 

"Diğerlerini zannedersem gazeteci kabul etmiyorlar"
Kılıçdaroğlu'na Türkiye'nin resmi makamlarının verdiği bilgilere adli makamların aldığı kararlara itibar etmesi tavsiyesinde bulunan Bozdağ, bu kararları beğenmeyebileceğini ancak objektif değerlendirmenin son derece önemli olduğunu kaydetti. 

Bu derneklerin takip ettiği gazetecilerin genelde terör örgütü üyeliği propagandası veya terörle irtibatlı eylemlerle alakalı soruşturulan, kovuşturulan isimler olduğuna işaret eden Bozdağ, cezaevlerinde terör örgütü üyeliği, propagandası ve benzeri nedenlerle hüküm giymemiş gazeteciler olduğunu ancak hiçbirisinin hatırını sormadıklarını bildirdi.

Toplantıda, gazetecilerden bir örnek varsa paylaşmalarını isteyen Bozdağ, "Diğerlerini zannedersem gazeteci kabul etmiyorlar. Gazeteci olmanız için farklı birtakım ölçüleri var anlaşılan." değerlendirmesinde bulundu. 

Bu derneklerin, cezaevi ziyaretlerini anımsatan Bekir Bozdağ, Türkiye cezaevlerinde terör örgütleriyle alakalı suçları işleyenler dışında pek çok tutuklu ve hükümlü olduğunu, onlara ilişkin bir değerlendirme yapmadıklarını aktardı. 

"Türkiye'nin, Türk milletinin aleyhine çalıştığınızda uluslararası örgütler, sizin bir numaralı avukatlığınızı yapıyorlar." diyen Bozdağ, Kemal Kılıçdaroğlu'nun olayı bir de bu gözle değerlendirmesi önerisinde bulundu. 

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun, tek tip kıyafet düzenlemesine ilişkin, "Çok gerekli de değil, kılık kıyafete ilişkin yasada gerekli düzenlemeler var." ifadelerinin sorulması üzerine Bozdağ, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün bu konuda bir açıklama yaptığını, yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu ifade ettiğini söyledi.

Feyzioğlu'nun dediği gibi kılık kıyafete ilişkin bir düzenlemenin bulunduğunu belirten Bozdağ, "Doğru ama bu genel bir düzenleme. Herkesle ilgili aynı düzenlemeyi yaptığınızda o düzenlemeye göre hareket etmeniz gerekir. Terör suçlarına ayrı, darbe suçlarına ayrı, çıkar amaçlı suç örgütlerine ayrı ve diğer suçlara göre bir değerlendirme yaptığınızda, eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacağı için orada bir sorun olduğu değerlendiriliyor. Sayın Bakan, kimlere uygulanacağı konusunda genel dışında birtakım farklılıklar olacaksa onun bir yasal zemine ihtiyacı olduğunu ifade etti." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tek tip kıyafetin rengine ilişkin açıklamada bulunduğunu anımsatan Bozdağ, "Rengi konusunda bir belirsizlik yok ama kapsamıyla ilgili konuda bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu ben de düşünüyorum. Bakanlık üzerinde çalışıyor, o çalışmayı hükümetimizle paylaşacak. Ondan sonra son şekli verilecek. Muhtemelen önümüzdeki süreçte çıkacak kanun hükmünde kararnamelerden birine o düzenleme konulabilir." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'nin siyasi istikrarı artık kalıcı hale gelmiştir"
Bozdağ, "2019'da Türkiye ve partiniz açısından kritik seçimler olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, metal yorgunluğundan şikayetçi. Nasıl bir süreç görüyorsunuz. 2019, partiniz ve Türkiye açısından ne vadediyor?" sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Şimdi tabii 2019 CHP açısından bir umudu gösteriyor. Almanlara söylediğine göre, '2019’da devireceğiz’ diyor. Öyle bir taahhütte bulunuyor. Oyları Türk vatandaşları verecek, onlar kimi iktidar edeceğini, etmeyeceğini en iyi bilenlerdir. Bugüne kadar aziz milletimiz bunun gereğini yaptı. AK Parti ve hükümetimiz yenilik ve değişime büyük önem veriyor. 16 Nisan halk oylamasından sonra sonra Türkiye'de yeni bir süreç, dönem başlamıştır. Hükümet sistemi değişmiştir. Hükümet sisteminin değişimi Türkiye için çok büyük kapılar açacaktır. Türkiye'nin siyasi istikrarı artık kalıcı hale gelmiştir. Türkiye'de siyaset üzerinden istikrarsızlık senaryosu çizenler bunu başaramayacaktır. Sandık sürekli istikrarı ve ortak aklı iktidar yapacaktır. Bu açıdan Türkiye'mizin 2019'dan sonrası bugünkünden daha iyi olacaktır."

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, AK Parti'de 16 Nisan halk oylamasından sonra genel başkanın değiştiğini, genel başkan vekilliğinin ihdas edildiğini, partinin yetkili kurullarında ve kabinede değişiklikler olduğunu, teşkilatlarda da değişim yaşandığını dile getirdi.

"2019 Türkiye için milat olacaktır"
AK Parti'nin belde, ilçe ve il kongrelerinin de tamamlanmasıyla yenilenmenin sağlanacağını vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AK Parti ve hükümetimiz kendini yenileyerek 2019 sürecine doğru yol almaktadır. Bu değişimlerin çok büyük faydalar sağlayacağına inanıyorum. Arkasından belediye seçimleri gelecek. Bu belediye seçimlerinde çok önemli sonuçlar ortaya çıkacak. Belediye seçimleri 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminin de bir işaret fişeği, göstergesi olacaktır. Resmi bir anket gibi sonuçlar ortaya çıkacaktır. Belediye seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 100 aynı kefeye koymak doğru değildir ama sağlıklı değerlendirme yapmamıza imkan verecek bir veri ortaya koyacaktır. 2019, Türkiye'nin yeni hükümet sistemi ile yeni döneme başladığı yıl olacaktır, bir milat olacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibi çok uğraşıyor, aynı uğraşı biz 10 Ağustos 2014'te gördük. AK Parti karşıtlarının tamamını bir araya getiren bir projeyi hayata geçirdiler, aldıkları oy ortada. 16 Nisan halk oylamasında da benzer bir süreci yaşadık. Esasında 2014'te Selahattin Demirtaş'ın bağımsız adaylığını o cephenin içine koyduğunuzda ortaya çıkan oyla 2017 halk oylamasında ortaya çıkan 'evet' ve 'hayır' oylarına baktığınızda, cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkan sonuca baktığınızda, milletimizin Cumhurbaşkanımıza verdiği desteğin, yaptığı duanın azalmadığını çok net bir şekilde görüyoruz."

Bozdağ, 2014, 1 Kasım ve 16 Nisan sonuçlarında alınan oyların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halktaki karşılığını ölçen resmi veriler olduğunu aktardı.

"Kılıçdaroğlu yüzde 49'u çantada keklik görüyor"
Hayır oylarının, Kılıçdaroğlu'nun halktaki karşılığını ortaya koyan bir gösterge olmadığına dikkati çeken Bozdağ, "Şimdi bu yüzde 49'u hep kendisine yazıyor ya. Nasıl yazıyor? Bunun içinde CHP'nin oyu kaç? Yüzde 25-26 diyelim. HDP’nin oyu da belli. İkisini topladığınızda diyelim ki yüzde 37-38. Cumhurbaşkanı seçilmek için 50+1 lazım. Kimden alacak bu oyu? AK Parti'li veya MHP'lilerden alacak. Kaldı ki HDP'den aldığı oyun aynısını cumhurbaşkanı seçiminden alacağının garantisi de yok. CHP'den de az da olsa farklı tercihler yapan seçmenler olabilir. Şimdi bu matematik üzerinden gittiğinde, yarın cumhurbaşkanı seçimi söz konusu olduğunda AK Parti içinde sistem değişikliğine karşı olduğu için 'hayır' diyen seçmenler veya MHP içinde sistem karşıtlığı nedeniyle veya başka saiklerle hayır diyen seçmenler, Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile Kılıçdaroğlu'nun yarıştığı bir seçimde Erdoğan mı diyecek, Kılıçdaroğlu mu diyecek? Herkes yazıyor bunu. Sayın Kılıçdaroğlu da bu yüzde 49'u çantada keklik görüyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Kanaatim Kılıçdaroğlu kendi aday olacak"
Bozdağ, "2019'da Sayın Kılıçdaroğlu değil de Sayın İlhan Kesici’nin aday olacağı konuşuluyor." sözleri üzerime, şunları kaydetti:

"Benim kanaatim Kılıçdaroğlu kendi aday olacak. Adalet yürüyüşüne bakarsanız, psikolojiyi siz benden iyi biliyorsunuz. Konuşmalarına baktığımız zaman 'Ben planladım, ben yaptım, ben yürüdüm' diyor. Sürekli 'ben, ben' konuşuyor. Vatandaşlarımıza hitap ederken de 'ben’i öne çıkarıyor. CHP'den ayrı bir Kılıçdaroğlu figürü ortaya çıkarılıyor. CHP'ye antipatisi olan vatandaşlar oraya oy vermeyebilir ama Kılıçdaroğlu'nu oradan soyutladığınızda ayrı. Arkadaki rakamları büyük göstererek orada bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Kurultay falan da yapacaklar, başka şeylerle beraber. 

Benim kanaatim kendisi 2019'da adaylık için zemin hazırlıyor. Bu mitingi de adaylığının ilk ilan adımıdır. Orada muhafazakar kesime, başka kesimlere mesaj veriyor. 'Ben sizin hepinizin hamisi olacağım' diyor. Adalet mitingi değil kesinlikle adaylık mitingiydi. O adaylık mitingi, çok açık yani. Şimdi diyelim seçime gidiyoruz 2019’da. Siz iktidara talip olmazsanız milleti size niye oy versin? Partinin genel başkanı aday olmazsa 'ben iktidar istemiyorum' demektir. O zaman sen iktidar olmak istemiyorsan ben sana niye oy vereceğim, niye senin peşinden gideceğim? İktidara talip olmayan bir parti genel başkanı siyaset yapabilir mi? Siz partinin liderisiniz, sıradan biri değilsiniz. 'Ya biz kazanamayız, kaybederiz, ortak bir aday bulalım'. Ortak aday buldunuz, sonuç ortada. Biraz farklı düşünen çevreler olabilir ama iktidara talip olmayan bir partinin parlamentoda temsili de bugünkü gibi olmaz."

Bekir Bozdağ, vatandaşın, siyasetçilerden iktidara talip olmalarını ve bunun için çalışmalarını beklediğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Vatandaş, 'sen iktidar istemiyorsun kardeşim, Türkiye'nin yönetimine talip değilsin, ben senin peşinden niye geleyim?' der. Onun için de benim kanaatim, Kılıçdaroğlu, adalet mitingi değil, bir adaylık mitingi yaptı. Adalet yürüyüşü değil, adaylık devşirme yürüyüşü yaptı. Bundan sonra bunun altını tahkim edecektir. Bakın, Sayın Baykal açıklama yaptı. 'Aday olacaksan açıkla' dedi. 'Senin aday olman lazım' dedi. Niye? Benim baktığım yerden zannedersem bakıyor. Bir partinin genel başkanı iktidara talip olmazsa, o partinin siyaset yapma konusundaki çıtası aşağı düşer. Halktaki karşılığı da aşağı düşer. O zaman ne olur? Farklı bir pozisyon ortaya çıkar. Onun için de Sayın Kılıçdaroğlu, benim kanaatim, 'Ben aday olmayacağım' demedi."

Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığına bir parti genel başkanının aday olmaması şeklindeki ilkesel açıklamasının ise mevcut durum içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. 

Anayasa referandumu sonrası gerçekleşen değişikliklere işaret eden Bozdağ, şunları söyledi:

"Artık sistem değişti. Burada ilkesel bir şeyle alakası yok. 'Partili cumhurbaşkanı şu, bu...' Artık orayı Türkiye geçti. O iş bitti artık. Şimdi burada artık önümüzde somut bir şey var. Millet şimdi partili olmayan birisinin iktidar olmasına izin verse, o zaman bir bürokratı getirirsin, koyarsın, alır seçimi götürür. Öyle bir şey yok. Siyaset iktidara talip olacak. Benim yorumum biraz öyledir. Tabii bu yorum ne kadar gerçeğe uyar onu bilemem. Bu hükümetin görüşü değil, benim yorumum." 

Partiler üstü bir aday istemenin siyaset kurumuna ve millete güvenmemek, inanmamak anlamına geldiğini kaydeden Bozdağ, 'Siyaset kötü yapar' mantığının da kabul edilemez olduğunu bildirdi.

Bozdağ, "Siyaset niye kötü yapsın? Hangi şeyi kötü yapmış siyaset? Şimdi millete güvenmediği için bunu söylüyor. Siyasetçi milletin verdiği enerjiyle yol yürüyen kişidir. Milletten istikamet, güç alan kişidir. 'Siyaset kötü yapar' mantığı kadar saçma bir mantık olamaz. Ama maalesef Sayın Kılıçdaroğlu, böyle bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Tabii bunu kabul etmek mümkün değil." dedi. 

Türkiye'de cumhurbaşkanlarının hiçbir zaman siyaset dışı olmadığını anlatan Bozdağ, "Özal da olmadı, Demirel de olmadı, diğerleri de olmadı. Anayasa Mahkemesinin başkanlığından cumhurbaşkanlığına seçtiğimiz Sayın Sezer de olmadı. Sayın Sezer diğer cumhurbaşkanlarından daha fazla ideolojik ve daha fazla siyasiydi. Atanacak bürokratların evine kadar adam gönderiyordu, 'hanımı nasıl giyiniyor' diye." değerlendirmesinde bulundu. 

"FETÖ ile AK Parti hükümeti mücadele etti"
FETÖ üyelerini kıyafetlerinden, davranışlarından ya da yaşayışlarından tanıyabilmenin mümkün olmadığına işaret eden Bozdağ, şunları söyledi:

"FETÖ'cüleri kıyafetlerinden tanırız diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Onlar göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen, takiyeyi esas alan, bütün terör örgütlerinden farklı sui generis bir terör örgütüdür. Şimdi nerede bulunuyor, orada amir kim? Diyelim laik, ondan daha laik. Diyelim muhafazakar, ondan daha muhafazakar. Diyelim liberal, ondan daha liberal. Yani bulunduğu ortamda kimlerle beraberse onlardan gözüküyor. Kendi kimliğini, karakterini, kişiliğini ortaya çıkarmıyor. O yüzden şak diye onu tanımak o kadar kolay değil. Adama bakıyorsun, bambaşka bir profil çiziyor, sonra bir bakıyorsun FETÖ'nün göbeğinden çıkıyor.

Şunu çok net söyleyeyim, FETÖ Türkiye'de kaç yıldır, kuruluş tarihine giderseniz, 66. Kaç yıl? 40 yıldır. Hepiniz Türkiye'nin saygın basın mensuplarısınız, FETÖ ile bugüne kadar AK Parti hükümeti dışında mücadele etmiş bir tane cumhuriyet hükümeti gösterin bana. 'Şu hükümet mücadele etti, ama siz geldiniz mücadeleyi kaldırdınız'. Yok öyle bir şey."

Bozdağ, 28 Şubat süreci incelendiğinde FETÖ'nün o dönemde 28 Şubatçılarla birlikte hareket ettiğinin görüleceğini belirterek, "Zaman zaman şeyler söyleniyor, 'Efendim askeriyede temizlik yapıldı da hükümet geldiği zaman temizlik durdu...' Şunu çok net söylüyorum, kesin bilgidir bu bugüne kadar Yüksek Askeri Şura'nın gündemine gelip de ihraç istenip de ihraç edilmemiş tek bir kişi yoktur. Kim geldiyse ihraç edilmiştir." diye konuştu. 

FETÖ'cülerin kendi kimliklerini gizledikleri için muhafazakar kimliği ile öne çıkanların FETÖ'cü damgası gördüklerini ve böylece gerçek FETÖ'cülerin önünün açıldığını aktaran Bozdağ, " Çünkü 'FETÖ'cü' diye atıyorsun ama adam kendi kimliği ile ortaya koymuyor ki. FETÖ'cüler eşinin başını örtmüyor, namaz kılmıyor, oruç tutmuyor. Ordakiler ne gözüküyorsa ondan gözüküyor." dedi.

FETÖ'nün TÜRKSOLU Dergisi, YARSAV gibi farklı yapılar ile de diyalog halinde olduğunun sonradan ortaya çıktığını hatırlatan Bozdağ, "Bu örgütün gerçek üyelerini tespit etmek o kadar kolay bir iş değil. Yani bunu bir defa herkesin anlaması lazım." ifadesini kullandı.

"FETÖ'cü olmamak' en önemli kriterlerden bir tanesi idi"
Hükümetin, FETÖ'ye karşı tavrını ortaya koyduğunu vurgulayan Bozdağ, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Bakın, AK Parti 2011 listelerini yaparken bütün bunlara azami dikkat etmiştir. Ben o zaman komisyon üyesiydim, 2011 listelerinde. Ondan önce zaten 'yok' denecek kadar azdı. Orada da dikkat ettik. İki kişi hariç. Onun dışında hiç bu vasfı bilinerek kimse listeye konmamıştır. Eğer öyle bir şey olsaydı FETÖ, 17 Aralık'a gerek kalmadan partiyi bölerdi. Ne yaptık, tedbir aldık. Arkasına bakın 17 Aralık'tan sonra 30 Mart'ta belediye seçimleri oldu. Belediye başkan adaylarımızı biz değiştirdik. Ve 'FETÖ'cü olmamak' en önemli kriterlerden bir tanesi idi. Belediye meclisi, il genel meclisi hakeza. Arkasından 7 Haziran seçimleri ve 1 Kasım seçimleri oldu. Bu seçimlerin hepsinde de AK Parti'nin kriterlerinden bir tanesi, FETÖ'cü olmamaktır. Dolayısıyla AK Parti kendi içerisinde bu anlamda o ayıklamayı yaptı .Ve FETÖ'ye karşı cumhuriyet tarihinde çok net ve kararlı bir tavır koyan tek cumhuriyet hükümetidir."

Dershane hadisesinin gündeme getirilme nedenlerinden birinin, FETÖ ile mücadele olduğuna ifade eden Bozdağ, "Dershane konusunu Anayasa Mahkemesine kim götürdü. CHP götürdü. Dershane meselesinde FETÖ ile beraber. 17 Aralık oldu, 25 Aralık oldu. Kumpas kasetleri getirdi CHP Genel Başkanı, parti grubunda dinletti. Suç olmasın diye, gazeteler, televizyonlar rahat kullansın diye. Orada dinletti." dedi.

FETÖ'nün, yargı ve emniyet içindeki teröristleri vasıtası ile hükümeti devirmeye teşebbüs ettiğini anımsatan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Bakıyorsunuz bunun bütün kamuoyu aktarımlarına baktığımızda genel başkan düzeyinde bir avukatlığını görüyoruz. Arkasından bakın. MİT tırları hadisesi var. Orda da baktığımızda hala MİT tırları konusunda CHP'nin sayın yönetimi FETÖ'nün bakışı ile uyumlu bir bakışı sergiliyor ve başka bir noktada duruyor. DEAŞ terör örgütüne yardım etme konusu ki AK Parti ve Türkiye'ye karşı kurulmuş büyük bir tuzaktır ve büyük bir operasyondur. DEAŞ ile mücadele eden, samimi mücadele eden Türkiye, dünyada tek ülke iken başka bir şey. Orda da bakıyorsunuz, başka bir noktada fotoğraf görüyorsunuz. Şimdi orda da CHP'yi başka görüyoruz. 30 Mart'ta bakıyorsunuz CHP'yi bütün FETÖ'cüler destekliyor. Kapı kapı AK Parti'nin aleyhine çalışıyor. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı adayı FETÖ'cüler desteklediler ve nitekim belediye seçimlerini... Birgül Ayman Güler... Hatırlarsanız çıktı kadın itiraz etti: 'Bu olmaz' dedi ve kadına partiyi dar ettiler. Şimdi nerede bilmiyorum. İzmir milletvekilimizdi, kulakları çınlasın. Arkasından 7 Haziran seçimleri oldu. 7 Haziran'da kim neredeydi? Kim kimi destekliyordu? 30 Mart'ta bir tane FETÖ'cünün oyu AK Parti'nin oyu içerisinde yoktur, 10 Ağustos'ta yoktur, 7 Haziran'da yoktur. 7 Haziran'da "AK Parti iktidardan gitsin, CHP iktidar olsun" diye kimlerin nasıl uğraştığını biliyoruz. FETÖ'cülerin nasıl bir gayret içerisinde olduğunu biliyoruz. Arkasından 1 Kasım oldu, 1 Kasım'da da aynı şey ve darbe teşebbüsünü hep beraber yaşadık. O gece hep beraber birlik olduk."

Ancak daha sonra FETÖ'nün "kontrollü darbe" iftirasını gündeme getirdiğini kaydeden Bozdağ, "Türkiye'de altını dolduramadığı halde 'kontrollü darbe' iftirasını bugün dillendiren Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi FETÖ'nün terör örgütü kimliği ortaya çıktıktan sonra FETÖ'nün de eylemsel birliği içerisinde olduğunu çok net görüyoruz. Konuşuyor, "Geçmişte işte falan yere gitti, toplantıya, böyle oldu". O zaman FETÖ diye Türkiye'de bir değerlendirme yok. Ama 17 Aralık'tan sonra ve artık 15 Temmuz'dan sonra bunlar bambaşka bir noktaya geldi." değerlendirmesinde bulundu.

Bekir Bozdağ, söz konusu terör örgütünün, MGK'da 30 Mart 2014'te "legal görünümlü illegal örgüt" olarak değerlendirildiğini, sonra Kırmızı Kitaba girdiğini, 2016'da da Fetullahçı Terör Örgütü diye nitelendirmesinin yapıldığını kaydetti.

"Bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım"
Bütün bunların AK Parti iktidarı döneminde yapıldığına işaret eden Bozdağ, "O yüzden FETÖ ile en etkili, en kararlı, en samimi mücadeleyi yapan hükümet AK Parti Hükümeti'dir. Bundan önceki hükümetler döneminde bir mücadele falan yok. İrtica adı altında yapılan şeyler var. Ama Fethullahçı Terör Örgütü'yle Türkiye'de yapılan mücadele AK Parti hükümetleri döneminde başlamıştır ve bundan sonra da devam edecektir bu mücadele. Onun için bu mücadeleyi siyasal rekabetin artık dışına çıkarmamız lazım. PKK ile mücadele gibi FETÖ ile mücadeleyi artık siyaset üstü bir konuya getirmemiz, muhalefet partileriyle bu konuda yekvücut olmamız lazım." diye konuştu.

CHP'ye ve diğer partilere de çağrıda bulunan Bozdağ, şunları söyledi:

"Zaten MHP bu konuda mücadeleye en büyük desteği veriyor. CHP, destek veriyormuş gibi gözüküyor ama öte yandan da FETÖ'nün bütün argümanlarını şu anda da dile getirdiği argümanlarının karşısında duruyor. İşte Bugün'e, Zaman'a, Samanyolu'na kayyım atandığında kapılarına gidiyorsunuz, orada CHP'li milletvekilleri var. Şöyle bir geriye dönüp baktığınızda 20 sene önceki şeyleri alıp bugüne getiriyor. Terör örgütü vasfı ortaya çıktıktan sonra yaptıkları ortada. Onun için de bizim artık bu konuda birlikte bir duruşa ihtiyacımız var. Bunu çok net söylüyorum, inanarak söylüyorum. Onun için de FETÖ'yle hep beraber birlikte hepimiz mücadele etmemiz lazım. 'Ya AK Parti bunlar varken zarar görür, şu olur, bu olur' gibi hesaplara girmememiz lazım. Çünkü bu terör örgütünün hedefi AK Parti değil, Türkiye'dir. Türkiye'nin her alanına hakim olmak ve Türkiye'de her şeye sahip olmak isteyen ve bunu da kendisini besleyenlerin hizmetine sunmak isteyen bir ihanet şebekesi. Onu için de bu konuda hepimizin bir olmasında fayda olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim. Yoksa 'Efendim şöyle oldu, böyle oldu' yarışıyla biz sadece kendi kendimizi oyalarız."

Tutuklulara tek tip kıyafet önerisine ilişkin KHK ile düzenleme yapılıp yapılamayacağı şeklindeki soru üzerine Bozdağ, "KHK'ya konabilir bu yasal çalışma. Çünkü Ekim'de Meclis açıldığı için o zamana kadar zaten yasalaşma imkanı yok." yanıtını verdi.

"Eurovision Şarkı Yarışması'na yeniden Türkiye'nin katılacağı ve TRT'nin bu konuda birtakım hazırlık yaptığına dair" haberlerin doğru olup olmadığı sorusunu Bozdağ, "Doğru değil." diye yanıtladı.

Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesini öngören düzenleme
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesini öngörülen düzenlemeyle ilgili soru üzerine ise Bozdağ, Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca resmi nikahın belediye başkanları, belediye başkanlarının görevlendirdiği memurlar ve köylerde muhtarlar tarafından kıyıldığını, bakanlığın evlendirme görevi ve yetkisi verdiği konsolosların da nikah kıyabildiğini hatırlattı.

İlgili kanunda ayrıca "Bakanlık, İl Vatandaşlık ve Nüfus Hizmetleri Müdürü, nüfus müdürlükleri, ilçe nüfus müdürlükleri ve dış temsilciliklere de evlendirme yetki ve görevi verebilir." ibaresinin bulunduğunu aktaran Bozdağ, şu bilgileri verdi:

"Şimdi burada yapılan düzenleme bu ikinci fıkraya 'İl ve ilçe müftülüklerinin' eklenmesi... Yani bakanlık, yetkilendirdiği zaman il ve ilçe müftülükleri resmi nikah kıyacaktır. Yönetmelik var, bu yönetmeliğe göre, bugün nasıl resmi araştırmalar yapılıyor, evlenme şartları tam, evlenme engelleri yok tespitinden sonra nikah kıyılıyorsa, imzalar atılıyor, tanıklar, şahitliği alınıyor ve nikah cüzdanı veriliyor, bunlar nüfusa tescil ediliyorsa aynı işlem yapılacaktır. Bu da bir resmi nikah kıyacaktır. "

Düzenlemeyle "Küçük yaşta evliliklerin önünü açacağı" yönünde değerlendirmeler olduğunu anımsatan Bozdağ, "Resmi nikah kıyıyor, evlilik yaşını değiştirmiyor, evlenme engellerini değiştirmiyor, medeni kanunda da bir değişikliğe gidilmiyor; dolayısıyla böyle bir şeyin önünün açılması da kesinlikle söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

"Toplumda ayrılmaya yol açar." şeklindeki eleştirileri de anımsatan Bozdağ, şu anda muhtarların, belediye başkanlarının, nüfus müdürlüklerinin ve dış temsiliciliklerin nikah kıyma yetkisi bulunduğunu bildirdi.

Bekir Bozdağ, "Köyde muhtar kıyıyor bir ayrımcılık yok da yani müftülüklere bu yetkinin verilmesi halinde bir ayrımcılık olabilir mi? Toplum şu anda 'belediye başkanı nikah kıydı, nikah kıymadı evli çiftler' diye ayrılmış durumda mı? Değil. Bu da yanlış bir değerlendirme, biraz karşıtlığını izahta güçlük çekenlerin kullandığı bir argüman gibi duruyor." diye konuştu.

Düzenlemenin laikliğe aykırı yönünün bulunmadığını vurgulayan Bozdağ, laik, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye'de devletin herkese karşı eşit bir mesafede olduğunu ifade etti.

Bozdağ, "Bu resmi nikah da insanları müftülüklerde resmi nikah kıymaya zorlamamaktadır, yani bir alternatif ilave etmektedir. Vatandaşlarının tercihine bırakmaktadır, isteyen nikahını istediği yerde kıydırabilecektir." dedi.

Gazetecilerinin, yetkinin kimde olacağına ilişkin sorusu üzerine Bozdağ, şu görüşlerini paylaştı:

"Şimdi yasadaki hüküm çok açık 'il ve ilçe müftülüklerine bu verilir' diyor. Verilecek yer il ve ilçe müftülükleridir. Aynı hüküm şeyde de var 'nüfus müdürlüklerine verilir' diyor. Orada da nüfus müdürlüklerine verilecek. Onun yönetmelikle ileride bir değişiklik yapılabilme şeyi var mı onu sormak lazım. Şu anda yasada, açık hüküm var il ve ilçe müftülüklerine verilecek. Mesela Evlendirme Yönetmeliği... Bazıları şöyle diyor, 'Camilerde nikah kıyılacak' falan diyor. Mesela bizde Evlendirme Yönetmeliği var. Orada mabetlerde nikah kıyılamayacağına dair çok açık kural, hüküm var. Bazıları da öyle bir değerlendirme yapılıyor. Yani bu işler şeffaf olacak, kurallı olacak, açık olacak. Yani müftülüklerin nikah kıyması Türk toplumu tarafından yadırganacak bir şey değildir. Aslında kadınların evlilikteki hukukunu korumak bakımdan son derece önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz bunun."

Bu konuda birim oluşturulup oluşturmadığına yönelik soru üzerine Bozdağ, "Birim oluşturulur mu, ona ihtiyaç var mı ona şu anda bir şey ifade etmek mümkün değil." dedi.

Müftülerin de yönetmelikleri uygulayacağına değinen Bozdağ, şunları söyledi:

"Diyelim müftülüğe verildi. Müftülük ne yapacak? 'Evlenme şartları var mı?' diye nüfusa yazacak, evlenme engelleri var mı, yok mu gene o bilgileri alacak, onları değerlendirecek, sağlık raporu alınması gerekiyor, o raporları aldıracak. Bütün bunları değerlendirecek, bakacak diyecek ki 'evlenme şartları tam, evlenme engeli yok. Dolayısıyla 'nikah kıyılabilir' diyecek. Yani şu anda belediye başkanı veya evlendirme memuru veya diğer evlendirmeye yetkili ve görevli kişiler hangi usüle uyarak bu nikahı kıyıyorlarsa hangi şartları arıyorlarsa aynı usule uyarak, aynı şartları arayarak müftülükler de kıyacaktır."

Müftülerin birikimleri, toplumdaki saygınlıkları itibarıyla bu işi yapmaya ehil olduğunu belirten Bozdağ, ideolojik bakanlar hariç hiç kimsenin bu durumu yadırgamayacağını ifade etti.

Yeni Diyanet İşleri Başkanı'nın ne zaman belli olacağına ilişkin soru üzerine Bozdağ, "Ben Mehmet Görmez Hocamıza yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Yeni Diyanet İşleri Başkanımız yakında ataması yapılarak göreve başlayacaktır. " yanıtını verdi.

Uyum yasalarına ilişkin soru üzerine de Bekir Bozdağ, "Bununla ilgili Adalet Bakanlığı başta olmak üzere Başbakanlık ve diğer bakanlıklar bir hazırlık içerisindeler. Tabii bu hazırlıklar bittikten sonra bunlar TBMM'nin gündemine gelecektir. Muhtemelen ekimden sonra ana gündem maddelerimizden birisi de uyum yasaları olacaktır. " diye konuştu.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...