Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği’nden Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’e destek mektubu
Türk Eğitim-Sen ve Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği Genel Başkanı Talip Geylan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e bir mektup gönderdi.
Mektubunda bölgede yaşananların “sorun” diye tanımlanmasını ve adeta iki devletin eşit koşullarda muhatap olduğu bir anlaşmazlık gibi sunulmasını asla kabul etmediklerini bildiren Geylan, muhatap olunan bu durumun tek çözümünün Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları derhal terk etmesi, 30 yıldır mağdur ettiği tüm vatandaşlara tazminat ödemesi olduğunu kaydederek, “Ermenistan yönetimi, bugüne kadar bunu yapmadığına göre artık uluslararası hukukun bize tanıdığı, ‘ülke bütünlüğü ilkesine saygı mükellefiyeti’ ve ‘meşru müdafaa hakkı’ çerçevesinde Yukarı Karabağ'ı ve işgal edilen bütün topraklarımızı kuvvet kullanarak almak doğal bir hakkımızdır” ifadelerini kullandı.
Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin işgal edildiğini ve 1 milyonun üzerinde soydaşlarının evlerini terk ederek “kaçgın” durumuna düşürüldüğünü belirten Geylan, “Ortada bir Karabağ sorunu yoktur, düpedüz ‘Karabağ’ın işgali’ söz konusudur” dedi.
Karabağ’ın Türk olduğunu ve Türk kalacağını bildiren Geylan, “Her zaman olduğu gibi tüm kalbimizle haykırıyoruz: Karabağ Türk’tür, Türk kalacaktır. Vuslat özlemi sona erecek; er ya da geç Türk'ün üç renkli bayrağı Karabağ'a asılacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Geylan'ın Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e gönderdiği mektup şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanım; işgalci Ermenistan’ın uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal ederek Azerbaycan topraklarına yaptığı ve doğrudan sivilleri hedef alan kalleş saldırısını bir kez daha şiddetle telin ediyorum. Türk Eğitim-Sen ve Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği (UAESEB) olarak tüm varlığımızla kardeş Azerbaycan halkının yanında olduğumuzu; uluslararası hukukun kabul ettiği ve Azerbaycan'ın gasp edilen tüm haklarını sonuna kadar savunacağımızı bir kez daha ifade ediyorum. Malum olduğu üzere, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si işgal edilmiş ve 1 milyonun üzerinde soydaşımız evlerini terk ederek ‘kaçgın’ durumuna düşürülmüştür. İşgal edilen bu toprakların incisi olan Yukarı Karabağ, sadece Azerbaycan için değil Türkiye için de büyük bir vuslat özlemine dönüşmüştür. Bölgede yaşananların ‘sorun’ diye tanımlanmasını ve adeta iki devletin eşit koşullarda muhatap olduğu bir anlaşmazlık gibi sunulmasını asla kabul etmiyoruz. Ortada bir Karabağ sorunu yoktur, düpedüz ‘Karabağ'ın işgali’ söz konusudur. Bu durumun da tek bir sorumlusu vardır: İşgalci Ermenistan! Muhatap olduğumuz bu durumun tek çözümü ise Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları derhal terk etmesi, 30 yıldır mağdur ettiği tüm vatandaşlarımıza tazminat ödemesidir.
Ermenistan yönetimi, bugüne kadar bunu yapmadığına göre artık uluslararası hukukun bize tanıdığı, ‘ülke bütünlüğü ilkesine saygı mükellefiyeti’ ve ‘meşru müdafaa hakkı’ çerçevesinde Yukarı Karabağ'ı ve işgal edilen bütün topraklarımızı kuvvet kullanarak almak, doğal bir hakkımızdır. Bir kısım uluslararası kuruluş ve ülkelerin Azerbaycan ve Ermenistan’a yönelik müzakere çağrısı yapmalarını da artık anlamsız buluyoruz. Gelinen noktada tek müzakere konusu, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklarımızdan çekilme takvimi olmalıdır. Atasözümüzde ifade edildiği şekliyle ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali’ tutumları kabul etmiyor, Azerbaycan’ın öz toprakları üzerinden hiçbir müzakereyi kabul etmiyoruz. Türkiye ve Azerbaycan bakımından yalnızca kulağa hoş gelen bir söz olmayıp doğrudan doğruya, her iki devletin resmi dış politika stratejisinin veciz bir ifadesi olan ‘Tek millet-iki devlet’ anlayışına sonuna kadar bağlıyız. Bu bağlılığın doğal bir sonucu olarak canımızla, kanımızla ve tüm varlığımızla can Azerbaycan’ımızın yanındayız. Duamız ve desteğimiz sizlerledir. Her zaman olduğu gibi tüm kalbimizle haykırıyoruz: Karabağ Türk’tür, Türk kalacaktır! Vuslat özlemi sona erecek; er ya da geç Türk'ün üç renkli bayrağı, Karabağ'a asılacaktır. Selam ve hürmetlerimizle...”