Çanakkale Savaşlarının ilk kahramanlık destanı: Bigalı Mehmet Çavuş
Çanakkale Savaşlarının ilk kahramanlık destanını yazan Seddülbahir kahramanı Bigalı Mehmet Çavuş’un hatıraları, hayatını geçirdiği Bahçeli köyünde yaşatılmaya devam ediyor.
İnternet ortamında 1878 olarak geçse de nüfus kayıtlarına göre 1881 yılında Bulgaristan'ın Filibe kasabasında dünyaya gelen Mustafa oğlu Mehmet, henüz daha bebeklik çağındayken 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrası ailesiyle birlikte Bulgar zulmünden kaçarak Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı Bahçeli köyüne yerleşmek zorunda kaldı. Ata topraklarından kopan ve bunun hasretiyle yaşayan genç Mehmet, yıllar sonra memleket topraklarını geri kazanma ümidiyle Balkan Harbinde görev alarak düşmanla çarpıştı. Balkan Harbinden kısa süre sonra 1. Dünya Savaşı için seferberlik ilan edildiğinde 34 yaşında, evli ve 2 çocuk babasıydı. Eşi Fatma ise 3. çocuğuna hamileydi. Seddülbahir Kalesinde 27. alayın 3. taburunun 10. bölüğünde Maydos mıntıkasında görevli olan Bigalı Mehmet Çavuş, ihtiyat çavuşu sıfatıyla gözetleme postası olarak görev yapan birliği komuta etmekteydi.
İstihkam küreği ile düşmanla çarpıştı
Çanakkale Savaşlarının ilk kahramanlık destanı 4 Mart 1915 tarihinde yazıldı. 1915’te Plymouth taburuna bağlı olan düşman deniz piyadeleri, Seddülbahir Kalesine çıkıp topları tahrip ederek kullanılamaz hale getirmek amacıyla saldırıya geçtiklerinde Bigalı Mehmet Çavuş, Türk ve Alman gazetelerine aylarca konu olacak bir kahramanlık örneği gösterdi. Elindeki silahın mekanizmasının bozulması sonrası yerdeki kaya parçalarını alıp düşmana saldıran, daha sonra ise istihkam küreğiyle hücuma geçip birçok düşman askerini öldüren Mehmet Çavuş, çarpışmalar sırasında başından ve göğsünden yaralandıktan sonra gözünü Maydos hastanesinde açtı. Kahramanlık hikayesi kısa sürede dilden dile yayılan Mehmet Çavuş’a Alay Komutanı Mustafa Kemal ve Enver Paşaların önerisi sonrası Sultan Mehmet Reşad’ın emriyle gümüş imtiyaz madalyası takıldı.
Seddülbahir çarpışması sonrası hava değişimi için izin verilerek köyüne gönderilen Mehmet Çavuş, izin süresinin tamamlanmasını beklemeden tekrar cepheye döndü ve savaş sonuna kadar çarpışmaya devam etti.
Mütevazi bir hayat yaşadı, 1964’te vefat etti
Çanakkale Savaşları bitince köyüne dönen Bigalı Mehmet Çavuş, bağ-bahçe işleri ile ilgilenerek mütevazi bir hayat yaşadı. Askerlikte öğrendiği bilgilerle köylülerin birçok günlük sıkıntısına çözüm üretti. Devlet tarafından kendisine teklif edilen maddi yardımları ise ‘Ben vatanım için savaştım, para için savaşmadım’ diyerek reddeden Mehmet Çavuş, 3 Şubat 1964 tarihinde 83 yaşında vefat etti ve köy mezarlığında eşinin yanına defnedildi.
Aradan yaklaşık 1 asır geçmesine rağmen Bigalı Mehmet Çavuş’un kahramanlık destanı, ömrünün geçtiği Bahçeli köyünde dilden dile konuşulmaya devam ediyor. Köyde kendisi için bir de müze açılan Bigalı Mehmet Çavuş’un ömrünü geçirdiği ev ise bakımsızlık sebebiyle kullanılamıyor. Evin restorasyonu için yetkililerden yardım bekleyen köylüler, Mehmet Çavuş’un hatıralarını yaşatmak istediklerini dile getirdiler.
“Dönemin Alman basınında bile fotoğraflarıyla birlikte haberleri defalarca yapılmış bir isim”
Biga İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli müdür olan Çanakkale Savaşları Araştırmacısı Ömer Arslan, Bigalı Mehmet Çavuş ile ilgili uzun yıllar araştırmalar yaptı. Çalışmalarının sonucu olarak konuyla ilgili bir kitap çıkarmaya hazırlanan ve Bahçeli köyüne gelerek Mehmet Çavuş’u anlatan Arslan, “Bigalı Mehmet Çavuş, Çanakkale muharebelerinin ilk ve en önemli kahramanlarından biridir. Seddülbahir kahramanı olarak Mart 1915’te tüm Osmanlı basınında yer almıştır. Gazete manşetlerinde fotoğrafları çıkmıştır. Dönemin Alman basınında bile fotoğraflarıyla birlikte haberleri defalarca yapılmış bir isim. 4 Mart’ta kahramanlığı duyulur duyulmaz Maydos Mıntıka Komutanı Mustafa Kemal Atatürk’e hastanedeki yaralılar tarafından Bigalı Mehmet Çavuş’un kahramanlığı bahsedilir. Bunun üzerine akşam 20.30’da Harap Kale’de yazdığı raporla Mehmet Çavuş’un kahramanlığını ayrıntılı bir şekilde raporlaştırır. Bu rapor üzerine Mehmet Çavuş’un ismi, Cevat Paşa aracılığıyla Enver Paşa’ya duyurulur. Mustafa Kemal bu raporunda Mehmet Çavuş’un kahramanlığını anlattıktan sonra bu kahramanlığın diğer askerlere de sirayet etmesi için madalya ya da başka bir şekilde ödüllendirilmesini teklif eder. Bu teklif sonrası Başkomutan Enver Paşa’nın da önerisiyle Mehmet Reşad tarafından kendisine gümüş imtiyaz madalyası verilir. Bu çok önemli bir şeydir. Bu aynı zamanda Çanakkale muharebelerinin ilk kahramanlık öyküsüdür. Biga; Çerkez, muhacir, Pomak gibi birçok göçmen tarafından oluşturulmuş ve herkesin barış içerisinde yaşadığı bir yer. Bu insanlar kendi vatanlarını, kendi evlerini bırakarak buraya geldikleri için vatanseverlik konusunda çok hassaslar. Mehmet Çavuş, 93 Harbi’nden sonra buraya kendi evini arkasında bırakarak geldi. Bu acılarla, bu sıkıntılarla, bu hikayelerle yaşadı ve yoğruldu” ifadelerini kullandı.
Devlet yardımını ‘Ben vatanım için savaştım, para için savaşmadım’ diyerek reddetti
Bigalı Mehmet Çavuş’un ismini yaşatmak ve onun hikayesini nesilden nesle aktarmak için kurulan Bigalı Mehmet Çavuş Derneğinin Başkanı Necdet Özer ise böylesine bir kahramana sahip olmanın gururunu yaşadıklarını dile getirdi. Mehmet Çavuş’un savaş sonrası sivil hayatında hiçbir devlet desteğini kabul etmediğini ve mütevazi bir hayat yaşayarak vefat ettiğini dile getiren Özer, “Düşman birlikleri Seddülbahir’e çıkarma yaptıkları sırada 25 kişilik bir yarım takım askeriyle, takribi 70-80 kişilik bir düşman askerini geri püskürtmüştür. Bu aynı zamanda Çanakkale Savaşlarının ilk kahramanlık destanıdır. Mehmet Çavuş’un silahı tutukluk yapınca yerden aldığı kaya parçalarını ‘Bu vatanın taşı da benim, toprağı da benim’ diyerek düşmana fırlatmıştır. Daha sonra askerlerine de süngü emri vermiştir. Kendisi eline geçirdiği istihkam küreği ile düşmana saldırmıştır. Mehmet Çavuş kendi anlatımıyla 7-8 düşman askerini kürekle öldürdüğünü, daha sonra göğsünden ve başından yaralandığını söyler. Gözlerini açtığında Maydos hastanesinde olduğunu söyler. Düşman Türk topraklarını terk ettikten sonra köyüne dönüyor. Köyünde çocukları ve eşi Fatma teyzemizle birlikte hayatını geçiriyor. İpek kozacılığı yapıyor, tarlada ekim yapıyor. Böyle geçinmeye çalışıyor. Yaş ilerleyip, elden ayaktan düştükten sonra zor bir hayatı oluyor. Zorluklar içinde ömrünü tamamlıyor. Devlet destek için kendisine geldiğinde ‘Ben vatanım için savaştım, para için savaşmadım’ deyip bu desteklerin hepsini reddediyor. ‘Benim 2 ineğim var, 2 ayağım tutuyor. Bu parada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Ben bu parayı kabul edemem’ deyip reddediyor” şeklinde konuştu.