'AB Türkiye'nin üyeliği konusunda hatalı yaklaşımlar içinde'
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 'AB'nin, Türkiye'nin üyeliği konusunda önyargılara dayanan hatalı yaklaşımlar içinde olduğunu görüyoruz' dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, JW Marriott Otel'de başlayan 7. Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, konferansta dış politikanın her yönüyle masaya yatırılacağını, ileriye dönük planların ortak akıl çerçevesinde değerlendirileceğini söyledi.
Cumhuriyetin 100. yılında her alanda daha güçlü, daha gelişmiş, daha saygın bir Türkiye hedeflediklerini dile getiren Çavuşoğlu, daha ilk yıllarında genç Cumhuriyet'in kök salmasında Türk hariciyesinin önemli bir rol oynadığını vurguladı.
Mevlüt Çavuşoğlu, 21. yüzyılın kaderini belirleyecek bir dönemden geçildiğine dikkati çekerek, "Biz de bu kritik dönemde Türkiye'nin dış politikasının nereden geldiğini ve nereye gitmekte olduğunu değerlendirmek istiyoruz" diye konuştu. Türk dış politikası için süreklilik ve değişimin birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, bakanlık olarak sürekliliğin teminatı olduğu kadar, değişimi öngören, gerçekleştiren ve gerektiğinde yönlendiren bir aktör olarak görev yapmak durumunda olduklarının altını çizdi.
Türk dış politikasını yönlendiren temel ilkenin "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" felsefesi olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, genç cumhuriyetin tarihi ve zorlu dönemde güçlenmesinin bu ilke doğrultusunda başarıldığını anlattı. Çavuşoğlu, 1. Dünya Savaşı döneminde diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak Türkiye'nin 12 yıl savaştığını ve bunu yaparken geçmişten kalan sorunların esiri olmadığını ifade ederek, sadece Türkiye'nin değil, bölgenin yüksek çıkarlarının gerektirdiği şekilde tüm ülkelere dostluk elini uzattığını belirtti. Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Bugün bölgemizde devam eden krizlere rağmen çevremizde istikrar, refah ve işbirliği için çaba sarf ediyoruz. Sorunlara değil, çözümlere odaklanmaya çalışıyoruz. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği gerçekleştirdiğimiz ülkelerin sayısı 18'e çıkmıştır. Bu mekanizmaların 19'uncusunu Gürcistan’la kurmaya karar verdik. Bu mekanizmalar sayesinde komşularımızla diyalog ve işbirliğimize somut bir çerçeve kazandırdık. Bu bölgelerle ticaretimizi 7 katına çıkardık. En önemlisi diyalog ve işbirliğinin devamını sağlayacak bir kurumsal yapı kurmuş olduk. Kalıcı ve kapsamlı barış için karşılaştığımız güçlüklerden yılmadan çalışmaya devam edeceğiz. Avrupa kurumlarıyla bütünleşme sürecimizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Avrupalı dostlarımızın Türkiye'nin üyeliği konusunda önyargılara dayanan hatalı yaklaşımlar içinde olduğunu ve bunun bazı haksız uygulamalara yol açtığını görüyoruz. Bu dar görüşlü yaklaşımlara karşı çıkarken kamuoyunun AB’ye üyelik sürecine dair heyecanını yeniden kazanmasına yardımcı olabilecek adımlar üzerinde duruyoruz."
Bakan Çavuşoğlu, vize serbestisi diyaloğunu sonlandırmak için yoğun bir çaba sarf ettiklerini dile getirdi.
"Dünya düzeni değişirken veya başka bir düzenin temelleri atılırken bizim bu değişimi dışarıdan izleme lüksümüz yoktur" diyen Çavuşoğlu, değişimi anlamak, değişime ayak uydurmak ve düzenlemek zorunda olduklarının altını çizdi.
Mevlüt Çavuşoğlu, günümüzde birçok farklı riskle başa çıkmak zorunda olduklarını dile getirerek, "Tarih boyunca terörün değişik şekillerine maruz kalan ülkemiz, son olarak sınırının hemen ötesinde ortaya çıkan DEAŞ ve ortak bir küresel tehdit olan terörle karşı karşıya kalmıştır" ifadelerini kullandı.
Demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinin artık evrensel talepler haline geldiğinin en açık örneğini Suriye'nin oluşturduğunu anlatan Çavuşoğlu, bu halkın 1,6 milyonunu Türkiye’nin misafir ettiğini hatırlattı. Bakan Çavuşoğlu, "Ne acıdır ki Suriye’deki sorunun çözümü için anlamlı bir adım atmakta aciz kalan uluslararası toplum, sorumluluk üstlenmekte de isteksiz davranıyor. Ülke olarak yaptığımız 5 milyar dolarlık harcama için uluslararası toplumun katkısı 250 milyon dolar gibi sembolik bir rakamla sınırlı kalmıştır" şeklinde konuştu.
Suriye rejiminin uyguladığı mezhepçi ve ayrımcı politikaların bölgede DEAŞ ve diğer terör gruplarının güçlenmesine yol açtığını söyleyen Çavuşoğlu, uluslararası toplumun DEAŞ ile mücadeleye öncelik vermesini fırsat bilen rejimin de saldırılarını artırdığını ifade etti.
Türkiye’nin Suriye'den yeni bir göç akımıyla karşı karşıya kalmaması için sınıra yakın alanlarda güvenli bölgeler ve uçuşa yasak alanlar ilan edilmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, Türkiye'nin beklentisinin meşruiyetini uzun zaman önce kaybetmiş Esed rejiminin barışçı bir geçiş süreciyle yerini Suriye halkının tümünü temsil edecek birine bırakması olduğunu kaydetti.
Bakan Çavuşoğlu, dünyada yaşanan gelişmelerin demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinin evrensel nitelik kazandığını bir kez daha ortaya koyduğuna işaret ederek, bunun en açık örneğinin Suriye'de görüldüğünü kaydetti.
Suriye rejiminin baskı ve şiddetinden kaçan 3,2 milyon Suriyelinin 1,6 milyondan fazlasının Türkiye tarafından misafir edildiğini hatırlatan Çavuşoğlu, uluslararası toplumun, Suriye'deki krizin çözümü konusunda anlamlı adım atmakta aciz kaldığını ve sorumluluk üstlenmekte de isteksiz davrandığını ifade etti. Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriyeliler için yaptığı 5 milyar dolara yakın harcamalar için uluslararası toplumun katkısının 250 milyon dolar gibi sembolik bir miktarla sınırlı kaldığını belirtti.
Suriye rejiminin uyguladığı mezhepçi ve ayrımcı politikaların bölgede DEAŞ (IŞİD) ve benzeri terör gruplarının güçlenmesine yol açtığına değinen Çavuşoğlu, uluslararası toplumun DEAŞ'la mücadeleye öncelik vermesini fırsat bilen Suriye rejiminin saldırılarını artırdığını söyledi. Çavuşoğlu, bölgeden yaşanan gelişmelerin Türkiye'nin sorunlara kapsamlı çözüm bulunması yaklaşımını çıkardığını vurguladı.
Türkiye'nin Suriye'den gelecek yeni bir göç akınıyla karşı karşıya kalmaması için sınıra yakın alanlarda güvenli bölgeler ve uçuşa yasak alanlar ilan edilmesi gerektiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, "Türkiye olarak beklentimiz, meşruiyetini uzun zaman önce kaybetmiş Esad rejiminin barışçı bir geçiş süreciyle yerini Suriye halkının tümünü temsil edecek bir yönetime bırakmasıdır" diye konuştu.
Etnik ve mezhepsel politikaların yıkıcı sonuçlarının Irak'ta da görüldüğüne işaret eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin DEAŞ'ın zulmünden kaçanlara kucak açtığını söyledi. Çavuşoğlu, Irak'ın kuzeyinde kurulan kamplarda barındırılan bu insanların Türkiye'nin gönderdiği insani yardımlardan yararlandığını dile getirdi. Çavuşoğlu, geçmişteki hatalara düşmemeyi ve kapsayıcı politikalar üretmeyi hedefleyen yeni hükümetle Türkiye-Irak arasında yeni bir sayfa açıldığını dile getirdi.
Ortadoğu'daki tüm sorunların temelinde yer alan İsrail-Filistin ihtilafının bir an önce adil, kalıcı ve kapsamlı bir şekilde çözüme kavuşturulmasının öncelikli hedefleri olduğunu aktaran Çavuşoğlu, bu yöndeki çabaların ve Harem-i Şerif'teki tarihi statükonun korunması için de girişimleri sürdüreceklerini kaydetti. Çavuşoğlu, "Bunu yaparken, İsrail'in Filistin halkına yönelik zulmüne karşı sesimizi yükseltmeye ve mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Ekonomik gelişmelerin dış politikayı daha da etkiler hale geldiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, AB'deki ekonomik krizin oluşturduğu sarsıntının ve buna bağlı olarak artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığının yakından izlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.
Türk dış politikasının son 12 yılda hem içerik hem de uygulanış biçimi olarak değiştiğini belirten Çavuşoğlu, "21. yüzyılda Türk dış politikası adil, barışçı ve insan odaklı bir anlayışın temsilcisidir" ifadesini kullandı. 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin güç dengelerini yansıtan ve günün gerçekleriyle uyuşmayan küresel sistemin reformdan geçmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Dünya 5'ten büyüktür derken kastettiğimiz de esasen budur" şeklinde konuştu. Uluslararası siyaset ve ekonomide adalet duygusunun hakim olması için çaba gösterdiklerini söyleyen Çavuşoğlu, "Bir yandan işbirliği dinamiklerini harekete geçirmeye çalışırken, diğer yandan da yakın bölgemizden başlayarak çevremizdeki yangınları söndürmeye yönelik ilkeli bir duruş sergilemekteyiz. İsrail-Filistin anlaşmazlığından Suriye'deki krize, Somali'den Afganistan'a kadar küresel vicdanın harekete geçemeyip suskun kaldığı durumlarda sözümüzü ve katkımızı ortaya koymaktan kaçınmıyoruz ve kaçınmayacağız" diye konuştu.
Türkiye'nin başlattığı girişimlerin güçlendiğini ve kurumsallaştığını görmekten mutluluk duyduklarını dile getiren Çavuşoğlu, hali hazırda devam eden üçlü süreçlere Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü sürecinin eklendiğini, Finlandiya ile birlikte başlatılan Barış İçin Arabuluculuk dostlar grubunun üye sayısının 48'e ulaştığını, İspanya ile birlikte öncülük edilen Medeniyetler İttifakı Girişimi'nin 141 üyeyle BM'de en fazla üyeye sahip girişimlerden birisi haline geldiğini, ABD ile eş başkanlığı yürütülen Terörizmle Küresel Mücadele Formu'nun ise terörle mücadelede uluslararası işbirliği bağlamında önemli bir boşluğu doldurduğunu kaydetti. Afrika ve Latin Amerika'ya yönelik açılım politikalarının Yeni Türkiye politikasının başarı öyküsü olarak öne çıktığını belirten Çavuşoğlu, 2002'de 12 olan Afrika'daki büyükelçilik sayısının bugün 39'a çıktığını, Latin Amerika'daki diplomatik temsilcilik sayısının ise 12 yıl içinde 6'dan 13'e yükseltildiğini kaydetti.
Küresel meselelere karşı vicdani duruşlarının bir diğer yansımasının da giderek artan kalkınma ve insani yardımlar olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "Yakın geçmişe kadar yardım alan bir ülke olan Türkiye artık yaptığı kalkınma yardımlarıyla dünyada ön plana çıkmıştır ve kalkınma yardımları 3,3 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. İnsani yardımlar alanında dünyanın üçüncü büyük donör ülkesiyiz" diye konuştu. Çavuşoğlu, BM'nin 2016'da ilk defa düzenleyeceği Dünya İnsani Yardım Zirvesi için Türkiye'yi seçmesinde Türkiye'nin insani yardım konusundaki rolünün etkili olduğuna dikkati çekti.
Türk dış politikasının içerik kadar uygulanış biçiminin de değiştiğine vurgu yapan Çavuşoğlu, "Artık giderek genişleyen ve sahnede takım oyunu mantığıyla çok sayıda aktörün dahil olduğu bir dış politika anlayışını hayata geçirmek durumundayız" diye konuştu.
Konuşmasında teknolojik gelişmelere ayak uydurma adına bakanlık bünyesinde atılan adımlardan da bahseden Çavuşoğlu, Nisan 2013'den bu yana 6 milyondan fazla yabancının e-vize aldığını ve bu sayede hazineye 120 milyon dolardan fazla harç tahsilatı yapıldığını aktardı. E-vize uygulaması sayesinde 100'den fazla ülkenin vatandaşlarının vizelerini ortalama 3 dakika içinde alabildiğine işaret eden Çavuşoğlu, "E-vize uygulaması bu yönüyle turizmimizi de canlandıran bir faktör haline gelmiştir" şeklinde konuştu.
Cumhuriyet tarihine ışık tutan devlet arşivinin de Dışişleri Bakanlığı'na emanet edildiğini hatırlatan Çavuşoğlu, arşivin modern koşullarda korunması, tasnif ve kullanımının kolaylaştırılması için başlatılan Arşiv Otomasyon Projesi'yle 65 milyon sayfa belgenin 3 yıl içinde elektronik ortama aktarılmasının amaçlandığını kaydetti.
Dış politikadaki değişimin bir sonucu olarak 2000 yılından bu yana 67 yeni temsilciliğin açıldığına da değinen Çavuşoğlu, "Bugün, 134 Büyükelçilik, 81 Başkonsolosluk, 12 Daimi Temsilcilik ve 1 Ticaret Ofisi olmak üzere 228 dış temsilciliğimiz bulunmaktadır. Böylelikle, dünyanın en yaygın 6'ncı diplomatik gücü haline geldik" şeklinde konuştu.
Katılımcılar, açılış öncesinde Cebeci Asri Mezarlığı'ndaki Dışişleri Şehitliği'ni ve Anıtkabir'i ziyaret etti.