Tgrt Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsrail'e suikast uyarısı: Sonuçlarına katlanırsınız

Editör: Suat Vilgen / Kaynak: TGRT Haber
06 Aralık 2023 12:54 - Güncelleme : 06 Aralık 2023 14:33

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Türkiye'de de dahil olmak üzere Filistin dışında yaşayan Hamas üyelerine  suikast düzenleyeceği iddialarına sert çıktı. "Böyle bir işe kalkışanlar bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır. Biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette ödemeye mahkum olurlar" dedi. Gazze'deki duruma ilişkin BM'nin etkisizliğini eleştiren Erdoğan, "Sonunuz Milletler Cemiyeti gibi olur" uyarısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar ziyareti dönüşü uçakta gündemdeki konulara ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Açıklamalarına ziyaretin genel değerlendirmesiyle başlayan Erdoğan, Katar ile 2014 yılında kurulan Yüksek Stratejik Komitesi'nin  dokuzuncu toplantısını başarıyla tamamladıklarını belirtti. Ttoplantı çerçevesinde ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla gözden geçirdiklerini belirten Erdoğan, Katar'la ekonomik ilişkilere ilişkin veriler paylaştı. 

KATAR İLE TİCARET HACMİ 2 MİLYAR DOLARI AŞTI

İki ülkenin ticaret hacminin yüzde 14’ün üzerinde bir artışla 2 milyar doları aştığını belirten Erdoğan, "Katar’la ticaretimizin ve yatırımlarımızın daha da artırılması konusunda mutabık kaldık. Son derece verimli geçen görüşmelerimizin ardından muhtelif alanlarda 12 yeni anlaşma imzalandı. Böylece Yüksek Stratejik Komite mekanizması kapsamında son 9 yılda imzaladığımız belgelerin sayısı 100’ü geçti" dedi

Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi’na katılımına da değinen Erdoğan "Hem 6 üye ülkeyle hem de konseyle olan ilişkileri ileriye taşıma irademizi teyit ettik. Konsey üyesi ülkelerle ticaretimiz son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla artışla toplam 23 milyar dolara yükseldi" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra gazetecilerin sorularına yanıt verdi:

SORU-CEVAP BÖLÜMÜ:

"YILMAYACAĞIZ, USANMAYACAĞIZ"

SORU: Ortadoğu’da kalıcı barış için Türkiye başta garantörlük olmak üzere bazı somut önerilerde bulundu. Siz, bir Barış Konferansı önerdiniz. Katar da süreçte aktif rol oynayan ülkelerden biri. Görüşmelerinizde, kalıcı barış ve ateşkesin yol haritasına ilişkin neler gündeme geldi? 

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Katar'ın bütün bu sürece bakış açısı bizimle örtüşüyor. Bundan sonraki süreçte de Katar ile gerek şahsım, gerek Dışişleri Bakanlığımız, gerekse ilgili kurumlarımız irtibat halinde olacak. Barışa ulaşmasını hedeflediğimiz bu süreci birlikte işletecek, adımları yine birlikte atacağız. Çünkü bundan sonraki aşama “Kendi başına bırakalım, yürüsün” diyeceğimiz bir süreç değil. Ortada İsrail’in acımasız saldırılarıyla yerle yeksan olmuş bir Gazze var. Ateşkesin sağlanması ve akabinde yaralıların Gazze’den tahliyesi öncelikli konular. Gazze’deki sivil halkın içerisinde kanser hastaları da bulunuyor. Biliyorsunuz bir kısmını ülkemize tedavilerini yapmak üzere getirdik.

Bir de Gazze'nin yeniden inşası ve imarı konusu var. Bu konuda da gerekeni yine hep birlikte, inşallah gücümüz neye yetiyorsa yapacağız. Yeniden  inşa ve imara başlayacağız. Katar bu konuda Türkiye'yle aynı istikamette yürümeye kararlı. Biz garantörlüğe de, bu konferansa ev sahipliği yapmaya da hazırız. Yeter ki barışı gerçekten istesinler. Biz sürekli barış diyoruz, hukuk, adalet diyoruz. Bunları öylesine söylemiyor, dünyanın büyük bir felakete sürüklenmemesi için bu kavramların ayakta kalmasına ihtiyaç olduğunu bilerek ifade ediyoruz. Gözleri olup zulmü görmeyenlere, kulakları olup gerçeği işitmeyenlere, dilleri olup hakikati söylemeyenlere “görün, duyun, gerçeği artık söyleyin” diyoruz. İnsanlık onurunun kurtuluş reçetesini sunuyoruz aslında. Biz yılmayacağız, usanmayacağız, yorulmadan hakkı ve hakikati anlatacağız. “Denedik olmadı” deme lüksümüz yok.  Barış için çabalamaya devam edeceğiz. Yeni yol haritalarımızı oluşturduk. Hem Gazze’deki zulmü, hem Filistin’in yıllardır yaşadığı dramı, hem de kalıcı barış için çözümlerimizi ifade edeceğiz.

SÜRECİN GALİBİ FİLİSTİNLİLER OLACAKTIR

SORU: İddiaya göre İsrail’in Gazze'de 40 km uzunluğunda, 12 kilometre genişliğinde bir tampon bölge oluşturma planı var. Bunu geçen hafta Amerikan Dişleri Bakanı’na ilettikleri iddia ediliyor. Böyle bir öneri Körfez Ülkeleri ile bize gelirse, tepkimiz ne olur? İkincisi; bu plana dair ne söylemek istersiniz? 

Her şeyden önce bu planın tartışılmasını bile ben tüm Filistinli kardeşlerime saygısızlık olarak görürüm. Bu, bizim açımızdan tartışılacak, düşünülecek ve üzerinde konuşulacak bir plan değil. İsrail’in 1947’de uygulanmaya başlayan Filistin topraklarını işgal planı, yıllar içerisinde ne yazık ki küçülte küçülte Filistin'i ve Gazze'yi bu duruma getirdi. Şimdi ise İsrail, Filistin’de kalan bir avuç toprağı tamamen alarak, buraları da işgal etme niyetinde. Buna olumlu bakmak, olumlu yaklaşmak asla mümkün değil. Çünkü bu topraklar Filistinlilerindir. Gazze’de ne olacağına, orayı kimin yöneteceğine Filistin halkı karar verir. Onların kararının üzerinde bir karar verici tanımıyoruz. İsrail’in yapacağı en iyi şey; 1967 sınırlarında bağımsız ve coğrafi bütünlüğü olan Filistin Devleti’nin kurulmasını kabul etmek ve işgal altında tuttuğu Filistin topraklarını mülkün sahibine iade etmektir. İsrail, dünyaya yerleşimci diye pazarladıkları teröristleri o evlerden, o arazilerden çıkartmalı ve Filistinlilerle barış içinde bir geleceği nasıl inşa edebileceklerini düşünmelidir. Bu sürecin galibi de ben inanıyorum ki Filistinliler olacaktır. İki de bir bunlar yatıyor, kalkıyor Hamas aşağıya, Hamas yukarı diyor. Hamas her şeyden önce bir direniş örgütüdür. Hamas, Filistin’de yapılan seçimlerden zaferle çıkmış bir siyasi harekettir. 21 sene önce Amerika Birleşik Devletleri’nde bir grupla yaptığım toplantıda bu soruyu sordular. Ben orada da söyledim. Hamas, 1947’de toprakları ellerinden alınmış bir siyasi harekettir. Bu siyasi hareket neticede Filistin'de seçim kazanmış bir partidir. Hamas bugün de kendi topraklarını korumanın gayreti içerisindedir. İsrail Gazze’yi yıllarca açık hava hapishanesine çevirmiş su, yiyecek, giyecek, elektrik kısıtlamalarına tabi tutarak kendince terbiye etmeye kalkmıştır. Gazze’deki Filistinliler bu kadar süre içerisinde yılmadı, İsrail amacına ulaşamadı ve inanıyorum şimdi de başaramayacak.

''FATURASI ÇOK AĞIR OLUR''

SORU: Amerikan WSJ gazetesinde bir haber yer aldı. Filistin dışında yaşayan Hamas üyelerine yönelik İsrail'in suikast planları olduğu ifade edildi. Filistin dışındaki ülkeler arasında Türkiye'de sayılıyor. İsrail'in İç İstihbarat Direktörü de benzer bir ifade kullanmıştı. Böyle bir planının gündeme getirilmesindeki amaç sizce ne olabilir?


Her şeyden önce bu haberi yapanlar demek ki Türkiye'yi tanımıyorlar. Türkleri tanımıyorlar. Bizi tanımıyorlar. Böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde şunu bilmeleri gerekir ki bunun bedelini, bunun faturasını çok ama çok ağır öderler. Şu anda Gazze'yi havadan, denizden, karadan kuşatmak suretiyle bu adımları atanlar, bir hafta içinde netice alacaklarını zannediyorlardı. Ne oldu, alabildiler mi? Almadılar. Türkiye'ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkum olurlar. Böyle bir işe kalkışanlar bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır. Türkiye’nin hem istihbarat hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir.

"SABREDEN KİMSE, ZAFERE ULAŞACAKTIR"

SORU: İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Bosna soykırımından sorumlu Miloseviç gibi yargılanması gerektiğini ifade ediyorsunuz. Bu konuda ivedilikle harekete geçilmesi için başka neler yapılabilir? Netanyahu’nun yargılanması İsrail’in başka işgal ve soykırım hareketlerini engelleyebilir mi?

Her şeyden önce Netanyahu öyle veya böyle bugün olmazsa yarın kesinlikle yargılanacaktır. Hatta şu anda kendi içlerinde bunun kavgası gürültüsü başlamış durumda. Dünyanın değişik yerlerinde meydanlar nasıl ayağa kalktıysa, şu anda İsrail'in meydanları da ayaktadır ve bölünmüşlerdir. Netanyahu’nun her an hesaba çekilmesini isteyen bir İsrailli grup var. Netanyahu yaptıklarının cezasını ödemekten kaçamayacaktır. Er ya da geç yargılanacak ve işlediği savaş suçlarının bedelini de ödeyecektir. Şayet uluslararası hukuk hakkıyla işletilir ve bu savaş suçlarının cezası verilirse, bu karar hem Filistin bölgesinde hem dünyanın diğer coğrafyalarındaki tüm zalimlere ibret olur. Fakat bunun peşini bırakır, oradaki başvuruyu takip etmezsek bu da yeni soykırımlara kapı aralar. Bu sebeple bu işi sıkı tutacak ve Gazze soykırımının faillerinin yargılanmasını sağlamak için elimizden geleni yapacağız. İsrail’i yöneten mevcut koalisyon sağlıklı değil. Bu koalisyon çöktü çöküyor. Bunları çok diri zannetmeyin, bunlar gidici. Netanyahu’nun gidici olduğunu bundan 50-60 gün önce söyledik. Gitmelerinin alametleri belirmeye başladı bile. İsrail’e “Artık sizi beslemekten bıktık” diyenler, ortaya çıkmaya başladı. İlk günlerde destek açıklamaları yapan Fransa'ya bakın. Şimdi aynı Fransa var mı?  Fransa Cumhurbaşkanı Macron şimdi çok farklı açıklamalar yapıyor. Aynı şekilde yine Batıdaki diğer birçok ülke, ilk zamanlardaki açıklamalarını artık yapmıyor. Bütün mesele buradaki sabrın neticesidir. Hani bizim çok önemli bir ilkemiz var ya; “Men sabera zafera. Sabreden kimse, zafere ulaşacaktır.” Şu anda, Hamas, Filistin, işte bu sabır mekanizmasını çalıştırıyor. İnanıyorum ki, zafer inşallah onların olacaktır. Bedeli ağır olacak ama zafere ulaşacaklar.

"İSRAİL AVRUPA'YI KAYBEDİYOR"

SORU: Ülkelerin tavırlarındaki değişikliklerden bahsettiniz. Birleşmiş Milletler'deki ateşkes tasarısına çekimser oy kullanan ülke liderleriyle temasa geçeceğinizi söylemiştiniz. Geçtiğimiz hafta Dubai’de, İtalya ve Japonya başbakanlarını kabul ettiniz. Bu temas trafiği noktasında son durum nedir? Temaslarınızda çekimser oy kullanan ülkelerin tavırlarında gözle görülür bir değişiklik gözlemlediniz mi?

Benim kanaatim çekimser oy kullanan ülkelerin tutumlarında değişiklik olacağı istikametinde. Malum İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi ortak zirvesi sonrası İsrail’in zulmünü ve çözüm yollarını ülkelere anlatan bir yedili grup oluştu. Bu yedili grubun içerisinde Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da bulunuyor. Değişik ülkeleri dolaşıyorlar. Riyad Zirvesinde alınan karar sonrası yoğun bir tempoda çalışmaya başladılar. İslam İşbirliği Teşkilatı'nda ilk defa böyle bir eylem grubu oluşturuldu. Değerli olan bu grubun Filistin konusunda tek ses olması. İlk önce Rusya ve Çin’e gidildi. Daha sonra Fransa, İngiltere’de görüşmeler yapıldı. Akdeniz ülkeleriyle bir araya gelindi. Her görüşmede Filistin ile ilgili bizim geliştirdiğimiz söylemler ve politikalar karşı tarafa iletildi. Bu politikalar anlatıldıkça ciddi bir söylem değişikliği olmaya başladığını gördük. İslam dünyası tek ses olup çözümü konuşmaya başladı. Şimdi “Gazze’ye ne olacak?” sorusundan öteye geçildi ve “İki devletli çözüm nasıl olacak, yardımlar nasıl organize edilecek?” gibi konular konuşuluyor. Sürecin başında İsrail’e hak verip yanında konumlanan ancak gerçekleri gördükçe uzaklaşan ülkeler yok değil. BM’de çekimser kalan ülkelerin de İsrail’in bu hukuksuz saldırılarına aslında karşı olduklarını ama başta çeşitli gerekçelerle seslerinin yükselmediğini görüyoruz. Bazılarının halklarının baskısı sonucu sesleri yeni yeni çıkmaya başladı ki bu umut vericidir. Bir de İspanya gibi cesurca çıkış yapanlar var. Bu ilkeli duruşun Avrupa’da yayılması halinde İsrail’in katliamını sürdüremeyeceğini düşünüyorum. İsrail, Avrupa’yı kaybetmeye başladığının farkında. Toplumların vicdanı bu kaybı hızlandıracak ve neticede Filistin ve insanlık değerleri kazanacaktır.

"BM'NİN SONU MİLLETLER CEMİYETİ GİBİ OLUR"

SORU: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Gazze imtihanından başarısız çıktı. 121 ülkenin Filistin’in yanında durarak verdiği “evet” oyu var ama 3-5 ülkenin burada Gazze konusunda aynı fikirde olmadığı, İsrail'e destek verdiğini de görüyoruz. Böyle bir yapıdaki Birleşmiş Milletler’in dünyaya, insanlığa barışı getiremeyeceğini bir kez daha dünya anlamış oldu. Birleşmiş Milletler’in organizasyonu gözden geçirilebilir mi ya da Birleşmiş Milletlere alternatif bir teşkilat kurulamaz mı? 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres başından itibaren tüm taraflarla çok yakın temas halinde. Gerek bizim kendisiyle yaptığımız görüşmelerde, gerek kendisinin bölgeyle ilişkilerinde, hiçbir zaman İsrail yanlısı bir görüş ortaya koymadı. Genel Sekreter Guterres, burada gerçekten samimi bir havada, özellikle bu zulmün karşısında durdu. Zaman zaman arkadaşlarımızın kendisiyle görüşmeleri oldu. Yaptığımız tüm görüşmelerde Guterres’in İsrail zulmü karşısında hem duruşumuzu takdir etmesi hem de bu duruşun devamı istikametinde kanaat ortaya koyması bizler için bir umut ışığıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin’in yanında zulmün karşısında duran 121ülke  zaten çok önemliydi. Bunun yanında 40 kadar çekimser oy kullanan ülke var. Biz şimdi bu çekimserler üzerinde durmayı hedefliyoruz. Batı'nın Amerika'nın yanında yer alan ülke sayısı sadece 14. Bu Filistin’in haklılığının ne kadar ileri derecede kabul gördüğünün en açık, en güzel ifadesidir. Durum böyle olduğuna göre bizim diplomatik hamlelerimizi devam ettirmemiz önemlidir. Bu 40 ülkenin İsrail zulmüne karşı Filistin’in yanında yer almasını sağlayabilir miyiz? Bunun gayreti içerisinde olmamız lazım. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden öte Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun tavrı beni çok çok umutlandırıyor. Öbür tarafta da bizim Rusya'yla olan görüşmelerimiz devam ediyor ve bugüne kadar da herhangi bir sıkıntı yaşamadık, yaşamıyoruz. Bundan sonra da yaşayacağımıza ihtimal vermiyorum. Birleşmiş Milletler kurumsal olarak sistemini işletemez halde ve eli kolu bağlı yaşananları seyretmektedir. Maalesef “Dünya beşten büyüktür” çıkışımıza gerekçe olan bu buhranın acı sonuçlarını bir kez daha yaşıyoruz. Dünya barışını korumak Birleşmiş Milletler’in temel görevidir. Güvenlik Konseyi’nin çarpık yapısı nedeniyle bu görevi yapamaz haldedir. Allah korusun kapsam olarak daha büyük bir çatışmalı süreçte BM’nin sonu Milletler Cemiyeti gibi olur. Bu sebeple, zararın neresinden dönersek kardır anlayışıyla hareket etmeli ve BM sisteminde revizyonu konuşmalıyız. Vakit çok geç olmadan bunu yapmak zorundayız. Yoksa BM sistemi çıkacak büyük bir yangını söndüremeyecek ve dünya yeni bir kaybediş sürecine girecektir.

EUROFIGHTER YORUMU

SORU: Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasından sonra bizim F-16’ları almak üzere başvuruda bulunmamız modernizasyon kitleriyle birlikte, Amerikan yönetimi tarafından politik olarak olumlu bakıldığı söylenmişti. Fakat Amerikan sisteminin gereği uyarınca bir kongre süreci var. Ama bu kongre sürecinin biraz gri ve flu gitmekte olduğu anlaşılıyor. Bir parça yavaş ilerlediği gibi bir izlenim içindeyiz. Acaba Amerikan kongresiyle ilgili veya genel olarak F-16'larla ilgili son durum nedir? Diğer taraftan Türkiye'nin, Eurofighter Typhoon uçakları alım konusunda bir niyeti ortaya çıktı. Genel olarak her iki konunun da Türkiye'nin, İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasıyla ilişkilendirildiği gibi bir algı oluşmuştu son dönemde. Bunun dışında da şu anda Parlamentomuzda değerlendirilmekte olan bir süreç var. Efendim bunun dışında da muhatap ülkeler ilave bir takım şartlarla Türkiye'ye belli bir masaya mı çekilmeye çalışıyorlar? 

F-16 meselesinde biz muhataplarımıza dedik ki “Amerika Birleşik Devletleri’nin kongresi varsa bizim de kongremiz yani Meclisimiz var.” Parlamentomuzdan nihai karar çıkmadıktan sonra söyleyecek herhangi bir şey yok. “Ben Cumhurbaşkanı olarak bunu parlamentoya sevk ettim ve bana teşekkür ettiniz. Görevimi yaptım ama sizlerden de bir şey bekliyorum. Sizler de eş zamanlı olarak bu konuda kongrenizden bunu geçirin, beraberce eş zamanlı olarak bu adımları atalım.” diyorum. 
Bir diğer konu da Eurofighter Typhonn meselesi… Kaldı ki Eurofighter konusunda da aslında İngiltere'nin bakışı olumlu. Maalesef Almanya'da bir sıkıntı söz konusu. Fakat pürüzleri gidermek için İngiltere'nin olumlu yaklaşımı oldu. Almanlarla konuyu görüşeceklerini söylüyorlar. Bu noktada başka alternatiflerimiz de yok değil. 

SORU: Millet İttifakı’nın şimdi yerel seçimlere doğru giderken tekrar bir ittifak arayışı içinde oldukları görülüyor. Özellikle CHP bu konuda biraz daha istekli görünüyor. Ancak dün İYİ Parti tarafından bu teklifleri reddedildi. Sizin bu konuda bir teklifiniz var mı efendim? Ne dersiniz? 

Bizim Cumhur İttifakı olarak içimizde böyle bir sıkıntı söz konusu değil. Ekibimiz şu anda muhataplarıyla görüşmelerini yaptı, yapıyor. Sayın Devlet Bahçeli ile bu konuda ana çerçevede görüşmelerimizi yaptık, adımlarımızı zaten attık, atıyoruz. Arkadaşlarımız çalışmaya devam ediyor. Cumhur İttifakı'ndaki sağlıklı çalışma şartları görünen o ki karşı tarafta yok. Bizler de şu an itibarıyla bu sağlıklı gidişi herhangi bir sıkıntıya fırsat vermeden devam ettireceğiz. “Yeniden İstanbul” diyorsak, “Yeniden Ankara” diyorsak bu iller başta olmak üzere şehirlerimizin tamamında çok çalışıp Cumhur İttifakı olarak seçimi kazanmalıyız. Zira İstanbul'un, Ankara'nın çektiği çileler ortada. İllerimizde vatandaşımızı, halkımızı inşallah karamsarlığa sürüklemeyecek adaylarla yeni bir sıçramayı yapacağız. Cumhur İttifakı olarak da en güzel şekilde 31 Mart seçimlerinden zafere çıkacağız. 

"ONLAR NE MİLLİ NE DE YERLİ"

SORU: HEDEP yerel seçimlerde bütün şehirlerden aday çıkartacağını, son sözün Parti Meclisi’nde olacağını söyledi. Bu kararlarının arkasında duracağını düşünüyor musunuz? 

Yaptıkları, geçtiğimiz seçimde gerçekleşen ve hala gizli tutulan pazarlıkları tazeleme gayreti olabilir. Öpülen ellere, gönderilen selamlara bakılırsa CHP de nikah tazeleme konusunda bir hayli hevesli. Bu hevesi gördüklerinden olsa gerek “ne koparırsak kardır” taktiğini devreye almışlar anlaşılan. Biz bu oyunu daha önce de gördük. Geçtiğimiz seçimlerde ne dediklerini hatırlayın. Kesin bir dille Cumhurbaşkanı adayı çıkartacaklarını söylemediler mi? Sonra CHP ile kapalı kapılar ardında pazarlığa oturdular. CHP’den aldıkları somut sözlerden çok memnun oldular ve aday çıkartmayacaklarını söyleyip altılı masanın adayına açık destek verdiler. Hatta o süreçte Kandil’den de Millet İttifakı’na açık destekler geldi. Şimdi de aynı süreç işletiliyor. CHP’ye “bize ne vereceksiniz, biz neler alacağız” diyorlar. Cumhur İttifakı'nın dışındaki diğer siyasi partilerin mantalitesi bizim anlayışımız değildir. Ne HEDEP’in zihniyeti ne CHP'nin zihniyeti bizimle bağdaşmaz. Yakından, uzaktan bizimle alakası olamaz. Biz milliyiz, yerliyiz. Onlar ne millidir ne de yerli. Biz bu millilik, yerlilik ekseninde inşallah bu çalışmaları sürdüreceğiz 31 Mart'tan da çok çok farklı bir şekilde kazanarak çıkacağız. 

SORU: Sayın Cumhurbaşkanım benim sorum da yerel seçimlerle alakalı. Özellikle Cumhur İttifakı olarak İstanbul ve Ankara'da çıkaracağınız adayların kim olacağı merak konusu. Acaba bu isimleri ne zaman belirleyip ne zaman açıklayacaksınız? Bir de bu isimleri belirlerken İstanbul ve Ankara'da ne tür kriterleri dikkate alıyorsunuz? Hangi kriterler üzerinde duruyorsunuz? 

Halkımızın kabul gördüğü veya kabul gösterdiği kriterler neyse biz o kriterlerle adaylarımızı belirlemenin gayreti içerisinde olacağız. Kaldı ki ben biliyorsunuz belediyecilikten gelmiş bir siyasetçiyim. 40 yılımızı buna verdik ve halkımın ilgisi, alakası, muhabbeti kimedir, neyedir, hangi kriterler hangi adayda olursa halkım ona teveccüh eder, bunları az çok biliyoruz. Bu konularda çalışmayı yürüten arkadaşlarımızla beraber enine boyuna analiz yapıyoruz. Ondan sonra da nihai kararımızı veriyoruz. İnşallah yerel yönetimler seçiminde de yerel yönetimlerden gelen bir siyasetçi olarak, bu kriterleri masaya yatıracağız ve adımlarımızı da ona göre atacağız. Bizim belediyecilik anlayışımızı temsil etmeyecek, bizi hayal kırıklığına uğratabilecek kimseyi listelerimizde göremeyeceksiniz. Çok nitelikli arkadaşlarımız mevcut ve en iyisine karar verip milletimizin huzuruna çıkıp destek isteyeceğiz.

ÖZGÜR ÖZEL'E SERT SÖZLER

SORU: Siz önce “Bay” dediniz. Sonra da “Bay bay” dediniz ve sizin dediğiniz gibi hakikaten Kemal Bey siyaset sahnesine veda etti. Yerine gelen Genel Başkan ilk iş olarak HDP eş genel başkanıyla beraber, “Türkiye Doğu’da işgalcidir” diyen bir kişinin elini öptü. Daha sonra da “Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal kullandı” diyen Şebnem Korur Fincancı'ya da açık ve net bir desteği var. Geçen gün de bir araya geldiler. Hülasa efendim muhalefetin tutumu hakkında siz ne düşünüyorsunuz? 

Bu isimlerin hiçbiri ne milli ne yerli ne vatansever. Böyle bir yanları zaten yok. Bunların yakıştığı ve yakışacağı yerler belli. Nereye yakışır bunlar? CHP’ye yakışır. Nereye yakışır bunlar? HEDEP'e yakışır. Bunlar nasıl genel seçim öncesi terör örgütleri dahil birçok odakla iş tuttularsa yine aynısını yapacaklar. Türkiye’nin karşısında konumlananlarla yan yana gelmek bunlar için sorun değil. Amaca ulaşmak için her yolu mübah sayar bunlar. İlkeli siyaset bunların kitabında yer almaz. Gerektiğinde halka, gerektiğinde kendi teşkilat mensuplarına ve seçmenlerine yalan söylemekten çekinmezler. Son seçimde seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra bile “kazandık” demediler mi? Kaldı ki seçim sonucunun böyle olacağını bile bile koro halinde kendi kitlelerine yalan söylediler. Zaten Cumhur İttifakı'na bunların yakışması söz konusu değil. Bizimkiler milli olacak, yerli olacak, vatansever olacak ve bayrağıyla ezanıyla yatıp onlarla kalkacak.

Kaynak: TGRT Haber

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...