Erdoğan, 'Düşüncem Türkiye’yi başkanlık sistemine geçirmektir'
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, “Düşüncem, Türkiye’yi başkanlık sistemine geçirmektir, arzum budur. Başkanlık sistemi olmazsa yarı başkanlık sistemi de olabilir" dedi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özel bir televizyon kanalının yayınında soruları yanıtladı. “İlk defa halkın seçeceği bir cumhurbaşkanı olmaya doğru gidiyorsunuz. Sohbetinize vizyonunuzla başlayalım. Bizim anayasada eski cumhurbaşkanına ait hükümler var. Ama halkın seçtiği, birden bire yeni bir kavram ortaya çıkarıyor. Benzer anayasalara baktım. Oralarda da yarı başkanlık sisteminin adı geçiyor. Hükümetin başı olmuyorlar. Fakat devletin başı olarak hayati konularda onlar karar veriyor. Mesela Fransa cumhurbaşkanının nükleer silah kullanma yetkisi var. Rusya’da savunma dış politikalarında tam yetkiye sahip cumhurbaşkanı olmasına rağmen. Burada galiba incelik, cumhurbaşkanı ile parlamentodaki çoğunluğun uyum içinde olması. Bu uyum da mevcut olduğuna göre siz cumhurbaşkanlığına seçilirseniz nasıl bir Türkiye olacak?” sorusu üzerine Erdoğan, özellikle partiyi kurduktan hemen sonra gündeme gelen başkanlık sisteminin buralara dayandığını ancak bunun birilerini rahatsız ettiğini söyledi. Güçlü bir iktidar olarak parlamentoda yer almalarına rağmen ilk dönem özellikle atamalar konusunda Çankaya ve yürütme arasında bazı sıkıntılar yaşandığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
“Tabii Abdullah Bey göreve geldikten sonra, onun gelişinin de ne denli sıkıntılı olduğunu biliyoruz. 367 garabeti çıkardılar karşımıza. Fakat buna rağmen onları da aştık. Hatta erken seçim hiç bizim gündemimizde yokken erken seçime de gittik. Yüzde 47 oyla da o seçimden çıktık. Cumhurbaşkanımızı, Abdullah Bey'i o zaman seçmiş olduk.
Tabii bu son 6,5-7 yıllık süreç hakikaten verimli bir süreç oldu. Tabii Çankaya’nın arkasında güçlü bir yürütmenin, parlamento desteğinin olması çok çok önemli. Hatırlarsanız Turgut Bey'e adeta Çankaya’yı zindan ettiler. Kendi partisinin mensuplarından tutun da o zaman Demirel neler, hangi tür ifadeler kullandı malum.”
“Ülke ve millet kazanır”
“İşin büyüsü cumhurbaşkanı ile başbakanın temsil ettiği çoğunluğun uyumlu olması” değerlendirmesi üzerine Erdoğan, bu uyumdan ülkenin ve milletin kazanacağını kaydetti. Erdoğan, bu uyum olmadığı zaman ülkenin kaybedeceğini belirterek, “Çünkü bir kararı alırken yürütme olarak bu kararı ne kadar süratle çıkarırsanız o kadar çabuk mesafe alıyorsunuz” dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bir diğer taraftan attığınız idari adımlarda, yürütmeyle ilgili söylüyorum, yatırımlarla ilgili adımlarda eğer idari mahkemeler sizin karşınıza dikilirse, Danıştay sizin karşınıza dikilirse orada da mesafe almakta zorlanıyorsunuz.
Halbuki ecdat Danıştay'ı Şurayı Devlet olarak kurmuş. Şimdi de Danıştay, adı üzerinde. Ama maalesef devlete danışma hizmeti vermek yerine önünü kesmek, onu çalıştırmamak hatta hatta ihalelere varıncaya kadar, bu ihalelerin yapılmasını engelleme noktasına varıncaya kadar, bu tür şeyler var.”
Erdoğan, “Danıştay değil, engeltay gibi” yorumu üzerine, “Adeta, adeta. Fakat bütün bunlara rağmen cumhurbaşkanı ve hükümet el ele verdiği zaman yine bunların bir çoğunu aşmak mümkün oluyor” dedi.
“Artıları eksilerinden fazla”
“Fransız anayasasında cumhurbaşkanının iki kararı hariç bütün kararlarında başbakanın imzası aranıyor. Bu iki karardan biri başbakanı atadığı karar, bir tanesi de erken seçim kararı. Bu iki kararı cumhurbaşkanı tek başına alıyor” yorumu üzerine Erdoğan, “Her şey de orada zaten, her şey de orada toplanıyor” karşılığını verdi.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla yarı başkanlıkta bu varken öbür tarafta başkanlık sistemine bakıyorsunuz, artıları bana göre eksilerinden daha fazla. Neyi var? Şu var: Mesela Türkiye’de cumhurbaşkanı başkomutan. Orada ise olay bu başkomutanlığın dışında farklı mecralarda. Orada hem başkomutan böyle bir özelliği var. Bunun yanında yargıda, atamalarda çok ciddi bir inisiyatifi var. Ama buralarda belli bir yere kadar kısıtlı bir inisiyatif var. Her şeyle değil.”
“Başbakanlık görevi yaparken cumhurbaşkanını karşısında kendinizi nasıl hissettiniz” sorusuna Erdoğan, “Şu anda başbakanının özellikle bu tür şeylerde inisiyatif kullanmadığı, en azından nihai kararı tabii ki cumhurbaşkanı verir. Bakın bizde üçlü kararname denilen bir olay var. Bu üçlü kararnamede nihai karar cumhurbaşkanının. Cumhurbaşkanı istemediği sürece siz kalkıp da üst düzey bürokratı atayamazsınız. Bir emniyet müdürünü atayamazsınız, bir valiyi atayamazsınız. Sonunda cumhurbaşkanının burada onayı şart” karşılığını verdi.
“Ahmet Necdet Sezer ile sizin aranızda böyle bir ihtilaf çıkmıştı” yorumu üzerine Erdoğan, “Çıktı. Mesela Merkez Bankası'nda çok ciddi şeylerimiz oldu. Birkaç kez gitti geldi” dedi.
“Aynı şey, Sezer cumhurbaşkanıyken onun cumhurbaşkanı olmasını sağlayan Ecevit arasında çıkmış” ifadesi üzerine Erdoğan, “Anayasa kitapçığının fırlatıldığı dönem o. Seçtirenler onlar. Ama sonra bununla karşı karşıya kalmaları. Biz tabii büyük ölçüde yine Sayın Sezer’le uyumlu bir şey kurmaya çalıştık. Ama tabii birçok konuda bunlar hep gecikmeli olarak gitti. Özgürlükler noktasında falan rahat olamadık. Örneğin, eğitimde, YÖK’te vesaire… Bu tür şeylerde sıkıntılar yaşadık. Ama hamdolsun Abdullah Bey döneminden bunların hepsini birlikte aştık” diye konuştu.
Putin modeli
Erdoğan, soru üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile hemen hemen hiçbir konuda ihtilafa düşmediklerini belirterek, “Çünkü biz birçok konuyu da Abdullah Bey'le önceden de istişare ettik” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani dediğim gibi zaten aradığımız şey bu. Şu anda devletin başı olduğuna göre bazı şeyleri önceden istişare etmek, görüşmek. Bunun neticesinde de eğer biz ondan sonra onu cumhurbaşkanına gönderirsek tabii ki çok seri olarak bunlar çıkar. Önceden bunlar görüşüldü, bitti. Yasalarla ilgili zaman zaman tabii ufak tefek şeyler olmuştur. Onlar da düzeltilerek telafi edilmiştir” diye konuştu.
“Rusya Federasyonu Anayasası, 'hükümet devletin günlük işlerini yürütür' diyor. Cumhurbaşkanı yani Putin, 'çok dramatik, hayati sorunlara müdahale eder' diyor. 'Günlük işlere cumhurbaşkanı müdahale etmez, devletin başı değildir' diyor. Böyle bir ayrım yapmışlar. Bazı yorumcular sizin Putin modelini Türkiye’de devam ettireceğinizi öngörüyorlar” değerlendirmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Hiç öyle bir özlemim yok. Şu andaki adımımız tamamen anayasa 104, bunu belirlemiş. Bununla bu yol inşallah yürünecek. Fakat yapılacak 2014 seçimlerinde eğer bir anayasayı yapacak güce temenni ederim ki şu anda mensubu olduğum partimiz kavuşursa, ulaşırsa öyle zannediyorum ki, bu parlamentodaki çoğunlukla yeni anayasanın hazırlanmasını getirir ki, bu anayasada zaten bizim arzularımız hep bellidir. İnanıyorum ki şu anda mensubu olduğum parti de bunun adımlarını atacaktır. Çünkü bunu şu anda ne anamuhalefetle ne diğerleriyle yapamadık. Halbuki 60 maddede mutabakat olduğu halde bu 60 maddeyi çıkaramadık. Madem mutabakat var, altında imzalarınız var, gelin bunları çıkaralım, yine yanaşmadılar. Temenni ederim ki 2015 seçimlerinde milletimiz bu teveccühü gösterir de partimize hiç olmazsa anayasayı değiştirme, yapma imkanı verirse veya referandum imkanını verirse inanıyorum ki partimiz bu yeni anayasayı, milletimizin beklediği anayasayı inşallah çıkaracaktır.”
“Arzum bu”
“Vizyon belgesinde açık yazılmamış. Eğer böyle bir imkan olarsa Türkiye tam başkanlık sistemine mi geçer” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Bu da tartışmalar içinde olabilir. O dönemde ben tabii partinin başı değilim partinin başı ve merkez karar yönetim kurulu onlar, benim şu andaki bu konuyla ilgili düşüncemi paylaşırlar mı, paylaşmazlar mı bilemem. Fakat benim bu konudaki şeyim Türkiye’yi başkanlık sistemine geçirmektir, arzum budur. Ama partimin o zamanki karar mekanizmaları böyle bir şeyi kabul ederler mi etmezler mi onu tabii ben kestiremem. Başkanlık sistemi olmazsa yarı başkanlık sistemi de bu konuda olabilir. Yani Türkiye’ye bunlar çok şey kazandırır diye düşünüyorum. Karar mercileri çok daha hızlanarak çalışır. Çok daha rahat adım atar. Yani bunları görmek, bunları Türkiye’ye kazandırmak asıl yani siyasette, yürütmede ve yasamada farklı bir reformun da adımı olacaktır. Bu yargıdaki reformu da farklı kılacaktır. Şu andaki durum gibi olmayacak inşallah.”
“Önüne gelen 1982 Anayasası'ndan şikayet ediyor. Ama bu anayasayı değiştirmek konusunda topyekun… Yamalı bohça gibi” değerlendirmesi üzerine Erdoğan, “Şöyle sıfır kilometre yepyeni bir anayasa. Bazı olmazsa olmaz denilecek şeyler çıkabilir ama neyle, yine bir istişare neticesinde. Hele hele parlamento içindeki partiler o zaman böyle bir istişareyi yapabilirlerse, bir uyum sağlayabilirlerse bu adım atılabilir, neden atılmasın?” diye konuştu.
Parti içi ihanet...
Bir başka soru üzerine Erdoğan, partinin kurucuları arasında bulunanların sonradan ihanet ettiklerini, parti kurduklarını ancak hiçbir yere varamadıklarını söyledi. Erdoğan, "Çünkü dürüst, samimi hareket etmediler. Halbuki bu yola bizimle beraber devam etmiş olsalardı... Şu anda kimse onları hatırlamıyor. Onlara birileri farklı makamlar teklif ettiler. Onlar o tekliflere aldandılar ve bulundukları o güçlü makamı, yeri koruyamadılar" dedi.
"Cumhurbaşkanı olursanız partinin başına kim gelecek, kim başbakan olacak? Aynı şeyler olmaz mı" sorusu üzerine Erdoğan, "Böyle bir şeyi temenni etmem, böyle bir şeyin olması ihtimalini de zayıf görüyorum. Çünkü bu hareketin çekirdek kadrosunun bazı kutsalları var" diye konuştu.
Erdoğan, AK Parti hareketinin bir dava olduğunu, bu davaya gönül verenlerin bir ihanetin içine girmeyeceklerini, girmemeleri gerektiğini kaydetti.
"Üçüncü döneme gelenlerin bazıları tahrike uğruyor"
Üç dönem kuralını kendi kafasından uydurmadığını dile getiren Erdoğan, partinin sürekli hücresi tazelenen bir ekip, hareket olması için bu kuralın getirildiğini anlattı.
Başbakan Erdoğan, "Şimdi üçüncü döneme gelen arkadaşlarımızın içinde bazıları tahrike uğruyor. Var maalesef. Bu nihai kararı verecek olan partinin büyük kongresidir. Büyük kongrenin karar alması halinde bu değiştirilebilir" diye konuştu.
Yaptırdığı anketlere göre, büyük kongre delegelerinin büyük çoğunluğunun üç dönem kuralının kalmasını istediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü üç dönem olayının topluma verdiği bir mesaj var. Toplum diyor ki, 'bunlar oturdukları yerde çakılı kalmayacaklar'. Biz Bahçeli gibi 16-17 yıl buranın başında duracaksak gelebildiğin yer belli. Kılıçdaroğlu, gelebildiğin yer belli, orada çakılı kaldın. Başarısızsan batıda olduğu gibi bırak git. Bizim partimizin içinde temenni ederim ki böyle bir şey kesinlikle olmaz, olmamalıdır diye düşünüyorum."
"Sanki parlamento 18 yaşındakilerle dolacak"
Seçilme yaşını ilk etapta 30'dan 25'e indirdiklerini hatırlatan Erdoğan, son zamanlarda da seçme yaşını 18'e indirmeyi dillendirdiğini söyledi. "Sanki parlamento 18 yaşındakilerle dolacak" diyen Erdoğan, Avrupa ülkelerinde bunun örneklerini görüleceğini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, biri başka soru üzerine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresinin bittiği 28 Ağustos'ta görevi devralacağını ifade etti. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde mazbatanın Yüksek Seçim Kurulu tarafından TBMM'ye gönderileceğini, Meclis Başkanı mazbatayı verdiği andan itibaren yeminle göreve başlayacağını anlattı.
Cumhurbaşkanı olması halinde yeni bir başbakan ataması gerekeceğinin belirtilmesi üzerine de Erdoğan, "İlk etapta haklımız bu görevi bize verirse kafamızda oluşturduğumuz alternatiflerden bir tanesini, istişarelerimizi yapacağız, ondan sonra belirleyeceğiz. Anket metodum çok önemlidir, orada da bir anket yaparım" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra parti genel başkanlığından düşeceğini, o andan itibaren partide başkanvekilinin genel başkanlığı yürüteceğini belirtti.
"Birinci turda büyük bir oyla cumhurbaşkanı olursanız herhalde erken seçim gündeme gelir mi" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Erken seçim niye gündeme gelsin, onu merak ediyorum. Bu tür bir erken seçim anlayışı ülkeyi zarara sokar. 4 yıllık bir hükümetsiniz, bunun içinde zaten mart yerel yönetim seçimleriyle geçti. Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimi bir de siz erken seçimi koyarsanız bir yıl içine 3 seçim sığdırırsınız. Bu, ülke için zarardır. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra genel seçime 10 ay kalıyor. Bu 10 ay içinde çok önemli bir şey var, bütçe var. Bu bütçeyi mali istikrara zarar vermeden, istikrar ve güven ortamını zedelemeden çıkarmak lazım. Mevcut hükümetin kendi bütçesini çıkarması 2015'e çok daha rahat girmeyi getirir. 2015 Haziran ayında da genel seçim olacağına göre bu süreç rahat bir şekilde işletilmiş olur. Burada bir koalisyon hükümeti yok, oturmuş hükümet var. Bu oturmuş hükümetin içinde başbakan atanacaktır. Başbakan eğer kabinesinde herhangi bir değişiklik düşünürse o değişiklikleri yapacaktır, böylece hükümeti 2015 seçimlerine partisiyle götürecektir."
"Genel başkanı ve başbakanı ayrı bir ülke sağlıklı olmaz"
Başbakan Erdoğan, genel başkanı ve başbakanı ayrı bir ülkenin sağlıklı olamayacağını düşündüğünü dile getirerek, bu konuyu arkadaşlarıyla, Merkez Karar Yönetim Kurulu ile de paylaştığını anlattı. Erdoğan, "Genel başkan aynı zamanda başbakan olursa güçlüdür, başbakan aynı zamanda genel başkan olursa o başbakan da güçlüdür. Buna ara dönem olarak da bakılabilir" değerlendirmesinde bulundu.
"Eskiden size destek veren gazetecilerin sizi şimdi eleştirmesini anlamadığınızı söylemiştiniz. Askeri vesayet konusunda ve çözüm süreciyle ilgili bu kadar hızlı atılımlar atmasaydınız bu kadar eleştirilir miydiniz, acaba hata mı yaptınız" sorusunu Erdoğan, "Hatamız herhalde bu oldu" diye yanıtladı.
Askeri vesayetten dertli olan çevrelerden, askeri vesayeti kaldırdıktan sonra takdir görmek istediklerini belirten Erdoğan, "Biz, 'At denize balık bilmezse halik bilir' dedik. Böyle devam ettik" ifadesini kullandı.
"Kürt kardeşlerim beni seviyor"
Kürt vatandaşların sorunlarıyla ilgili konularda attıkları adımları Kürtlerin anladığını ancak köşe yazarlarının hala anlayamadıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Niye hala anlayamıyorsunuz. Hiç olmazsa yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarına bakın. Buralarda AK Parti'nin tutulma durumu nedir, Tayyip Erdoğan'ın sevilme durumu nedir? Bunlara bir baksalar zaten onu görecekler. Kürt kardeşlerim beni seviyor, partimi seviyor. Bize karşı muhabbeti farklı. Çünkü biz onların dertleriyle dertlendik."