Numan Kurtulmuş'tan erken seçim açıklaması
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş gündeme dair açıklamalarda bulundu. Numan Kurtulmuş DAEŞ'e karşı ABD ile ortak operasyondan, erken seçime kadar bir çok konuda açıklamalar yaptı. İşte tüm merak edilen soruların yanıtları ve Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş'ın açıklamaları.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından açıklanan, Türkiye ile ABD’nin Cerablus hattında IŞİD’e karşı ortak kara operasyonu planının “masada” olduğunu belirterek, “Bıçağın kemiğe dayandığı nokta olarak görmek lazım. Burada Türkiye, hiçbir şekilde maceracı şekilde davranmaz. Bir ihtimal olarak masada duruyor” dedi.
Kurtulmuş, “ABD’nin de çok açık söyleyeyim vereceği bir karar var. Türkiye gibi uzun yıllardan beri NATO kapsamında müttefik olduğu bir ülkeyle mi ittifakını sürdürecek yoksa Türkiye’ye karşı olduğu bilinen güçlerle mi?” diye konuştu.
Kurtulmuş, yüksek yargı başkanlarının Cumhurbaşkanı’nın Karadeniz gezisinde verdiği görüntüye ilişkin sözlerinin maksatlı olarak yorumlandığını da belirterek, “Hele benim gibi yargı bağımsızlığının, demokrasinin en temel koşullarının birisi olduğunu özümseyen bir adamı böyle bir şey söylemiş gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum” dedi.
Gazetecilerle bir araya gelen Kurtulmuş’un açıklamaları şöyle:
BENİM GİBİ BİR ADAMA YAPILMAZ: Açıklamamda, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nde yargı, kurum ve kuruluşları da nihayetinde son olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır’ demişim. Bağlıdır kelimesi fazla olmuş ama burada, ‘bağlıdır’dan kastım, ‘gözetir’, ‘ilgilidir’ tabiri manasındadır. ‘Sarhoşsanız namaza yaklaşmayın’ var ya, ‘sarhoşsanız’ kısmını atarak, ‘namaza yaklaşmayın’ şeklinde almışlar. Söylediğim Anayasa’nın 104. maddesini hatırlatmaktır. 104’e göre cumhurbaşkanı bütün devletin organlarının ahenk içerisinde çalışmasını gözetir. En nihayetinde de bütün organlarla cumhurbaşkanının bir ilgisi vardır, devletin başı olmak sebebiyle. Bunu maalesef yargı bağımsızlığının karşısında bir söz söylemişim şeklinde algılamışlar. Maalesef ilk cümleyi yorumlayarak yargı bağımsızlığına karşı bir şey söylemişim gibi ortaya çıkmış. Yani açıkçası üzüldüm. Hele benim gibi bir adama, Türkiye’de yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve özellikle yargı bağımsızlığının demokrasinin en temel koşullarının birisi olduğunu bilen, özümseyen birisini böyle bir şey söylemiş gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki zaten yargı organlarının atamalarına baktığınız zaman da cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamını, Yargıtay üyelerinin üçte birini atıyor. Diğer askeri yargı, yüksek yargı organlarını atıyor. Buradaki sıkıntı, geçmişte de bu tür görüntüler vardı. Cumhurbaşkanlarının, başbakanların olduğu toplantılara katılan çok sayıda yüksek yargı mensubunun olduğunu biliyoruz. Çok açık bir konu, tartışmaya bile gerek görmüyorum.
SEYİRCİ KALMAYACAĞIZ: (Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Amerikan özel birlikleri ile Türk özel birliklerinin Cerablus hattında operasyon yapabileceğini açıkladı. Teklif ne zaman yapıldı, Amerikalıların yanıtı ne oldu?) Suriye’de oyun içinde oyun oynanıyor. Ve her, ‘tamam bu bir oyundur’ dediğinizde matruşka gibi içinden başka bir kutu çıkıyor ve son derece rahatsızız. Başından itibaren Cerablus hattının batısına hem PYD’nin hem IŞİD’in geçmesinin Türkiye’nin güvenliğini tehdit edeceğini müttefiklerimize ifade ettik. Ne yazık ki hassasiyetimiz ciddiye alınmadı. Hele hele Kilis’in bombalandığı, Gaziantep Havalimanı’na roketin atıldığı bir ortamda Türkiye’nin bundan sonraki gelişmelere seyirci kalması mümkün değil. Böyle bir teklifin masada olduğunu biliyoruz ama teferruatını isterseniz ifade etmeyeyim.
ÇOK ZOR DURUMDA KALINIRSA: Çok zor durumda kalınırsa, sınır güvenliğinin korunması için burada DAEŞ’e karşı bir ortak mücadele yapılabilir. Şartlara göre bakacağız. Batı son derece pragmatist şekilde, Türkiye’yi rahatsız edecek olduğunu bile bile PYD-YPG güçleriyle bir operasyon yapmayı uygun gördü. Bu tarafta ise hâlâ büyük oranda Mare-Cerablus hattının batısı konusunda titiz davranıldığını görüyoruz. Ama sonuçta Rus uçaklarının Mare-Cerablus hattının batısını sürekli bombaladığı, birbirinden farklı 8-10 kara gücünün var olduğu ve hepsinin birbiriyle gırtlak gırtlağa mücadele ettiği bir bölgeden bahsediyoruz. Son derece titiz şekilde, hiçbir maceraya girmeden, atılmadan ama orada ulusal güvenliğimizi tehdit edecek unsurlara da fırsat vermeden Türkiye hassasiyetle konuyu takip ediyor.
ŞARTLARA GÖRE BAKACAĞIZ: (Kara birliklerimizin, ABD ile birlikte orayı temizleyip çıkması mı söz konusu olacak?) Bu bir teklif olarak masada duruyor, şartlara göre bakacağız. Bunu bugünden yarına, yarın sabah bunu yapıyoruz manasında görmemek lazım. Orada aslolan Türkiye’nin kendi güvenliğini... Çok kolay değil, sınırınızdaki bir ilinize sürekli füzeler düşüyor. Bu kabul edilebilir değil. Arkadaşlar, verilmiş bir karar var ve bunun uygulamasını konuşmuyoruz. Böyle bir ihtimalden bahsediyoruz. Dolayısıyla, bu ihtimal kendi şartları içerisinde gerçekleşecek olan bir şeydir. Bugünden itibaren bu gerçekleştirilmiştir, uyguluyoruz demiyorum.
TÜRKİYE MACERACI DAVRANMAZ: (Amerika ile bir operasyon yapma meselesi opsiyon olarak masada mı?) Evet, verilmiş bir karar yok. Bıçağın kemiğe dayandığı nokta olarak bunu görmek lazım. Burada Türkiye hiçbir şekilde maceracı şekilde davranmaz. Oradaki dengeleri herhalde herkesten daha iyi biliyoruz. Özellikle Rus uçağının düşürülmesinden sonra o bölgede oluşan yepyeni bir denge var. Burada mesele böyle bir ihtimal olarak masada duruyor. Sayın Çavuşoğlu da herhalde bunu ifade etti. Verilmiş bir karar, uygulamaya alınmış bir plan yok. (Böyle bir operasyon için yeniden Meclis kararı gerekiyor mu?) Harekât nasıl olacak, ne olacak bütün bunlar masaya gelirse, gerekiyorsa Meclis’e müracaat edilir.
ABD BİR KARAR VERMELİ: (YPG Teşrin Barajı’nı geçti, Münbiç’e doğru ilerliyor) Bu konuyla ilgili bütün endişelerimizi koalisyon güçleriyle paylaşıyoruz. Türkiye’yi bir maceraya atmadan, sonu belirsiz olan bir işin içerisine girmeden, denge içerisinde bütün bunlar takip ediliyor. Sonuçta tabii ABD’nin de çok açık söyleyeyim vereceği bir karar var. Yani Türkiye gibi uzun yıllardan NATO kapsamında müttefik olduğu bir ülkeyle mi ittifakını sürdürecek yoksa Türkiye’ye karşı olduğu bilinen güçlerle mi; onlarla yeni ittifaklar mı geliştirecek? YPG üniforması ya da arması taşıyan Amerikan askerleri var. Orada YPG ile bir ittifak ilişkisi içinde. Amerika fiilen şu anda mücadelenin içinde.
‘Milli Takım için endişe etmeyin’
(Euro 2016 için ‘Fransa güvenli mi’ tartışmaları var. Takımımız için hükümet girişimlerde bulunacak mı?) Bunlar çok abartılı şeyler. Orada bütün takımların da Türk Milli Takımı’nın da güvenliği zaten sağlanır. Bundan endişe etmek yerinde değil. Riskli bir organizasyon, onu bütün bunların içinde söyleyeyim. Daha evvel Avrupa’da bazı maçlar iptal edildi. Ama Fransız hükümeti de artık küresel terör network’lerini iyi biliyor. İyi bir deneyim kazandı. Şampiyona inşallah keyifle, barış içinde oynanır. Ben de nasip olursa gideceğim. Karadağ maçında ciddi zaaflarımız vardı, defanstaki zaaflarımızı gidererek, Türk Milli Takımı’nın da çok başarılı olmasını temenni ediyorum.
Türkiye-Rusya ilişkisi
“Ne Rusya Türkiye’yi ne Türkiye Rusya’yı gözden çıkaramaz. Zaten karşılıklı açıklamalar yumuşama belirtisidir. Bu yumuşama belirtisinin ötesinde, ‘tamam bu işi halledelim’ noktasına geçildiğinde zaten aşılmayacak sorunlar değil. Özür ve tazminat beklentisini doğru bulmayız. Uçak düşürüldüğü anda kimliği bilinmiyordu. Bunun kasten, Ruslara mahsusen, ilişkileri yıkmak için yapılmadığını defaatle ifade ettik. Türkiye üzerine düşeni yapmıştır.”
‘MGK kararları yeni bir aşama’
“MGK’nın devletin en üst güvenlik kurumu olarak bu yapıyı terör örgütü olarak ilan etmiş olması, mücadelede yeni bir safhadır. Bakanlar Kurulu, bu tavsiye kararının hem kabulünü hem de uygulamasını yapacak. Ne gerekiyorsa bütün yasal alt zemin hazırlanarak, terör örgütüyle etkin bir mücadele sürdürülecek. Zaten MGK kararında terör örgütü ifadesinin yer alması bu anlamda mahkemelerin de çok daha rahat bir şekilde karar vermesini de hızlandıracak. Tabii ki mahkemeler karar verir. Mahkemeler de bu kararları teyit edecek sonuçlara ulaşacaktır.”
B PLANI, SÜRECİ RAHATLATMAK İÇİN
İlanihaye anayasa meselesini tartışmayız. Ana tercihimiz başkanlık sistemidir. Teklifimiz, son şekle doğru geliyor. 367’yi bulacağımıza inandığımız zaman parlamentoya gelir bu. 330’u bulursak, millete gideriz. Biz, burada metnimizi hem son şekline getireceğiz hem de bunun uygun bir zamanlamasını yapmaya çalışacağız. Eğer böyle bir süreç olmayacağı görülürse belki o zaman partili cumhurbaşkanlığı gündeme gelebilir. Süre vermek çok doğru değil. Ama şunu biliyoruz artık bu parlamento, çok uzun süre gündeminde anayasa değişikliğini tutamaz. Konuş, konuş, konuş ama bir anayasa adımı atılmıyor. En kısa zamanda diyeyim. (Önce partili cumhurbaşkanlığı getirilecek denmişti, bundan vaz mı geçildi?) Önce nihai teklifimiz başkanlık sistemi. Diğer kısmıysa süreci rahatlatmak bakımından belki düşünülecek bir şeydir ama o yönde alınmış henüz bir karar yok.
MHP KONGRESİ’YLE İLİŞKİLİ DEĞİL
(Teklifin akıbetini MHP kongresiyle ilişkilendirenler de var) Hiçbir ilgisi yok. Ak Parti, başka partinin kongresi, ortaya çıkacak siyasi tablo ya da bir başka partinin zaafları ya da gücü üzerinden siyaset yapmaz. MHP’deki gelişmeler asla Ak Parti’nin takvimlendirmesiyle uzaktan yakından ilişkili değil.
ERKEN SEÇİM ŞIK DEĞİL
(Anayasa teklifi Meclis’ten geçmediği, B planı da olmadığı takdirde erken seçim ihtimali doğar mı?) Yeni seçilmiş bir parlamento ve bu parlamentonun önünde yapması gereken çok iş var. Prensip olarak erken seçimin gündeme getirilmesini siyaseten doğru bulmayız, demokratik olarak da şık bir tavır değildir. Milletin nabzıyla, parlamentonun nabzı farklı atarsa o zaman zaten kaçınılmaz olarak erken seçim gündeme gelir.