Babacan, 'Hata içine düşen bunun hesabını verir'
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Gerçekten bir hata içine düşen varsa bunun mutlaka er ya da geç hesabını verir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, NTV-CNBC-e ortak yayınına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Babacan, bir soru üzerine, 17 Aralık itibariyle yaşanılan sürecin Türkiye ve dünyada yakından takip edildiğini söyledi. Hükümet olarak yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadelede ciddi kararlılıkları olduğunu anlatan Babacan, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini de her zaman ön planda tuttuklarını söyledi. Bugüne kadar yolsuzlukların üzerini asla kapatmadıklarını vurgulayan Babacan, "Bu konularla alakalı ne kadar iddia varsa bunların hepsinin mutlaka incelemesi ilgili birimlerce yapılır ve gerçekten bir hata içine düşen varsa bunun mutlaka er ya da geç hesabını verir. Böylesine açık bir demokraside, açık bir ülkede, açık bir ekonomide hiçbir şeyin üzerine zaten kapatamazsınız" dedi.
17 Aralık'tan sonra geçen hafta da ikinci bir dalga yaşandığını ifade eden Babacan, "İkinci dalgaya bakacak olursanız gerçekten seçilen aktörlerle, zamanlamasıyla, içerikle ve yöntemle beraber ele aldığınızda son derece vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Burada yargının ve emniyet teşkilatının içinde farklı bir yapılanma artık çok açık şekilde ortaya çıkmış durumda. Devletin emir komuta zinciri dışında, güçler ayrılığı prensiplerinin dışında farklı bir yapılanma var" diye konuştu. Operasyonun yapıldığı 17 Aralık'tan bu yana yaşanan ekonomik gelişmeleri de değerlendiren Babacan, şöyle konuştu: "Hisse senetleri piyasasında, 17 Aralık operasyonundan önceki cuma akşamından 17 Aralık Cuma akşamına kadar olan sürece bakacak olursak halka açık şirketlerimizin toplam değeri 270 milyar 906 milyon dolardan 221 milyar 572 milyon dolara düşmüş. Yani 49 milyar 334 milyon dolarlık değer kaybı söz konusu sadece halka açık şirketlerimizin toplam değerinden. Halk Bankasında da 9 milyar 498 milyon dolardan 6 milyar 762 milyona düşüş var. Yani değer kaybı 2 milyar 736 milyon dolar. Bunun dışında kurun artmış olmasının getirdiği özellikle reel sektörün borçluluğundaki artış var. Öte yandan faizler. Faizler arttığında bunun hem Hazineye maliyeti var hem reel sektöre maliyeti var, hem hane halkına, tüketici kredilerine maliyeti var. Dolayısıyla herkesin bedel ödediği bir tablo ortaya çıkıyor. Türkiye'ye varlık değerleri açısından bunun maliyeti çok yüksek oldu."
15 günlük süreçte hisse senedi piyasasından yabancı yatırımcıların net anlamda çıkışının 238 milyon dolar olduğunu ifade eden Babacan, bunun dün 85 milyon dolarının yeniden giriş yaptığını söyledi. Babacan, "Toplam değerlere bakıldığında 49 milyar 334 milyon dolarlık değer kaybının 16 milyar 343 milyon doları pazartesi günü yeniden telafi edildi. Yani 15 günlük kaybın 3'te 1'ini bir günde telafi ettik" dedi. Bu süreçte ilk hafta fazla bir döviz çıkışının olmadığını anlatan Babacan, "Toplam dövize baktığımızda 764 milyon dolarlık çıkış ama sadece dün bunun 110 milyon dolarının geri girdiğini görüyoruz" diye konuştu. 17 Aralık operasyonunun yabancı kaynaklı olduğu yönündeki görüşleri de değerlendiren Babacan, bunun istihbari bir konu olduğunu söyledi. Türkiye'nin son 11 yılda elde ettiği kazanımlardan, Türkiye'nin bölgesinde oluşturduğu güç ve dünyada oluşturduğu sesten içeride ve dışarıda maalesef rahatsız olan çok ciddi ve geniş bir kitle bulunduğunu vurgulayan Babacan, şöyle devam etti: "Dolayısıyla Türkiye'nin başarısızlığından istifade edenlerin olduğunu ifade edebilirim. Ama şu var ki biz hükümet olarak işimizin başındayız. Biz, bu siyasi ve ekonomik istikrarı tuğla tuğla inşa ettik. Bileğimizin gücüyle ve alnımızın teriyle bunu inşa ettik. Hiç kimsenin bu istikrarı, Türkiye'nin elinden kolayca alıp gitmesine asla izin vermeyiz. Bu işin sahibi biziz. Şimdiye kadar Türkiye'nin siyasi istikrarını sarsmaya çalışan ne kadar girişim olduysa bunların hepsini bertaraf ettik. Şu anda karşı karşıya olduğumuz durumdan çok daha zor durumlarda dahi bunu başardık. Türkiye'nin kaderidir denilen pek çok alanda, pek çok konuya karşı başarıyla mücadele ettik. Son 2 haftadır yaşadıklarımız ve bunun kaynağı olan yapıyla da bu mücadeleyi mutlaka vereceğiz ve bu mücadelelerden de galip çıkacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
AK Parti iktidarı olarak yolsuzluklar konusunda en küçük bir şüphe, en küçük bir ihmal, ne var ne yoksa bunların hepsinin üstüne gideriz. Yanlış varsa asla bunun üstü örtülmez. Bu konuda herkesin rahat olması lazım. Bizim verilemeyecek hesabımız yok." Babacan, Halk Bankası ile ilgili soruyu yanıtlarken de iktidarları döneminde kamu bankalarının yönetim anlayışının tamamen değiştiğini, bankaların ticari prensiplere göre, kar ve hizmet odaklı çalıştıklarını kaydetti.
Kamu bankaların 3 ayrı kurum tarafından denetlendiğini belirten Babacan, şöyle konuştu: "Halk Bankası esnafımıza kredi veren bir banka ve yüzde 49'u halka açık. Borsada hisse senedi itibar gören bir banka. Aynı zamanda İran ile iş yapabilen tek banka. İran ile iş yapabilmek için tüm uluslararası düzenlemelere tam uymak zorundasınız. İkincisi İran'ın ve ABD'nin güvenini kazanmak zorundasınız. Dolayısıyla bütün bunları gerçekleştirip İran ile ticaretin finansmanını yöneten tek banka... Tabii ki içeride ve dışarıda Halkbank'a yönelik ciddi bir gıpta var. Bankanın tüzel kişiliğine yönelik iddia söz konusu değil ama genel müdür üzerinden tüm banka yıpratılmaya çalışılıyor." Babacan, Halk Bankası Genel Müdürlüğü için bugünlerde bazı adaylar üzerinde çalıştıklarını, henüz net bir karar vermediklerini söyledi. Türk bankalarının tüm dünyada güvenilen, itibar edilen bankalar olduğunu belirten Babacan, özellikle Türk kamu bankalarının içeride ve dışarıda itibarının çok yüksek olduğunu söyledi. İtibar aşırdırma girişimlerinin özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus olduğunun altını çizen Babacan, Bankacılık Kanuna göre de herhangi bir bankanın itibarını olumsuz etkileyecek beyanlar ve yayınlara ciddi cezai yaptırımlar öngörüldüğünü hatırlattı. Bankaların itibar üzerine büyüyen müesseseler olduğunu belirten Babacan, "Tüm dünyada takdir gören, itibar gören ve güven kazanan kuruluşlarımızın itibarının en ufak zarar görmesini istemeyiz. İtibarını aşındırmaya çalışanlarla da gereken tüm mücadeleyi veririz" dedi. Böyle dönemlerde farklı bankalara ilgili farklı söylentiler çıkabildiğini ifade eden Babacan, SPK ve BDDK'nın Halk Bankası'nı dikkate alarak ancak tüm sektörü düşünerek açıklamalar yaptığını kaydetti.
Halkbankası'nın yaptığının, ticaretin finansmanından başka bir şey olmadığını ifade eden Babacan, "İran'dan aldığımız petrolün ve doğal gazın ödemeleri Halkbankası'ndaki hesaplardan yapılır. Türkiye'den İran'a yapılacak tüm ihracatın ödemesi de yine Halkbankası aracılığıyla yapılır. Böylesine kilit ve merkezde bir kuruluş. Halkbankası'nın 2009'dan beri yürüttüğü ve her tarafın güvenini kazanarak yaptığı bu işlemler dikkat çekti, bunu da vurgulamak gerekir. Ama biz hatalara göz göre göre izin vermeyiz. Suçu olan cezasını çeker" diye konuştu. Gezi olayları sonrası SPK'nın inceleme başlattığının hatırlatılması ve sonucunun sorulması üzerine Babacan, SPK Başkanı Vahdettin Ertaş'ı arayarak konuyu sorduğunu ifade etti. Babacan, SPK Başkanının, tam 17 ülkeyle yazıştıklarını ve bu ülkelerde Türkiye ile iş yapan mali kuruluşlar ve müşterileriyle ilgili bilgilerin, belgelerin SPK'ya gelmeye devam ettiğini bildirdiğini söyledi. Türkiye'nin dışa açık bir ekonomi olduğunu ve bir çok ülkeyle finansman hareketleri bulunduğunu anımsatan Babacan, bilgi ve belge gelmesi sürecinin devam ettiğini kaydetti. Türkiye'de yatırımı olan yabancı yatırımcılarla yıllardır çok sıkı irtibatta oldukları için, söz konusu yatırımcıların davranış biçimlerini, bakışlarını, psikolojilerini çok açık bir şekilde okuyabildiklerini anlatan Babacan şunları kaydetti: "Şu anda bütün bu iç gelişmelerde onların baktıkları bir numaralı mesele şu; AK Parti iktidarı olayları kontrol ediyor mu, ipler gerçekten iktidarın elinde mi, Türkiye kontrolsüz başıboş bir dönem mi giriyor? En önemli değerlendirme bu. Dışarıdan bakanlar 'iktidara rağmen böyle bir şey olur mu?' diyorlar. Yatırımcılar inşallah bir kaç hafta geçsin görecekler ki, Hükümet, Başbakanımız işinin başında, AK Parti İktidarı konulara hakim. Biz hemen bir kaç gün içerisinde hızlı bir şekilde gereken ne ise yaptık. Şimdi kurumlar amirlerine bağlı, emir komuta zinciri içerisinde çalışır hale geldi. Tabi ki güçler ayrımı ilkesine uygun olarak.
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye ekonomisinin büyüklüğünün 230 milyar dolardan 800 milyar dolara çıktığını, ihracatın 36 milyar dolardan 152 milyara dolara yükseldiğini hatırlatarak, "Türkiye hem hızlı büyüyor hem de gelir dağılımının düzeldiği bir ülke. Açıklığın, şeffaflığın olmadığı, rüşvetin yolsuzluğun çok olduğu ülkelerde gelir dağılımının düzelmesi mümkün değil" dedi.