'Fransa'ya yaklaşık 40 kişi iade edildi'
Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil, Türkiye'nin yabancı savaşçı olarak aranan yaklaşık 40 Fransız vatandaşını Fransa'ya iade ettiğini açıkladı.
Büyükelçi Akil, Türkiye ile Fransa arasında yabancı savaşçılarla mücadele konusundaki işbirliğiyle ilgili soru üzerine Türkiye'nin, bu mücadelenin mutlaka savaşçıların çıkış yaptığı ülkelerden başlaması gerektiği yönündeki görüşünü anımsattı.
Ülkelerin kendi vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarını kontrol etmesinin önemini vurgulayan Akil, "Ben, Türkiye Cumhuriyeti olarak, hangi Fransız vatandaşının yabancı savaşçı olduğunu, hangisinin olmadığını ayırt edemem. Bunu benim havalaanındaki veya diğer yurt içine girişlerdeki sınır polisimin bilmesi imkansız. Ancak hareket noktasındaki ülkeler bize bilgi akışı sağlarlarsa işbirliği yapabiliriz" dedi.
Konunun gerek Fransız gerekse diğer ülke makamlarıyla paylaşıldığını belirten Akil, "Bu işbirliği, ilk başlarda maalesef sağlıklı yürümedi, ama şimdi daha somut adımlar atıldı. İşbirliğinin daha iyi yürüdüğünü söyleyebiliriz. Kaynak ülkeler bu işin ciddiyetine vardılar" diye konuştu.
Kaynak ülkeler açısından da potansiyel suçluların ve terör örgütlerine katılması olası kişilerin tespitinde zorluklar yaşandığına işaret eden Akil, işbirliği açısından bu kişilerin isimlerinin bildirilmesinin temel şart olduğuna, ancak bu şekilde Türkiye'ye girişlerin engellenebileceğine dikkati çekti.
Bugüne kadar Türkiye'ye 10 bin kişinin isminin iletildiğini kaydeden Akil, bu kişilerden Türkiye sınırına gelenler olduğunda yurt dışına geri gönderildiklerini ifade etti. Akil, bugüne kadar yabancı savaşçı olduğu iddiasıyla aranan ve Türkiye'de yakalanan bin 200'e yakın kişinin yurt dışına gönderildiğini belirtti.
Büyükelçi Akil, "Bizim açımızdan işbirliğinde sorun yok, ancak kaynak ülkelerin de bu konuda çok daha fazla gayret sarf etmeleri ve evlerinde duruma hakim olmaları önem arz ediyor" diye konuştu.
Akil, Türkiye'nin kaç kişiyi Fransa tarafından yabancı savaşçı olduğu iddiasıyla arandığı için iade ettiğine ilişkin soruya "40'a yakın Fransız vatandaşı iade edildi" yanıtını verdi.
"Terörle mücadele ederken 'ama' kelimesini kullanmamak lazım"
IŞİD'le mücadelede uluslararası işbirliğiyle ilgili soru üzerine Akil, Türkiye'nin 30 yıldan bu yana terörizmle mücadelede uluslararası işbirliği yapılması gerektiğini her vesileyle dile getirdiğini anımsattı.
Türkiye'nin bu konuda Batılı ülkelerden olumlu cevap alamadığına dikkati çeken Akil, "Bu işbirliği ortamı, terörizm Batı ülkeleri için ciddi bir tehdit oluşturmaya başladığı zaman, Batılı ülkeler bu işbirliğinin kendileri açısından ne kadar zorunlu olduğunu gördükten sonra gelişmiştir" dedi.
Terör örgütleriyle mücadelede Türkiye'nin Fransa ve diğer ülkelerle yakın işbirliği yaptığını vurgulayan Akil, şunları kaydetti :
"Bugün Batılı dostlarımız ve müttefiklerimizin de bu anlayışa varmış olmalarından memnuniyet duyuyoruz. Şunu da hiçbir zaman unutmamamız gerekli: Terörle mücadele ederken 'ama' kelimesini kullanmamak lazım. 'Şu terör örgütleri bu eylemleri yapıyor ama' dediğiniz zaman, teröre belirli bir haklılık arayışına girersiniz. Bunu hiçbir terör örgütü için yapmamak lazım. Çünkü o zaman her örgüt kendi açıklamasını bulabilir. Terörle mücadelede ve uluslararası işbirliğinde bu 'ama' kelimesinin bertaraf edilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Yoksa her ülkenin kendi iyi terör örgütleri, kötü terör örgütleri diye ayrımlar olur. Bu da uluslararası mücadeleyi çok zayıflatır."
İkili ilişkiler
Akil, Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkilere ilişkin soru üzerine eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde ilişkilerin zor bir dönemden geçtiğini ve ilişkilerin genel olarak son 30 yılda çok inişli çıkışlı bir seyir izlediğini anlattı.
Cumhurbaşkanı François Hollande'ın geçtiğimiz yıl ocak ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaretin ilişkilerde bir dönüm noktası oluşturduğunu vurgulayan Akil, "Bu ziyaret sırasında iki ülke, ilişkilerini geliştirme konusunda bir mutabakata vardı. Bu ziyaretten sonra ilişkilerin sürekli olarak iyiye gittiğini söyleyebiliriz" dedi.
"Fransız halkı siyasi ayrım gözetmeksizin birleşebilmiştir"
Paris'teki saldırıların Fransız toplumuna etkisiyle ilgili soruyu yanıtlayan Akil, "Bu saldırılar, Fransa toplumunda büyük bir travma oluşturdu, Fransa'nın da ciddi bir terör tehdidi altında olduğunu gösterdi" dedi.
Saldırıların Fransız toplumunda büyük bir paniğe yol açtığını vurgulayan Akil, saldırıların ardından Paris'te sosyal hayatın neredeyse durduğunu anlattı.
Fransız hükümeti ve halkının saldırılara verdiği tepkinin önemine de dikkati çeken Akil, "Burada her ülke açısından alınması gereken ciddi dersler var. Bu terör saldırılarından sonra Fransız halkı, siyasi ayrım gözetmeksizin birleşebilmiştir" diye konuştu.
Fransa'da teröre karşı yapılan yürüyüşe 3-4 milyon kişinin katıldığını anımsatan Akil, her renkten ve her siyasi görüşe mensup insanın bir araya gelerek teröre karşı seslerini yükseltebildiklerine işaret etti. Bunun bir dayanışma ruhu ve teröre karşı nasıl mücadele edilebileceğinin önemli bir göstergesi olduğuna dikkati çeken Akil, "Türkiye açısından üzücü olan, teröre karşı bu kadar şehit vermiş, teröre maruz kalmış bir ülkede böyle bir yürüyüşün 30 senedir yapılamamış olmasıdır. Bu, sadece Türkiye açısından değil, birçok ülke açısından alınacak bir derstir" dedi.
Avrupa'daki aşırı sağ hareketler
Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi de dikkate alındığında son dönemde Avrupa ve Fransa'da aşırı sağın temel kazanmaya başlayıp başlamadığı sorusu üzerine Akil, 1990'ların başında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra dünyada bir ideolojik boşluk oluştuğunu ve bu ideolojik boşluğu da dinin "siyasi bir değer" olarak doldurduğunu söyledi.
Türkiye'nin bu tehlikenin farkına vararak, ideolojik çatışmanın dinler arası, kültürler arası çatışmaya dönüşmesini engellemek için İspanya ile Medeniyetler İttifakı projesini gündeme getirdiğini anımsatan Akil, ancak projenin dünyadaki siyasetçilerin çoğu bu değişimi göremediği için beklenen ölçüde sonuç veremediğini belirtti.
Dinin siyasi bir değer olarak ortaya çıkmasının, Batı toplumlarındaki tezahürünün aşırı sağcı partilerin yükselişi ve kendisinden olmayan değerlerin dışlanması gibi bir durumu ortaya çıkardığını ifade eden Akil, "Dinin siyasi bir değer olarak ortaya çıkması, ekonomik krizle birleştiği zaman bir günah keçisi arandı ve o günah keçisi de yabancılar, kendi kültürlerinden, kendi dinlerinden olmayan kişiler oldu" dedi.
Avrupa'daki aşırı sağ partilerin bu durumu istismar ettiğini vurgulayan Akil, "Bugün gelinen noktada her ülkenin değişik oranlarda bu gelişmenin etkisi altında olduğu söylenebilir" dedi.
"SYRIZA iktidarı Avrupa'da birçok şeyin yeniden sorgulanmasına yol açacaktır"
Yunanistan'da SYRIZA'nın iktidara gelmesiyle ilgili soru üzerine Akil, ilk kez Avrupa'da eski komünist partilerin söylemlerini çağrıştıran bir sol partinin iktidara geldiğini söyledi.
Bu gelişmenin Avrupa'daki dengeleri ve ilişkileri nasıl etkileyeceğini bekleyip görmek gerektiğine işaret eden Akil, "Bugünden şunu söyleyebiliriz: Yunanistan'da SYRIZA'nın iktidara gelmesi, Çipras'ın başbakan olması Avrupa'da birçok şeyin yeniden sorgulanmasına yol açacaktır. Tabii burada Çipras'ın ekonomik olarak başarılı olup olamaması veya iktidarını sağlamlaştırıp sağlamlaştıramaması da belirleyici rol oynayacaktır. Yani marjinal bir parti konumuna mı dönecektir? İktidarda kalacak mıdır? Kalıcı olacak mıdır? Bu da önemli" dedi.
"Randevu sisteminin menfi sonuçları görüldüğü için o sistemi kaldırdık"
Akil, haziranda yapılacak milletvekili genel seçimlerinde yurt dışında oy kullanma işlemlerine ilişkin soruyu yanıtlarken yurt dışında vatandaşların seçimlerde oy kullanabilmesinin çok önemli bir demokratik hak ve sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi.
Yurt dışında bulunan vatandaşların da bu gelişmeden büyük memnuniyet duyduğunu vurgulayan Akil, geçen yıl cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt dışındaki vatandaşların ilk kez oy kullanması dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu'nun bazı tedbirlerin alınması ihtiyacını hissettiğini belirtti. Akil, sözlerine şöyle devam etti :
"Katılımı sağlamak açısından, Dışişleri Bakanlığı olarak bizim karşı çıkmamıza rağmen randevu sistemi getirildi. Randevu sistemi, tabii ki uygulaması zor bir sistemdi. Katılımı biraz düşürdü. Tatil dönemi olması nedeniyle de katılım düştü. Duyuru açısından ben bir sorun yaşadığımızı düşünmüyorum. Çünkü duyuruyu yapabildik ama herkesin seçmen kartını elektronik ortamda bilgisayarlar aracılığıyla alması gerektiğinden bunda da belki bazı zorluklarla karşılaşıldı. Ama ben tahmin ediyorum ve ümit ediyorum ki, bu sene haziran ayında yapılacak milletvekili seçimlerinde katılım çok çok daha yüksek olacaktır. Randevu sisteminin menfi sonuçları görüldüğü için bu kez o sistemi kaldırdık."
Vatandaşların seçimlerde, tıpkı havaalanlarında olduğu gibi ve Dışişleri Bakanlığı'nın geçen yıl önerdiği üzere 20 gün boyunca bulundukları ülkede oy verebileceklerini belirten Akil, bunun vatandaşların başkonsolosluklara herhangi bir işlem için geldiklerinde oylarını da kullanabilmelerine imkan sağlayacağını sözlerine ekledi.