Türkiye'nin gündemine oturan İstanbul’da bebekleri kendi anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bebek ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davada altıncı güne girildi. Hakkında 582 yıla kadar hapis cezası istenen ve örgütün lideri olduğu belirtilen Fırat Sarı savunma yapıyor. Sarı, savunmasına "Buraya gelmek istedim hayattan bir beklentim yok artık her şeyi anlatmak istiyorum." sözleriyle başladı. Sistemi kendisi keşfetmediğini ve daha önce de böyle bir sistemin olduğunu söyleyen Sarı "112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık" diye konuştu. Sarı savunmasında bebek başına da 750 lira ödediğini itiraf etti. Sarı, kan donduran "Bebeğin fişini çekeceğim" tapesi için de "Siz duyunca irite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı" dedi. Dava salı günü devam edecek. İşte tüm detaylar...
Türkiye'yi sarsan İstanbul’da bebekleri anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bebeklerin ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davada altıncı güne girildi. Davada ara karar açıklandı. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Dava salı günü devam edecek.
Davanın beşinci oturumunda örgütün kilit isimlerinden ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ve örgüt yöneticisi Dr. İlker Gönen savunma yaptı. Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir savunmasında "Hasta yönlendirmesi yaptığımdan dolayı maddi bir kazanç elde ettiğimi kabul ediyorum." derken İlker Gönen ise savunmasında, "Herkesin suçu olabilir. Suçum olabilir ama bebek katilliği ile kimse beni yaftalayamaz" dedi.
Davanın altıncı oturumu başladı. Tutuklu sanıklar duruşma salonuna giriş yaptı. Altıncı duruşma örgüt elebaşı olduğu değerlendirilen tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'nın savunmasıyla başladı. Sarı savunmasına "2 ay önce savcıyı tehdit mevzusu olunca avukatlarım ayrıldı, sonra memleketimden iki avukat geldi destek olmak için. Ama hazır olmadıklarını söylediler. Ben elimden geldiğince savunma yapmak istiyorum" sözleriyle başladı.
"Buraya gelmek istedim hayattan bir beklentim yok artık herşeyi anlatmak istiyorum." diyen Sarı savunmasına "insanlık onurum kalmadı. Strateji benimsemedim, dosyayı konuşmuyoruz. Her şeyi anlatıyorum" dedi.
Bu sistemi kendisi keşfetmediğini ve daha önce de böyle bir sistemin olduğunu söyleyen Sarı "Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım. Bu operasyon süresince birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.
Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var. Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.
Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.
İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı." ifadelerini kullandı.
Para karşılığı hasta aldıkları iddialarına "112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor. 2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez." dedi.
Çete lideri Fırat Sarı savunmasında ortaya çıkan telefon konuşmlarıyla ilgili "Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor. Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler küvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi." ifadelerini kullandı.
İfadesinde bir raporla ateşe atıldıklarını söyleyen Sarı "O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum" dedi.
Sarı ifadesine söyle devam etti; "Gıyasettin’e bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra ‘ortak olalım’ dedik ama olmadı. Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu."
Sanık Sarı savunmasının devamında “Deniz Korkmaz'ın bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Çünkü genç yaşlarımda örgüt tecrübem var oradan biliyorum. Benim çocuklarım, 'babam hastalarıyla ilgilenmekten bizimle ilgilenmiyor' diyorlardı. Şimdi düştüğüm hale bak. Basit bir insanım ben, bana tepki gösteren anne ve babaları anlıyorum haklılar” dedi.
Sarı savunmasında “İlaç alınış 300 liraya, 500 liraya satılmış. Bu ilaçlar saklama şartları önemli olan ilaçlar. Bu ilaçları sanık Hasan'ın poşete koyup götürdüğünü gördüm. Bu işleri Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı yaptı ve benim hayatımı kararttı” şeklinde konuştu.
Duruşmada mahkeme başkanı tarafından sanığa tape kayıtlarında yer alan Çorlu Reyap Hastanesi’nin yenidoğan yoğun bakım servisinin sorumlu hemşiresi sanık Bahar Kanık ile Fırat Sarı arasında geçen bir bebeğin fişini çekme konuşması da soruldu. Konuşmada Fırat Sarı’nın bir bebek ile ilgili ‘ölmesin ha’ dediği, Bahar Kanık’ın ‘Sarıkaya’nın da fişini çekeceğim ha gelmezseniz’ dediği, Fırat Sarı’nın ise ‘haha dedemin fişi’ cevabı üzerine Bahar Kanık’ın ‘haha çekeceğim fişi’ şeklinde cevap verdiği görüldü. Fırat Sarı bu tape kaydına ilişkin “O bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötü bir bebekti. Öyle bir şey yok ama. Niye fişini çeksin. Şimdi bunu siz duyunca irite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini neden çekelim? Ben hastaların uzun yatışı ile para kazanıyorsam neden fişini çekeyim? Yapılmaması gereken bir şey. Tape olmuş dinlenmiş. Keşke yayınlanmasaydı. Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz ‘birinin kellesini aldım’ diye. Keşke konuşmasaydım. Espri yapılmış ama yapılmaması lazımdı” dedi. Bunun üzerine duruşma savcısı, “Bizim üzerimizden örnek vermeden savunma yap” dedi.
Duruşma savcısının "Ex olana kadar ilaca devam edeceksin" tapesiyle ilgili "Nereden biliyorsun öleceğini?" sorusuna Fırat Sarı "O konuşmada, ‘kesmeyeceksin, devam edeceksin’ anlamında söyledim. ‘Eks’ kötü bir tabir. Ağır bir ameliyat olmuştu." şeklinde cevap verdi.
Duruşma savcısının 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorsunuz. Size göre her şey doğru mu yapıldı?" sorusuna ise Sarı "Bazı bebeklere dair bilgim yok. İhmallerimiz olduğunu da düşünmüyorum." ifadelerini kullandı.
Öte yandan mahkeme başkanının "Para karşılığında bebeklerin getirildiğinden hastane sahiplerinin haberi var mıydı?" sorusuna yanıt veren Fırat Sarı, "Hastane sahiplerinin haberi vardı." dedi.