Başbakan Davutoğlu, 'Kimse kadınlık onurunu çiğneyemeyecek'
Davutoğlu, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları Kongresi'nde yaptığı konuşmada 'Bir daha bu topraklarda ne Meclis'te ne köyde kimse kadınlık onurunu çiğneyemeyecektir.' dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin İstanbul İl Kadın Kolları Kongresi ve MYK toplantısında yaptığı konuşmada, "Çanakkale'de bundan 100 sene önce vatan savunması için bu aziz İstanbul'un savunması için şehit düşen yiğitlere, o yiğitlerin analarına, onların yetim bıraktığı çocuklara selam olsun, kınalı kuzulara selam olsun" diyerek sözlerine başladı. Tarihi bir kongre gerçekleştirdiklerini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti: "İzmir işgal edildiğinde İstanbul'da Sultanahmet mitinginde bütün Türk kadınları adına istiklal için haykıran Halide Edip'e selam olsun. Tek parti zulmünden çıkarken 1947 muhtarlık seçimlerinde Mersin'de, Aslanköy'de el konulmak istenen seçim sandıklarına sahip çıkıp 'sandık namusumuzdur' diyen demokrasi kadınlarına selam olsun. AK siyasetin ak kadınlarına İstanbul teşkilatımızın öncü kadınlarına selam olsun. İstanbul'da bu kadın teşkilatını kurarak kadınların siyasette öncülüğünü üstlenen Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan'a selam olsun."
Başbakan Davutoğlu, yükseköğrenime geçiş sınavına girenlere de başarılar dileyerek, "Onları yetiştiren annelere hürmetlerimi sunuyorum. Onların yetiştirdiği yeni neslin, bugün üniversiteye adım atmak üzere harekete geçen bu yeni neslin Türkiye'nin yeni öncü nesli olacağına dair inancımız sonsuzdur" diye konuştu.
Kadın ve onur, şefkat, estetik kavramları
İlk defa bir il kongresinde, kolları itibarıyla bu denli muhteşem bir topluluğa hitap etmekten büyük onur duyduğunu anlatan Davutoğlu, kadınların onur, şefkat ve estetik kavramlarını yücelttiğine inandığını söyledi.
AK Parti siyasetinin bu üç kavramını bütün siyasetine bir mühür gibi vurduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Önce onur, kadınlık, insanlık onuru. AK Parti siyasetinin temeli insanlık onuruna sahip çıkmaktır, kadınlarımızın onuruna sahip çıkmaktır. Eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en temel fark da budur. Bir an gözünüzü kapatın ve eski Türkiye'yi hatırlayın, hani milli iradeyle TBMM'ye girmiş olan başörtülü bir hanıma 'bu kadının haddini bildirin' diyen eski Türkiye'yi hatırlayın. O eski Türkiye'de benim bugün makamımda oturan bir Başbakan, Allah rahmet eylesin, biz yine de rahmetle anarız. Ama oraya milletin oylarıyla gelmiş ve kadınlık onuruyla gelmiş bir kardeşimize bütün erkekleri tahrik ederek 'bu kadının haddini bildirin' demişti. Kürsünün önüne erkekler dizilmişti, sanki 'Çanakkale geçilmez demek' için. Halbuki o kadın milletvekili Çanakkale şehitlerini, milli iradeyi temsil ediyordu."
Başbakan Davutoğlu, yeni Türkiye'de bugün başı açık, başı örtülü bütün kadınların onurla TBMM'ye giriyorlarsa bunun AK Parti'nin kadınlara duyduğu saygının bir eseri olduğunu dile getirdi.
Geçmişte milli iradeye ve kadına hakaret olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"O zaman bugün aydın kesilenler, bugün kadınlık onuru diyenler sus pus köşelerinde oturmuşlardı. Ama bir kadro vardı ki bunu hiç unutmadı ve bu aşkla ve bu sevdayla yola çıktı, eski Türkiye'nin bütün kalıntılarını ayaklarımızın altına almak için yola çıktık bu yol hayırlı olsun. Halbuki biraz önce ismini zikrettiğim Halide Edip Adıvar İzmir işgal edildiğinde o başörtüsüyle Sultanahmet meydanında halka hitap ederek, 'Fatihlerin, Kanunilerin ülkesi istiklalsiz kalamaz bu istiklal mücadelesinde hiçbir meşakkat ve güçlük karşısında boyun eğmeyeceğiz' demişti. Yine aynı şekilde seslenerek, '700 yıllık ağlayan minarelerin önünde yemin edelim' demişti. O yeminin esası şuydu 'bu toprakların üstünde şerefsiz yaşamaktansa bu toprakların altında olmayı yeğ biliriz' demişti Halide Edip."
O kıyafetle Meclis'e gelen bir hanımefendinin özgür Türkiye'nin Meclisinde tahkir edildiğini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İşte bu salonda elele olan başörtülüler ve başı açıklar adına, her memleketten her ilden gelen İstanbullular adına diyoruz ki 'Bir daha bu topraklarda ne Meclis'te ne sokakta ne mahallede ne köyde kimse kadınlık onurunu çiğnemeyecektir, kimse kadınlık onuruna hakaret edemeyecektir. Herkes özgürce herkes istediği gibi istediği şekilde giyinecek, istediği şekilde düşünecek, istediği şekilde gidip oyunu verip, Meclis'e girecek. Bu tablo gurur tablosudur. O Meclis'te 'bu kadına haddini bildirin' diyen eski Türkiye'den sonra yeni Türkiye'de ilk defa başörtülüler de başı açık kardeşlerimiz gibi eşit bir şekilde milletvekilliğine aday oldular."
AK Parti'deki bin 45 kadın aday adayı
Davutoğlu, 7 Haziran seçimleri öncesi AK Parti'deki 6 bin 330 aday adayının bin 45'inin kadın aday adayı olduğunu dile getirdi.
Bu durumun AK Parti'nin bütünleştiriciliği olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Biraz önce il başkanımız zikretti, kadınlarımız çok acı çektiler, onun için kadınlarımız bu siyasetin öncüsü oldular. Türkiye'de kadınlar üzerinden her türlü eşitsizlik yapıldı. Her türlü zulüm yapıldı, manevi işkencelere tabi tutuldular, ikna odalarına mahkum edilmek istendiler. Bu salonu dolduran onurlu siyasetimizin öncüsü kadınlarımız, başörtülü başı açık elele vereceksiniz ve herkes görecek ki bu topraklarda bir daha böyle bir ayrım yapılamayacak, eşitlik gerçek anlamda gerçekleşecek."
Davutoğlu, kişisel bir deneyimini örnek göstererek şunları anlattı:
"Eminim 80'li, 90'lı yıllarda bütün bir nesil bunu yaşadı. Bakın nasıl bir eşitsizlik vardı. Eşim tıp fakültesindeyken ben Boğaziçi Üniversitesi'ndeyken 1984'te evlendik. Aynı düşünceye sahiptik ama ben okuluma devam edebildim o 1 yıl okuldan uzaklaştırıldı. Aynı düşünceye sahiptik ama 1989'da ben doktora tezini bitirirken o ihtisas sınav salonunun dışına çıkarıldı. Aynı düşünce aynı hayat felsefesini benimsiyorduk. Ama ben erkek olarak bu ülkenin vatandaşı olarak yoluma devam edip 1999'da profesör olduğumda eşim ihtisas sınavının son aşamasına geldiğinde dahi 'acaba başörtüsü dolayısıyla bir hakarete uğrar mıyım' diye korkuyla sınava giriyordu. Ben bütün bu süreçte sınav salonlarının kapısında bekliyordum ta ki bir hakarete maruz kalmasın diye."
Başbakan Davutoğlu, "Vicdanen herkese soruyorum o dönemlerde neydi kadınlarımızın suçu" diye sorarak, şöyle devam etti:
"Bu sadece bizim hikayemiz değil, herkesin hikayesi. Bütün o dönemlerde yaşayanların hikayesi. O sebepledir ki dönüp başdanışman olduktan sonra Dışişleri Bakanı ve şimdi de Başbakan olduktan sonra bir an bile hanımımın mesleğini bırakmasını talep etmedim. Biliyorum ki onun mesleği benim yaptığım görev kadar azizdir. Kadınlarımızın emeği erkeklerimizin emeği kadar azizdir. Onların alın teri bizim alın terimiz kadar azizdir. Şimdi hep beraber ahitleşelim, kadınlık onuru adına erkeklerimizle birlikte hep beraber ahitleşelim. Bu topraklarda bir daha ister Meclis'ten ister üniversite salonlarından, anfilerinden, 'bu kadına haddini bildirin' ya da 'çıkarın' diyenlere fırsat vermemek için ak siyaseti takip etmeye hazır mısınız? Bu tür ayrımcılık yapanlara başı dik bir şekilde 'dur' demeye kararlı mısınız? İkna odaları yerine milletin huzur odalarına yürümeye hazır mısınız?"
"Erkeklik onuru, kadınlara saygıyla başlar"
Konuşmasında erkeklere de seslenen Davutoğlu, "Sadece bu salondaki değil, bütün Türkiye'deki erkeklere sesleniyorum. Erkeklik onuru kadınlara saygıyla başlar. Kadınlık onurunu çiğneyen erkek, erkeklik onuruna da sahip olamaz. Hangi siyasi düşünceyi taşırsa taşısın her kadın azizdir, her kadın ihtirama layıktır" dedi.
Başbakan Davutoğlu, kadınları sadece eşler olarak görmemek gerektiği vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Hangi mesleği icra ediyorlarsa o mesleğin uygulayıcıları olarak görelim. Kadınlarımıza sadece evimizin emanetine sahip çıkan mübarek eşler olarak saygı göstermeyelim. Ama aynı zamanda onların icra ettiği her faaliyete de saygı gösterelim. Biz kadınlarımızın yükselen Türkiye'nin lokomotif gücü olacağına inanıyoruz. Biz kadınlarımızın demokrasiyi ayağa kaldıracağına inanıyoruz. Çünkü demokrasiden, gerçek anlamda özgürlükten en çok kadınlarımız istifade etti. İşte haziran seçimleri böyle bir seçim ki bu kadınlık onurunu ayağa kaldıran kadınlık onuru için yola çıkan AK Parti'nin yeni Türkiyesinin seçimidir.
Aziz kadınlarımız inşallah 7 Haziran'da kadınlık onuru için sandıklara yürümeye hazır mısınız? Bu özgürlük bayrağını, AK Parti bayrağını dalgalandırmaya hazır mısınız? Kim olursa olsun hangi gerekçeyle olursa olsun kadınlık onurunu çiğneyen herkese karşı sesinizi yükseltmeye hazır mısınız? Biz de size bu ülkenin Başbakanı olarak AK Parti iktidarı olarak tam bir emniyetle söz veriyoruz. Diyoruz ki hiçbir şekilde hiçbir kadının hiçbir gerekçeyle onurunun çiğnenmesine izin vermeyeceğiz."
"Kadın haklarının savunucusu AK Parti'dir"
Davutoğlu, kadının onurunun hiçbir gerekçeyle çiğnenmesine izin vermeyeceklerini belirtti.
"Bulunduğum makam gereği, vaktinde 'Bu kadına haddini bildirin' diyen bir başbakanın bu topraklarda hükmetmesi dolayısıyla bütün kadınlarımızdan özür diliyorum. Onun adına da özür diliyorum" diyen Davutoğlu, bir daha hiçbir başbakanın, hiçbir kadın için böylesine bir ifade kullanmayacağını söyledi.
AK Parti'ye bugüne kadar oy vermemiş olanlar da dahil olmak üzere tüm seçmen kadınlara seslenen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hiç merak etmeyin, ister bize oy verin ister vermeyin, her birinizin onuru bizim onurumuzdur. Her birinizin özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür. Birileri propaganda yapıyor. Vaktinde de Sayın Cumhurbaşkanımız, belediye başkanı olduğunda 'Belediye otobüslerinde, trenlerde başörtüsü zorunluluğu gelecek, şunu yapacaklar, bunu yapacaklar, hayat tarzına müdahale edilecek' diye korkular yaymaya çalıştılar. Hiç korkmayınız. Biz öyle köklü bir medeniyetten geliyoruz ki ne olursa olsun, tek bir kadının, hangi gerekçeyle olursa olsun, 1 saniye dahi onurunun çiğnenmesine, hayat tarzına müdahale edilmesine önce biz karşı çıkarız. Bu tür korkular yayarak AK Parti'ye yönelik kadın teveccühünü azaltmak isteyenler, bilsinler ki 12 yıllık iktidarımız şahittir, Türkiye, kadınlarımızla ilgili her türlü ilerlemeyi bu iktidar döneminde yaşadı. 2004 Anayasa reformunda kadın-erkek eşitliğini getirdik. Anayasaya koyduk. 'Kadınlar ve erkekler eşittir ve devlet bu eşitliğin gereğini yapmakla yükümlüdür' maddesini koyduk. 2005'te Medeni Kanun'da, Ceza Kanunu'nda, İş Kanunu'nda kadınlar lehine düzenlemeler yaptık. 2010 referandumunda pozitif ayrımcılığı getirdik. Şimdi kadın hakları savunucularına soruyorum, bütün bu reformları getiren AK Parti'yi savunma konusunda niçin tereddüt edersiniz? Niçin mahalle baskısı altında hala sanki AK Parti'yle birlikte kadın hakları zedelenecekmiş gibi düşünürsünüz? Biliniz ki kadın haklarının savunucusu, AK Parti'dir ve AK Parti olacaktır."
Davutoğlu, kadın istihdamında olağanüstü gelişmelerin kendi dönemlerinde yaşandığını söyledi.
Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle özdeşleşen kadına yönelik şiddete değinen Davutoğlu, "O cinayetin ertesi günü Antalya Kadın Kolları kongremizdeydim, orada da söyledim, geçen hafta Mardin Kadın Kolları'nda da söyledim ve dedim ki 'En namert el, kadına uzanan eldir. En namert kişi, kadına şiddet uygulayan kişidir.' Bir an öfkeyle eşine ya da başka bir kadına şiddet uygulamaya kalkan, gerçekten eğer psikolojik anlamda bir rahatsızlık geçirmiyorsa durmalı ve düşünmeli" ifadelerini kullandı.
Partisinin kadın kolları kongrelerinin geçen hafta Dünya Kadınlar Günü'ne, bu hafta da Çanakkale Şehitlerini Anma Günü'ne denk geldiğine işaret eden Davutoğlu, "Çanakkale şehitlerini anarken, evlatlarını, gencecik fidanlarını Çanakkale'ye gönderen annelerimizi düşünelim. O annelerimiz ki o ninelerimiz ki yetiştirdikleri o fidanları, kendisinin torunu olacak kadınların, kızların bu ülkede onurlu bir şekilde yaşaması için gönderdi. Çanakkale şehitlerine ahdolsun, Çanakkale şehitlerinin huzurunda söz veriyoruz. Bu ülkede özgür ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletinde hiçbir zayıf, hiçbir güçlü tarafından ezilemeyecektir. O şehitlerin torunları olan kadınlarımız, kızlarımız, her türlü şiddet karşısında devletimizin teminatı altında olacaktır" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, kadına yönelik şiddet konusunda 2006 yılında Ulusal Eylem Planı'nı açıkladıklarını, 2009 ve 2012 yıllarında bu planın revize edildiğini, 2012-2015 Eylem Planı'yla kadına yönelik şiddet konusunda önemli adımlar attıklarını, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerini kurduklarını, kadın koruma merkezlerini artırdıklarını, 2012'de çıkarılan özel bir kanunla kadına yönelik şiddet konusunda yasal bir çerçeve oluşturduklarını aktardı.
Geçen hafta da Mardin'de 2016-2019 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulusal Eylem Planı'nı açıkladıklarını bildiren Davutoğlu, eğitim faaliyetlerine ağırlık vereceklerini, 81 ilde tüm memur, sağlık çalışanı, emniyet mensuplarını bu eğitimden geçireceklerini, bu konudaki çalışmaları destekleyeceklerini söyledi.
Davutoğlu, her ilde kadına yönelik şiddet komisyonları kuracaklarını, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gereken tüm adımları atacaklarını belirterek, "Şiddeti önlemenin öncelikli yolu, bilinçlenmektir, şuurlanmaktır" dedi.
"Kadına yönelik şiddete karşı milletimizi seferberliğe çağırıyorum"
"Şiddete karşı hep birlikte omuz omuza verecek miyiz?", "Şiddeti kardeşiniz uygulasa bile ona karşı dimdik duracak mıyız?", "Kadına ve çocuğa karşı şiddet söz konusu olduğunda, sizler 'harekete geçin' dediğimizde harekete geçmeye hazır mısınız?" şeklindeki sorularına salondan "Evet" cevabını alan Davutoğlu, kadınlardan hiç kimsenin kendilerine şiddet uygulamasına izin vermemelerini isteyerek, "Şiddet uygulayanlara karşı da millet-devlet birlikteliğiyle, Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen hafta himayesine aldığı şekilde, benim bizzat takip edeceğim bir seferberlik şeklinde, hepinizi bu seferberliğe çağırıyorum. Çanakkale seferberliğinin 100. yılında kadına yönelik şiddete karşı da milletimizi seferberliğe çağırıyorum" diye konuştu.
"İstanbul'un her semtinden bir barış grubu oluşturalım"
Başbakan Davutoğlu, çözüm sürecine kadınların yapacağı katkıya da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugünler, imtihan günleridir. Hepimiz imtihan halindeyiz. İmtihanın en büyüğü de Türkiye'de çözüm süreciyle ilgili imtihandır. 2005'te Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır konuşması sonrasında, geçtiğimiz yıllarda başlattığımız milli birlik kardeşlik projesi, daha sonra çözüm projesi, şimdi 2 hafta önce ilan edilen silahları terk etmek çağrısıyla ileri bir aşamaya geldi. Çözüm süreci, şefkat ve merhametin sürecidir. Çözüm süreci, bütün milletimizin malıdır ama en fazla da annelerin malıdır, anaların malıdır. Çünkü çözüm sürecinden önce 30 yıl şehit annelerinin yüreğine düşen acıyı biz biliriz. O 30 yıl içinde bu topraklarda geleceğe, istikbale yürümesi gereken gençlerin dağlara çıkarılıp nasıl yitirildiğini, biz biliriz. Sizden özellikle rica ediyorum. İstanbul demek 'Türkiye'nin hülasası' demektir. İstanbul demek 'Türkiye'nin özeti' demektir, 'aynası' demektir. Bu salonda Diyarbakırlılar da var Bursalılar da Şanlıurfalılar da var Edirneliler de Trabzonlular da var Muğlalılar da Rizeliler de var Konyalılar da Bitlisliler de var Ankaralılar da... Bütün bir Türkiye'yi temsil eden bu salona hitap ederek, hatta bu salonda istirham ederek, annelerimize sesleniyorum: Çözüm sürecine sahip çıkınız."
Diyarbakır'da çocukları dağa çıkarılan annelerin Ankara'ya yaptığı ziyareti hatırlatan Davutoğlu, "Ankara'ya geldiler, bizleri ziyaret ettiler. Gözleri değil yürekleri ağlıyordu, gözleri değil gönülleri darlanıyordu. Her birinin gözüne bakmaya, neredeyse dayanamadım. O gözlerde ıstırap gördüm, 4 çocuk babası olarak, o gözlerde evlat acısı gördüm. Biz bu evlat acısına kayıtsız kalabilir miyiz? Yoğun çabalarla o dağlara çıkarılan o ateş hattına götürülen gençler, birer birer dönmeye başladı. Diyarbakır annesi Güleser Hanım, 3 gün sonra oğlu Ramazan Toy'un düğününü yapacak, bizi de davet ediyor. Ben isterim ki o dağlara çıkarılan ve ateş hattına sürülen gençlerle şehitlerimizin anneleri, şehitlerimizin anneleriyle Diyarbakır anneleri el ele versinler, 'Yeter bu fitne' desinler, 'yeter bu acı' desinler. Hangi kökenden, hangi mezhepten olursa olsun bir çağrım var burada: Gelin, İstanbul'dan, İstanbul'un her semtinden bir barış grubu oluşturalım. Annelerin barışı. İstanbul'dan hareket edecek olan bu barış kervanı, bütün Türkiye'yi kuşatsın" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, çözüm sürecini istismar etmek isteyenlerin, sabote etmeye çalışanların çıkacağını kaydederek, salonda bulunan annelere, "Çözüm sürecine sahip çıkacak mısınız?", "Bizi bölmek isteyenlere, ayrıştırmak isteyenlere karşı 'inadına birlik', 'inadına kardeşlik' diyecek misiniz?", "El ele verip bu ülkenin gençlerini korumanız altına alacak mısınız?" diye sordu. "Evet" cevabını alan Davutoğlu, "Biz sizlere güveniyoruz. Kim sabote etmek isterse istesin onların karşısında biz dimdik duracağız inşallah. Bu dik duruşumuz, çözüm süreci bağlamında da bütün milli meselelerde de sürecek. Türkiye'yi bölmek isteyen, Türkiye'de halkın arasına fitne sokmak isteyen herkes, bir kez daha bilsin ki AK Parti kadroları ayaktayken, bu ülke bölünmeyecek. Bu ülkenin gençleri arasına fitne sokulmayacak" dedi.
"Kızlarımızın ilköğretimde okullaşması, şimdi yüzde 99,61"
Annelerden ülkenin geleceğine damgalarını vurmalarını isteyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu dönemde biz, AK Parti iktidarları olarak, kadınlarımızın yetişmesi, kadınlarımızın istihdam alanında en etkin şekilde görev alabilmeleri için olağanüstü faaliyetler yaptık. Bakınız, kızlarımız ve kadınlarımız arasında okur yazar olmayanların oranı, 2002'de yüzde 19,4 iken şimdi yüzde 6,6. Okul öncesi eğitimde yüzde 31,3 iken okullaşma, şimdi yüzde 40,72. İlköğretim, yüzde 87 iken kızlarımızın ilköğretimde okullaşması, şimdi yüzde 99,61. Ortaöğretim, yüzde 45,16 iken şimdi yüzde 76,05. Yükseköğretimde kızlarımızın sadece yüzde 13,53'ü, 2002'de yükseköğretimdeyken, bugün bu sayı yüzde 38,61. Bugün yükseköğretim sınavına giren öğrencilerimizin büyük çoğunluğu kızlarımızdan oluşuyordu. Biz kızlarımızın en iyi eğitimi alması, sosyal hayatta en etkili yerlere girmesini istiyoruz. Haydi Kızlar Okula Kampanyası 2003'te, Ana-Kız Okuldayız kampanyası 2012'de bu hedeflere ulaşmamızı sağladı. Bakınız 919 bin öğretmenden bugün 499 bini hanım kardeşlerimizden oluşuyor. Okul öncesi eğitimde öğretmenlik yapanların yüzde 94'ü kadınlarımız. 760 bin sağlık çalışanından 441 bini kadınlarımız."
Sağlık çalışanı kadınların Tıp Bayramı'nı da kutlayan Davutoğlu, "Özellikle de nöbetlerde bir taraftan yavrularını düşünüp bir taraftan da hastalarına şifa veren kadın sağlık çalışanlarımıza, kadın doktorlarımıza, hemşirelerimize buradan selamlarımı, hürmetlerimi, takdirlerimi iletiyorum" ifadesini kullandı. Davutoğlu, Türkiye'deki öğretim üyelerinin yüzde 41'ini kadınların oluşturduğunu dile getirdi.
Davutoğlu, doğum esnasındaki ölümlere ilişkin istatistiki bilgiler vererek, "Bir istatistik var ki gerçekten yüz akımızdır. 2002'de doğum esnasında, doğum yapan yüz bin kadından 48'ini kaybediyorduk. Şimdi bu oran sadece 15'e düştü. Dünyada, doğum esnasındaki kadın ölümlerinde en büyük başarıyı sağlayan, düşürme bağlamında, Türkiye Cumhuriyeti oldu. Annesini ve eşinin annesini de doğum esnasında kaybetmiş bir kardeşiniz olarak, bu rakam bizim için onur verici bir rakamdır. İnşallah Hakkari'den Edirne'ye, Artvin'den Muğla'ya kadar, doğum esnasında kadınlarımızın hayatlarını kaybetmemesi, bu istatistiğin yüzde sıfırlara kadar düşmesi için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Kadınların iş gücüne katılımının, 2004'te yüzde 23,3 olduğuna işaret eden Davutoğlu, bu rakamın şimdi yüzde 30,8'e çıktığını, istihdamın ise yüzde 20'den yüzde 28'e yükseldiğini dile getirdi.
Çalışan kadınlar için, "Annelik mi yapacağız, yoksa mesleğimize mi devam edeceğiz" şeklinde bir ikilem olduğunun altını çizen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Annelik, insanoğlunun en şerefli misyon görevini üstlenen makamıdır. Annelik, o mübarek makam, hepimiz için saygının ve ihtiramın en yücesinin gösterilmesi gereken bir makamdır. Eminim hiçbir kadınımız anne olmak sebebiyle duyduğu mutluluğu, başka bir yerde duymaz ama biz bir açıdan kadınlarımızın aile görevlerini yerine getirmesi için şartları kolaylaştırırken, diğer taraftan da aynı annelerin, toplumda bütün çocuklara annelik yapabilmesi için öğretmen olması, kadın doğumda yeni doğumlara öncülük etmesi ve şifa dağıtmak için doktor olması, kadın hukuku zedelendiğinde, onların hukukunu savunabilmek için avukat, hakim ve savcı olması, milletin hukuku gerektirdiğinde milletvekili ve bakan olması, kadınlarımızın en önemli hakkıdır ve bu hak kadınlarımıza verilmelidir."
"Kadınlarımızın o aydınlık yüzlerine güveniyoruz"
Başbakan Davutoğlu, 19 Ocak'ta açıklanan Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Paketi'ne göre, annelik izni sonrasında ilk çocuk için 2, ikinci çocuk için 4, üçüncü çocuk için 6, engelli çocuk için ise 12 ay yarı zamanlı çalışma hakkı tanıdıklarını söyleyerek, "Annelik görevini ilahi bir nimet olarak üstlenmiş çalışan bir kadınımız, 12 aylık annelik izni sonrasında, eğer isterse evinde oturmaya ve sadece yarı zamanlı, 8 saat mesai yerine 4 saat mesai yapıp aynı maaşı almaya hak kazanacak" dedi.
Muhalefet partilerine, bu konuda destek vermeleri çağrısında bulunan Ahmet Davutoğlu, "Böylece kadınlarımız, 'acaba anne mi olsam', mesleğe mi devam etsem' diye bir ikileme girmeyecekler. Eğer anneler, bu izinlerden sonra çocuklarının eğitim dönemine kadar evde kalmak isterlerse onlara da kısmi zamanlı olarak çalışma hakkı veriyoruz. Yani işini kaybetmeden, çocuklarının eğitim yaşlarına kadar evde çocuklarıyla ilgilenebilecekler" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, ilerleyen günlerde genel kurulda konuşulacak kanunla ilgili "Kim olursa olsun, hangi toplum kesiminden veya gelir grubundan gelirse gelsin, her çocuk sahibi olan kadınımıza ilk altını devletimiz, hükümetimiz verecek. İlk çocuğa çeyrek, ikinci çocuğa yarım, üçüncü çocuğa tam altın veriyoruz. Her bir çocuk için artan bir şekilde destekleyeceğiz. Biz kadınlarımıza, kadınlarımızın o aydınlık yüzlerine güveniyoruz. O engin gönüllerine güveniyoruz" diye konuştu.
Kadınların mesleki formasyonlarını devam ettirebilmesi için her türlü tedbiri aldıklarını ve almaya devam edeceklerini vurgulayan Davutoğlu, "Kadınlarımız hem kadınlık onurunun gereği olarak, istedikleri mesleği icra edecekler. Hem de şefkatlerinin gereği olarak annelik görevini ifa edecekler. Biz bunların arasında zıtlık görmüyoruz. İsteyen kadın, istediği yolu tercih edebilir. Hepsine saygılıyız. Hiçbir kadını, aldığı karar, yaptığı tercih dolayısıyla tahkir etmek, ona karşı tavır almak bizim ahlaki ilkelerimize aykırıdır" değerlendirmesinde bulundu.
"İstanbul'un bu güzelliklerine sahip çıkacağız"
Başbakan Davutoğlu, "kadın" denince akla estetik, güzellik, maddi ve manevi derinlik geldiğini ifade ederek, "Şehrin estetiği mimaridir, insanın estetiği ahlaktır. Hayatın, varoluşun estetiği kadındır. Kadınlarımıza en güzel çevreyi sağlamak bizim görevimizdir" değerlendirmesini yaptı.
Partili kadınlara seslenen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İstanbul'un mirasına, güzelliğine sahip çıkmak sizin asli görevinizdir. 1994'te Cumhurbaşkanımız, belediye başkanı olmadan önce İstanbul'da hiçbir şey yoktu ama en önemlisi de estetik yoktu. Çöp tepeleri, kirli hava kokuları vardı, nefes alamazdık. İstanbul gibi insanlığa Rabbimizin nimeti olan bir şehirde, temiz hava, temiz sokak, temiz şehir, ağaç ve yeşil yoktu. Son 20 yıl içinde İstanbul öylesine değişti ki şu anda dünyanın en temiz şehirlerinden birisi. Bütün tarihi eserleri restore edildi. Çöp diye bir dert kalmadı. En iyi arıtma tesislerine sahip. Şu anda İstanbul, dünyada en çok ziyaret edilen 5. şehir, Avrupa'da en çok ziyaret edilen 3. şehir. İstanbul'un bu güzelliklerine sahip çıkacağız."
Davutoğlu, İstanbul'un, Allah'ın ve tarihin emaneti olduğunu, onu koruyup güzelleştireceklerini kaydederek, "Bizim iktidarımız döneminde, 16 milyon fidan dikildi. Gezi provokatörlerinin o tahriklerine kapılanlara sesleniyorum. İstanbul'un her yerini yemyeşil yapmaya kararlıyız. İstanbul'un çevresini kirleten ne varsa, buna binalar ve diğer uygulamalar da dahil olmak üzere, tedbir almaya talibiz ve tedbir almaya kararlıyız. İstanbul'u koruyacağız" diye konuştu.
"Bunların hepsi İstanbul'a olan aşkımızın, sevdamızın eseridir"
Başbakan Davutoğlu, kentteki trafik kirliliğini yok etmek için büyük projelere imza attıklarının altını çizerek, "Marmaray tamamlandı, geçen sene açıldı. Şimdi Avrasya tünelinin yarısı tamamlandı. İnşallah yakında o da tamamlanacak ve hizmete açılacak. Üçüncü köprüyü 29 Ekim'de açıyoruz" dedi.
İstanbul için açıklanan 3 katlı tünel projesine de değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İnsanlık tüneli gördü, iki katlısını da gördü ama 3 katlı tüneli, insanlık ilk defa İstanbul'da görecek. Dünyada ilk defa 3 katlı tüneli inşa ediyoruz. En alt katta arabalar, Avrupa'dan Asya'ya geçecek. Orta katta metro, üst katta ise arabalar Asya'dan Avrupa'ya geçecek. Bu trafik ve bu işleyiş ile 6,5 milyon hemşehrimizi taşıyacağız. Öylesine devrim mahiyetinde bir adım ki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi Köprüsü'yle bir ring oluşturacak. Boğaziçi Köprüsü'nün altından metro gidecek. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün altından orta hattan arabalar ve otoyol bağlantısı sağlanacak. İki köprünün tam ortasından."
Davutoğlu, 3 katlı tünel projesi ile İncirli'den Söğütlüçeşme'ye gidişin 40 dakikaya kadar ineceğini belirterek, "16 kilometrelik Hasdal Kavşağı'ndan Ümraniye Çamlık Kavşağı'na gidiş, 14 dakika olacak. Kartal-Taksim 20 dakikaya inecek. Bunların hepsi İstanbul'a olan aşkımızın, sevdamızın eseridir" diye konuştu.
"Eski Türkiye"nin kadın onurunun zedelendiği bir Türkiye olduğunu, "Yeni Türkiye"nin ise kadın onurunun ayağa kalktığı bir Türkiye olduğuna işaret eden Başbakan Davutoğlu, tüm kadınları, ülkenin istiklali, istikbali ve onuru için ve kadınların hak ve hukukları için 7 Haziran'da sandığa gitmeye davet etti.