Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TÜSİAD yöneticileri hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. TGRT Haber'de konuşan Bakan Tunç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın grup toplantısında gösterdiği tepkiden sonra YİK Başkanı Ömer Aras ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan'ın ifadeye çağrılmasının tesadüf olduğunu söyledi. Soruşturmanın daha önce başlatıldığını belirten Tunç, "Soruşturma Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonra başlamadı, öncesinde başlamıştı. İfade alma düne denk geldi. Dolayısıyla orada bir gözaltı yok, ifadeye çağrıldılar" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TGRT Haber'de yayınlanan Fatih Atik ile Gündem Ankara programına katıldı. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yöneticilerine sert tepki gösteren Bakan Tunç, Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında 13 Şubat'taki genel kurulda kullandıkları ifadeler nedeniyle başlatılan soruşturma hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün AK Parti Grup Toplantısı'ndaki sert eleştirilerinin ardından iki TÜSİAD yöneticisinin 'yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçundan ifadeye çağrılmasının 'talimat üzerine' olmadığının altını çizen Tunç, soruşturmanın daha önce açıldığını, ifade verme işleminin Erdoğan'ın açıklamasından sonrasına denk geldiğini vurguladı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç şöyle konuştu:
"Soruşturma dün Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonra başlamadı, öncesinde açılmıştı. İfade alma düne denk geldi. Dolayısıyla orada bir gözaltı yok, ifadeye çağrıldılar. İfadelerini verdiler, bundan sonra da soruşturma devam edecek. Sayın Cumhurbaşkanımız konuya dün etraflıca değindi, tepkisini dile getirdi. TÜSİAD yöneticilerinin konuşmasında ifade edilen hususları Türkiye'nin hak etmediğini vurguladık. Konuşmalarında hukuk güvenliğinin olmadığını ifade ederek bunu da adeta birtakım soruşturmaları somut örnek vererek ifade etmeye çalıştılar. Orada yargının gerçekleştirdiği soruşturmaları dile getirerek, bu soruşturmaların hukuk güvenliğini zedelediğini, demokrasi ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu ifade ederek özellikle yürüyen soruşturmalar bakımından onları etkilemeyi amaçladığını düşünen büyük bir kitle oluştu. TÜSİAD bir iş adamları derneği. Ekonomi ağırlıklı. Tabii ekonominin iyiye gitmesi, ülkemizdeki yatırım ortamının gelişmesi hukuk güvenliğiyle doğrudan ilgili. Bu konuda konuşabilir, görüşlerini özgürce ifade edebilirler. Bunu ifade ederken devam eden soruşturmaları etkilemeye yönelik birtakım örnekler verirseniz, sıralamalar yaparsanız o zaman yargıya müdahale olarak algılanabilecek hususlar olur.
Şimdi orada TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı'nın konuşmasına baktığımızda, 'seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerine kayyım atanıyor' diyor. Buradaki görevden alma ve geçici görevden almalar bizim anayasamız ve kanunlarımız çerçevesinde olan hususlar. Burada şu ayrımı yapmak lazım. Bir kısım belediye başkanları terör soruşturması nedeniyle, bir kısmı da yolsuzluk veya başka suçlar nedeniyle görevden el çektiriliyor. DEM Parti ve CHP'li belediyelerde terörle ilgili soruşturmalar var. Anayasamızın 127. maddesi ortada. Belediye kanunumuzun 45. 46 ve 47. maddeleri ortada. Şu eleştiriyle karşılaşıyoruz. 'Belediye kanunundaki bu maddeler KHK yoluyla mevzuata girmiş' şeklinde eleştiriler var. Bunlar Meclis'te görüşülüp kanunlaşıyor. Bunlar AYM'nin denetimine tabi hususlar. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığına geçici görevlendirme ve görevden alma yetkisi verilmiş, bu yetki kullanılıyor.
Yani bir belediye başkanı durup dururken yerine görevden alınıp yerine kayyım tayin ediliyor demek doğru değil. Bunu TÜSİAD Başkanı söylüyor. Başka ne söylüyor? Siyasi parti lideri tutuklanıyor. Yani burada yargının gerçekleştirdiği bir soruşturma var. Siz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugünkü yönetiminin bu ülkeye Haçlı Seferlerinden daha fazla zarar verdiğini söylediğinizde, ya da 'Cumhurbaşkanı casusları ülkeye soktu' dediğinizde bunlar iddia. Bu iddiaları soruşturan yargı makamı. Adalet Bakanı olarak ben de bunlar suçtur diyemem. Karar verecek olan yargıdır. Şimdi 'Bir büyükşehir belediye başkanı konuşma yapıyor, kürsüden indiğinde soruşturma açılıyor' diyor. Yani bu doğru mu? Bir büyükşehir belediye başkanı yargı mensubuna 'sizin zihniniz çürümüş' derse burada yargı devreye girer. Bunun avukatlığını yapmak ya da muhalefetin boşluğunu doldurmak TÜSİAD'ın görevi değil.
'Bilirkişi görüşmesini yayınlıyor gazeteci, tutuklanıyor' diyor. Bir gazetecinin yaptığı görüşmeyi onun izni olmadan yayınlıyor. Kişilerarası haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek Türk Ceza Kanunu'nda suçtur. Ama buradaki fiilin suç olup olmadığına yine yargı karar verecek. Yargının karar vereceği hususları tek tek sıralayıp yargıya müdahale teşkil edebilecek beyanlarda bulunursanız o zaman yargının devreye girmesinden de yakınmak doğru değil.
TÜSİAD iş adamları derneğimiz. Ekonomimiz için çok önemli. TÜSİAD'ın şunu söylemesi lazım aslında. Şimdi ben bunu dediğim zaman 'Adalet Bakanı TÜSİAD'a ne söyleyeceğini mi öğretiyor?' diyecekler. Desinler, o çok önemli değil. Bu ülkede ihracat 36 milyar dolardan 260 milyar dolara ulaştı. 'Bunu yeterli görmüyoruz, 350-500 milyar dolar olması lazım' demesi gerekir.
TÜSİAD 'hukuk güvenliğinin olmadığı yere yatırımcı gelmez' diyor. Hepimiz diyoruz bunu. Burada 80 yıl boyunca 2002 yılına kadar bu ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı 15 milyar dolar. Bugün ise 273 milyar dolar. yabancı sermaye son 22 yılda nereden nereye yükseldi. Kıyas bile kabul etmez. Yani TÜSİAD demokrasiye, hukuk devletine inanıyoruz diyorsa, tabii geçmişine baktığımızda bunu söylemek çok zor. Keşke söyleyebilseler. Söylüyorlar da keşke uygulamalarında gösterebilseler. Tabii 28 Şubat'ın yıl dönümüne de yaklaşıyoruz. 28 Şubat'taki 5'li çetenin içerisindeki konumunda demokrasiye sahip çıkıp çıkmadığını gördük. Ülkemizde 27 Nisan bildirisi yayınlandı. TÜSİAD buna karşı 'demokrasiye müdahaledir' diyebildi mi? 2008'de AK Parti'ye kapatma davası açıldığında 'Olur mu böyle şey, demokrasilerde parti kapanır mı?' diyebildi mi? Demedi. Yine Gezi olaylarında, 17-25 Aralık'ta, 15 Temmuz'da TÜSİAD demokrasinin yanında durabildi mi? Duramadı. Tüm bunları biz biliyoruz. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız dünkü konuşmasında haklı olarak sert bir cevap verdi.
Şimdi depremle ilgili verdiği örnek. 11 ilin yeniden ayağa kaldırılması çabası var. Bu çabayı TÜSİAD'ın takdir etmesi gerekirken eleştiriyor. Diğer yatırımlardan bahsetmiyorum. Tüm bunlardan gurur duyacakken sanki The Economist'in verdiği manşet gibi Türkiye hakkında kara propaganda yapmak ekonomimize fayda sağlamaz. Sanayiciler ekonomik istikrar ister, temelsiz tartışmaların olmasını istemez. Onu siyasi partiler yapıyor zaten. Sivil toplum kuruluşları sonuna kadar eleştirsin ama siz yürüyen davalarla ilgili somut şeyler söyleyip 'bunlarda suç olup olmadığını bilemeyiz' diyorsanız bütün söylediklerinizi çöpe atıyorsunuz.
Biz toplantı yapıyoruz onlarla ama orada söylemiyorlar sıkıntılarını. Demek ki niyet, amaç başka olunca, bu ülkede muhalefetin ortaya çıkardığı boşluğu doldurmak gibi bir niyetleri mi var? Onu kendileri bilir. Ama geçmişteki amaçlarını biliyoruz, burada da o amacın nüksettiğini görüyoruz.
Ekonomi yönetimimiz büyük bir gayret içinde. Ülkede yatırım ortamının artması, halkın alım gücünün daha da artması noktasında büyük bir mücadele verirken, Türkiye şu kritik süreçten geçerken maalesef TÜSİAD'ın bu açıklamaları ülkemiz sanayisi açısından büyük talihsizlik.
Haberlerde şu geçiyor. 'Cumhurbaşkanımızın grup konuşmasından sonra soruşturma açıldı' deniliyor. Ama soruşturma önceden başladı ve ifadeye çağrıldılar. İfade Cumhurbaşkanımızın konuşmasından sonraya denk geldi. Önce soruşturma başladı, daha önceden ifadeye davet ediliyor. Emniyete yazılıyor, ifadesini almak üzere tebligat yapılıyor ve adliyeye geliyor. Yani burada bir gözaltı yok. Cumhurbaşkanının konuşmasından önce yapılmış bir davet var."