Bir dönemin efsane sesiydi şimdi huzurevinde
Bir dönemin ünlü sanatçılarıyla aynı sahneyi paylaşan, Zeki Müren'e ud çalıp koristlik yapan, yaklaşık 30 yıl sahnelerde şarkı söyleyen udi ve ses sanatçısı Sevil Seyhan, geçirdiği zorlu yılların ardından bugün Mersin'de bir huzurevinde yaşama tutundu.
Bir dönemin ünlü sanatçılarıyla aynı sahneyi paylaşan udi ve ses sanatçısı Sevil Seyhan, bugün Mersin'de bir huzurevinde yaşama tutundu.Bir dönemin ünlü sanatçılarıyla aynı sahneyi paylaşan, Zeki Müren'e ud çalıp koristlik yapan, yaklaşık 30 yıl sahnelerde şarkı söyleyen udi ve ses sanatçısı Sevil Seyhan, geçirdiği zorlu yılların ardından bugün Mersin'de bir huzurevinde yaşama tutundu. “Ölümü düşünecek kadar yıkıkken geldiğim huzurevinde kendimi buldum” diyen Seyhan, sahne özlemini huzurevi arkadaşlarına küçük konserler vererek gideriyor. 1960'lı yıllardan itibaren, dönemin ünlü sanatçılarıyla aynı kadroda yer alarak yaklaşık 30 yılını sahnelerde alkışlarla geçiren ve iyi paralar kazanan sanatçı Sevil Seyhan, acılarla dolu zorlu bir yaşamın ardından yaklaşık 1,5 yıl önce yardıma muhtaç bir halde Mersin'de Yardım ve İyilik Vakfı Huzurevi'ne yerleştirildi. Henüz 12 yaşındayken İstanbul Belediye Konservatuvarı'na girerek şan ve ud eğitimi alan, konservatuvarı bitirdikten sonra 1 yıllık öğretmenlik macerasının ardından sahne hayatına atılan Seyhan, 66 yaşında geldiği huzurevinin bahçesinde İHA muhabirine, mutlu, huzurlu sanat yıllarından huzurevine geliş sürecini anlattı. Zaman zaman duygulanan ve gözleri dolan, zaman zaman udunu eline alıp bahçedeki huzurevi sakini arkadaşlarıyla birlikte şarkı söyleyen Seyhan'ın, billur gibi ve güçlü sesiyle şarkı söylerken hala heyecanlanması ve arkadaşlarının alkışlarıyla büyük mutluluk yaşaması dikkat çekti. Merkez Yenişehir Kaymakamlığı'nın bildirmesiyle kimsesiz, parasız, sağlık sorunları ve depresyon yaşarken huzurevine yerleştirilen, Toroslar Kaymakamlığı'nın girişimleriyle yaşlılık maaşı bağlanan Seyhan, “2013 Kasım ayında annem vefat ettikten sonra buraya geldim ve çok çok memnunum. Kendimi buldum. Buraya geldiğim zaman öyle bir zayıflığım yoktur ama canına kıyacak, ölümü düşünecek kadar yılgındım, yıkıktım. Fakat burada bu kurumun müdürü Ertan Eren Bey'in sayesinde kendimi toparladım, kendimi buldum. Yine eski Sevil'i ve eski benliğimi bulduğuma inanıyorum” dedi.
“BESTEKAR TAMBURİ MUKİM TAHİR'İN TORUNUYUM”
1960 yılında ilkokulu bitirdikten sonra annesi istemese de babasının desteğiyle İstanbul Belediye Konservatuvarı'na girdiğini anlatan Seyhan, aynı zamanda Şanlıurfalı bestekar, ozan ve İbrahim Tatlıses'i üne kavuşturan 'Ayağında Kundura' türküsünün bestekarı Tamburi Mukim Tahir'in torunu olduğunu söyledi. Konservatuvara şan eğitimi olarak girdiğini, bir yıl okuduktan sonra ailesini de ikna ederek ud bölümünden devam ettiğini aktaran Seyhan, “Bin bir güçlükle bitirdim konservatuvarı. Bir yıllık bir müzik öğretmenliği yaptım. Öğretmenlikten istifamı verip sahne hayatına atıldım. Güzel de paralar kazandım. Dönemin iyi sanatçılarına eşlik ettim, daha ziyade kendim çalıp, kendim söyledim. Çok yerler gezdim, çok gazinoda çalıştım. O zaman gazinolar vardı, daha sonra bir taverna furyası oldu. Şimdi de öyle yerler kalmadı artık” diye konuştu.
“ZEKİ MÜREN'E MÜZİSYENLİK VE KORİSTLİK YAPTIM”
Mutlu, huzurlu bir sahne hayatı olduğunu vurgulayan Sevil Seyhan, yıllarca dönemin ünlü sanatçılarıyla aynı sahneyi paylaştığını dile getirerek, şunları söyledi:
“Aralıklarla 30 yıla yakın sanat hayatının içerisinde bulundum. Ankara Radyosu sanatçısı Necdet Tokatlıoğlu'dan tutun Neşe Can'a, Mustafa Sağyaşar'a kadar pek çok sanatçıyla aynı sahneyi paylaştım. Ayrıca en popüler isim Türkiye çapında 'Paşa' dedikleri Zeki Müren'e müzisyenlik yaptım, arkasında zaman zaman koristlik de yaptım. Fakat diğer sanatçılarla kendim çalıp, kendim söyledim. Yani onların çalıştığı kadrodaydım. Zeki Müren ile kısa bir dönem, birer gecelik işlerde çalıştım. Bir konser vermeye gidiyor, bana telefon açılıyor, atlayıp gidiyorum, 2-3 gecelik bir yere gidiyor ben de gidiyorum ve arkasında ud çalıyorum. Onun son zamanlarına rast geldim. Hastaydı kendisi. Sahnelerde artık çok çalışamıyordu. İşte biz yine eski müzisyen arkadaşları bir araya toplanıp onunla beraber ona çalmaya, eşlik etmeye, onu canlandırmaya çalışırdık. Daha sonra da zaten herkesin de bildiği gibi TRT'de canlı canlı program yaparken kaybettik. Hatıram çoktur.”
“AİLEMİN EVLİLİK BASKISIYLA SAHNE HAYATIM BİTTİ”
'Annem' adlı bir bestesi de olan ve sahne hayatının en güzel, en verimli çağında evlenmek istemediği halde kardeşleri evlendiği ve talipleri olduğu için ailesinin evlilik baskısıyla karşı karşıya kaldığını anlatan Seyhan, “Annem, babam, kardeşlerim ve eniştelerimin baskısıyla bir subayla evlendim. Daha sonra o subaylıktan istifasını verip Türk Hava Yolları'na pilot olarak geçti. Bir oğlumuz oldu. Sahne hayatı bitti. 15 yıl beraber mutlu bir hayatımız oldu. Evliliğim 15 yılı doldu, ayrıldık. Ben ondan sonra zaten koptum” ifadelerini kullandı.
Eşinden ayrıldıktan sonra sanat hayatına dönemediğini belirten Seyhan, “Çünkü o gazinolar, o eski bıraktığım güzel sanatçı arkadaşlar artık yoktu. Çok daha başka, benim bilmediğim bir dünya, benim bilmediğim bir gençlik akımı vardı” şeklinde konuştu.
“OĞLUM BENİ SEVMİYOR AMA 11 YILDIR GÖRMÜYORUM”
Eşinden ayrıldığında oğlu Arda'nın 11 yaşında olduğunu, maddi imkanı olmadığı ve psikolojik bozukluk içerisinde olduğu için oğlunun eşinin yanında kaldığını kaydeden Seyhan, şöyle devam etti:
“15 yıllık bir yuva yıkılmış, ben hak etmediğim bir şekilde kendimi dışarıda buldum, psikolojim bozuldu. Çok kıskancım, daha sonra evlendi, ben iyice koptum. Bir 1 yıllık evliyken kazada öldü. Oğlumla 2-3 yıl yaşadık. Oğlum animatörlük yaparken bir Alman kadınla tanıştı, evlenerek Almanya'ya gitti. Gidiş o gidiş, bugün 11 yıl oluyor. Beni de sevmiyor ama bu ay 3 günlüğüne görmeye gelecek. 11 yıl sonra göreceğim, çok heyecanlıyım, çok sevinçliyim.”
BİR TİYATRO OYUNUNDA KENDİ HAYATINI OYNAYACAK
“Çok acılar çektim. Çok zor yıllar oldu. Hiç biri kolay değildi. Aralarda ufak ufak mutluluklar vardı ama genelde mutsuzluk, korkular, huzursuzluk” diyen Seyhan, şimdi tamamen kendi hayatını anlatan, provaları devam eden ve Huzurevi Müdürü Eren'in yazdığı “Ay ve Çiçek” adlı bir tiyatro oyununda oynayacağını belirtti. Seyhan, “Bunca acının üzerine burası çok güzel geldi bana. Buraya geldiğimde yıkıktım. Annemi kaybetmiştim, ben buraya ağlayarak geldim. Fakat kurumun müdürü Ertan Bey beni kendime getirdi ama yavaş yavaş, hiç bana belli etmeden. Ben her şeye küstüm, müziğe küstüm, şarkılara küstüm. O müzik deyip zorladı beni. Şimdi de yeni bir tiyatroya başlayacağız. Tamamıyla benim hayatımı yansıtan bir oyun. Tamamen eser Ertan Bey'e ait. Çok güzel, çok duygusal. Kendi hayatımı oynayacağım” dedi.
Huzurevi bahçesinde mini bir konser de veren Seyhan, “Eski sahne hayatınızı, alkışları, izleyicileri, sanatçı arkadaşlarınızı özlüyor musunuz? Tekrar o günlere dönmek istiyor musunuz?” sorusuna ise “Bu soruya bariz bir cevap verecek durumda değilim. Özlüyor muyum, özlemiyor muyum ya da bu bir korku mu, heyecan mı? Ona artık gelemem diye düşünüyorum, gelebileceğimi zannetmiyorum. Ama güzeldi. Sadece anılarda kalsın” yanıtını verdi.
Kaynak: İHA