Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB ve Biden'a Filistin mesajı: Krizlerin çözümü için kilit ülke Türkiye

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları 37. gününe girdi. İslam ülkelerinin liderleri de Suudi Arabistan'da bir araya geldi. Zirve dönüşü uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hamas'ın terör örgütü olmadığını belirterek, İsrail'in savaş suçu işlediğini ve İslam dünyasının tek ses olması gerektiğini söyledi. Erdoğan, ''Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye.'' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB ve Biden'a Filistin mesajı: Krizlerin çözümü için kilit ülke Türkiye
KAYNAK:
|
GİRİŞ:
12.11.2023
saat ikonu 13:11
|
GÜNCELLEME:
12.11.2023
saat ikonu 13:11

Cumhurbaskani Erdogan Suudi Arabistan ziyareti dönüsü uçakta gazetecilerle yaptigi söyleside gündeme iliskin önemli açiklamalarda bulundu. Israil'in Gazze saldirilarina deginen Erdogan, su açiklamalari yapti:

Basin mensubu arkadaslarim, sizleri en kalbi duygularimla, hürmetle selamliyorum. Filistin’e yönelik Israil’in saldirilarini ele aldigimiz 8'inci Olaganüstü Islam Zirvesi’ni hamdolsun basariyla tamamladik. Kaldi ki bu Islam Isbirligi Teskilati ile Arap Birligi’nin müstereken düzenledikleri bir çalisma oldu. Tabii bu vesileyle de Arap Birligi ve Islam Isbirligi Teskilatinin müsterek çalismasinin, bugün degerlendirmesini de 25-26 ülke ele aldik. Bildiginiz üzere on yillardir isgal ve baski altinda var olma mücadelesi veren Filistin’de tam 36 gündür tarifi imkansiz bir zulüm yasaniyor.

Gazze’de masum siviller, ayrim göz etmeyen agir bombardiman altinda hayatlarini kaybediyor, kendi topraklarinda ayrica göçe zorlaniyor. Israil, hastaneleri, okullari, ibadethaneleri, cami, kilise ayirt ekmeksizin hatta hasta, ölü tasiyan ambulanslara varincaya kadar, mülteci kamplarini hedef almak suretiyle bütün dünyanin gözleri önünde savas suçu isliyor. Bati ülkeleri, yasanan tüm vahseti sadece tribünden seyrediyor.

Bütün bunlar karsisinda vicdan sahibi olanlarin, sessiz kalmasi mümkün degil. Bu anlayisla ilk günden beri Gazze’deki katliami dünyaya duyurma, Filistin davasinin sesi olma gayretinde oldum. Bunlari gerek ziyaretler vasitasiyla gerek telefon diplomasisiyle yürütme gayreti içindeyim. Bunu yaparken sivilleri hedef alan saldirilari hiçbir sekilde tasvip etmedigimizi ve bütün bunlari gerek yazili gerek görsel medya çalismalariyla da ifade ettik. 7 Ekim’den bu yana diplomasi ve diyalog kulvarlarini kullanarak insani ateskesin tesisi için yogun çaba sarf ettik. Temaslarimizda, ateskes saglanmasinin, çatismalarin sona erdirilmesinin ve insani yardimlarin Gazze’ye kesintisiz sekilde ulastirilmasinin önemine vurgu yaptim. Simdiye kadar 10 uçak dolusu, yaklasik 230 ton insani yardim malzemesini, Gazze’ye ulastirilmak üzere Misir’a gönderdik. Sahra hastaneleri, tibbi ve diger yardim malzemeleriyle dolu 50 konteyner tasiyan büyük bir gemimiz dün sabah Misir’a hareket etti ve büyük ihtimalle de yarin sabah bunlar El Aris’e ulasmis olacak. Gemimizin El Aris Limani'na ulasmasi su anda bütün gayretlerimizin neticesiyle 660 ton, malzeme yüklü. Uluslararasi toplumun yasanan katliamlar karsisinda artik icraat üretmesi gerekiyor. Ancak Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir kez daha islevsiz kaldigini görüyoruz. 27 Ekim'de Birlesmis Milletler Genel Kurulu'nda ateskes ve engelsiz insani yardim çagrisi yapan kararin, 121 üye ülkenin “evet” oyuyla kabul edilmesi umut vericidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB ve Biden'a Filistin mesajı: Krizlerin çözümü için kilit ülke Türkiye

ISLAM DÜNYASI TEK VÜCUT OLMALI

Uluslararasi camianin genis çogunlugunun yaklasimini yansitan bu karari önemli buluyorum, degerli buluyorum. Kararin hayata geçirilmesi sürecinde, Islam dünyasinin tek vücut, tek ses olmasi sarttir. Bugünkü zirvemizde buna dikkat çektim. Kurulus nedeni Filistin davasi olan Islam Isbirligi Teskilati'na büyük sorumluluklar düstügünün de altini çizdim. Gerek zirve toplantisinda gerek mevkidaslarimla yaptigim ikili görüsmelerde, Filistin meselesi çözülmeden normallesme adimlarinin akim kalacagini ifade ettim. Bölgemiz ancak 1967 sinirlari temelinde, baskenti Dogu Kudüs olan, cografi bütünlüge sahip, bagimsiz ve egemen Filistin devletinin vücut bulmasiyla kalici barisa kavusabilir. Bu konuda herkesin elini tasin altina koymasi gerektigine isaret ettim. Gerek Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la yaptigim görüsmede ki düsüncelerimiz mutabik, gerek Endonezya Cumhurbaskani Joko Widodo ile yaptigim görüsmede bunlari ele aldik. Gerekse Misir Devlet Baskani Sayin Sisi'yle yaptigim görüsmede yine bunlari görüstük. Tabii Misir Devlet Baskani'nin özellikle Refah Kapisi’ni bütün olumsuzluklara ragmen isletmesi, burayi devreye sokmasi çok büyük önem arz ediyor. Bu konuda da su ana kadar yaptigi gayretler takdire sayandir. Kendileriyle de irtibatlarimizi gerek disisleri bakanlarimiz gerek istihbarat baskanimiz, onlar sürdürüyorlar ve biz de sürekli irtibat halinde kalacagimizin teyidini yaptik. Türkiye olarak varilacak bir çözümün uygulanmasi asamasinda, garantör sifatiyla sorumluluk almaya hazir oldugumuzu tekrar dile getirdik. Islam Isbirligi Teskilati'ndaki dostlarimizla koordinasyon halinde, daha fazla kanin akmamasi için üzerimize düseni yapmaya devam edecegiz. Zirvede alinan kararlarin hayirlara vesile olmasini diliyorum. Türkiye olarak bu sürecin takipçisi olacagiz. Tesekkür ediyorum ve sözü simdi de sizlere birakiyorum.

SORU: Efendim, benim ilk sorum, bu toplantidan çikan sonuç bildirisi ile ilgili olacak. Biz bu zamana kadar Islam Isbirligi Teskilati'nin sonuç bildirilerini okuyorduk, görüyorduk. Oralarda sadece kinamakla yetiniliyor, bunun disinda yapici, yol gösterici, icraat üretici bir yaklasim görmüyorduk. Ilk kez, bu toplantidan çikan sonuç bildirisi çok etkileyiciydi. Ben çok begendim. Yani okudugum her cümle çok önemliydi, ortaya konulan öneriler de önemli. Mesela, “Filistinlilerin yerlerinden edilmesi veya sürgüne gönderilmesi kirmizi çizgimizdir, bunu savas suçu sayariz.” diyor. Tüm ülkeleri, Israil'e yaptiklari silah ve mühimmat ihracatini durdurmaya çagiriyor. Ayrica uluslararasi alanda neler yapilabilecegini tek tek anlatan bir bildiri. Türkiye'nin, bu bildirinin ortaya çikmasindaki tavri, tutumu ne oldu, nasil oldu? Diger ülkeler, bu bildirideki bütün maddelere rahatlikla ikna oldular mi? Yoksa bir ikna süreci yasandi mi? Nasil bir süreç, bu bildirinin ortaya çikmasini sagladi?

Öncelikle bizler Riyad’a, Filistin'de yasanan katliama karsi ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldik. Bir gün önce de Disisleri Bakanim Hakan Fidan buradaydi ve Islam Isbirligi Teskilati ve Arap Birligi’nin Disisleri Bakanlari ile orada bir toplanti yaptilar. Bu toplantilarda, sonuç bildirgesinin bütün çerçevesini çizdiler. Evet, Islam Isbirligi Teskilati’nin geleneginde genelde kinamak vardir. Devletler, çesitli nedenlerle çok fazla aksiyona girmezler. Ama geçen Olaganüstü Icra Komitesi Toplantisi’ndan itibaren bizim kafamiz ne yapilmasi gerektigi konusunda netti ve son gelismelerin detayli bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep ettik ve kabul ettirdik. Ülkelerin sonuç bildirgesi için hazirliklari vardi. Yaptigimiz toplantilarda herkes bu metinlerini tekrar gözden geçirdi. Hemen hemen icra ile ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden önce planladigimiz konularin hepsinin nihai metne konulmasi saglandi. Gerçekten çok fazla eylem noktasi içeren, bugüne kadar hiç söylenmemis, yerlesimcileri terörist olarak tanimlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada. Ilk defa Israil'in nükleer silahlarindan hareketle bölgede “Nükleer Silahlardan Arindirilma Konferansi”ni teklif ediyoruz. Yani olayin hem taktik kismi var hem stratejik kismi var. Ikisi iyi baglandi birbirine. Özellikle yardim nasil götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, “ablukayi kirma” diye bir ifade konuldu mesela. Diplomatik tanimlamanin önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanimlanma getirildi. Üye ülkeler ilk önce bize, “Ya bunlarin bir kismi yapilmazsa niye yaziyoruz biz.” dediler.

MACRON TEPKISI

Biz de hep sunu söyledik, “Ortaya söylemin çikmasi lazim ki arkasindan eylem gelsin. Bir sey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metnin referans noktasi olmasi lazim. Daha da önemlisi, Bati sunu görsün, Filistin’den dolayi onlarla bizim aramizdaki mesafe giderek açiliyor ve bu da onun göstergesi. Bu argümanlar üzerine bu agir maddeleri kabul ettiler. Hep söylerim, Iranlilarin bir atasözü vardir “Oturdular, konustular, dagildilar.” diye. Simdi bu bildiri, yani oturulup, konusulup, dagilinan bir zeminde olusan bir bir bildiri olmadi. Tam aksine, eyleme geçirilmesi gereken basliklar var.  Hele hele o isgalci yerlesimcilerle ilgili, onlari terörist olarak ilan etmek ki, o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayi kirma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan arindirma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek Israil gerekse Israil'in arkasinda olanlari da bir yerde desifre ediyor. Mesela, Macron su anda degisik açiklamalar yapmaya basladi. Ama sen bastan hemen gittin, ziyaret ettin ve her türlü destegi verecek havasinda gözüktün. Ama bu defa buralardaki ölümlerin, katliamin boyutunun çok çok ileri oldugunu söylemek suretiyle, ona karsi o da bir eylem politikasi gelistirmenin havasina girdi. Simdi burada özellikle gerek Islam Isbirligi Teskilati ile Arap Ligi’nin bir araya gelerek bu adimi atmis olmasi büyük önem arz ediyor çünkü iki teskilatin tarihinde ilk kez böyle bir toplanti gerçeklesti.

''TÜRK DEVLETLERINDE FIRE YOK''

SORU: Sayin Cumhurbaskanim, Özbekistan dönüsü yine çok önemli mesajlar verdiniz. Hatta Riyad zirvesinden sonra, “Arkadaslarimla yine telefon diplomasisini sürdürecegiz ve Birlesmis Milletlerde hakki ve adaleti savunanlarin sayisini daha da arttirmaya yönelik birçok çalisma baslatacagiz.” açiklamasinda bulundunuz. Zirve bitti. Biraz önce biraz degindiniz ancak, bundan sonra barisi saglamaya yönelik Türkiye'nin yol haritasi ne olacak?

Su anda Birlesmis Milletlerde yapilan oylamada Filistin’in yaninda duran 121 ülke bizim için önemli. Burada 40 ülkenin malum çekimser oyu, 14 de karsi oy var. Karsi olanlarin basini da Amerika Birlesik Devletleri çekiyor. Fakat biz “bu 121 ülkeye acaba 40 çekimser ülkeden ne kadar daha ilave edebiliriz?” meselesine odaklandik. Onlarla bir telefon diplomasisi veyahut da görüsme söz konusu olabilir. Örnegin, simdi biz bu aksam Endonezya'yla görüstük ama Endonezya'yla ilgili zaten sikinti yok. Örnegin çekimser ülkeler arasinda Macaristan bulunuyor. Onlarla görüssek, olumsuz davranmasina ragmen, acaba yanimiza çekebilir miyiz? Ayrica çekimser olanlardan yanimiza çekebilecek olduklarimiz var mi, yok mu? Bunun arayisi içindeyiz, söyle bir gözden geçirelim istiyorum. Bu telefon diplomasisine de Riyad zirvesinden sonra baslayalim istiyorum. Yogun bir sekilde insallah buna da baslayacagiz. Ayrica ayin 28'inde de Iran Cumhurbaskani Ibrahim Reisi bize geliyor. Yani bunlari saglayabilirsek, bunlar da tabii çok daha farkli bir ses insallah çikaracaktir. Türk Devletleri’nde zaten fire yok, orada sikinti olmadi. Rusya-Ukrayna meselesinde Ukrayna’nin yaninda duran bugün çekimser olanlarla konusup “Bak siz orada Ukrayna'nin yaninda yer aldiniz, simdi Filistin’de de binlerce insan öldürülüyor, burada da siz sessiz kalamazsiniz. Biz ne Ukrayna ne Rusya’da ayrim yapmadik ve tahil naklini tüm Afrika'ya, Avrupa'ya biz sagladik. Simdi sesinizi çikarin” deme imkanimiz olacagini düsünüyorum. Ve tabii bu adimlari attigimizda Afrika ülkelerinden ciddi bir fire verecegimizi zannetmiyorum. Çünkü Afrika ülkelerinin bize bakisi çok daha iyi. Kaldi ki Misir'la iliskileri gayet iyi. Burada inaniyorum ki Katar'in devreye girmesi de Afrika ülkelerinin bu sürece destek vermesini ciddi manada saglayacaktir.

15 Kasim'da, esimin, lider esleri ile toplantisi var. Kaç lider esi gelecek bilemiyorum. Su anda görüsmeler devam ediyor. Bundan sonra 17 Kasim'da bizim bir Almanya ziyaretimiz var. Bu Almanya ziyaretimizde de tabii Bati'ya yönelik bazi mesajlarimiz olacak. Veyahut da Bati’nin en güçlü ülkesi Avrupa'nin Almanya olmasi hasebiyle de tabii oradan Avrupa'ya bir ses olur. Ama 21 Kasim'da da insallah bizim bir Cezayir ziyaretimiz olacak. Cezayir ziyaretini çok önemsiyorum. Çünkü bu ülkeler arasinda gerçekten Cezayir, durusunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke. Afrika'da tesir alani genis bir ülke. Onun için Sayin Tebbun’la da bu görüsmeyi çok çok önemsiyorum. Insallah bu takvimi de basarili bir sekilde sürdürecegiz.

SORU: Sizin de bahsettiginiz gibi bir Almanya ziyaretiniz var. Bu ziyaretin öncesinde Avrupa Birligi Komisyonu 2023 raporunu açikladi. Bu raporda özellikle Hamas'la ilgili bir bölüm vardi. Çünkü Avrupa Birligi, yasanan bu süreçte Hamas'la ilgili, Türkiye'nin açiklamalarindan çok ciddi derecede rahatsizlik duydugunu dile getiriyor. Avrupa Birligi Hamas konusunu, Türkiye-Avrupa Birligi iliskileri denkleminin içerisine sokmaya mi çalisiyor? Son komisyon raporuna bunun yansimasini nasil degerlendirirsiniz? Ayrica 7 Ekim öncesi ve 7 Ekim sonrasi yapilanlara hiç deginmiyorlar. Sadece 7 Ekim’de Israil’e yapilan saldiridan bahsediyorlar.  Bu tutumlarini da nasil degerlendiriyorsunuz?

Her meselede malum Avrupa Birligi’nin, bir defa Türkiye’ye bakisi ne yazik ki ters. Burada da yine o tersligi görüyoruz. Biz Avrupa Birligi’nin bu tuzagina kesinlikle Türkiye olarak düsmeyiz, düsemeyiz. Avrupa Birligi, Israil’in katliaminda insanlik onurunu acaba görebildi mi, buna saygisi oldu mu? Bunlari bizim tersten Avrupa Birligi’ne sormamiz lazim. Ben Avrupa Birligi üyesi ülkelerden maalesef su ana kadar bir tavir ortaya koyabilen göremedim. Yeni yeni simdi çikmaya basladilar. Iste Macron’un yaptigi son açiklamalar gibi. Ama Almanya Cumhurbaskani ve Basbakani her ikisi de acaba ne gibi bir tavir içindeler? Bunu Almanya ziyaretinde çok daha net görecegiz. Ama su ana kadar onlarda da bir netlik henüz yok. Avrupa'ya göre uluslararasi hukuku kimin ayaklar altina aldigi çok önemli. Su an itibariyla Avrupa Birligi'ndeki yaklasim tarzi, ne yazik ki bizim yaklasim tarziyla örtüsmüyor. Fakat Almanya ziyareti birçok seyleri desifre edecek diye düsünüyorum. Hamas’la ilgili Avrupa Birligi, aynen Israil gibi düsünüyor. Ama biz onlar gibi düsünmedik, düsünmüyoruz, düsünemeyiz.

''BÜYÜK DRAM YASIYORUZ''

Çünkü ben Hamas’a Filistin’deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakiyorum. Onlarin bakisiyla aynen bakmiyorum. Simdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman bir siyasi parti, öyle bakiliyor. Simdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki “Hamas bir terör örgütüdür” diyelim istiyorlar. Hayir arkadas terör örgütü degildir. Tam aksine topraklarini koruma mücadelesi veren, müdafaa eden, vatanlari için savasan insanlardir. Aramizdaki bakis açisi bu kadar farkli. Sunu söyleyeyim, dün de söyledim. Malum Charlie Hebdo olayi. Orada ne oldu, bütün dünya liderleri, cumhurbaskanlari, basbakanlari Paris’te yürüdüler. Içinde Müslüman ülkelerin liderleri de vardi.  Bugün Gazze’de çocuk, kadin, yasli hepsini bir araya getirdiginizde 13 bin’e ulasti su anda ölenlerin sayisi. Böyle bir tablo ortada. Ama su anda dünya liderleri özellikle Filistin’deki bu olaylarda hiç sesini çikariyor mu? Kalkip da Israil’e yükleniyorlar mi? Hayir. Niye? Arkadaslar sunu artik tespit etmemiz lazim. Burada akan kan, ölenler, sehitler, bunlar Müslüman. Ama orada ölenler, Fransiz’di veya baskalariydi ama her seyden önce orada da ölenler insandi. Yani onu da biz degerlendirirken, insan olmasi açisindan bakarak degerlendirdik. Fakat burada dünya liderleri niye olaya “bu kadar insan öldü” diye bakmiyorlar? Bunlarin içerisinde yavrucuklar, çocuklar var ya! Çocuklar var. Bakiyorsun, beyaz kefene sarmis baba, anne almis kucagina bir taraftan öpüyor, bir taraftan çocugunu mezara götürüyor. Sira sira dizmisler. Bunlari gördük. Anneleri gördük, çocugunun cesedini koklayarak, öperek onu mezara götürmeye gayret edenleri gördük. Ya bunlar sizin vicdaninizi sizlatmiyor mu? Bunlardan size bir nasip yok mu? Yok. Çünkü bunlar nasipsiz. Onun için de burada büyük bir trajediyi, büyük bir drami yasiyoruz. Bu dram, bu trajedi karsisinda sessiz kalmak, eli kolu bagli kalmak mümkün degil. Çok çalisacagiz, gayret edecegiz ve belki bu olay daha baska gelismelere vesile olabilir. Bu aksam arkadaslara, Sisi ile yaptigim görüsmeden sonra dedim, simdi herhalde bir baska kapi açilacak bize. Misir ziyareti ve bu adimla beraber bölgede neler yapabiliriz? Bunlari insallah yerinde konusmak, görüsmek noktasinda bu adimi da insallah atariz. 

SORU: Iki gün önce Amerikan Bloomberg’de bir yazi yayimlandi. “Gazze krizini çözmenin anahtari Türkiye'de” yaziyordu. “Biden, bu krizin çözümü için Türkiye Cumhurbaskani Erdogan’i aramaliydi, bunu yapmamis olmasi diplomatik bir hataydi diye ifade ediliyordu ve simdiye kadar aramadi ama bundan sonrasi için ne kadar erken ararsa o kadar iyi diye belirtiliyordu bu yazida. Siz de az önce söylediniz, zaten sürecin en basindan bu yana yogun bir diplomasi trafigi yürütüyorsunuz. Bundan sonra da hiz vereceginizi ifade ettiniz. Bu kapsamda baslayacaginiz bu diplomasi trafiginde Biden'la görüsme de var mi? Görüstügünüzde ona ne mesaj vereceksiniz? 

ABD Disisleri Bakani Antony Blinken daha yeni buradaydi. Herhalde bizi bundan sonra Biden agirlar. Benim Biden'i aramam sik olmaz. Ortadogu’da, Dogu Akdeniz’de, bölgemizde kilit ülke konumunda oldugumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu cografyada Türkiye’ye ragmen bir girisimde bulunmak, plan yapmak mümkün degil. Bizim durdugumuz yer, takindigimiz tavir, degerlerimiz ve ilkelerimiz bellidir. Bizim çabamiz insan hayatini korumak, barisi saglamak, savaslari sonlandirmak ve masumlarin gözyaslarini silmek içindir. Tüm kriz bölgelerine yönelik bir çözümümüz, hamasi söylemlerden tamamen arindirilmis, derde derman reçetelerimiz mevcuttur.

Dinlemek isteyenlere anlatiyor, bizi anlayabileceklere ulasiyoruz. Bizim durdugumuz yerin kiymetini anlayabilecek herkese kapimiz açiktir. Samimi çözüm için bizimle irtibat kurmak isteyen herkesle bugüne kadar oldugu gibi konusmaya ve insanligin itibarini kurtarmak için çabalamaya devam edecegiz. Sorunun çözümü için en uygulanabilir önerileri sunan ülke Türkiye. Bölgedeki krizlerin, sorunlarin çözümü için kilit ülke Türkiye. Cografyamizdaki tüm ülkelerle görüsebilen, çatisan, savasan taraflari ayni masada toplayabilen tek ülke Türkiye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB ve Biden'a Filistin mesajı: Krizlerin çözümü için kilit ülke Türkiye

IRAN DETAYI

SORU: Büyük Filistin Mitingi’nde oradaki konusmanizda Israil'e, Gazze'ye yönelik saldirilari üzerinden durumu hilal ve haç savasi haline sokmayin uyarisinda bulunmustunuz. Bu uyariniz Batili medya organlari tarafindan yakindan takip edildi ve gündemde oldukça yer aldi. Böylesine kritik bir dönemde siz Ekonomik Isbirligi Teskilati'nin 16’nci Zirvesi dolayisiyla Özbekistan'da Iran Cumhurbaskani Reisi'yle de bir araya geldiniz. O görüsmede önemli vurgulariniz vardi. Islam dünyasinin ortak tutum alarak Israil üzerindeki baskiyi arttirmasi gerektigini vurguladiniz. 28’inde de Reisi’nin buraya gelecegini simdi sizden ögrenmis bulunduk. Dolayisiyla bu kapsamda Gazze konusunda Iran'la ortak adimlar atilabilir mi?

Atilmamasi için hiçbir sebep yok. Tüm mesele bu ortak adimlari atarken, öyle adimlar atalim ki, yani affiniza siginiyorum hem nalina hem mihina olmasin. Netice alici adimlar atalim ve bu adimlari atarken duygusalliktan uzak, uluslararasi diplomasiyi harekete geçirecek ve bütün bunlari yaparken de gerek Iran halkina gerek Türkiye halkina burada mesajlar verebilelim. Eger bunu basarabilirsek bu tabii çok çok isabetli olur. Su anda ayni ve nakdi bu Filistin'deki Gazze'deki vatandaslarin ciddi ihtiyaçlari var. Az önce de söylendigi gibi. Burada susuzluk var. Burada acaba yakit sikintisini nasil gideririz? Jeneratörler hastanelerde çalismiyor, böyle bir durum var. Devreye sokulmasi gereken en önemli ülke malum Israil üzerinde etkisi olan Amerika. Simdi Amerika'nin üzerine Disisleri Bakanim muhatabiyla gidiyor. Biden'a da biz ayni sekilde bunu söyleriz. Tabii Biden'la görüsmede Iran'in devreye girmesi zaten söz konusu degil. Ancak biz Biden'la görüsmede bunlari onlara iletiriz, söyleriz ve bütün bunlarla birlikte sunu ifade etmemiz lazim. Gazze bir defa Filistin halkinin topragidir. Amerika'nin bu kabullenmesi lazim. Eger Gazze Filistin halkinin degil de kalkip hayir bu isgalci yerlesimcilerin veya Israil'in topragidir diye bir yaklasim Biden’da varsa, zaten anlasmamiz mümkün degil. Simdi kuzeyden güneye sürüklediler. Kuzeye dönüs su an itibariyla ne yazik ki söz konusu degil ve ciddi sikinti var. Bunun da önünü açmak lazim. Burada bir taraftan Misir'la görüsmeler yapip bir taraftan Körfez ülkeleriyle görüsmeler yapip Amerika'yi bizim baski altina almamiz lazim.

Amerika'yi baski altina alarak Amerika'nin Israil'e baskisini artirmasi lazim. Bati'nin Israil'e baskisini artirmasi lazim. Hangi Bati ülkesiyle Körfez ülkeleri eger iliski halindeyse oraya yapacaklari baskiyla Israil üzerindeki etkilerini arttirmak lazim. Ateskesin saglanmasi bizim için hayati derecede önemlidir. Isimiz ateskesi saglamakla da bitmeyecek, aksine daha da yogunlasacak. Gazze’deki kardeslerimize ulasip yaralarini sarmak için bölge ülkelerinin dayanismasi çok önemli olacak. Gazze’nin altyapisinin ayaga kaldirilmasindan tutun, enkaza dönen yerlesim yerlerinde yeniden yasamin baslamasi için yapilacaklar bulunuyor. Akan kanin durmasi, sivil ölümlerinin son bulmasi için Iran ya da baska devletlerle atilacak her adimi görüsmeye, harekete geçmeye haziriz.

Diger yandan bu savas, hilal-haçli savasina dönmeyecek. Çünkü bu savas iyi ile kötünün, yalan ile hakikatin, mazlum ile zalimin, hak ile batilin savasi haline gelmistir. Nihayetinde inaniyorum ki iyiler, hakikatin yaninda saf tutanlar, mazlumlar ve hakkin savunuculari yani Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktir.

SORU: Bir eylem plani ortaya koydunuz ve bu plan anladigimiz kadariyla sadece insani yardimin oraya ulasmasi ve ateskesin saglanmasiyla sinirli degil. Bunun bir siyasi süreci olacak. Iki devletli çözüm, bunun saglanacagi bagimsiz Filistin Devleti’nin saglanacagi bir siyasi çözümden bahsetmistiniz. Bir de Baris Konferansi adimi atmayi planliyorsunuz. Bu Baris Konferansindan tam olarak beklentiniz nedir? Ateskes, insani yardim ve sonrasindaki siyasi süreç yani iki devletli çözüme gidecek, onu saglayacak olan siyasi sürecin bu Baris Konferansi'yla birlikte baslamasini mi hedefliyorsunuz? Bu konferansin katilim düzeyinin nasil olmasini umuyorsunuz? 

Bu bizim çözüm önerilerimizden biri. Bu konuyla ilgili olarak su anda dayanisma halinde oldugumuz, meseleleri konusabilecegimiz, çözebilecegimiz ülkelerle bu adimi atmanin planlarini yapiyoruz. Bu konuda Disisleri Bakanligimiz çalismalarini daha da gelistiriyor. Bu da muhataplariyla çok daha farkli bir zemine insallah tasiyacak. Tabii biz adil bir barisin kaybedeni olmaz, bunu basindan beri hep söyledik. Söylüyoruz, söylemeye devam edecegiz. Çünkü buna samimiyetle inandik, inaniyoruz. Savasan taraflar dahil bölgede tüm aktörlerin katilacagi bir toplantidan daha fazla barisa hizmet eden bir zemin olamaz. Bunlari saglamaya gayret edecegiz ve topraklarimiz tarih boyu nice büyük barislara besiklik etmistir. Bunu bundan sonra da devam ettirmek bizim boynumuzun borcudur. Bunu yapabilecek güçteyiz. Insan gücü olarak bizde var, beyin gücü olarak bizde var. Bu noktada herhangi bir sikintimiz söz konusu degil ve geçmisimiz karanlik degildir. Islam Isbirligi Teskilati'yla Arap Ligi’nin iste dün birlikte yaptigi çalismada ortaya çikan tablo görünüyor. Bütün mesele demek ki isin içerisinde olunca bir seyler degisiyor. Insallah bu baris konferansinda da böyle bir neticeyi alabiliriz. 

DAVOS KRIZI

SORU: 7 Ekim’den bu yana insanlik ve küresel vicdan adina sergilediginiz durusunuzu ikinci bir “One minute” olarak degerlendirebilir miyiz? Sizce Ortadogu'da bundan sonra ne olacak ne degisecek? Bir de bugün siz de belirttiniz, zirve marjinda Sisi’yle bir araya gelmistiniz. Aslinda biraz siz de anlattiniz ama görüsmenizin detayini biraz aktarabilir misiniz? Refah Sinir Kapisi, yaralilar, kanser hastalarinin nakli ve insani yardim baglaminda Sisi ile somut bir plani ele aldiniz mi? 

Davos'ta Israil tarafindan o dönemde yine çocuklarin öldürülmesi konusu vardi biliyorsunuz. Samimiyetle olusmus ve insanligin adeta vicdani olmustu ve ben ondan sonra dedim ki bu Davos'a son gelisimdir. Dedim bir daha ben Davos'a gitmem. O kapiyi kapattim. O zat da zaten artik ortaliktan kayboldu, yok. Ama Allah ömür verdi bu zat ise burada… Simdi de aslinda kurdugumuz her cümle, attigimiz her adim insanlik görevimizi yerine getirmek için. Filistin’de yasananlari görmezden gelmek, onlarin çigligini yok sayip yüz çevirmek bizim için imkansizdir. O zaman Davos’ta da, simdi dünyanin çesitli yerlerinde de bu vicdan çagrisini dillendirmiyor olsaydik, bu tutum kendimizi inkar anlamina gelirdi. Israil, son Gazze saldirilariyla uluslararasi kamuoyunun destegini yitirmistir. Ülke yönetimleri emperyalist çikarlari dogrultusunda Israil yönetimiyle kucaklasma yarisina girse de toplumlarin nezdinde Israil artik bebek katili bir ülkedir. Bundan sonraki süreç içerisinde de attigimiz adimlarda dikkat etmemiz gereken hususlar var. Kesinlikle yani tükürdügümüzü yalamamak gerekir. Çünkü burada da nasil bir vicdan çagrisini o zaman yaptiysak bugün yine ayni sekilde bir vicdan çagrisi yapiyoruz. Vicdanlara sesleniyoruz. Herhalde bu insanlarin tamami vicdansiz degil. Tamami vicdansiz olsa 121 ülke burada Birlesmis Milletler Genel Kurulunda bizim gibi düsünmezdi. Hatta ben çekimserleri dahi adeta yanimizda hissettim. Onun için ne yapacagiz? Markajimizi devam ettirecegiz. Adam adama markaj, alan markaji yapacagiz. Çünkü bu topraklarda özellikle yillar önce atilmis fitne tohumlari var. Bu fitne tohumlarini temizlememiz lazim. Bunu da yapar miyiz? Ben yapacagimiza inaniyorum ve bu güç, bu kalite, bu kapasite, bölgede diger ülkelerde de var. Fakat hepsinde endise var ve bu endise ortadan kalkmali. Türkiye böyle düsünüyorsa biz de ayni sekilde bu adimi atabiliriz dedirtmemiz lazim. Bölgemizdeki çatismalarin, savaslarin, ihtilaflarin ve gerilimlerin tek bir panzehiri vardir, birlik. Bir olur, iri olur ve diri olursak bölgemizdeki atesler bir bir söner. Yangin yerine dönen bu cografya geçmiste oldugu gibi gül bahçesi, medeniyet günesi haline gelir. Bütün farkliliklarimizi zenginlik kabul ederek bir kenarda tutup ortak müstereklerimizi ön plana çikartirsak emin olun bütün sorunlarimizin çözüm yoluna girmeye basladigini görürüz.Bölgemiz, on binlerce kilometre öteden gelerek burada güç devsirmek isteyen ülkelerden bir an önce kurtulmali. 

BM'YE MESAJ

SORU: Siz yillar önce, yanilmiyorsam 2013 yilinda, Birlesik Milletler Genel Kurulu’nda New York'ta Dünya 5'ten büyüktür dediniz. Simdi bu çok küresel sisteme meydan okuyan, öncü, devrimci bir motto. Ama ayni zamanda da yeni bir güvenlik mimarisinde de dikkati çeken politik bir doktrin. Sonrasinda Suriye, Ukrayna ve simdi de Filistin'de yasananlar karsisinda aslinda teziniz dogrulandi. Yani BM iyi bur durus sergileyemedi. Sizin doktrininizin temeli de “5 daimi ülke temelindeki sistemle BM’nin etkisi kiriliyor.” Bu isin öncüsü olarak Dünya 5'ten büyüktür tezinin öncüsü olarak ne olmali? Yani BM'nin daha islevsel hale gelmesi için somut olarak ne olmali? 

Her seyden önce dünyanin besten büyük oldugunu kabullenenler bu 121 ülke oluyor. Ortaya koyduklari tavirla dediler ki “evet dünya besten büyüktür”. 121 ülke “bak biz sizin gibi düsünmüyoruz, biz burada adaletin yaninda daha adil bir dünya mümkündür anlayisiyla adim atiyoruz ve oylarimizi Israil-Filistin arasindaki bu adeta savasta, mazlumlarin yaninda yer almak suretiyle tavrimizi koyuyoruz.” dediler. Bu bana göre önemli bir sinavdi. Fakat simdi yine diyorum. Bu isi devam ettirmemiz ve daimi üyeler de dahil bu 194-195 ülkenin burada adeta yanimizda yer aldigini görmek, ona göre adimlari atmamiz gerekiyor. Çünkü Birlesmis Milletler'in kurulus amaci islevsiz bir duruma su anda gelmis vaziyette. Yani Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi dahi su anda bir netice alamiyor. Yani bir tane üye orada ters davransa hiçbir sey yok. Simdi bunlari bizim Birinci Dünya Savasi sonrasina degil sifirdan baslayacak bir adimi önce ülkelere kabul ettirmemiz lazim ve hep birlikte de bu adimin atildigini bütün dünyanin görmesi lazim. Barisi korumak üzere kurulmus bir uluslararasi yapinin ardi ardina çikan savaslari seyretmesi ne anlama geliyor?Birlesmis Milletler’in de günün sonunda dagilip tarihe karismamasi için revize edilmesi, adaletsiz yapisinin degistirilmesi ve yaptirim gücü olan, islevsel hatta caydirici bir yapi kazanmasi sarttir.Birlesmis Milletlerin ve diger uluslararasi örgütlerin islevsiz oldugunu, ölen Müslüman oldugunda körlestigini bir kez daha gördük. Küresel sistemin adaletsizligi, uluslararasi kuruluslarin güçten yana oldugunu, 5 ülkenin menfaatleri dogrultusunda küresel nizama yön verdiklerini hep söyledim, söylemeye devam edecegim.  Dünyanin besten büyük oldugunu söyledigimizde bazilari bunu kuru bir slogan zannediyor.

Bu aslinda bir adalet manifestosudur.Kendini güncellemeyen, yenilemeyen hiçbir yapi yeni dünya düzeninde varlik gösteremez. Ikinci Dünya Savasi sonrasi olusturulan bir yapinin da güncellenmesi artik elzemdir. Birlesmis Milletlerdeki daimi üyelik ve veto sistemi degistirilmeli. Dünyanin gelecegi, halklarin yasamlari veto hakkina sahip 5 ülkenin insafina birakilamaz.Dünyada kimin hayatta kalacagina, kimin ölecegine, kimin kitliga mahkum olacagina, kimin zengin ve refah içinde bir yasam sürecegine bes ülkenin karar vermesi kadar saçma bir sey olabilir mi?Bes ülkeden biri savas olsun derse diger bütün ülkelerin eli kolu baglaniyor.Bes ülkeden biri “bu benim himayemde buna dokunamazsiniz” derse himaye edilen ülkenin terörist yöntemleri Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyi zemininde mesru sayiliyor. Üstad Necip Fazil Kisakürek’in de dedigi gibi “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara sah olsa”

Soru: Efendim siz de belirttiniz, Birlesmis Milletler sistemi bir noktada tikandi. Bir taraftan da dünyada çok ciddi kriz alanlari bulunuyor. Takdir edersiniz ki bu konulara egilecek, etkin çözümler bulabilecek uluslararasi kuruluslara da ihtiyaç var. Bu noktada Türk Devletleri Teskilati öne çikmaya basladi. Mesela “Israil meselesinde Türk Devletleri Teskilati olarak sergileyecegimiz durus, diger kuruluslara örnek teskil edecektir.” demistiniz. Bundan hareketle Türk Devletleri Teskilati bundan sonra küresel ve bölgesel tikanikliklarda daha ön planda olacak diyebilir miyiz?

Bizler Türk Devletleri Teskilati’nin güçlenmesini, birlik içinde gücünü ortaya koymasini bu nedenlerle de istiyoruz. Uluslararasi kuruluslara örnek olacak kararlar almali ve bölgesel, küresel sorunlara somut çözümler üretmeliyiz. En son “Türk Devri” temasi ile toplanti yaptik biliyorsunuz. Türk Devri söylemi aslinda bütün bunlari da kapsiyor. Her alanda verecek güçlü mesajlarimiz var ve bundan sonra da Birlesmis Milletler basta olmak üzere bütün uluslararasi kuruluslara örnek olacak adimlar atmak için çabalayacagiz. Bu nedenle bizler Türk Devletleri Teskilatimizi 21. yüzyilin parlayan yildizi olarak tanimladik. Siyasi ve stratejik is birliklerini her geçen gün artiriyoruz. Teskilat üye ülkeleri olarak ekonomiden politikaya, kültürden turizme, egitimden spora kadar birçok alanda is birligi yapiyoruz. Türk devletleri olarak birligimizin, beraberligimizin ve kardesligimizin perçinlenmesi sadece teskilatimiza degil dünyaya da bir anlamli yol açacaktir. Savaslari, yikimlari, küresel felaketleri, politik açmazlari seyreden degil kapsamli olarak degerlendiren, uygulanabilir ve sürdürülebilir çözümleri yol haritalarina dönüstürebilen bir teskilattan söz ediyoruz. Birlikten dogan gücümüzün etkisiyle de uluslararasi meselelerde söz sahibi olacak ve insanliga anlamli çikis yollari sunabiliriz. Çünkü biz baris ve istikrara katki yapan, küresel meselelerin çözümünde öncü rol oynayan bir Türk dünyasi hedefliyoruz.

ETİKETLER
#Gündem
YorumYORUM YAZ
Uyarı
Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.