'İlaçta katkı payının 2 katına çıkması söz konusu değil'
Genel Sağlık Sigortası Müdürü Köksal, ilaçta katkı payının 2 katına çıkacağı iddialarıyla ilgili, "2 katına çıkan herhangi bir şey zaten söz konusu değil" dedi.
Genel Sağlık Sigortası (GSS) Genel Müdürü İsmet Köksal, ilaçta katkı payının 2 katına çıkacağı iddialarıyla ilgili "Örneğin 10 liralık ve 11 liralık iki ilacı öderken, hekim hastaya 15 liralık bir ilacı da yazmış olabilir. Biz, 11 liraya kadar ödediğimiz için 4 lira vatandaşın cebinden çıkmaktaydı. Şimdi vatandaşımız 10 liralık ilacı ödediği için 5 lira ilave ücret ödemiş olacak. Doğal olarak 2 katına çıkan herhangi bir şey zaten söz konusu değil" dedi.
Köksal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1 Ekim'den itibaren uygulanacak Sağlık Uygulama Tebliği'ndeki (SUT) bazı değişikliklerle ilgili bilgi verdi. Katkı payının hastanedeki muayeneden kaynaklanan katkı payı olduğunu belirten Köksal, devlet ve üniversiteler için 5, özel sektör için ise 12 lira olduğunu ve bu rakamlarda herhangi bir değişiklik olmadığını söyledi. Köksal, ilaçtan kaynaklanan katkı payının reçete başına 3 lira olduğunu vurgulayarak, bunun ilaç sayısıyla orantılı olduğunu, fiyatıyla alakasının bulunmadığını dile getirdi.
Uygulamanın esasının çok önemli olduğunu belirten Köksal, şunları kaydetti: "Önce eş değer ilaç tanımını yapalım: Aynı etkiye sahip, aynı etken maddenin aynı dozda kullanılmasıdır. Aslında 2 ilacın birbiriyle aynı olmasıdır. Dünyadaki uygulamalara bakıldığında eş değer ilaçlara aynı rakam ödeniyor. Fakat şu ana kadar bizdeki uygulamada, bu eş değer ilaçlarda yüzde 10'luk dilim içerisinde ödemekteydik. Örneğin 10 lira en alt grupta ödediğimiz bir ağrı kesici varsa 11 liralık gruba dahil olmak üzere bunlara ödeme yapıyorduk. Yani 10 ile 11 lira arasındaki rakamı ödüyorduk. Bu durumda biz diyoruz ki; 'Bu ilaçlar Sağlık Bakanlığınca eş değer ruhsatı almış, halkımızca kullanılan, aynı etken madde ve aynı etkiyi gösteren, hekimlerimiz tarafından da bu anlamda tercih edilen ilaç gruplarında 2 fiyat ödeme modelini, tek fiyat ödeme modeline dönüştürüyoruz.' Çünkü bizim gözümüzde artık bunlar aynı ilaç. Sağlık Bakanlığı da otorite olarak böyle tanımlıyor. Doğal olarak iki farklı ödediğimiz rakam yine halkımızın cebinden çıkıyor. Sonuç olarak halkımızın cebinden çıkan paranın, yine sağlık sektörüne halka harcanmak üzere aktarılmasıdır."
"2 katına çıkan bir şey söz konusu değil"
Köksal, katkı payının 2 katına çıkacağı iddialarının doğru olmadığına dikkati çekerek, "Örneğin 10 liralık ve 11 liralık iki ilacı öderken, hekim hastaya 15 liralık bir ilacı da yazmış olabilir. Biz, 11 liraya kadar ödediğimiz için 4 lira vatandaşın cebinden çıkmaktaydı. Şimdi vatandaşımız 10 liralık ilacı ödediği için 5 lira ilave ücret ödemiş olacak. Doğal olarak 2 katına çıkan herhangi bir şey zaten söz konusu değil" diye konuştu. Uygulamadaki amacın tasarruf yapmak olmadığı olduğunun altını çizen Köksal, "Artık aynı etken maddeli ilaca aynı parayı ödüyoruz, 'Bu ikisi aynıdır' diyoruz. Bunu da diyen biz değil otorite olarak Sağlık Bakanlığıdır" dedi.
Köksal, "şeker, tansiyon gibi kronik hastalıkları olan kişilerin kullanmaları gereken ilaçlarını artık her defasında hekime reçete ettirmelerine" ilişkin uygulamaya da değindi. Uygulamanın tüm kronik hastalıklar için geçerli olmadığını bildiren Köksal, "Kronik bir hasta 2 yıllık sağlık kurulu raporu alır. Bu raporla her defasında 3 aylık rapor yazdırabilir ve 3'er aylık ilacını alabilir. Bu uygulamada bir değişiklik yok. Uygulama değişmeden önce örneğin hasta ilacını yazdırdı, 3 ay sonra eczaneden gidip direkt ilacını alabiliyordu. Şimdi o 3'üncü ayda tekrar hekime giderek bunu yazdıracak" ifadelerini kullandı.
Söz konusu uygulamadaki amacın "Hastanın, hekime gitme sıklığını azaltabilir miyiz?" şeklinde olduğunu söyleyen İsmet Köksal, "Baktık ki hastanın hekime gitme sıklığı azalmıyor, aksine artıyor. Hasta zaten 2 yıllık raporunu alabiliyor, bunda değişiklik yok sadece hasta önceden yılda 2 defa hekime giderken, şimdi 4 defa gitmesi gerekiyor. Biz istiyoruz ki özellikle kronik hastaların aile hekimi ile iç içe yakın takipte olmasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Aile hekimine gidemeyen hastaların da olduğuna değinen Köksal, bu hastalara evde hizmet verildiğini, vatandaşların da asla mağdur edilmeyeceğini vurguladı.
Torba Yasa'daki tüp bebek uygulamasına da değinen Köksal, şunları kaydetti:
"Uygulamada 23-40 yaş arasındaki, prim gün sayısı 900 güne ulaşmış veya 5 yıllık sigortalı olanlar, 3 yıl tedavi olmasına rağmen bebek sahibi olamayan vatandaşlar bundan faydalanmaktaydı.
Biz özellikle gazilerimiz ve harp malullerimiz için 5 yıllık sigortalılığı ve 3 yıl tedavi olmalarını değiştirdik. Gazilerimizin aldığı her hizmeti az kabul eden bir kurumuz. Amaç, örneğin omuriliğinden sakatlanmış bir gazinin 3 yıl beklemesinin bir anlamı yok. Bu anlamda gazilerimizden bize bu yönde başvuru vardı, biz de bunları ivedilikle yerine getirmiş olduk."