Kültür - Sanat

Nilgün Marmara kimdir, neden öldü? Nilgün Marmara şiirleri ve hayatı...

"Nilgün Marmara kimdir, kaç yaşında öldü? Nilgün Marmara neden intihar etti?" sorularının cevabı merak ediliyor. Cemal Süreya'nın "Zelda" dediği, ölümünden sonra sık sık gündeme gelen ve ölümünün ardından yayınlanan eserleri ile okuyucularına ulaşan; Türk Edebiyatı'nın sevilen isimlerinden Nilgün Marmara'nın merak edilen hayatı, şiirleri ve en sevilen sözleri haberimizde...

Nilgün Marmara kimdir, neden öldü? Nilgün Marmara şiirleri ve hayatı...
KAYNAK:
|
GİRİŞ:
25.11.2021
saat ikonu 15:19
|
GÜNCELLEME:
25.11.2021
saat ikonu 15:19

Türk Edebiyati'nin sevilen isimlerinden Nilgün Marmara'nin hayati arastirilmaya devam ediyor. Cemal Süreya, Ece Ayhan gibi sairlerin eserlerinde adini andigi, ancak ölümünden sonra eserleri okuyucuyla bulusan Nilgün Marmara'nin siradisi yasami, kendine ithaf ettigi satirlari ve Nilgün Marmara'nin en sevilen siirleri haberimizde...

NILGÜN MARMARA KIMDIR?

Nilgün Marmara, 13 Subat 1958'de Istanbul Moda'da dünyaya geldi. Babasi, Bulgaristan'in Plevne sehrinden, annesiyse Vidin'den Istanbul'a göç eden Marmara'nin babasi muhasebe müdürüydü. Liseyi Kadiköy Maarif Koleji'nde okuyan Nilgün Marmara, Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde üniversite hayatina basladi fakat siyasî sebeplerle burada devam edemedi. Sinava tekrar giren ve Bogaziçi Üniversitesi Ingiliz Dili ve Edebiyati bölümünü kazanan Marmara, bölümünü "Sylvia Plath'in Sairliginin Intihari Baglaminda Analizi" baslikli tez ile 1985 yilinda bitirdi.

Mezun olduktan sonra Marmaris'te bir tatil köyünde çalismaya baslayan Nilgün Marmara çesitli sirketlerde sekreterlik; Misir Konsoloslugu'nda memurluklarda bulundu ve 1982 yilinda arkadas ortaminda tanistigi endüstri mühendisi Kagan Önal ile dünyaevine girdi. Esinin isi dolayisiyla 16 ay Libya'da yasayan Nilgün Marmara, 13 Ekim 1987'de yasadigi evin balkonundan atlayarak intihar etti. Henüz 29 yasinda olan Nilgün Marmara, hafizalara ölümünden sonra yayinlanan siirleriyle kazinsa da, hayat hikayesini ögrenenler için oldukça siradisi bir sair oldu.

Nilgün Marmara'nin intihar etmesinin ardindan, Ece Ayhan, "Meçhul Ögrenci Aniti" baslikli siirinde "Aldirma128! Intiharin parasiz yatili küçük zabit okullarinda." misralari ile Nilgün Marmara'ya seslendi. Ferda Erdinç ise Marmara için “üstü, agir oturakli bir kadin; alti, ayak parmaklari birbirine bakan bir çocuktu” diyerek kendisini özetledi.

Cemal Süreya 841. gün baslikli eserinde Marmara için su sözleri yazdi:

"Nilgün ölmüs. Besinci kattaki evinin penceresinden kendini asagi atarak canina kiymis, Ece Ayhan söyledi. Çok degisik bir insandi Zelda. Aksamlari belli saatten sonra kisilik, hatta beden degistiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarir, bakislarina çok güzel ama ürkütücü bir parilti eklenirdi. Çok da gençti. Sanirim otuzuna degmemisti daha. Bu dünyayi baska bir hayatin bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktigimda bir aci da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememisim. Bugün ortaya çikiyor."

Türk Edebiyati'nin sevilen isimlerinden Cezmi Ersöz ise, Nilgün Marmara'nin ölümünün ardindan "Kirk Yilda Bir Gibisin" adini verdigi kitabi yazip, Marmara'ya ithaf etti.

Ilerleyen yillarda, Nilgün Marmara'in intihar etmedigi; yani öldürüldügü ve Nilgün Marmara'nin ölümünde esi Kagan Önal'in etkisinin olma ihtimali öne sürüldü. Bununla birlikte, Kagan Önal, kendisine yöneltilen suçlamalara yönelik su açiklamayi yapti:

"Nilgün’ün tedavi olmasi gerekiyordu ama o doktordan kaçiyordu. Doktor, geldiginde evde olmasi gerekirken evde degildi. Doktor beklemisti. Gelince de konustular... Doktor bana 'Isiniz çok zor! Tedavi olmasi lazim ama çok zeki ve kültürlü. Yani en zor vakalardan...' demisti. Çünkü iyilesmesi için entelektüel faaliyetlerde bulunmamasi gerekiyordu. Ilaci dayayacaklar ve uyusacakti. Orta kültür ve zekali durumlarda bu hastalik genelde 20’li yaslarda ortaya çikarmis, Lityum tedavisi ile basarili olunurmus. Ancak Nilgün bu tipte degildi. Tedavi olmasi, buna ikna olmasi, tedaviden memnun kalmasi hepsi ayri bir dertti. Dolayisiyla tedavi olmadi. Öldügü gün bana tedaviye tekrar baslayacagina dair söz vermisti."

Nilgün Marmara'nin ölümünün ardindan basilan Kirmizi Kahverengi Defter baslikli kitabi büyük bir tartisma baslatti. Kitap, Nilgün Marmara'yi sig ve düz biri göstermekle birlikte, algi olusturuyordu. Bunun üzerine "Defterler" adli eser yayinlandi ve Everest Yayinlari'nca yayinlanan eserin arka kapagina bir açiklama yazildi:

"Nilgün Marmara'nin arkasinda biraktigi günlüklerinin Kirmizi Kahverengi Defter basligiyla izinsiz bir sekilde yayimlanmasindan itibaren baslayan yanlis anlamalar, yersiz kuskular, haksizliklar, asiri yorumlar silsilesine bir son vermek amaciyla eksiksiz olarak yayimlanan Defterler, Nilgün Marmara ile ilgili soru isaretlerini ortadan kaldiriyor. Defterler ile Nilgün Marmara adi etrafinda dönen spekülasyonlar, yalan haberler, yanlis iftiralar sona eriyor. Defterler gündelik yasama, çevresine, iliskilerine bakisini yansitarak simdiye kadar bilinenden, varsayilandan farkli bir Nilgün Marmara portresini de gözler önüne seriyor.”

2017 yilinda ise, "Kagitlar" adli eser yine Everest Yayinlari tarafindan basildi ve Nilgün Marmara'nin günlüklerindeki yazilar okuyucu ile bulusturuldu. Yazdigi siirleri kimseye göstermeyen Nilgün Marmara, binlerce kisinin hafizasina yazdigi satirlarla kazindi. 

NILGÜN MARMARA'NIN SEVILEN SIIRLERI

  • YALNIZLIK SIIRI

çok yalnizim, mutsuzum
göründügüm gibi degilim aslinda
karanliklarda kaybolmusum
...bir isik ariyorum, bir umut ariyorum uzun zamandir
aradikça batiyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çigliklarimi
duyan aldiris etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanlarin bu ilgisizligi karsisinda ilgiye susamisim
ümidimi yitirmisim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkami dönüp inandigim ve güvendigim herseye
veda edecegim

"en yakin yabanci sendin,
daha sürülmemisken isigin biberi
yaramiza,
yaslanirken boslukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takilan bakisimiz,
ilkyaz derken -kisi gözden kaçiran
yüzlerce eller yukari, saygi duruslarimiz
en güçsüz kollarla-

çözüldü askin zarif ilmegi
bulandi aynalar durulugu.
çok gizli bir dogru gecenin toylugunda
bilmedik çekenin yanlis bir uzaklik
oldugunu...

yabancilarin en yakiniydin sen! "

ey iki adimlik yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!

  • YITIK KAYNAK

Unutus bir kaynak olmali,
Yeni’yi her an’a yaymak için.
Ben sana olmaliyim,
Bana sen bir kaynak.

Görüyorum geç, kiyim çok yakin!
Biliyorum artik mut uzakligini.
Sen yüzümü götürmüyorsun,
Kendi gözünü bile!

Gerçek bilinsin, diliyoruz,
Düz, egri, çapraz ya da degirmi.
Güzeldir açiga çikisi yüregin,
Sen bil ki, ben de seveyim!

  • DAKTILOYA ÇEKILMIS SIIRLER

hiç kullanilmamis bir zamanin gözkapaklarini açiyorum

dünyamsin benim, zorbam, düzenim
bundan gözlerim göge çevrili
ellerim denizde
hiç katilmadan sende yasiyorum
dirimimsin benim
dogarken öldügüm

asagilik belirtileri sahipligin, birlestirdi
ne geceyi ne gündüzü
kölelik yetisemedi aralik paylarina sevincin

üsümüsüm
bu yaklasan kisla degil
deniz ürpertisi, gögün alacasiyla degil
ellerimin soguklugu hep bir kalabalikta
kaçisinin gizini gönlünde tuttugun
bilisiz aski/ni ver bana
üsümeyeyim

kendimizle oynayan güçsüz mahluklariz biz, yaptirimla ödülü gönlümüzde barisik tutan. mesafemiz kuyrugumuzla basimiz arasinda gider gelir, dehsetli sevincimiz bulunca ayrilmazligini yengimizle yenilgimizin. devimimiz: felcimizin kaynagindan fiskiran. güçsüzlügümüz: kivrak istemimizin yatagi. böylece doldururuz biz her kayginin, her doyumun kucagini.

az isiklari yasamin kabulümüzdür
kururken damarlarimizin son soluklari
kalabaliktan arta kalan biricik ay isigini
katmali öyleyse görülmez akisina
yasamlarimizin

"biz rengin degil
ara rengin pesindeyiz"

gerçek bilinsin, diliyoruz
düz, egri, çapraz ya da degirmi
güzeldir açiga çikisi yüregin
sen bil ki, ben de seveyim

ve dogruluruz her karanlikla
sarsilmanin yakin imgesinde

yüregin burkulmasi
göz dayaniksizligi
ask azligi

açilir ve kapanmaz
tarihin yakut yarasi

ilik bir süzülüsle
geri dön hayat
birakma yeryüzü salina
tünemis pek kara kuslar
örtsün bakisimi
görmek acisi sürsün
pencere tutsaginin
düssün hayati suya

ask küçük bir kilimdir
duvarlariyla sayilan küçük bir deniz

sevgili küçük ölüm
dur ayaklarinin altini anlayalim
kaslarini, eksik kalan yerlerini
karlar kraliçesini ev içlerinin
tarihin sonsuz noktalama isaretlerini de
kaçalim kalik çalikusundan ve daha nelerden
ülkemizin kirmizi kayigiyla
o döker yine suçunu
örtse de sisle ayibini gece

gece; ipek dokusu çözüldügünde
ellerim: eksik cennetim benim

gerçek yasaktir

"ben babamin yuvarladigi
çigin altinda kaldim"

çocuklugun kendini saf bir biçimde
akisa birakmasi ne güzeldi
yiten bu iste

çok kullanilmis bir zamanin gözlerini kapattim

  • KAN ATLASI

"ben babamin yuvarladigi çigin altinda kaldim."
çolak miriltilarla dövmelenen çocuk
her gün her gece eger adasinda,gözü agzi elinden alinmis, yosunlar
sarmis bedenini çigliklarken bunu su içinde...
karada, hançer suratli abinin rüzgarin uçar adimlari.
geçmis ilmeginde saklidir arzusu
içinden karanlik, tekrar ve ilenç sizdiran hayret tasinda.
''soruyor hatirasinda,
sirtimda ve sirtinda gezinen bu ürperti kim,bir damla süt yerine bu agu kim? "
ay gözüyle bakmayan kavruk akillara
-boy atmis da salgilari, cücelmis sezgileri-
bir yanilgi rehavetinde debelenenlere...
ey, yüzleri
bir babakus gölgesine
çakilmis olanlar,
üzgün adim, ileri mars!

ETİKETLER
#Kültür - Sanat
YorumYORUM YAZ
Uyarı
Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.