Erdoğan, 'Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana 'Şii' deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid'in safında yer almaktır" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem Ayı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda verdiği Muharrem Aşı'nda yaptığı konuşmaya, Ramazan ayından sonra Muharrem ayına kavuştukları için Allah'a hamdederek başladı. Erdoğan, konuşmasının başında Hazreti Muhammed, Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin ve Hasan'ı şu ifadelerle selamladı:
" Muharrem orucunun Ramazan oruncundan sonra en faziletli oruç olduğunu bizleri bildiren Peygamberimiz, kendilerine salatü selam olsun, Hicri 61 yılında 10Muharrem gününde Kerbela'da şehit edileh Hazreti Hüseyin Efendimizi ve ehlibeyti şahadetlerinin bin 375'inci seneyi devriyesinde bir kez daha kemali edeple ve hürmetle yadediyor, Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi Hüseyin Efendimiz ve ehlibeytin üzerine olsun diyoruz. Mazlum, maktul ve şehit Hüseyin Efendimiz ile birlikte bugün arşın yanına asılmış küpelerden biri olan Hazreti Hasan Efendimiz ve babaları şahı merdan, Allah'ın Aslanı Aliyyül Murtaza Efendimizi de hürmetle yadediyor, Allah'ın selamı üzerlerine olsun diyoruz."10 Muharrem gününün bin 375 yıl önce Kerbela'da yaşanan facia dolasıyla Müslümanların hatıralarına acı bir hadise olarak nakşedildi belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Muharrem gününün insanlık ve peygamberler tarihi açısından önemli olduğunu da şöyle anlattı:
"Hazreti Adem'in tövbesi bugün kabul olunmuş, Hazreti Musa aleyhissalatu vesselam denizi bugün ikiye ayırmış, Hazreti Yusuf kuyudan bugün çıkmıştır. Hazreti Nuh'un gemisinin Cudi'ye bir 10 Muharrem günü vasıl olduğu, Hazreti İsa aleyhissalatu vesselamın 10 Muharrem'de doğup, yine bir 10 Muharrem günü göğe alındığı, Hazreti Eyyüp aleyhissalatu vesselamın 10 Muharrem'de hastalığından şifa bulduğu rivayet edilir.
Burada şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek isterim; 10 Muharrem bir ibret tarihidir, 10 Muharrem insanlığa en büyük derslerin verildiği tarihtir. Hazreti Adem aleyhissalatu vesselam cennetten çıkarılmak gibi bir büyük imtihandan 10 Muharrem'de tövbe ederek geçmiştir. Hazreti Musa aleyhissalatu vesselam, Firavun'un zulmünden bir 10 Muharrem günü denizi yararak kurtulmuştur. Hazreti Nuh aleyhissalatu vesselam ve kavmi sadece tufandan değil, içlerindeki zalimlerden de bir 10 Muharrem günü kurtulmuştur. Hazreti İsa aleyhissalatu vesselamın uğradığı ihanet neticesinde göğe alınması bir 10 Muharrem'de gerçekleşmiştir. Hiç kuşkusuz Efendimiz Hüseyin aleyhissalatu vesselam ve ehlibeytinin 10 Muharrem'de uğradığı felaket de insanlık tarihindeki bu olaylar kadar bir ibret vesikası, insanlık için bir derstir. Hazreti Hüseyin aleyhissalatu vesselam, hak yoluna koyduğu canıyla bize iyi ve kötü arasındaki farkı öğretmiştir. Hazreti Hüseyin bir 10 Muharrem günü bize hak ile batın mücadelesini göstermiştir. Öyle ki Kerbela'da bize fedakarlığı, cefakarlığı, hakta sebatı ve sabrı öğretmiştir. En önemlisi Hazreti Hüseyin bize Kerbela'da can feda ederek, fitneden kaçınmayı, nifaktan uzak durmayı yani kardeşliği, yani birliği öğretmiştir. Kerbela ortak tarihimizde ve ortak hafızamızda son derece acı ama son derece ibretlik derin mi derin derslerle, hikmetlerle dolu bir hadisedir."
"Kerbela'dan tefrika çıkarmak, Yezid'in yanında durmaktır"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da canını ortaya koyarak verdiği ibretlik dersin iyi okunmadığını, öğretilemediğini, öğrenilemediğini ve tatbik edilemediğini vurgulayarak, "Kerbela tefrikanın değil, tam tersine Hazreti Hüseyin Efendimizin verdiği ibretlik ders ile uhuvetin vasıtasıdır. Kerbela'dan tefrika çıkarmak çok açık söylüyorum Yezid'in yanında durmaktır. Kerbela'dan uhuvet yani kardeşlik dersi çıkarmak ise hiç şüphesiz ki Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin yanında durmaktır" dedi. Erdoğan, bin 375 yıldır Hazreti Hüseyin'e ve ehlibeytine ağıtlar yakıldığını, Kerbela acısının daha dün yaşanmış gibi hafızalarında sıcak tutulduğunu, bin 375 yıldır gözyaşı döküldüğünü belirterek, "Ancak ne büyük tezattır ki bin 375 yıldır neredeyse her gün aşurayı neredeyse her gün tekrar tekrar Kerbela'yı yaşıyoruz. İşte şu yıllarda geniş coğrafyamızın her bir karışının adeta bir Kerbela olduğunu üzülerek müşahede ediyor, bin 375 yıl sonra her karışı Kerbela olan bir coğrafya için derin bir hüzne gark oluyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hepimiz çok iyi biliyoruz ki var olan manzara ne Hazreti Hüseyin Efendimizin ne Hazreti Hasan ne Aliyyül Murtaza Efendimizin ne de Resulu Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin tasvip edeceği bir manzaradır. Hazreti Hüseyin Efendimiz kahramanca can verirken böyle bir manzara için can vermedi. Hazreti Hüseyin efendimiz 'şehitlerin seyyidi' unvanı kuşanırken böyle bir tefrikayı asla arzu etmedi. O zaman 'bu nedir' diye sormamız gerekir. Evet, 'nereye gidiyoruz' diye sormamız gerekiyor. Önce samimiyetle kendimize sonra da kardeşimize 'bu hal nedir?' diye sormamız en güçlü şekilde bu hali sorgulamamız gerekiyor.
Kardeşlerim Irak'ta üzerine bombaları bağlayan katiller gidiyor, başka mezhepten olan Müslümanların arasına dalıyor camilerde, türbelerde az önce de ifade ettim Müslümanları katlediyor. Kendilerine istedikleri kadar sıfat taksınlar Şii desinler, Sünni desinler onların tek sıfatı vardır, o da katildir. Terör örgütleri belli mezheplere sırtlarını dayıyor, belli mezheplerden militan devşiriyor, belli mezheplerin mensupları tarafından korunuyor ve kollanıyor. Kendilerine ister Şii, ister Sünni, ister Nusayri ister Alevi desinler. Kendilerine 'Selefi, Vahhabi' desinler aslında onların tek sıfatı vardır, o da teröristtir. Öyle ülkeler var ki teröriste Şii sıfatını takıp terörü meşrulaştırabiliyor. Nusayri deyip devlet terörünü, katliamı meşrulaştırabiliyor. Öyle ülkeler var ki terörist, katil Sünni diyerek vahşeti meşrulaştırıyor. Hazreti Hüseyin'in izinden gittiğini söyleyip Yezidleşenleri, Hazreti Nebi'nin izinden gittiğini söyleyip iblisleşenleri büyük bir iç burguntusuyla izliyoruz. Artık şu ayrı çok net biçimde yapmak durumundayız; katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana 'Şii' deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid'in safında yer almaktır."
"Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk, Kürt, Arap'ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur. Türkiye, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur" dedi. 300 bin insanı, kadınları, çocukları, acımasızca katleden bir katile sırf Nusayri olduğu için göz yummanın, sessiz kalmanın Hazreti Hüseyin'in hatırasına hürmetsiz anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:"Acımasızca baş kesen, vahşeti meşrulaştıran terör örgütlerine sırf Sünni diyerek sempati beslemek Hazreti Hüseyin'e, ehlibeyte, Hazreti Nebi'ye ve Hazreti Kur'an'a açık bir saygısızlıktır. İşte bugün bütün sıfatlarımızı bir kenara koyarak sadece bir insan, bir Müslüman olarak tüm bu hadiseleri, tüm bu cinayetleri kalbimizle gönlümüzle vicdanımızla sorgulamak zorundayız. Bu sorgulama yapılmadığı müddetçe, Hazreti Hüseyin'in şehadetinden gerekli ders çıkarılmadığı müddetçe, coğrafyamızda kardeş kanı oluk oluk akmaya maalesef devam edecektir."
"Hazreti Ali'ye bugünlerde daha kulak kesilmek zorundayız"İslam coğrafyasını tefrik eden, kana bulayan sebeplerin hiçbirinin çözümsüz olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:"Bu kan, bu gözyaşı inanın boşuna akıyor. Bu çatışmalar, bu kavgalar, bu öfke inanın son derece yapay gerekçelere dayanıyor. Biz acılardan kan davaları, öfke, nefret çıkaran bir ümmet değil, acılardan kardeşlik, dayanışma, uhuvvet çıkaran bir ümmet olmak zorundayız. Biz Kerbela'da hep birlikte Yezid'in ordusunun karşısında olan insanlarız. Biz Dersim'de, hep birlikte zulmün karşısında olan insanlarız. Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde, Çorum, Kahramanmaraş'ta her türlü tahrikin, her türlü ölümün karşısında saf tutan insanlarız. Hiç kimsenin ölümüne sevinmeyiz, hiç kimsenin yaşamasına hüzünlenmeyiz. Aynı toprakların, aynı coğrafyanın, aynı medeniyetin insanlarıyız, aynı yolun yolcularıyız."Erdoğan, Aşık Veysel'in "Yezid nedir ne kızılbaş / Değil miyiz hep bir kardaş / Bizi yakar bizim ataş / Söndürmektir tek çaresi" dizelerini okudu. Hacı Bektaş Veli'nin de "Acılardan kor olmuş yüreğiyle kardeşlik tesis etmek için çırpındığını" belirten Erdoğan, "Sevgi muhabbet kaynar ocağımızda / Bülbüller şevke gelir gül açar bağrımızda / Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda / Aslanla ceylanlar dosttur kucağımızda" mısralarını paylaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zamankinden çok daha fazla bu seslere kulak vermek gerektiğini vurgulayarak "Müslümanlar ancak kardeştirler' diyen Hazreti Kur'an'a, 'Müslümanın canı, malı, ırzı Müslümana haramdır' diyen Hazreti Nebi'ye, 'Haksızlık karşısında susarsanız hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz' diyen Hazreti Ali'ye bugünlerde daha bir kulak kesilmek zorundayız. Ne Türkiye'de 77 milyonun fertleri arasında ne de İslam dünyasının halkları arasında çözülemeyecek, suhuletle çözüme kavuşturulmayacak hiçbir mesele yoktur" ifadesini kulandı.
"Birtakım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim"Akan her damla kanın, "kardeş kanı" olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:"Kardeşlerim, biliniz ki akan her damla kan kardeş kanıdır. Akan her damla kandan sevinen ise sizlerin, bizlerin, tüm kardeşlerimizin düşmanlarıdır. Dostu ve kardeşi üzmekten, düşmanı sevindirmekten bir an önce vazgeçmek, aklı olan, vicdanı olan her insanın mesuliyetidir. Necef'in türbelerinde Şiiler öldükçe Sünniler değil düşmanlarımız kazanıyor. Bağdat'ın camilerinde Sünniler öldükçe Şiiler değil tefrika kazanıyor. Şam'ın, Halep'in, Humus'un, İdlib'in, Hama'nın yoksul sokaklarında çocuklar öldükçe Nusayriler değil fitne kazanıyor. Musul'da, Kerkük'te insanlar öldükçe Müslümanlar değil nifak kazanıyor.Türk, Kürt, Arap'ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur. Türkiye, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur. Eğer biz, hiç uğruna birbirimizi kırarsak kaybeden sadece biz olmayız, geniş coğrafyamız olur. Eğer biz yapay meseleleri, kamplaşmayı, kutuplaşmayı bir kenara bırakırsak kazanan bizimle birlikte geniş coğrafyamız olur. Bu ülkede, nefes alıp veren hem Alevi hem Sünni kardeşlerime tam bir samimiyetle sesleniyorum: Acılarımız ortak, kıblemiz ortak, kitabımız ortak, ehlibeytimiz ortak. Birtakım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim. Birtakım istihbarat örgütlerinin üzerimizde oyun kurmalarına gelin artık müsaade etmeyelim. Gençlerimizi elimizden alıp modern dünyanın hastalıklarını onlara musallat etmeye gayret edenlere izin vermeyelim. Gençlerimizin, terör tuzağına düşmelerine, asılsız, sonu gelmez bir hiç uğruna kavgalarda yitip gitmelerine göz yummayalım. Gelin Kerbela'dan ibret alıp, hep birlikte kucaklaşalım. Gelin, Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetiyle kardeşliğimizi büyütelim. Gelin geleceğimiz için, geniş coğrafyamız için umut olalım, umudu çoğaltalım. Düşmanı değil dostu sevindirelim. Gelin canlar bir olalım, iri olalım, aynı zamanda diri olalım."Muharrem ayının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, konuşmasını, "Tuttuğunuz, tuttuğumuz oruçların Hak katında kabulünü diliyorum. Hazreti Hüseyin Efendimiz ve ehlibeyti bir kez daha hürmetle yad ediyor, katıldığınız için, bu soframızı gerçekten şenlendirdiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum" sözleriyle tamamladı.