Tutuklu albaydan çarpıcı iddia
İzmir'de darbe girişimine ilişkin görülen davada, tutuklu sanık eski Tuğamiral Yıldız, örgütün sözde imamlarından "İhsan"ın 15 Temmuz gecesi kendisine, "Birliğini dışarı çıkart, ölmeden öldür." talimatı verdiğini öne sürdü.
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, gizli tanık "Kuzgun" olarak ifade veren ve mahkemede kimliğini açıklayan tutuklu sanık eski Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, örgütün sözde imamlarından "İhsan"ın 15 Temmuz gecesi kendisini arayarak, "Birliğini dışarı çıkart, ölmeden öldür." talimatı verdiğini öne sürdü.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince, Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki salonda 270 kişinin yargılandığı davanın duruşmasına bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada tutuklu sanık Yıldız, soruşturma aşamasında "Kuzgun" kod adıyla gizli tanık olarak ifade verdiğini, darbe girişimi planından önceden haberdar olduğunu, örgüt tarafından kandırıldığını belirterek, olanlardan duyduğu pişmanlık nedeniyle etkin pişmanlık yasasından yararlanmak istediğini mahkeme heyetine iletti.
Gizli tanık olarak verdiği ifadenin mahkemece kabul edilmesini isteyen Yıldız, gerçek kimliğiyle emniyet ve cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinin gerçekleri yansıtmadığını, sanal olduğunu savundu.
Yıldız, "Darbenin arkasında Fetullah Gülen'in olduğuna ilişkin ilk ifade verenlerdenim. Varolmaya çalışan bir milletin amiral yaptığı bir Anadolu çocuğuyum. Cezadan kurtulmak için değil, dini duyguları istismar edilerek kandırılan biri olarak kabul edilmek istiyorum. 15 Temmuz gecesi olayları değerlendirdikten sonra darbe girişiminin başarısız olduğunu kesinleşmeden teslim oldum. Takdirimi, kalkışmanın bitirilmesi yönünde verdim." dedi.
FETÖ ile 1990'ların başında Ahmet Ç. isimli subay aracılığıyla örgüt mensuplarının kaldığı bir evde tanıştığını, evde yapılan sohbetlerde örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarının okutulduğunu, Gülen'e ait kasetlerin dinletildiğini ve videolarının seyrettirildiğini anlatan sanık Yıldız, örgüt mensuplarının gerçek isimlerinin sorulmaması için uyarılar aldığını, herkesin birbirini kod ismiyle tanıdığını, o günün şartlarında bunu sorgulamadıklarını ancak neden böyle davrandıklarını şimdi daha iyi anladığını savundu.
Çocuğunu, örgüte ait olduğu gerekçesiyle kapatılan Nokta Koleji'ne gönderdiğini kaydeden sanık Yıldız, 17-25 Aralık sürecinin ardından örgütün, FETÖ üyelerinin birbiriyle görüşmelerini azalttığı, Gülen'in kitaplarını toplattırdığı ve sohbet sayılarının azaltılması gibi çeşitli tedbirleri aldığını, hükümete yakın kimselerle temas kurulmaması ve onlardan uzak durulması gibi talimatlar verdiğini ifade etti.
Harp Akademisi sorularını örgüt üyeleri vermiş
Harp Akademisi sınavlarından önce "Remzi" kod adlı örgüt mensubunun genel kültür sorularını kendisine verdiğini itiraf eden Yıldız, göreve başladıktan sonra İstanbul'dan İzmir'in Foça ilçesine tayinle geldiğinde örgütte "Abi" olarak tabir edilen bir kişi tarafından kendisine "Tufan" kod ismini verildiğini, örgütte 10 yıldan beri bu isimle bilindiğini, bu davanın sivil tutuklu sanıklarından Hasan Coşkuner'in "İhsan" kod ismini kullandığını, bu kişinin darbe girişiminin planlandığı Ankara'daki villada yapılan toplantılara katıldığını, Coşkuner tarafından kendisine verdiği tablette yüklü bulunan, iki aşamalı şifreyle girilen "VPN" ve "Viber" programı üzerinden haberleştiğini, talimatları buradan aldığını ve örgütün kriptolu haberleşme programı "ByLock"u ihtiyaç duymadıklarından kullanmadığını öne sürdü.
"Gizli tanık olarak verdiğim ifademin arkasındayım"
Eski Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Süleyman Manka'nın da darbe girişimi öncesinde "İhsan"ın evinde görüşme yaptığını ileri süren sanık Yıldız, "Hain değilim, bana hain diyenler (Örgüt mensuplarını kastederek) FETÖ nedeniyle TSK'dan ya da kamudan atılan binlerce insanı, annesiz babasız kalan çocukları, eşsiz kalan hayat arkadaşlarını ve Türkiye'de neler olduğunu iyi düşünsün. Ben de bunların hainliklerini olaylar sona erdikten sonra gördüm." ifadelerini kullanarak, "Kuzgun" kod adıyla gizli tanık olarak verdiği ifadesinin arkasında olduğunu bildirdi.
Darbe için 2 tarih belirlenmiş
Sanık Yıldız, ifadesinde, örgütün sözde "Hava Kuvvetleri imamı" Adil Öksüz'ün Ankara'da Çukurambar'daki bir villada darbe girişiminden önce TSK'dan ihraç edilen Koramiral Ömer Faruk Harmancık, Tuğamiral Sinan Sürer, bu davanın tutuklu sanıklarından Albay Hakan Bıyık ile "İhsan" kod isimli Hasan Coşkuner ve ismini bilmediğim birçok kişiyle toplantı yaptığını öne sürerek, şunları anlattı:
"Villa içerisinde çalışmalar devam ederken, namaz vakitlerinde villa içerisindeki herkes abdest alıp namaz kılıyordu ancak farzları oradaki sivil bir şahıs kıldırıyordu. Bu şahsın 15 Temmuz sonrası görsel ve yazılı medyada çıkan haberlerden gördüğüm kadarıyla TSK'da 'Havacı imam' diye adı geçen Adil Öksüz olduğunu anladım. Bu şahıs villaya girdiğim ilk gün olduğu gibi diğer günlerde de sürekli olarak villanın diğer katlarını da gezerek, villada bulunan ve yapılacak olan askeri darbeyle ilgili çalışmaları yürüten diğer örgüt mensuplarıyla görüşmeler yapıyordu. Öksüz, benimle birebir görüşmedi. Sadece Harmancık'la yaptığı konuşmalarını duyuyordum. Öksüz'ün darbe planının bitmek üzere olduğu, birkaç unsurun eksik kaldığını, bunların tamamlanacağını, Gülen'e onaylatılacağını söylediğini duydum. Öksüz darbe planını Gülen'e yazılı olarak değil, planı ezbere sunacağını söylüyordu. Villada, eksikliklerin giderilmesi halinde darbe planının 15 Temmuz'da, aksi halde 22 Temmuz'da devreye sokulacağı konuşuldu. Tarih konusunda kararsızlık vardı ancak iki tarihte de, darbe planı saat 03:00'te devreye sokulacaktı."
Adil Öksüz'den "Şeytanı içimize karıştırmayalım" telkini
Sanık Yıldız, villadakilerin darbe planının başarılı olmaması halinde nelerin yapılacağı ve halka rağmen söz konusu silahlı darbe girişiminin başarı ile sonuçlanamayabileceği görüşü dile getirildiğinde Öksüz'ün telkinlerde bulunarak, "Bu tür olumsuz düşüncelerle şeytanı içimize karıştırmayalım. Allah'ın yardımı ile bu iş olumlu sonuçlanacaktır." dediğini savundu.
Öksüz ile Sürer ve Harmancık'ın kendisine 15 Temmuz gecesi darbe yapacaklarını ve yönetime el koyacaklarını söylediklerini, kendisine de Tümamiral Aydın Şirin, Tümamiral Hasan Nihat Doğan, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Hasan Uşaklıoğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Serdar Dülger'in derdest edilmesi ile İzmir'deki Türk Telekom Müdürlüğünü kontrol altına alma görevlerinin verildiğini, bunu nasıl yapacağını sorduğunda kendi bölüğünde yapı ile irtibatlı uzman personelin isim listesinin verildiğini kaydeden sanık Yıldız, ifadesini şöyle sürdürdü:
"Amiraller ve İzmir Türk Telekom Müdürlüğünün nasıl kontrol altına alınacağına ilişkin bilgim yoktu. Harmancık bana, 'Türkiye'de sıkıyönetim ilan edip, sokağa çıkma yasağı uyguladıktan sonra amiralleri rahat bir şekilde gözaltına alacaksınız. İzmir Türk Telekom Müdürlüğünü ise ertesi gün saat 10:00 sıralarından elini kolunu sallaya sallaya kontrol altına alabileceksin.' şeklinde sözler söyledi. Şirin ile Doğan'ı derdest ettik ancak Dülger ile Uşaklıoğlu gözaltına alınamadı. Tuğamiral Manka, Uşaklıoğlu'nun gözaltına alınması görevini 'Uşaklıoğlu'yla yüz yüze bakıyoruz, onun ailesiyle görüşüyorum. Böyle bir şeyi yapamam.' gerekçesiyle reddetmişti. Böyle olunca Uşaklıoğlu ortada kalmıştı."
Amiralleri derdest ettikten sonra "İhsan"dan emir almış
Tümamiral Şirin ve Tümamiral Doğan'ın derdest edilmesinin ardından sorumlusu "İhsan" ile tablet üzerinden yaptığı görüşmede, amiralleri Çiğli 2. Ana Jet Üssü'nün eski Kurmay Başkanı Albay Ramazan Elmas'a teslim etmesi, üsse gittiklerinde "Yurtta Sulh" parolasının kullanılması yönünde talimat aldığını iddia eden sanık Yıldız, sıkıyönetim emri geldikten sonra nöbetçi sayısını artırarak onları teçhizatlandırdıklarını, nöbetçilerin dışında kimseye teçhizat vermediğini, birliğini dışarı çıkartmadığını aktardı.
FETÖ'nün sözde imamından "öldür" emri
Sanık Yıldız, "Televizyondaki farklı görüntüleri izleyince olayların gerçek yüzünü gördüm. Darbe planında kan dökülmeyeceği yönünde görüş belirtilmişti ancak kan döküldüğünü, Boğaziçi Köprüsü'nün tanklarca kapatıldığını, savaş uçaklarının Ankara'yı bombaladığını gördükten sonra olayları tekrar değerlendirdik. Uşaklıoğlu beni arayarak, Tümamiral Şirin'i sordu, o esnada Uşaklıoğlu'na Şirin'in yerini söylemedim. Bana 'Sen kimdensin?' diye sorunca 'Sizdenim' diye cevap verdim. Sonra beni arayan eski İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya'ya personel ve araçları dışarı çıkartmadığımı söyledim. 'İhsan' kod isimli kişi beni aradı, 'Birliğini dışarı çıkart, ölmeden öldür.' diye talimat verdi. Bu talimatı yerine getirmedim."
"Akın Öztürk, Genelkurmay Başkanı olacaktı"
Sanık Yıldız, darbe girişiminin başarılı olması durumunda, FETÖ'nün Genelkurmay Başkanlığına ve Yurtta Sulh Konseyi Başkanlığına eski YAŞ üyesi Akın Öztürk'ün getirilmesine karar verildiğini ifadesine ekledi.
Mahkeme başkanının, "Kod ismi İhsan olan kişi darbe öncesi seni Ankara'ya davet etmesi teklifi neden hemen kabul ettin, sorgulamadın?" sorusuna sanık Yıldız, "Annem Ankara'da yaşıyordu. Uzun süredir de onu görmüyordum. Bu daveti fırsat bilerek, koşarak Ankara'ya gittim. Toplantıdan sonra yanına gittiğim annemin elini öptüm, zaten onda kaldım." diye cevap verdi.
"Belki de darbeyi bu yüzden öne çektiler"
Sanık Yıldız, mahkeme başkanının, "Devletin elinde TSK'da FETÖ mensubu olduğu iddia edilen 600 kişilik bir listenin olduğu ve bunların tasfiye edileceğine yönelik bir söylemden haberin var mıydı? Bu durum villadaki toplantıda konuşuldu mu?" sorusuna, "Devletin ya da hükümetin elinde böyle bir liste olduğu söyleniyordu. YAŞ'tan önce ya da sonra bu isimlerin emekli edileceği konuşuluyordu. Oradakiler, 'Biz bu hareketi (Darbe kastedilerek) yapmazsak, onlar bize bu hareketi yapacaklar. Belki de darbeyi bu yüzden öne çektiler." şeklinde yanıt verdi.
Mahkeme heyeti, sanık Yıldız'ın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı yarına erteledi.