Kayseri'deki olaylar için çarpıcı sözler! Göçmen olayını psikolojik savaşa çevirdiler

Kayseri'de dün akşam saatlerinde 6 yaşındaki bir kız çocuğuna Suriyeli mültecinin istismarı haberleri sonrası sokaklar savaş alanına döndü.

Sosyal medyada algı yaparak halkı sokağa döküldü. Suriyelilerin evlerine dükkanlarına saldırıldı. İçeride insanların olduğu bu mekanlar ateşe verildi.

Polisin olaylara müdahale etmesine rağmen sosyal medyada devam eden göçmenlere yönelik nefret algısını Sosyolog ve Tarihçi İsmail Öz, tgrthaber.com'un özel haber şefi Zehra Maslak'a çarpıcı sözlerle açıkladı.

 GÖÇMEN OLAYINI PSİKOLOJİK SAVAŞA ÇEVİRDİLER 

Halkın kitlesel bir psikolojik savaşa sürüklendiğinin altını çizen Öz, öncelikle istismar olayına devletin müdahale ettiğini belirtti. Suçluların hak ettikleri cezayı almaları için bakanlığın bizzat devrede olduğunun da altını çizdi.

Öz, sözlerine şu ifadelerle başladı:

"Kitle psikolojisi açısından konunun mutlaka değerlendirilmiş olması gerekiyor. Evet, burada bir mağduriyet söz konusu bir istismar söz konusu. Zaten bakanlık da burada gereken müdahaleyi yapıyor ve konuya müdahil olup bu çocuğumuzu ailesiyle birlikte korumaya alıyor. Devlet burada atması gereken adımı atıyor. Mevzu tabii burada bu konunu üzerinden işi bir anda bir göçmen meselesine dönüştürerek, gerçek anlamda bir kitle hareketi ortaya çıkarıp iktidara karşı bir silah olarak bu mevzuyu kullanmak üzere bir psikoloji oluşturulduğu görülüyor. Yani aslında burada tabii ki kitle psikolojisi olarak baktığımız zaman kitleleri harekete geçirmek isteyen provokasyon yapmak isteyen insanlar, aslında tam da böyle anları ve böyle yerleri mutlaka çok iyi kollarlar ve kendi tohumlarını buralara atarlar ve o tohumların da filizlenmesini, yeşermesini beklerler."

AVURPA'DA GÖÇMENLİK OLAYI İÇ SAVAŞA DÖNMÜŞTÜ!

Öz, Avrupa'yı örnek vererek bu tarz psikolojik olayların, göçmenlere olan saldırıların Avrupa'da büyük bir iç soruna neden olduğunun altını çizdi. Olaylar devlet kontrolündeyken, kontrolden çıkmış gibi davranılmasının ekonomik boyutunun da büyük olacağını belirten Öz, Türkiye'de tabii uzun bir süreçten beri özellikle ekonomik sıkıntılarla birlikte ortaya çıkan çok güçlü bir ırkçı damar da oluştu. Siyasi kanattan, siyasetin içerisinden bazı figürlerin de burayı kaşımasıyla birlikte böyle bir karşıt bir damar, yani aşırı sağcı yani Avrupa'da bugün bizim kızdığımız, öfkelendiğimiz ve Avrupa'yı bir şekilde sıkıntıya sürükleyeceğini, Avrupa'yı çöküşe sürükleyeceğini, Avrupa'yı bölüp parçalayacağını ifade ettiğimiz aşırı sağ olarak ortaya çıkan bu aşırı milliyetçi, ırkçı damarın aslında bizim topraklarımızda da bir şekilde fitillenmeye çalışıldığını gösteren çok temel unsurlardan bir tanesi. Halbuki burada mevzu göçmenlerin daha akıllı, daha şuurlu, daha ılımlı bir zeminde daha makul bir zeminde tartışılması gerekir ki bunların hangi koşullarda Türkiye'ye geldikleri mevzusunun ne olduğu bütün süreciyle birlikte hep anlatıldı, ortaya kondu" dedi.

İSTİSMAR OLAYI BAHANE EDİLEREK DEVLET DÜŞMANLIĞI YAPILDI!

Sosyal medyada yer alan Kayseri'deki istismar olayından sonra, Filistin'deki halkın yaşadığı katliama yönelik protestolarını bile "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret"e dönüştürenlere ise Öz ateş püskürdü.

Olayın istismar boyutundan çıkartılıp uluslararası kamuoyuna malzemeler verilmesini eleştiren Öz, bu durumun sağlıklı olmadığını şu sözlerle ifade etti:

"Devletin bu konudaki çabaları ve gayretleri elbette ki son derece önemli ve bütün bunları görmezden gelerek buradaki bu mağduriyetin yani bireysel, insana ait, insani bir tepkinin bir anda bambaşka bir tarafa dönüştürülüyor olması aslında kitleleri iktidara karşı bir silah olarak kullanma çabasının çok temel bir gayret olarak, bir kere daha burada karşımıza çıkmış oldu. Yani unutmayın, bu ırkçı, manipülatif, provokatif faaliyetlerin en temel sebepleri ne baktığımızda, onların derdi oradaki çocuğun, masum bir çocuğumuzun istismara uğraması falan değildir. Onlar her konuyu buna malzeme edebilirler. Yeter ki bir potansiyel görsünler. Yani bunu nereden görebilirsiniz? Yani daha önce gördük işte. Filistin karıştığı bir takım propagandalar yapıldığı zaman, mevzu hemen bir anda işte “katil Erdoğan” sloganlarına dönüştürüldü. Burada aslında kitleleri harekete geçirebilmenin en temel yollarından bir tanesi de kitlelerin duygularına hitap etmek ve oradaki duygusallığını kullanmaktır. Biz şunu çok iyi biliyoruz ki aslında duyguların tavan yaptığı yerde düşünmede en dip noktasına, en dip seviyesine iniyor. Kitlelerin aslında manipülasyona en açık tarafı da burada, bu çelişkide ortaya çıkıyor. O vesileyle de buraya toplanmış kitlelerin aslında bir kitle hafızası, bir kitle aklı diye bir şeyden de mahrum olduğu için bir anlamda organize bir akıldan da bahsedemeyeceğimiz için o anda tabii ki tamamen sloganlara ve bir takım manipülatif, korsan yargılara veya yönlendirmelere, açık hale geliyorlar. Bir kitle iyi de organize olmadığı zaman bir anda kendisini bambaşka bir yöne evrilmiş olarak da bulabilir."

HER MİLLETİ BERABER TAŞIDI BU TOPRAKLAR!

Kayseri'de yaşayan Suriyeli ailelerin dükkanlarına ve evlerine saldırılmasını ise kınayan Öz, ülke içinde bir kaosu artırmanın Türkiye tarihine uygun olmadığını belirtti.

Türkiye'nin İmparatorluk tarihini hatırlatan Öz, bu topraklarda tarih boyunca birçok milletin bir arada yaşadığının altını çizdi. Öz, konuşmalarını şu sözlerle noktaladı:

"Tabii ki bu kitlenin içerisinde iyi niyetli, aslında daha sonra bu kitleden ayrılıp evine gittiğinde, kendi yaptığıyla yüzleştiğinde ne kadar yanlış bir şey yaptığını da anlayabilecek olan kişilerin bile o atmosferde, o duygu coşkusunun yükseldiği atmosferde, kendisinden hiç beklenmeyecek bir takım tavır ve hareketleri ortaya koyduğunu mutlaka kendisi de görecektir. Nitekim tarih boyunca bu kitle psikolojisi hep bu şekilde yönlendirilmiş ve manipüle edilmiştir. Burada eğer devlet ya da otorite veya o kitleyi yöneten lider, bu anlamda eğer iyi niyetli, sağduyulu ve grubuna, kitlesine hâkim değilse o zaman bunlar çok yıkıcı bir hal de alabilir. Tabii ki burada aklı Selim ve dingin bir tavırla, sükunetle ve suhuletle mantıkla hareket eden devlet kurumları valilik, bu konunun üzerinden gelebilmiş ve kitleleri kontrol edebilmiştir. Tabii ki daha kötüsü düşünüldüğünde ufak tefek denebilecek birtakım hasarlarla çok fazlaca yıkıma sebebiyet vermeden durdurabilmiştir. Burada tabii ki devletin yapmış olduğu aklıselim açıklamaları da bu anlamda değerlendirmek lazım. Tabii siyasi iktidar, siyasi irade zayıfladığı zaman işte bu kitleler o zaman polis gücü veya buna benzer bir takım güvenlik güçlerinin de zaafları oluşursa, o zaman çok daha yıkıcı hale gelebiliyorlar. Bu tip oyunlara gelmememiz gerektiği kanaatindeyim. Çünkü Türkiye'nin tarihsel hafızası bir imparatorluk hafızasıdır ve imparatorluk hafızasında da kesinlikle farklılıkları yönetebilme, farklılara karşı saygı duyabilme, yani olayları birbiriyle karıştırmama, her konuyu her durumu kendi içerisinde iyi değerlendirebilme noktasında olmamız gerekiyor. Sonuçta göçmenlerde insandır ve dolayısıyla onların içerisinde de tabii ki suç işlemeye meyilli ve bizim arzu etmeyeceğimiz tavırda tarzda olanlar olabilir; ama unutmayalım ki bu, göçmenlere has bir tavır, durum değildir. Her toplumun suçluları mutlaka vardır. Suç işlemeye meyilli olanları vardır. Bütün bunları bu suçun şahsiliği prensibini ortaya koyup bir kişi suç işledi diye bütün kitleyi bütün toplumu suçlu ilan etmek ve onları lanetli olarak kabul etmek hakikaten ne bizim tarihimizde ne de dini inançlarımızda, ahlakımızda ve vicdanımızda tarif edilebilecek bir durum değildir. İnşallah Türk toplumu bu akıl çemberinin içerisinde konuyu mutlaka daha sükunetle ve suhuletle değerlendirilecektir."